Mesajı Okuyun
Old 02-04-2010, 18:24   #4
Av. Engin EKİCİ

 
Varsayılan

Değerli Meslektaşım;

Sunduğum kararları incelemenizi öneririm. Kararlarda, boşanmadan sonra nafaka talep edilemeyeceğine ilişkin kanunda bir düzenleme olmadığına ve istenebileceğine değinilmiş. İyi çalışmalar..
  • yoksulluk nafakası ( Boşanma Kararının Kesinleşmesinden sonra Hüküm İfade Eden Boşanmaya Bağlı Feri Bir Hak Olduğu - boşanmadan sonra Talep Edilemeyeceğine İlişkin Yasada Herhangi Bir Hüküm Bulunmadığı )
  • boşanmadan sonra TALEP ( yoksulluk nafakası Boşanma Kararının Kesinleşmesinden sonra Hüküm İfade Eden Boşanmaya Bağlı Feri Bir Hak Olduğu - boşanmadan sonra da Talep Edilebileceği )
  • FER’İ NİTELİKTEKİ HAK ( yoksulluk nafakası Boşanma Kararının Kesinleşmesinden sonra Hüküm İfade Eden Boşanmaya Bağlı Feri Bir Hak Olduğu - boşanmadan sonra da Talep Edilebileceği )

YARGITAY 3. HD. 08.07.2002 tarih ve 2002/7638 E. 2002/8194 K.

ÖZET :
Protokol içeriğinde, davacı kadının yoksulluk nafakasından vazgeçtiğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Aksine, dava tarihinden itibaren aylık 50.000.000 lira nafaka talep ettiği anlaşılmaktadır. yoksulluk nafakası, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra hüküm ifade eden, boşanmaya bağlı fer'i bir haktır. Ancak, boşanmadan sonra talep edilemeyeceğine ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

DAVA :
Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR :
Davada, boşanma kararında yoksulluk nafakasına hükmedilmediğinden; boşanma ile yoksulluğa düşen davacı kadın yararına aylık 300.000.000 lira yoksulluk nafakası bağlanması talep edilmiştir.
Mahkemece, "taraflar TKM.nin 134/3 maddesi gereğince boşanmış olup, yaptıkları protokolde birbirlerinden yoksulluk nafakası istemeyecekleri de açıklıkla belirtilmiştir. Şu halde taraflar arasında kesin hüküm halini almış ilam vardır" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tarafların, TKM.'nin 134/3 maddesi gereğince boşanmaları ve yaptıkları protokolde yoksulluk nafakası istenmediğine ilişkin beyan bulunduğu takdirde, bu beyan tarafları bağlayıcı olup, buna dayanılarak oluşturulan kararda boşanan eşler arasında kesin hüküm teşkil eder. Ne var ki, hükme esas alınan ve tarafların aralarında düzenledikleri protokol incelendiğinde:
"Davacı Adem Demli dava tarihinden itibaren ayda 50.000.000 lira nafaka vermeyi ayrıca 700.000.000 lira tazminat vermeyi kabul etmektedir.
Davalı Zehra Demli müşterek çocukları Sıdıka Damla Demli'nin velayetinin davacı babaya verilmesini kabul etmektedir.
Tarafların birbirlerinden başkaca maddi-manevi tazminat talepleri bulunmamaktadır.
Yukarıdaki şartlar altında taraflar boşanmayı kabul etmektedir" hükümlerini içerdiği görülmüştür.
Protokol içeriğinde, davacı kadının yoksulluk nafakasından vazgeçtiğine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Aksine, dava tarihinden itibaren aylık 50.000.000 lira nafaka talep ettiği anlaşılmaktadır. Yoksulluk nafakası, boşanma kararının kesinleşmesinden sonra hüküm ifade eden, boşanmaya bağlı fer'i bir haktır. Ancak, boşanmadan sonra talep edilemeyeceğine ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
O halde, mahkemece tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları ile, günün ekonomik koşullarına göre; davacı kadının boşanma ile yoksulluğa düştüğü gözetilerek TMK..nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de nazara alınarak uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde kesin hükümden bahsedilerek davanın reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ :
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.07.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

--------------------------------------------------------------------------

YARGITAY 3. HD. 17.06.2002 tarih ve 2002/6279 E. 2002/7133 K.
  • yoksulluk nafakası ( Boşanma Davasından sonra Ayrı Bir Dava İle İstenmesini Engelleyen Bir Kanun Hükmü Olmadığı - Medeni Kanunun 144. Maddesi Şartlarının Boşanma Tarihine Göre Araştırılması Gereği )
  • boşanmadan sonra AÇILAN NAFAKA DAVASI ( Ayrı Bir Dava İle İstenmesini Engelleyen Bir Kanun Hükmü Olmadığı - Medeni Kanunun 144. Maddesi Şartlarının Boşanma Tarihine Göre Araştırılması Gereği )
  • BOŞANMA TARİHİNE GÖRE ARAŞTIRMA ( Boşanma Davasından sonra Ayrı Bir Dava İle yoksulluk nafakası İstenmesini Engelleyen Bir Kanun Hükmü Olmadığı - Medeni Kanunun 144. Maddesi Şartlarının Boşanma Tarihine Göre Araştırılması Gereği )
ÖZET :
yoksulluk nafakasının boşanma davasından sonra ayrı bir dava ile istenmesini engelleyen bir kanun hükmü yoktur. O halde, Medeni Kanunun 144. maddesi şartlarının boşanma tarihine göre araştırılması, şartları varsa yoksulluk nafakası takdiri gerekir.

DAVA :
Dava dilekçesinde aylık 80.000.000 lira yoksulluk nafakası talep edilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR :
Davacı dilekçesinde; davalı ( koca )nın açtığı şiddetli geçimsizlik nedenine dayalı boşanma davasının redle sonuçlandığını, kararın kesinleşmesinden itibaren 3 yıl geçmekle yeniden açılan davada boşanmaya karar verildiğini, kararın 13.12.1997 tarihinde kesinleştiğini; ancak, bu kararla yoksulluk nafakasına hükmedilmediğini, oysa; boşanma sonunda babasının yanına sığındığını ve hiçbir gelirinin olmadığını, yoksulluğa düştüğünü iddia ederek, aylık 80.000.000 lira nafaka verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; "boşanma kararının kesinleşmesinden yaklaşık 4 yıl sonra bu şekilde bir istemde bulunulması kanımızca hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Ayrıca, önceki boşanma davasındaki ekonomik ve sosyal durum ile şu anki durum arasında bir farklılık bulunmamaktadır. Red edilen boşanma davasındaki ifadelerden davacının daha az kusurlu olduğu da söylenemez" gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 743.Sayılı Kanunun 144. maddesinde ( 4721 Sayılı Kanunun 175. maddesi ): "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eş, kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir" denilmiştir. yoksulluk nafakasının boşanma davasından sonra ayrı bir dava ile istenmesini engelleyen bir kanun hükmü yoktur. O halde, Medeni Kanunun 144. maddesi şartlarının boşanma tarihine göre araştırılması, şartları varsa yoksulluk nafakası takdiri gerekir. Toplanan delillerden, kadının; davalı kocadan daha ağır kusurlu olduğu sonucuna varılamamaktadır. Zira, davalı kocanın açtığı boşanma davası şiddetli geçimsizliğin ispatlanamaması nedeni ile redle sonuçlanmıştır. Bu dava ile, davacı yararına tedbir nafakası da hükmedilmiş olmasına göre; davacı kadının boşanma tarihinde yoksulluk içinde olduğunun kabulü de zorunludur.
Mahkemece, tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumları nazara alınarak, uygun bir miktarda davacı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiştir.

SONUÇ :
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.06.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.