Mesajı Okuyun
Old 07-02-2007, 01:11   #34
Ayşegül Kanat

 
Varsayılan

2006 Kasım ayından bir haber: Nasılsa dikkatimden kaçmış. Bilenler varsa onlardan özür dileyerek, haberi ekliyorum.

Milliyet (Ece Temelkuran)

http://www.milliyet.com.tr/2006/11/2...emelkuran.html

İşyeri işkenceleri


"17 sene mi?" demişim. Prof. Dr. Dehen Altıner, hayretime gülümseyerek cevap verdi:
"Evet 17 sene!"
17 sene ne yapsa bir insan şaşarsınız?
Dehen Hanım onca zaman boyunca işyerinde psikolojik tacize direndi. Ve sonunda...
Geçen günlerde Dehen Hanım, ki kendisi Marmara Üniversitesi Eczalık Fakültesi'nde bio-kimya profesörüdür, Dekan Prof. Dr. Mürşit Pekin'e kişilik haklarının saldırıya uğradığı gerekçesiyle bir dava açtı ve kazandı. Mahkeme kararıyla sabitlendi:
Suçlanan dekan, davacı Dehen Hanım'ı küçük düşürmüş, zor durumda bırakmış, itibarını zedelemeye çalışmıştı. Manevi tazminat kararı için şartlar oluşmuş ve Dehen Hanım davayı kazanmıştı.
Cumhuriyet'te Oral Çalışlar da yazdı bunu. Çalışlar, konunun YÖK tarafına baktı. YÖK sisteminin üniversitelerdeki sistemi militarize ettiğini, bu emir-komuta ekseninde bilim yapan insanların niteliksiz insanlar tarafından yönetilebildiğini, yönetilemediğini yazdı.
Ben ise meselenin başka bir tarafına bakmak istiyorum. Sizi, beni, bütün çalışan insanları ilgilendiren bir tarafına. "Mobbing" tarafına.

Mobbing ne ola ki?
Yine geçen günlerde bir kitap yayımlandı. Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Yönetim ve Çalışma Psikolojisi Anabilim Dalı'nda Doçent Pınar Titiz'in kitabının adı şöyle:
"İş Yerinde Psikolojik Taciz (Mobbing)" (Beta Yayınları)
Akademik açıklamasını boş verelim. Çünkü hepimizin hayatına öyle ya da böyle girmiş olan, girmemişse bile nasıl bir şeye benzediğini bilhassa Türkiye koşullarında pekiyi derecede bildiğimiz bir hadise. Şudur:
Çalıştığınız işyerinde üstleriniz veya eşit konumda çalıştığınız insanlar size sistematik olarak gıcıklık yapıyorsa, durmadan asabınızı bozuyorsa, herkes size karşı el ele verip kenetlenmişse, bir sürü insan sizi hayattan bezdirip o ofisten göndermeye çalışıyorsa buna akademi ve hukuk âlemi "mobbing" diyor.
Nicedir Avrupa ülkelerinin hukuk sistemlerine girmiş, dava açmak için yeterli sebep sayılan bir "taciz" şekli. Gözle görünmüyor diye aldanmayın.
Ağlayarak işe gittiğiniz, kimse sizi görmesin diye tuvalete kaçtığınız, siz içeri girince birden susup müstehzi gülen, arkanızdan konuşan ya da topluca sizinle alay eden insanları hatırlayınız. Ne kadar elle tutulurdur aslında o sıkıntı.

İlk prestij davası
Prof. Dehen Altıner, işte bu elle görünmeyen taciz şeklini Türk hukuk sisteminde görünür bir hale getirdi dava açarak ve üstüne üstlük kazanarak. Dehen Hanım, bunun "üniversitelerde açılan ilk prestij davası" olduğunu söylüyor.
Akademik dünyanın o Kafkaesk koridorlarında kim bilir ne hainlikler cirit atıyor oysa? Kim bilir kaç kişi ruhu ezilerek susuyor? Başka işyerlerinde kim bilir kaç insan "Bütün bu psikolojilerimi nasıl kanıtlayayım? Zaten ben de biraz fazla hassasım" diyerek hiç katlanmaması gereken bir mutsuzluğa ve gerilime katlanıyor?
Ah! Her yeni günde "Belki bugün değişir" diye girmek o işyerinin kapısından ve görünmez bir duvara çarparak kırılmak her seferinde. Para kazanmak mecburiyetiyle kendini eze eze...
Tanıklarla ispatlayabildiğiniz sürece işte, artık gözle görünmez bir şey olmayacak insanın insana yaptığı psikolojik eziyet. İnsanlık ilerliyor bir bakıma. İki kişilik ilişkilerde de bir hukuk kuruluyor. Aşkta değil belki şimdilik ama işte hiç değilse, adaletsizliğin çaresine bakılabiliyor...