Mesajı Okuyun
Old 22-10-2018, 23:48   #3
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan ilgili karar-1

T.C YARGITAY 7.Hukuk Dairesi Esas: 2014/ 422 Karar: 2014 / 4205 Karar Tarihi: 20.02.2014
İŞÇİ ALACAKLARI DAVASI - DAVACININ İDDİA EDİLEN EYLEM VE İŞLEMLERİYLE DAVALI İŞVERENİ ZARARA UĞRATIP UĞRATMADIĞI - ZARAR VAR İSE DAVACININ KUSURUNUN OLUP OLMADIĞI - DAVALI İŞVEREN TARAFINDAN YAPILAN FESHİN HAKLI OLUP OLMADIĞININ TESPİTİ GEREĞİ
ÖZET: Konusunda uzman, aralarında mali müşavir ve hukukçu bulunan 3 kişilik bilirkişi heyetinden dosyada bulunan delillerle ceza mahkemesi dosyası, ekleri ve sunulan diğer deliller birlikte değerlendirilerek davacının iddia edilen eylem ve işlemleriyle davalı işvereni zarara uğratıp uğratmadığı, oluşan zarar sebebiyle kusurunun olup olmadığı, varsa kusur oranı belirlenip değerlendirme yapılarak davalı işverentarafından yapılan feshin haklı olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
________________________________________
(4857 S. K. m. 25, 26) (6098 S. K. m. 74)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda; hüküm süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi, incelemenin duruşmalı olarak yapılması davacı - karşı davalı vekili tarafından istenmiş ise de; duruşma gününün taraflara tebliği için davetiyeye yapıştırılacak posta pulu bulunmadığından duruşma isteğinin reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının "2003 yılı prim alacağına" yönelik temyiz itirazlarının reddine,

2- Davacı vekili, asıl dava ve birleşen davada, davacının davalı işyerinde 21.10.1991-17.11.2003 tarihleri arasında Muhasebe Müdürü olarak çalıştığını, iş akdinin 17.11.2003 tarihinde 4857 Sayılı Kanunun 25/II-e bendi uyarınca feshedildiğini, ancak fesih gerekçesi belirtilmediği gibi savunmasının da alınmadığını bu sebeple feshin haklı ve geçeri bir nedene dayanmadığını, 1.11.2002 - 1.11.2005 arasında geçerli belirli süreli sözleşme yapıldığını, ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatıyla bakiye süre ücret alacağı, bakiye süre ikramiye alacağı, 2003, 2004 ve 2005 yılı prim alacağı, sağlık sigortası bedeli, işsizlik sigortası alacağının tahsilini istemiştir.

Davalı vekili, davacının yetkilerini şirket lehine kullanamadığını, gerekli özeni göstermeyerek şirketi zarara uğrattığını, meydana çıkan olayın vahameti karşısında suç duyurusunda bulunulduğunu, yapılan işlemlerde yetki aşımı ve verilmeyen yetkileri kullandığını, tek başına şirketi temsile yetkisi olmadığı halde satın alma sözleşmeleri imzaladığını, faturasız banka ödeme talimatı verdiğini 24.7.2003 tarihli yazıyla Garanti Bankası şirket hesabından 51.608,80. Euro'nun İran'a yapılan ihracatla ilgili olarak faturasız olarak aracıya ödendiğini; yasal gereklilik ve zorunluluk olmadığı halde mali müşavirlik sözleşmesi imzaladıklarını, 2003 yılı KDV iade işlemlerinde Mali Müşavire ödenen bedellerin tümüyle muvazaalı bir şekilde aktarıldığını, fahiş miktarda ödeme yapıldığını, yeminli mali müşavirle yapılan sözleşmenin muvazaalı olduğunu yasal mali müşavirlik tarifesinin en üst haddini aşar şekilde her ay için fazladan 2.406.500.000.TL ödemeler yaparak şirketin toplam 26.471.500.000 TL zarara sokulduğunu, bu aylar için ödenen mali müşavirlik ücreti toplamının 89.650.000.000.TL. olduğunu; vergi dairelerine verilen teminat mektuplarının geri alınması için gerekli çabayı göstermediğini bu yüzden şirketin bankalara milyarlarca lira banka komisyonu; iş akdinin haklı olarak feshedildiğini davanın reddi gerektiğini savunmuş; karşı dava ile de uğranılan zarar sebebiyle fazlaya dair hakkını saklı tutarak 38.000,00 TL alacağın tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece,"... Davacının hizmet akdinin önceden beri devam eden belirsiz süreli hizmet akdi olduğu, bu akit devam ederken belirli süreli hizmet akdi düzenlenemeyeceği; davacı hakkında açılan ceza davasının yapılan yargılaması sonunda hizmet sebebiyle inancı kötüye kullanmak suçundan beraatine karar verildiği bu dosyada alınan bilirkişi raporunda da davacının (sanığın) suç teşkil eden eyleminin bulunmadığının belirtilmiş olması sebebiyle feshin haklı nedene dayanmadığı ve davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı; 2003 yılı için önceden kararlaştırılan hedeflerin gerçekleştiği bu sebeple davacıya hedef anlaşmasındaki formüle göre hesaplanacak miktarda prim ödenmesi gerektiği ve bu primin ödenmediği anlaşıldığından 2003 yılına dair prim alacağı talebinin kabulü, 2004 ve 2005 yıllarında ise davacının çalışması olmadığından her hangi bir prime hak kazanmadığı, belirli süreli akitle çalışma kabul edilmediğinden fesih tarihinden sonraki döneme ait kalan süreye dair ücret ve prim alacağı taleplerinin yerinde olmadığı, gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatıyla 2003 yılı prim alacağı isteklerinin kabulüne, diğer isteklerin reddine davacının ceza davasında beraat etmiş olması göz önünde bulundurulduğunda davacıdan kaynaklı bir zararın bulunmadığı gerekçesi ile de karşı davanın reddine karar verilmiştir.

Somut olayda, öncelikle taraflar arasında çözülmesi gereken uyuşmazlık iş sözleşmesinin, işçinin işverene zarar vermesi sebebiyle ve haklı olarak işverence feshedilip feshedilmediği noktasındadır.

4857 Sayılı İş Kanununun 25. maddesinin (II) numaralı bendinin (I) alt bendinde, işverenin malı olan veya eli altında bulunan makine, tesisat, eşya ya da maddelere otuz günlük ücreti tutarını aşacak şekilde zarar vermesi halinde, işverenin haklı fesih imkanının bulunduğu belirtilmiştir.

İşçinin kusursuz olduğunun ortaya çıkması durumunda, işverenin haklı fesih imkanı olmadığı gibi işçinin kusuru belli bir yüzde ya da belli bir oran olarak saptanmışsa; zararın miktarının bu kusur nispetinde azaltıldıktan sonra otuz günlük ücreti aşıp aşmadığına bakılmalıdır.

Zararın işçinin kasıtlı davranışından ya da taksirli eyleminden kaynaklanmasının hukuki sonuca etkisi bulunmamaktadır. Örneğin işverene ait iş makinesi paletlerine kasten metal cisim sokmak suretiyle zarar veren veya trafik kazası sonucu işvereni zarara uğratan işçinin aynı şekilde iş sözleşmeleri haklı sebeple sona erdirilebilir. İşçinin kusuru ve zararı, ayrı ayrı uzman kişilerce belirlenmelidir Zarar tutarıyla karşılaştırılacak olan işçinin otuz günlük ücretinin brüt ya da net olarak dikkate alınması gerektiği noktasında Yasada herhangi bir açıklık bulunmamakla birlikte, işçi lehine yorum ilkesi uyarınca brüt ücretin esas alınması gerekir. Otuz gün, bir aydan farklı bir kavramdır. Bu noktada işçiye aylık olarak ödenen ücret yerine, günlük yevmiyesinin otuz katı tutarı dikkate alınmalıdır.

Maddede sözü edilen ücret dar anlamda ücrettir. İkramiye, prim, fazla çalışma ücreti ve benzeri ödemeler bu maddede yer alan otuz günlük ücret içerisinde değerlendirilmemelidir. Ancak, ücretin garanti ücret üzerine yapılan işe göre ilave ücret veya satış pirimi olarak belirlendiği hallerde, gerçek ücretin bu ödemelerin toplamı olarak değerlendirilmesi yerinde olur. Örneğin uygulamada uluslararası yük taşıyan tır şoförleri asgari ücret ve sefer pirimi karşılığı çalışmaktadır. Sefer pirimi olarak adlandırılan kısım da dar anlamda ücrettir. Bu durumda maddenin uygulanması anlamında otuz günlük ücret, tır şoförleri yönünden her iki ödemenin toplamına göre belirlenmelidir Zararın otuz günlük ücreti aşması durumunda işverenin fesih hakkı doğar. İşçinin zararı derhal ödemiş ya da ödeyecek olması, işverenin bu hakkını ortadan kaldırmaz.

İşverence zarar tutarının işçiden talep edilmemiş olması fesih hakkını ortadan kaldırmaz.

4857 Sayılı İş Kanununun 26. maddesi yönünden bir yıllık hak düşürücü süre, zarara neden olan olayın oluşumu tarihinden itibaren başlar. Ancak altı iş günlük 2. süre, zarar miktarının belirlenmesinin ardından, bu durumun feshe yetkili makama iletilmesiyle işlemeye başlayacaktır. Zarar miktarının belirlenmesi bazen uzun zaman alabilir ve fesih hakkının kullanılması bakımından zarar miktarının belirlenmesi ve işçinin ücretiyle kıyaslanması zorunluluğu vardır.

Davalı işveren davacının eylemleri sebebiyle zarara uğradığını iddia etmektedir. Bu konuda davacı hakkında Bursa 8. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2004/200 E. nolu dosyasında (Sanıklar C. A., N. E. ve M. G. hakkında) emniyeti suistimal sebebiyle açılan kamu davası sonunda suç unsurunun oluşmadığı, sanıkların görevlerini yaparken şirket zararı oluşmuş ise bunun tazminat davasını gerektirecek şekilde hukuki ihtilaf niteliğinde bulunduğu gerekçesi ile "Beraatlerine" karar verilmiş; Yargıtay aşamasında kamu davasının zamanaşımının dolması nedeni ile "Düşmesine" karar verilmiştir.

Mahkemece, açılan ceza davasında yapılan yargılama sonunda hizmet sebebiyle inancı kötüye kullanmak suçundan beraatine karar verildiği bu dosyada alınan bilirkişi raporunda da davacının (sanığın) suç teşkil eden eyleminin bulunmadığının belirtilmiş olması sebebiyle feshin haklı nedene dayanmadığı ve davacının kıdem-ihbar tazminatına hak kazandığı, gerekçesiyle kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin kabulüne karar verilmiş ise de, öncelikle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun 74. maddesi "Hakim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir.

Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine dair kararı da, hukuk hakimini bağlamaz." hükmü uyarınca ceza mahkemesi kararının hukuk hakimini bağlamayacağı açıktır.

Kaldı ki, ceza davasının Yargıtay aşamasında zamanaşımına uğradığı için düşmesine kararı verilmiştir. Öte yandan ceza yargılaması aşamasında alınan bilirkişi raporlarında davacının işlem ve eylemleri ceza kanunları bakımından suç teşkil edip etmediği yönüyle irdelenmiş olup, davalı işverene verdiği zarar ve kusuruyla hukuki sorumlulukları yönünden kanaat verici bir değerlendirme yapılmamıştır.

Mahkemece yapılacak iş, konusunda uzman, aralarında mali müşavir ve hukukçu bulunan 3 kişilik bilirkişi heyetinden dosyada bulunan delillerle ceza mahkemesi dosyası, ekleri ve sunulan diğer deliller birlikte değerlendirilerek davacının iddia edilen eylem ve işlemleriyle davalı işvereni zarara uğratıp uğratmadığı, oluşan zarar sebebiyle kusurunun olup olmadığı, varsa kusur oranı belirlenip, yukarda belirtilen ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak davalı işveren tarafından yapılan feshin haklı olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırmayla kıdem ve ihbar tazminatı isteklerinin kabulü hatalı olmuştur.

O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarda yazılı sebeplerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer, davacının tüm temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde taraflara iadesine, 20.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.