Mesajı Okuyun
Old 27-11-2006, 18:42   #1
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan Töre Ve Namus Cinayetleri Ile Kadınlara Yönelik Şiddet Olayları - İstanbul Valiliği

T.C.
İSTANBUL VALİLİĞİ

Töre ve Namus Cinayetleri ile Kadınlara Yönelik Şiddet Olayları

Sorun

Değerlendirmeler

Çözüm Önerileri

TÖRE VE NAMUS CİNAYETLERİ İLE KADINLARA YÖNELİK ŞİDDET OLAYLARI
I. Sorunun Tanımı

II . Sorunun İlimize Yansımaları

III. Kadınlara Yönelik Her türlü Şiddet ve
İstismarın En Belirgin Sonuçları

IV. Kurumsal Yapı ve Sürdürülen Çalışmalar

V. Sorunlarımız ve Çözüm Önerileri
1- Yasal Yapıdan Kaynaklanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
2- Kurumsal Yapıdan Kaynaklanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
3-Toplumsal Yapıdan Kaynaklanan Sorunlar ve Çözüm Önerileri
I. SORUNUN TANIMI

A. Kadına Yönelik Şiddet, 1995 yılında Gaziantep Kadın Platformu Başkanı olarak katıldığım 4. Dünya Kadın Konferansında kabul edilen Pekin Deklarasyonu Eylem planında, “kadına Yönelik Şiddet” kadının fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar görmesiyle veya acı çekmesi ile sonuçlanan veya sonuçlanması muhtemel olan bu tip hareketlerin tehdidini, baskıyı veya özgürlüğün keyfi engellenmesini de içeren ister toplum önünde ister özel hayatta meydana gelmiş olsun, cinsiyete dayalı her türlü şiddet anlamına gelmektedir.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin ekonomik, sosyal, coğrafi sınırı bulunmamaktadır. Yaygın zarar verici ve erkekler tarafından kadın ve kız çocuklarına karşı işlenmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini hem yansıtmakta hem de desteklemektedir. Dünya çapında her üç kadından biri genellikle aile üyeleri ve tanıdıkları tarafından dövülmekte, cinsel ilişkiye zorlanmakta yada taciz edilmektedir. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet 15-44 yaş arasındaki kadın ve kız çocukların ölümüne yada zarar görmesine kanser kadar neden olmaktadır. Bu ülkelere maliyeti -sağlık harcamalarındaki yükselme, yasal ücretler, eğitim başarısı ve üretkenlikteki kayıplar ve politika eksiklikleri- oldukça yüksektir. Bu rakam ABD’de tahmini 12.6 milyar doları bulmaktadır.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet birçok şekilde gerçekleşebilmektedir -hem psikolojik hem de fiziksel- aile içi şiddet, tecavüz ve namus cinayetlerini içermektedir. Şiddet ana rahminde doğum öncesi cinsiyet seçimiyle başlar ve sonra kız çocukların öldürülmesinden ihmal ve taciz edilmesine kadar devam eder. Sadece Asya’da en az 60 milyon kız çocuğu bu nedenden dolayı kayıptır.
Her yıl tahmini 800.000 insan, çoğunluğu seks ticareti için olmak üzere insan ticaretine maruz kalmaktadır. Bunların %80’i kadın ve kız çocuklarıdır. Kadınların birçoğu kandırılmış yada kaçırılmıştır ve zorla çalıştırılmaktadır. Bu kendi ülkelerinde karşılaşacakları kaderle aynıdır.

CEDAW NGO Forumunda gerçekleştirilen “Kadına Yönelik Şiddet” atölyesinde katılımcılar kadına yönelik şiddete tanıklık etmişlerdir: kadın intiharları; töre-namus cinayetleri; kız çocukların okutulmaması; çok eşli evlilik; oluru alınmadan tüplerin bağlanabilmesi; erken ve zorla evlendirilme; 20-30 yaş büyük erkeklerle 2. veya 3. eş olarak evlendirilme çok çocuk doğurmaya zorlanma; kız çocuk doğurma veya çocuksuzluğun sorumluluğunu tek başına üstlenmek zorunda kalma; maaşına banka kartına ve takılara el konması; gözaltında çıplak bırakılmak; ailesi tarafından bekaret kontrolünden geçirilme; işyerinde cinsel taciz; ensestte kadının kimseye anlatmaması için ölümle tehdit edilmesi; ailesi tarafından bir yere kapatılarak yemeksiz ve/veya bağlı tutularak cezalandırılma; burun kesme ile cezalandırılma; kayınbaba ve evdeki diğer erkeklerle konuşamama; kadın ticareti; pornografi, yoksulluk; işsizlik; sakat kadınlara yönelik hizmet ve destek oluşturmama; ekonomik göçle yerlerinden olan kadınlara yönelik destek oluşturulmaması; doğal afetlerden sonra ortaya çıkan şartlar vb. bu örnekler şunu göstermektedir: Türkiye de kadına yönelik şiddet çok çeşitlidir ve kadına yönelik şiddetin üç bin yıllık tarihi bu kadınların ağzından sözlü tarihe dönüşmektedir.

B. Töre ve Namus Cinayeti : Konu ile ilgili uzmanlar, araştırmacılar, yasa koyucular veya faillerle mağdurların birbirlerinden çok farklı değerlendirme ve tanımlamalarda bulundukları töre veya namus gerekçesiyle kadınların öldürülmesi olayını tüm bu değerlendirmelerden hareketle;

Bazı ailelerin veya erkeklerin, duygu ve bedenleri üzerinde belirleyici hakka sahip olduklarına inandıkları aile üyesi kadın, kız, kardeş, eş ve hatta yakın akrabalarından birini, kendi iradesi veya iradesi dışında karşı cinsle yaşadığı bir olay veya ilişkiyi, ailenin veya bulunduğu toplumsal çevrenin egemen gelenek veya törel değerlerine aykırı sayarak, namus ve şereflerine leke sürüldüğü, gerekçesiyle aile meclisi kararı veya aile büyüklerinden birinin ya da bunlardan bağımsız olarak erkeğin (istisna durumlarda kadın akrabanın) karar vererek öldürmesi şeklinde tanımlayabiliriz
Söz konusu eylemlerdeki ortak unsurlara baktığımızda;

- Ailenin veya erkeğin, kadının duygu ve bedeni üzerinde kendini hak sahibi görmesi,
- Kadının isteyerek veya istemeyerek karşı cinsle yaşadığı bir ilişkiyi
- Aile veya erkeğin kendini kanun koyucu, kanun ve yargı yerine koyup kadını yargılaması
- Namus veya törel değerleri
- Çevre, toplum baskısı
- Kadının bir mal, köle gibi veya kirlenmiş bir eşya gibi görülmesi
- Bilinçli bir cinayetle namus ve şerefin temizleneceği inancı
- Kadının öldürülmesi ile failin toplum ve çevrede saygınlık kazanacağı inancını, görebiliriz.
Karşımıza çıkan bu cinayetlerin çeşitlerini, ana başlıklarıyla aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür.


TÖRESEL:
-Aile meclisi kararıyla işlenen cinayetler.
-Toplum baskısı yüzünden işlenmiş bireysel cinayetler,
-Toplum baskısı yüzünden kimi zaman bireysel kararla, kimi zamanda aile meclisi
kararıyla yeni doğan çocuğun öldürülmesi

TEPKİSEL:
-Namusu lekeleyen erkeğe karşı işlenen cinayetler (fail kadın veya erkek olabilir)
-Kıskançlık ve tutku cinayetleri (ani öfke ve kıskançlık)

II. KADINA YÖNELİK ŞİDDET SORUNUNUN İLİMİZE YANSIMALARI:
1. Olay, fail ve mağdurların niteliklerine göre değerlendirdiğimizde, meydana gelen bu olayların İlimizde doğurduğu sonuçlar aşağıdaki şekillerde kendini göstermektedir.

a. İlimizde yaşayan kişilerin yarattıkları olay ve eylemlerin kentin sosyal hayatına genel asayiş ve güvenlik ile ilgili kurum ve kuruluşların güven ve düzenine yönelik olumsuzluklar,
b. İlimiz dışında yaşayan kişilerin söz konusu cinayet yada şiddet türlerinin baskı ve tehditten kaçarak İlimizde sığınma, korunma, sosyal ve ekonomik çareler aramaları
c. Namus ve Töre Cinayeti Kararı ile azmettirilmiş veya karar vermiş kişilerin mağdurları izleyerek İlimize gelip cinayet işlemeleri sonucu kentin sosyal hayatında doğan olumsuz örnekler ve bu olayların yasal takibi konusunda kurumsal yükümlülüklerimizin artması sonucunu doğurmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü Asayiş Daire Başkanlığı töre ve namus cinayetleri raporunda da İstanbul en çok töre ve namus cinayeti işlenen ikinci il olarak gösterilmektedir. Ancak suç işleyen şahısların doğum yerlerinin Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri ağırlıklı olması nedeni ile İlimizin şüpheli durumuna göre son sırada yer aldığı belirtilerek bu durum teyit edilmektedir.
d. Aileleri veya yakın çevrelerinin şiddet veya istismarından kaçarak İlimize gelen gençler ve çocukların İlimizde yaşadıkları olaylar ile kurumlarımızdan talep ve beklentileri,
e. Uygulanan bir şiddet veya istismarla, amaçlı olarak İlimize getirilen kadın, genç veya çocukların İlimizde karıştırıldıkları olaylar, bu olayların kentin sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında doğurduğu tehditler,
f. İlimizde yaşayan ailelerin her türlü şiddet ve istismarı sonucu dışlanan kadın, genç ve çocukların kurumlarımızdan artan talep ve beklentileri şeklinde sıralayabiliriz.
2. İlimizde yaşayan kişilerin (İlimizde yerleşik) yarattıkları olay ve eylemlerle ilgili resmi kayıtlara girmiş verilere baktığımızda;

a. İl Emniyet Müdürlüğü kayıtlarına baktığımızda;

TÖRE VE NAMUS CİNAYETLERİ

YIL 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006
TOPLAM 18 19 16 24 17 24 25



görüyoruz.

b. İl Jandarma Komutanlığı kayıtlarına baktığımızda;

TÖRE VE NAMUS CİNAYETLERİ
YIL 2004 2005
TOPLAM 5 16

görüyoruz. Ayrıca 2005 yılında 2 çocuğun ebeveynleri tarafından öldürülmesi olayları da kayıtlarımıza girmiştir.
Bu bize, son 2 yılda 72 namus cinayeti nedeniyle İstanbul da 10 günde 1 kadın cenazesinin kaldırıldığını göstermektedir.
3. İlimiz dışında yaşayan kişilerin söz konusu cinayet ya da şiddet türleri baskı ve tehdidinden kaçarak İlimize sığınmaları nedeniyle karşılaştığımız sorunlar ve bu kişilerin talepleri değerlendirildiğinde;

Öncelikle bu insanların can güvenliklerinin sağlanması, sığınmalarının sağlanması, uğradıkları tehdit, baskı ve istismar sonucu yaşadıkları travmalardan kaynaklanan sağlık sorunlarının giderilmesi, ekonomik destek, hukuksal destek ve rehberlik gibi hizmet talepleri ile karşı karşıya kalmaktayız.

Bu nitelikteki kişiler büyük çoğunlukla bilgi ve bilinç düzeylerinin düşüklüğü sebebiyle genelde dolaylı olarak yönlendirme sonucu STK’larının rehberliği veya aracılığıyla kurumlarımıza gelmekte yada maalesef Polis veya Jandarmaya intikal eden bir olay sonucu kurumlarımıza getirilmektedirler.

Kadın olarak İnsan Haklarının ihlal edildiğinden bahseden bazı kadınlar, yaşadıkları korku veya bilgisizlikleri sonucu ya başvurularının resmi kayıtlara geçmesini istemediklerinden yada konuşmaktan kaçındıkları için maalesef başvuru sayıları konusunda sağlıklı veriler elde etmemiz mümkün olmamaktadır. Buna karşın birimlerimizden elde edilebilen yazılı ve sözel bilgilere göre;
2005 yılı içerisinde, Valiliğimiz Kadının Statüsü Birimine ve İnsan Hakları İl Masası’na, toplam 267 başvuru olmuştur. Bu başvurulardan;
- 227 Kadın doğrudan
- 29 Kadın telefon ile
- 11 Kadın il dışından arayarak yardım talebinde bulunmuşlardır.
2006 yılı içerisinde, Valiliğimiz Kadının Statüsü Birimine ve İnsan Hakları İl Masası’na, toplam 340
başvuru olmuştur. Bu başvurulardan;
-279 Kadın doğrudan
-44 Kadın telefon ile
-17 Kadın il dışından arayarak şiddet mağduru olduklarını söyleyerek yardım talebinde bulunmuşlardır.
Bu kadınların tümüne danışmanlık, yönlendirme ve acil ihtiyaçları olanlara ekonomik ve sosyal destek sağlanmıştır.

Görüşülen bu kadınların yaşadıkları olay türleri incelendiğinde;

- Namus cinayeti tehdidi
- Namus saikıyla yaralanma
- Dayak
- Taciz ve Tecavüz
- Aile içi istismar
- Psikolojik ve ekonomik şiddet
- İşyerinde taciz olaylarını, görüyoruz.

4.İlimiz genelinde yaşanan ve resmi kayıtlara intikal etmiş kadın ve çocuklara yönelik şiddet olaylarına ilişkin veriler incelendiğinde;

a. Polis Sorumluluk Bölgesinde;

-2004 yılı içerisinde aile içinde kadın ve çocuklara yönelik, 2 İlçemizde olay meydana gelmemiş; 30 İlçemizde ise Toplam : 2349 olayda 1822 kadın ve 527 çocuk olmak üzere 2349 kadın ve çocuğun mağdur olduğu görülmüştür.

-2005 yılında kadın ve çocuklara yönelik; 24 Öldürme, 1840 Darp, 286 Taciz, 224 Tecavüz, 195 Yaralama, 232 Tehdit, 113 Hakaret, 10 Fuhuş, 154 Zorla alıkoyma, 73 Kap-Kaç, 6 Mesken İhlali 3157 kadın ve 513 çocuk olmak üzere 3670 kadın ve çocuğun mağdur olduğu görülmektedir.


b. Jandarma Sorumluluk Bölgesinde;

2005 ve 2006 yıllarında kadın ve çocuklara yönelik, 16 öldürme, 799 kasten yaralama, 831 tehdit, 321 aile efradına kötü muamele, 347 alıkoyma ve 178 kapkaç olmak üzere Toplam: 2492 olay meydana gelmiştir.
Bu da bize İstanbul da 2005 yılında toplam 5000 civarında kadının şiddete uğradığını göstermektedir.

5. Kadınlara yönelik her türlü şiddet ve istismarın en belirgin sonuçları:


Erkekler veya diğer aile üyelerinin şiddet ve istismarına maruz kalan kadınlar ya aile içerisinde kalmaya devam ederek katlandıkları bu olaylar sonucunda ruh ve beden sağlıklarını yitirmekte, ya kendilerine zarar vermekte yada şiddeti uygulayanlara bir şekilde zarar vererek, yaralama veya öldürme yoluna gidebilmektedirler. 1994’de Gaziantep cezaevinde ağır cezalık kadın mahkumlarla yaptığım mülakatta bu sonucu vermiştir. (Bu konuda maalesef sağlıklı verilere sahip değiliz. Ancak bu durumun yaygın olduğu bilinmektedir.)

Yaşadıkları şiddet ve her türlü istismar sonucu aile ve evlerini terk eden kadınlar ise giderek çoğalmaktadır. Bu durumdaki kadınlar ya varsa çocuklarını da alarak evlerini terk etmekte yada bir başlarına evlerinden hatta yaşadıkları bölgeden ayrılıp, İlimize gelerek çok kısa bir süre için güvenebileceklerini düşündükleri bir yere sığınmakta, genellikle de kısa süre içerisinde kimsesiz ve sahipsiz kalarak, bir başka şiddet ve istismarın konusu olabilmektedirler.

Çoğunlukla dolaylı olarak zaman zaman da doğrudan polis, jandarma veya Valiliğimize başvurarak sığınma, barınma, çocuklarını bir sosyal hizmet kuruluşuna terk edip kendileri için de boşanma için rehberlik, avukat, mahkeme harcı gibi talepler yanında ekonomik yardım veya iş istemektedirler.
Valiliğimiz Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na bu tür taleplerle,
01.01.2005–31.12.2005 tarihleri arasında, 1288 kadının
01.01.2006-16.11.2006 tarihleri arasında, 742 kadının başvurarak yardım istedikleri görülmüştür.

İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne 2004 yılında, 82 kadın 84 çocuğuyla birlikte, 27’si fiziksel-duygusal şiddet ve 55’i ekonomik ve sosyal yetersizlik sebebiyle başvurarak, sığınma talebinde bulunmuşlardır.
2005 yılında ise 79 kadın, sığınma talebinde bulunmuşlardır.
2006 yılı Ocak-Ekim tarihleri arasında 48 kadın yararlanmıştır.
Ayrıca cinsel sömürü mağduru 18 yaşından küçük kız çocuklar içinde Taksim de İlkadım İstasyonu olan 15 kapasitelik bir merkez bulunmaktadır. 1998’de açılan bu merkezde şimdiye kadar 345 kız çocuğuna hizmet verilmiştir.
Beyoğlu 75. Yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi’nden 2005 yılında 67, 2006 yılı Ocak-Kasım tarihleri arasında ise 104 kadın hizmet almıştır.
2005 yılından itibaren yalnızca SHÇEK’de 298 kadın hizmet almıştır.

1996 yılından itibaren ilimizde kurulmaya başlanmış ve bugüne kadar sayıları 6’ya ulaşan;

Kartal Kaymakamlığı İsmail Ekmekçioğlu Kadın Konuk Evi
(SHÇEK) Bahçelievler Kadın Konuk Evi
Beyoğlu Kaymakamlığı SYDV Kadın Konukevi
Kadıköy Belediyesi Kadın Konukevi
Taksim İlk Adım İstasyonu
Küçükçekmece Belediyesi Kadın Konukevi
Toplam : 184 kapasite ile 2874 kadın ve 849 çocuğa hizmet verilmiştir.
Ayrıca Beyoğlu 75. Yıl Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde kadınlara da hizmet verilmektedir.

III. KURUMSAL YAPI VE SÜRDÜRÜLEN ÇALIŞMALAR :

Töre ve namus cinayetlerinin mağdurları ile uğradıkları her türlü şiddet, istismar ve dışlanma sonucu mağdur olan kadın ve çocukların devletten talep ve beklentilerine aşağıda sayılan kurum ve kuruluşlarla cevap verilmeye çalışılmaktadır.

1. Valilik : Başbakanlık ve ilgili bakanlıklar adına İlimizde, bir Vali Yardımcısı sorumluluğunda İnsan Hakları İl Kurulu ve İl Masası, Kadının Statüsü Birimi, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü kuruluşları marifetiyle mağdurların her türlü başvurularına cevap verilmeye çalışılmaktadır.

2. Güvenlik Birimleri : İl Jandarma Komutanlığı ve İl Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı birimler marifetiyle kendi sorumluluk alanlarında meydana gelen olaylar ve bu olayların mağdurlarıyla ilgili her türlü idari ve adli işlemler yapılmakta ve bu olayların mağdurlarının ihtiyaçlarına cevap vermekle görevli kuruluşlara yönlendirilmesi hizmetleri sürdürülmektedir.

3. Sosyal Hizmet Kuruluşları : Gerek doğrudan Valilikçe yönlendirilen talepler gerekse çeşitli Sivil Toplum Kuruluşları marifetiyle yönlendirilen taleplere ve bizzat başvuran mağdurların ihtiyaçlarına konu ve olayın özelliğine göre cevap vermektedirler.

İlimiz genelinde İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’ne bağlı 2 Kadın Sığınma Evi, 8 Çocuk ve Gençlik Merkezi, 1 Çocuk evi, 13 Çocuk Yuvası, 3 Yetiştirme Yurdu ve 7 Toplum Merkezi ve 15 Mobil Ekip ile bu alandaki hizmet ihtiyaçlarına cevap verilmeye çalışılmaktadır.

4. Eğitim ve Sağlık Kuruluşları : Konumuz kapsamındaki olaylara muhatap olan kadın ve çocukların genel olarak ekonomik ve sosyal yoksunlukları ile kültürel durumları itibariyle önemli ölçüde eğitim sorunları ve yaşadıkları olaylardan kaynaklanan ciddi ruhsal ve bedensel sorunları bulunmaktadır. Bu tür sorunlarına, İl Sağlık Müdürlüğü’ne bağlı hastaneler ve rehabilitasyon merkezleri ile Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezleri ile Halk Eğitim Merkezi kuruluşları vasıtasıyla cevap verilmeye çalışılmaktadır.
5. Yerel Yönetimler : Gerek Valilik ve bağlı kuruluşları tarafından yönlendirilen mağdurlar gerekse doğrudan belediyelere başvuran mağdurların ağırlıkla Sosyal ve ekonomik taleplerine Kadın Sığınma Evleri ve Kadın Danışma Merkezleri aracılığıyla cevap verilmektedir. Belediyelerden Küçükçekmece Belediyesi’ne ait 20 yataklı, Kadıköy Belediyesi’ne ait 70 yataklı 1 adet Kadın Misafirhanesi, Üsküdar Belediyesi’ne ait Kadın Danışma Merkezi ve Büyükşehir Belediyesi’ne ait 1 Kadın Danışma merkezi bulunmaktadır.

6. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları: Olay mağduru kadın ve çocukların sonuçta mutlaka parasal desteği gerektiren her türlü sorunlarının çözümünde yukarıda sayılan kuruluşların çok kısıtlı bütçe imkanlarına sahip oldukları düşünüldüğünde, bu Vakıflar taleplere cevap verilebilmesinde çok önemli bir işlevi yerine getirmektedir.

Vakıf kaynaklarından süratli bir şekilde ayni ve nakdi yardım yapılabildiği gibi barınma ve sağlık sorunlarının giderilmesi için gerekli parasal destek sağlanabilmekte, bunun yanında kadın sığınma evleri, yurt ve yuvalar ile çocuk ve gençlik merkezlerinin çok önemli hizmet giderleri büyük ölçüde Vakıflarca desteklenmektedir.

ÖZETLE ŞİDDETE UĞRAMIŞ KADINLARA
KONU İLE İLGİLİ VALİLİK BÜNYESİNDE YAPILAN ÇALIŞMALAR


1-Kadın Hakları konusunda rehberlik ve hukuk danışmanlığı hizmetleri verilmekte olup, ihtiyaçları doğrultusunda başvuruda bulunan veya aile içi şiddet maruz kalmış kadınlara yönelik can güvenliğinin sağlanması, barınma, maddi yardım, psikolojik destek ve avukatlık hizmetleri konularında ilgili birimlere yönlendirme yapılmaktadır.

2-Hürriyet Gazetesi ile birlikte yürütülen "Aile İçi Şiddetin Önlenmesi" konulu eğitim ve bilinçlendirme projesi, İstanbul'da 20 ilçemizde imam, itfaiye, emniyet personeli, rehber öğretmenler gibi kamu personeline eğitim verilmiş olup, gezici eğitim otobüsü ile halka ve daha kalabalık topluluklar için de Halk Eğitim Merkezleri Salonlarında gerçekleştirilmiş, 2 yıldır devam eden proje kapsamında 14000 kişiye eğitim verilmiş olup, program dahilinde çalışmalar 32 İlçe Kaymakamlığını kapsayacak şekilde devam etmektedir.

3-Kadına yönelik şiddet ve namus cinayetlerini önleme amaçlı konuyla ilgili kamu, sivil toplum ve meslek odalarının katılımıyla İstanbul Valisi Sayın Muammer GÜLER başkanlığında 7 Temmuz 2004 tarihinde ilk toplantı düzenlenmiş ve bu alana yönelik komisyon oluşturularak çalışmaların takibi ve güncelliği sağlanmıştır.

4-Medyayla iletişim sağlanarak gerek Valilik bünyesinde gerek çeşitli kanallarda kadın hakları bağlamında medeni kanun, ceza kanunu ve kadına yönelik şiddeti önleme konularında bilgilendirme yapılmaktadır.
5- Valiliğimiz İl İnsan Hakları Kurulu tarafından 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasanın uygulanması kapsamında, başvuruda bulunan mağdurların başvurularının kabulü, mağdurların korunması ve adli mercilere intikalinde takip edilecek hususlar ile ilgili olarak güvenlik güçleri, muhtarlara ve mağdur kadınlara yönelik bilgilendirme amaçlı broşürler bastırılmış ve İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı ile İlçe Kaymakamlıklarına gönderilerek emniyet, jandarma, muhtar ve mağdur kadınların bilgilendirilmeleri sağlanmıştır.
6- 5-Temel İnsan Hakları, Aile Düzenine Karşı Suçlar, İletişim ve İnsan Hakları, Kurumsal Mekanizmalar ve İl ve İlçe Kurullarının İşlevi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konularında İlimiz İnsan Hakları Kurulu’nca;
İl Jandarma Komutanlığı Personeline, İl Emniyet Müdürlüğü Personeline, Avrupa ve Anadolu Yakası Okul Müdür ve Müdür Yardımcılarına, Muhtarlara, Devlet Hastaneleri Hasta Hakları Bürosu Personeline, İl ve İlçe İnsan Hakları Danışma Masası Personeline görev ve sorumluluk alanları ile ilgili olarak 04.05.2006-15.12.2006 tarihleri arasında Eğitim Programı uygulanması 04.05.2006 tarihli Valilik Olur’ u ile uygun görülmüş olup Eğitim Programı doğrultusunda;

- 05.06.2006 - 07.06.2006 tarihleri arasında Temel İnsan Hakları ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesindeki Temel Haklar, Kişi Hakları ve Kolluğun Yetkileri( Durdurma ve Kimlik Sorma, Yakalama ve Göz Altına Alma, Arama ve El Koyma, Hukuka Aykırı Deliller), Terör ve Organize Suçlarla Özel Mücadelede Soruşturma, Bilimsel Deliller ve Adli Tıp Uygulamaları, Kolluk Psikolojisi, Stresle Başa Çıkma Teknikleri, Çatışma Çözme Yöntemleri, Kitle ve Toplum Psikolojisi, Aile İçi Şiddet ve TCK’daki Düzenlemesi, 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Çocuk Hakları Koruma Kanunu Fail ve Mağdur Çocukların Kolluktaki Durumu konularında İlçe Jandarma Komutanlıkları, Karakol Komutanlıkları, Şube Müdürleri, Trafik Personeli, OYİT ve Birimleri, Çocuk Merkezleri, Şube Personelinden oluşan 369 Jandarma personeline eğitimler verilmiştir.

-28.06.2006 tarihinde Temel İnsan Hakları, Aile Düzenine Karşı Suçlar, Hasta Hakları Hukuku, Kurumsal Mekanizmalar ve İşlevleri konularında 125 Devlet Hastaneleri Hasta Hakları Bürosu personeline Hasta Hakları Büro Görevlilerine eğitimler verilmiştir.

-29.06.2006 tarihinde Temel İnsan Hakları, Aile Düzenine Karşı Suçlar, İletişim ve İnsan Hakları, Kurumsal Mekanizmalar ve İl ve İlçe Kurullarının İşlevi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konularında 66 İl ve İlçe Başvuru ve Danışma Masası Görevlisine eğitimler verilmiştir.
7- Başbakanlığın Çocuk ve Kadına Yönelik Şiddet Hareketleriyle Töre ve Namus Cinayetlerinin Önlenmesi İçin Alınacak Tedbirler konulu genelgesine istinaden Valiliğimiz Kadın Statüsü Birimi, Jandarma, Emniyet, Belediye, Müftülük, Üniversiteler ve Sivil Toplum Örgütlerinin katılımıyla bir komite kurmuştur.

8- İstanbul Valiliği’nin desteğiyle sürdürülen “Aile İçi Şiddete Son” kampanyasının kazandırdığı deneyimler ve bu önemli toplumsal sorunla ilgili ihtiyaçlar ışığında hazırlanan; “Kadına Karşı Şiddetle Mücadele” konulu projede yer alan; Emniyet Teşkilatımız bünyesinde, aile içi şiddet vakaları konusunda mağdurlara destek ve yönlendirme hizmeti verecek iki birimin oluşturulması veya bu konu ile ilgili birimlerimizde ihtiyaca cevap verecek düzenlemelerin yapılması öngörülmüştür.Bu birimlerde görev alacak personele hizmet konuları ile ilgili Valiliğimizce belirlenecek işbirliği esasları çerçevesinde eğitim verilmesi, proje uygulamasından sağlanacak yararlar doğrultusunda İstanbul Emniyet Teşkilatı bünyesinde, konu ile ilgili eğitilmiş görevli sayısının zamanla artırılmasına karar verilmiştir.

Birimimize başvuruda bulunan şiddet mağduru kadınlarla ilgili yapılan işlemlere iki örnek vermek istiyorum.
1-18 Haziran 2005 günü ayrı yaşadığı eşi tarafından,namus gerekçesiyle 5 kurşunla vurulan EA’nın 1 haftalık hastanede tedavisinin ardından Diyarbakır’daki eşinin akrabaları tarafından tehdit telefonları alması nedeniyle devlet tarafından koruma istemesi üzerine İl Emniyet Müdürlüğü, çocuklarının devletin koruması altında olmasını istemesi ile ilgili Diyarbakır Valiliği, boşanma ve ceza davasına bakılması için İstanbul Barosu ile yazışmalar ve görüşmeler neticesinde Valiliğimizce Koruma altına alınmış, kalacak yer temin edilmiş, İlimiz Sosyal Yardımlaşma Vakfınca maddi yardım yapılmış, iş bulabilmesi konusunda yardımcı olunmuştur. Kaçak olan kocanın emniyetle işbirliği içinde yakalanması ve devam eden mahkeme süresinde kendisine İstanbul Valisi tarafından koruma sağlanmıştır. Böylelikle İlk defa bir töre mağdurunun mahkemede ifade vermesi devlet desteğiyle gerçekleşmiştir.

2- Elektronik postayla bir başvuru sonucu telefonla görüştüğümüz, İstanbul dışından gelen genç kadın (A. D. P.) 10 Şubat 2006 Cuma Günü bizzat valiliğimize gelip şikayet ve yardım talebinde bulunmuştur. Şikâyetinin ve başvurusunun farklı konularda olması ve aciliyeti nedeniyle Emniyet Müdürlüğüne, hastaneye, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına ve İnsan Hakları İl Kuruluna yönlendirme yapılmıştır.

b)- Tecavüz sonucu hamile kaldığı kişinin kimliğinin tespiti ve teşhis ile cezasını çekmesini istemiştir. Emniyette şikayeti alınmış teşhis yaptırılmıştır.
c)- Tecavüz mağduru olarak hamileliğini kontrol için doktora gitmiş ve doktor ültrason tetkikinde 5-6 haftalık görüntüsünde ölü bir cenin tespit etmesi ve operasyonun hastane ortamında yapılması gerektiği görüşü üzerine kendisi Haseki Hastanesine yönlendirilmiştir. Haseki Hastanesinde başvurucunun talebi üzerine DNA testi için delil saklamanın en uygun yerin Cerrahpaşa Hastanesi olacağı kendisine bildirilmiş olup oraya yönlendirilmiştir.

Cuma gecesi ceninden bir parça alıp resmi delil olarak saklanabilmesi için Cerrahpaşa Hastanesi savcılıktan bir belge talep etmiştir. Saat 02.00’dan sonra yapılan muayenesinde hayati tehlikesi yok denilerek gönderilmiştir. Sabaha karşı 05.00 sıralarında İstanbul Valiliğinin güvencesinde konaklaması için bırakılmıştır. 09.30 gibi yanına gidilip Savcılık belgesi talep hazırlığı yapılmış, suç yeri olması nedeniyle Üsküdar Savcılığı ve asayiş görevlileriyle irtibata geçilmiştir. Asayişten evrakların Üsküdar Savcısına gönderilmesi istenmiş ve Savcıyla görüşülerek durumun acili yeti nedeniyle hastaneye hitaben ceninden delil saklama talep yazısı alınmıştır.Hastanede 3 gün sonraya gün verilerek ameliyat edilmiştir.İl dışından geldiği andan, otogardan itibaren bütün işlemlerinde bir araç eşliğinde dönüşümlü olarak kendisine eşlik edilmiş, sağlık kontrollerinde de bu devam etmiştir. Hastaneye adli vaka olduğu için giderlerin Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanması için talepte bulunulmuştur




IV. SORUNLARIMIZ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ : 1- YASAL YAPIDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:

- 17 Ocak 1998 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olan 4320 sayılı Aileyi Koruma Yasasının uygulanmasında tüm kurum, kuruluş ve görevlilerin bilinçli bir kararlılık göstermesi sağlanmalıdır. Yasayı uygulamakla görevli karar ve infaz mercileri ve görevlileri için yapılan hizmet içi eğitimlerin daha yoğun ve yaygın uygulanması sağlanmalıdır.
- Emniyet Teşkilatı içerisinde “Kadına Yönelik Şiddet ve Cinsel Suçlarla Mücadele Birimi” kurulması konusunda çalışmalar yapılmalıdır.
- Türk Ceza Kanununda nitelikli haller bölümünde cezada ağırlaştırıcı nedenler arasında kan saikı yanında töre saikının de yer almasına rağmen, çok geniş kapsamlı olan ve kadınların hayatını yok eden namus saikının eklenmemiş olması eksiklik olarak değerlendirilmektedir. Yaşanan olaylar ve uluslararası sözleşmeler namus gerekçesinin altının çizilerek yer alması gerektiğini göstermekte olup, hiçbir namus gerekçesinin cinayetin cezasında indirim sebebi sayılmaması suçun önlenmesinde önemli bir etki yaratacaktır.
- Aile meclisi kararı ile işlenen namus cinayetlerinde, Ceza Usul Yasasına göre suçtan zarar gördüğü varsayılan aile müdahil olabilmektedir. Ailenin suça azmettiren olduğu hallerde, ailenin müdahilliği yargılamanın adil ve etkinliğini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, müdahil olma hakkı, kadın hakları ile uğraşan sivil toplum örgütü temsilcilerini de kapsayacak şekilde genişletilmelidir.
- Namus Cinayetleri davalarında genelde aile içinde ve organize bir suç oluştuğundan tanık güvenliğinin sağlanması önemli bir ihtiyaçtır. Ancak bunun sağlanmasında büyük güçlükler çekilmektedir. Bu davalara özgü tanık koruma programları geliştirilmelidir.
- Suçlunun nasıl ve nereye ihbar edileceğine ilişkin bilinen, görülen, kolay ve güvenli bir iletişim olanağına ihtiyaç duyulmaktadır. Mağdurlar için ücretsiz olarak böyle bir olanak sağlanmalıdır.
- Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı kadın Konukevi Yönetmeliği 12 Temmuz 1998 tarih ve 23400 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kadın Konukevlerindeki hizmetin tür ve niteliğini, işleyişine ilişkin esasları, kuruluş, personel, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenleyen bu yönetmelik günümüz ihtiyaçlarına cevap veremez hale gelmiştir. Yeni bir yönetmelik düzenlenmelidir.
2. KURUMSAL YAPIDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ :
- İstanbul gibi büyük bir metropolde Kadın Konuk Evlerinin sayısı ve kapasitesi, günümüz ihtiyaçlarına cevap verecek seviyenin çok gerisindedir. Buna rağmen, İlimiz ihtiyaçları dikkate alınmadan diğer illerde tehdit altında bulunan kadınların da zaman zaman İlimize tertip edildikleri görülmektedir. Mevcut kuruluşlarımızda almaları gereken hizmetleri alamayan kadınlar kısa süre içerisinde kurum dışında arayışlara yönelebilmektedirler. Bu sorunun dikkate alınarak fiziki kapasitenin arttırılması, bu sağlanıncaya kadar diğer illerden İlimize nakillerin yapılmaması ve mevcut kuruluşların donanım olarak ve personel, uzmanlık itibariyle ihtiyaçlara cevap verecek hale getirilmesi sağlanmalıdır.
-Farklı nedenlerle ve farklı özelliklerinden dolayı şiddete uğramış kadınların (Örneğin : Engelli kadınlar, fuhuş mağduru kadınlar, psikolojik durumu itibariye tedaviye muhtaç kadınlar vb.) gidebilecekleri tek adres olarak kadın konukevleri gösterilmektedir. Açılacak kuruluşların gizlilik, güvenlik, gibi koşulları ile kabulü yapılacak kadınların özelliklerine uygun özel, ihtisaslaşmış kadın konukevleri de açılmalı ve bu evlerin kapasiteleri çocuklar dahil 25 yatağı geçmemelidir.
- Mevcut Kadın Konukevlerinin en önemli kriterlerinden biri olan, gizlilik özelliğinin kalmadığı dikkate alınarak, bu kuruluşların hem fiziki hem de güvenlik açısından daha uygun olabilecek bölgelere taşınması sağlanmalıdır.
- Mevcut Kadın Konukevlerinde bugüne kadar izlenen hizmet yaklaşımı yoğunlukla koruma ağırlıklı bir hizmet olup uygulanan programlar rehberlik, danışmanlık ve rehabilitasyon ihtiyaçlarına cevap vermemektedir. Bu nedenle açılacak yeni sığınma veya konukevleri bu programları içermeli ve beraberinde Kadın Danışma Merkezleri de açılmalıdır.
- Kadın Sığınma ve Konukevlerine sığınan kadınlarla ilgili her türlü gizliliğin ve güvenliliğin sağlanabilmesi için bu kadınlara hizmet veren tüm kuruluşların sürekli işbirliği ve bilgi hassasiyetine özen göstermesi sağlanmalıdır.
- Şiddet ve istismara uğramış çocuklara koruma, eğitim, tedavi ve rehabilitasyon hizmeti veren kuruluşların da fiziki donanım ve uzmanlık olarak çağdaş örneklerine uygun hale getirilmesi ve bu kuruluşların sorunun yaşandığı tüm illere hızla yaygınlaştırılması sağlanmalıdır. Bu konuda Başbakanlığın 2005/5 sayılı genelgesi ve Yeni Hizmet Modeli doğrultusunda kendilerine görev verilen tüm yerel yönetim kuruluşlarının da sorunu önemseyerek çözüme her türlü katkıyı vermesi sağlanmalıdır.
- Özellikle şiddet, taciz, tecavüz ve ticari cinsel sömürü mağduru kız çocuklarının korunma, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine cevap verecek merkezlerin öncelikle tüm Büyükşehirler de kurulması ve diğer illerden İstanbul’a sevk yoluyla çözüm aranması kolaycılığından vazgeçilmesi sağlanmalıdır.
- Kadın konuk evlerinde yaşanan bir diğer sorun çalışan personelin sayı ve nitelik olarak yetersiz olması ve bunun hizmetin işleyişine yansımasıdır.
- Kadın konuk evinin ortamı, kadının şiddetten kurtulmanın yol ve yöntemlerini kendisinin bulabilmesi için teşvik edici olmalıdır. Kadınlara şiddetsiz bir hayat kurabilmek için ihtiyaç duyduğu tıbbi, psikolojik, hukuki danışmanlık, meslek kursları ve iş bulma olanakları ile çocuk bakım desteği sağlanmalıdır.
- Kadın Konuk Evleri konusunda Yerel Yönetimlerin de kendi oluşumları için gerekli önemi vererek Şiddete maruz kalmış kadınları sosyal, psikolojik ve ekonomik olarak desteklemeleri gerekmektedir.
- Kadın konuk Evlerinde kadın bakış acısına sahip, kadının insan hakları eğitimi ve toplumsal cinsiyet eğitimi almış ve alanında uzmanlaşmış personelin görev yapması hizmette verimliliği artıracaktır.
- SHÇEK’e bağlı Kadın konuk evi bütçesinin yetersiz olması acil ihtiyaçlarının İstanbul Valiliği Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca karşılanması hizmetlerin sürekliliğini engellemektedir. Bu birimlere yeterli ödeneğin ayrılması hizmet alan kadın ve çocuklarla ilgili mesleki çalışmalara da olumlu yansıyacaktır.

3- TOPLUMSAL YAPIDAN KAYNAKLANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:
- Başta görsel yayın organları olmak üzere tüm basın ve yayın organlarının bugüne kadar sürdürdükleri yayın politikası içinde gözlenen, olaydan mağdur olan kadın ve çocukların yeniden mağdur olmasına neden olucu yaklaşım ve programlar mutlaka sınırlanmalı, yeni şiddet ve istismarlara neden olanlar cezalandırılmalıdır.

- Töre, Namus, Cinsellik, Cinsel şiddet ve Cinsel Özgürlük gibi kavramlar kamuoyunda ve diğer birçok alanda doğru tanımlanmadığından, ilkel, feodal kanaatlerin önlenmesi mümkün olamamakta ve bunun sonucu kadına yönelik şiddeti olağanlaştırmakta ve kadının aleyhine kullanılmaktadır. Her türlü yazılı ve sözel anlatımlarda bu tanımlara doğru açıklıklar getirmek kadına yönelik şiddet ile mücadele için çok önemli olacaktır. Doğru bilinçlenme yanlışla mücadelede en önemli silahtır.
- Bazı ders ve yardımcı kitaplarda cinsiyet ayrımcılığına yönelik hakim anlayışı devam ettiren bölümler evrensel insan hakları ve uygulamaları doğrultusunda gözden geçirilerek düzeltilmelidir.
- Toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinin örgün ve yaygın eğitim kurumlarında, Basın, Yayın ve Kamu Kuruluşları hizmet içi eğitim programları ve sivil toplum kuruluşlarıyla uygulanacak özel projelerle tüm bireylerin bilinçlenmesi sağlanmalıdır.

Av.Vildan YİRMİBEŞOĞLU
İnsan Hakları İl Masası Başkanı

Yazanın izni ile yayınlanmıştır