Mesajı Okuyun
Old 08-01-2007, 20:04   #10
calikusu_kamuran

 
Varsayılan Tasvİr

Sn. Işıl Yılmaz, Uzaylı sözcüğünü olumlu anlama tahvil etmemin yapıcısı olduğuz için teşekkür ederim. Topaloğlu” nun dediği gibi, Dünya da uzaydadır, diyerek sözlerime başlamak istiyorum. İyi bir duygu ile söze başlamak inanın insanı mutlu etmektedir.
Şimdi öncelikle şunu belirtmek isterim ki BU HAYATI ikinci kez yaşayan bir insan değilim, bu nedenle herkes gibi DOĞRUnun ne olduğunu bulmaya çalışmak her beynin işi olsa gerektir. Asıl önemli olan ise baştan beri sezinlediğim daha doğrusu hakkınızda düşündüğüm fikrimin ortadan kalkmış olduğudur ki o da: MUHALEFET KÜLTÜRÜNE SAHİP OLMA ANLAŞI idi. Demek ki sonuçta tarafların ortaklaşa ESASA ulaşma amaçlarının varlığı her iki tarafça benimsenmiştir. En azından karşılıklı olarak varsa diğer tarafın düşünce sürecindeki eksikliğin iyiniyetle(alt etme düşüncesi olmaksızın) kaldırılmasına çalışılmasının var olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle kolaylıkla beyan edilemeyecek bir isteği öncelikle siz beyan ettiğiniz için size karşı müteşekkirim.
1-“Bana öyle bir şekil verin ki gerçeği görmemi sağlasın.” Cümlesinde eminim neyi aramış olduğumu anlamak kolaydır. Burada şunu söylemek istiyorum ki genel olarak da zaten bu yazının konusu bu olacaktır. ALINTI: Açıklamalarınızdan yapısalcı bir yaklaşım içinde olduğunuzu düşünmem yanlış mı olur? İşte bu sorudaki YAPISALCI kavramını açıklamanızı şimdiden burada istemekte yarar görmekteyim. Bu konuya en aşağıda yeniden değineceğim.
2- ALINTI: Bence, tanım/tarif yerine tasvir sözcüğünü tercih etmiş olmanız dahi çok önemli. ********** Elbette tanım/tarif yerine bu sözcüğü seçmemizin bir anlamı vardır. Genel olarak şunu söyleyebilirim ki o da: Tasvir ile düşüncenin işleyiş sürecini anlatma, onun adeta bir göz önündeki maketini-modelini yapma amacımız vardır. DİL NE YAPIYOR, İNSANA NASIL BİR TASVİR İMKANI SUNUYOR. (Dil ne yapıyor, insana nasıl bir tasvir etme imkanı sunuyor?) Gibi soruların cevabını aramaktadır beynim. Bu sorunun cevabına ulaşamadığımız sürece de kavram kargaşalarını yaşamak ve anlatılanları sabit bir TASVİRE oturtamamak gibi bir sorunu hep yaşayacağız ve zaten de bu sorun akademik kitaplarımızda varlını göstermektedir. Sürekli göz önümüzde varlığını koruyacak ve düşüncelerimizin her bir parçasını o TASVİRİN-MODELİN içine oturtmayı amaç edinirsek ve bu uygulamayı başarabilirsek düşüncelerimizle neyi anlatmak istediğimizi daha kolaylıkla karşı taraftakininin beynine ulaştırma imkanımız olmaz mı? Sonuç olarak sanırım dilimizdeki daha doğrusu iletişim SİSTEMİMİZDEKİ-TASVİRİMİZDEKİ-MODELİMİZDEKİ bir eksiği görmek zor olmasa gerektir. Öyle bir küçük MAKET oluşturulmalı ki, tüm anlatılmak istenenler bu KALIBA-MODELE otursun.Bu kavrama tahvil edilebilsin.
3-Ardı ardına sorular gelince elbette ki insanda bir MUHALEFET KÜLTÜRÜ oluşmaktadır yani İNSAN SAVUNMA KÜLTÜRÜNÜ beynine bir imkan olarak öne almaktadır ve karşı tarafa bu imkanları derpiş etmektedir, bunları kullanmaktadır.
4-OYUN sözcüğünü hayatımda ilk kez olumlu bir anlamda kullanan ikinci bir insansınız. En zor bir işten oyun oynamak gibi zevk almayı çok kişiye önermiş ve hatta bunu gerçek hayatta önermiş olmama rağmen kişilerin sürekli karşıdakini işlerini elinden alacakları bir rakip olarak görmeleri gibi bir tavırla karşılaştım. Staj hayatım bile bu yüzden bana iyi bir ders oldu. EVET çok büyük bir meseleyi oyun olarak algılarsanız beyin orada SONUNA KADAR HÜRDÜR VE EN GENİŞ İMKANLARIYLA MÜCADELEYE BAŞLAR.
5-ALINTI: İmkan sözcüğünü tercih etmenizi de ilgi çekici buldum. İmkan, özne, determinant, tercüme... bütün bu sözcük seçimleri bana Descartes, Heidegger, Lukacs gibi birçok düşünürün adını çağrıştırdı. Bu nedenle söylediklerinizi yabana atmak için değil de neden söylediğinizi anlama ile ilgilendim.(İşte burda bana şunu diyorsunuz, sizden gelen duyumun beynimde hangi kavrama tahvil olması gerektiğini bilmek istiyorum)******** Doğrusunu isterseniz ve rahatlıkla sizin düşünce deryanıza kendimi teslim ederek ve takdir sizindir diyerek şunu söylemek isterim: Anladığım kadarıyla belirtilen filozofları okuma imkanınızı kullaşmışsınız (hakkınızı kullanmışsınız). Bu tahvilde(beynin göze gelen bir duyumu bir kavrama dönüştürmesi) öngörülerimin-bilgimin-beyindeki imkanlarımın-kültürün-prensiplerin sizin kadar geniş olamayacağı kanaatindeyim. Ya! duygu sömürüsüne tahvil olmaz inşallah.
6-İdeoloji kavramını ne anlamda-hangi tahvilde kullanmış olduğunuzu umarım anlamışımdır. Siyasi bir fikre tahvil etmek gibi bir anlayışım yoktur. Benim amacım yalnızca beyne bir araç-bir imkan kazandırmaktır ki ideoloji saplantıları kimi zaman uyuşturucudur diyen filozoflarımıza da katılmamak imkansızdır. Tarih de öyle diyor zaten, bakılırsa. Elbette insan, insanlık anlayışı önünde bitaraf kalamaz fakat gerçekliğin tarafında yer almak en güzelidir kanaatindeyim. Ve o gerçekliği bulma çalışmaları her beynin görevidir.
Ama burada şunu belirtmek isterim ki sanırım başka bir konu da yazmış olduğunuz yazı idi eğer yanlış hatırlıyorsam affediniz, ARKADAŞLAR NEDEN SOYUT DÜŞÜNMÜYORUZ? Şeklinde bir cümleniz vardı. Evet soyut düşünmek bence bu kavramın ne anlama geldiğini tarafınızdan yeni bir konu olarak başlatmanızı sevgiyle öneririm ve emin olun katılacağım. Aristocular yani a priori bilgiler tasvirler-bilgiler-kavramlar insan beyninde doğuştan getirilmiştir derler, diğer grup amprikler yani a posteriori bilgi görüşüne sahip olanlar hayır insan bu imkanları sonradan öğrenerek-tecrübe ederek kazanırlar demektedir. Ben sonrakilere katılmaktayım ki Aristoculardan olsaydım yani doğuştan bu bilgilere sahip olsa idim şu an size düşüncelerimi doğuştan gelen daha kolay anlatabilme imkanımı kullanırdım.(Ama ne yapayım o sihirli değnek beynimde yok). Zaten kendi tasvir imkanımızı oluşturmak gibi bir arayış nereden geliyordur sizce. FAKAT ŞU BİR GERÇEK Kİ BEYİN DIŞ ALEMDEKİ BU SOMUT GERÇEKLERİ BEYNİNDE BİR FİKRE-VASITAYA-KAVRAMA DÖNÜŞTÜRME İMKANINA DOĞUŞTAN SAHİP OLMASA da bunu yapma imkanına sahiptir ve ayrıca kavram oluşturma imkanına sahiptir ki o da yaşayarak edinilir.Bu konuda bir yazı okumuştum onu aktarayım kısaca: İki kişi uzay gemisiyle uzayda yolculuk yaparken gemileri bir gezegende arıza yapar, fakat bu gezegen ay gibidir yani bitkiler alemi yoktur, doğan çocuklarına hiç bir kavramı yani ağacı, kuşu, vs onları öğretemezler.(Çünkü çocuğun beyninde bu kavramları oluşturacak cisimler yoktur) Çünkü çocuk bunları görmüyor ki beyni resmini şıp diye çekip orda saklasın ve sonuçta kavrama-fikre dönüştürsün. Sonuçta dünyaya gelirler ve bu sesleri yani ağaç, kuş gibi sesleri çocuk artık hangi cisimlere, -tabi ordan da beynine resimlerini aldığı için- hangi kavramlara tahvil edeceğini öğrenmiş olur.
7-Yine inşallah sizi anlamışımdır. Kavramların yapısökümü ile ilgilenmek, eğer bir temel model oluşturmak en küçük modeli oluşturmak anlamına geliyorsa ve bu oluşturulan model-tasvir gerçekliği en iyi ifade edebilen model ise size hak veriririm. Ayrıca şunu söyleyim YAPISALCILIK kavramı ŞEKİLCİLİK kavramına tam denk düşebilmekte midir sizce. YAPMAK kavramı nereye ŞEKİL-SOYUT-KAVRAM-FİKİR gibi kavramlar nereye gidiyor. EMİN OLUN BU KONU DA GÜZEL BİR FİKİR SİRKÜLASYONU İSTEYEN BİR KONUDUR Kİ bir YAPIYA-MODELE-ŞEKLE-KAVRAMA-YÜKLEME halihazır bir ihtiyaç duymaktadır. Süreçte ne, nereye denk düşmektedir araştırılmalıdır.
8-Asıl meseleyi gelin birlikte inceleyim…Menfaatçi KURAMIN-MODEL-KAVRAM-TASVİR-SURET-FİKİR-YANİ KOPYANIN tanımını mı eleştiriyorum yoksa bu kuramın ASIL DİLDE MODELLENMİŞ OLAN TANIMININ Türkçe” ye acaba yanlış tercüme edilmiş olabileceğini mi söylemeye çalışıyorum. Eğer doğru tercüme edilmiş ise sözünüz yerindedir yani bu kuramı şiddetle bombalıyorum.

9-ALINTI: Dert, elbette gerçeği aramak olabilir de bunu hangi yöntemle yaptığımız yani gerçeğe ulaşma bakımından hangi yolu seçtiğimiz en az gerçeğin kendisi kadar önemli.*********Bu önermeniz beni anladığınızı göstermektedir yani ortada olan sözcükler ikimizin beyninde de AYNI KAVRAMA TAHVİL OLMUŞTUR. Ve emin olun çok mutlu oldum. Daha öncekilerde düzeltme yapmadan yollamıştım ama burda düzeltme yaparken aklıma bir öneri daha geldi. " Avrupalı filozofları inceleyince görüyoruz ki klasik mantık sembolik mantığa geçiş döneminde METODdan ibaret olarak devam etmiştir ki çok uzun bir dönemde böylece Avrupalı öncelikle Metodunu oluşturmuştur. Ayrıca BİLİMSELLİK KAVRAMI DA ZATEN AKLIN KABUL ETTİĞİ METOD-YOL-VASITA değil midir? Yani bu bilimsel metodla elde edilmeyen bilgi, bilgi kabul edilmiyor neredeyse.Biz böyle bir süreç yaşadık mı sizce."
10-YAPISALCILIK VE YAPI kavramlarının TANIMINI istiyorum ki sonra daha iyi anlaşacağımızı umarım.

SONUÇ: 9. maddedeki alıntıdaki meseledir derdimiz. BEYNE BİR İMKAN OLARAK GERÇEĞİN TA KENDİSİNİ APAÇIK ORTAK BİLİNCE SUNABİLMEK İÇİN BİR METOD. YANİ BİR ARAÇ GÖREVİ GÖREBİLECEK BİR METOD-MODEL-TASVİR-TEMEL-ESAS-KÖK-SOY….vs vs vs

Sevgilerimle inanın anlaşılmak daha güzel…Muhafelet kültüründen kurtulmak ise daha da güzel. Bir Esası bulma uğraşı içine Ortaklaşa girmek ise daha güzel. Saygılarımla