Mesajı Okuyun
Old 10-07-2008, 09:33   #11
avahmetciftci

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım ekte yer alan kararlar umarım işinize yarar. Yine tekrarlıyorum talebinizde açıkça reeskont faizi yada avans faizi olarak açıkça talep edilmedikçe temerrüt faiz talebiniz yasal faiz olarak anlaşılacaktır. Ancak benim görüşüm da sizinle aynı yönde. Tarafların tacir olması durumunda talep edilen faiz her zaman reeskont olmuştur. Bu tür kasko davalarında taraflardan biri olan Sigorta şirketi her zaman A.Ş olduğuna göre sizin talebinizde bu yönde değerlendirilmesi gerekir di.Ancak ben orada heyettin size söylemiş olduğu şeyleri aktarmak istedim.Heyet ısrarla sizin talebiniz temerrüt faizi değil mi? dedi. Bizde temerrüt faizini verdik, o da yasal faizdir dedi. Tekrar ediyorum size katılıyorum Kolay gelsin.T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/1462
K. 2007/5422
T. 5.4.2007
• KASKO SİGORTA POLİÇELİ ARAÇ ( Araçta Çıkan Kavga Sonucu Sürücünün Aniden Frene Basarak Bariyerlere Çarptığı - Sürücünün Alkol Raporu Alma Girişiminin Resmi Yazı Olmaması Nedeniyle Reddedildiği Gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabulünde İsabetsizlik Olmadığı )
• ALKOL RAPORU ( Araçta Çıkan Kavga Sonucu Sürücünün Aniden Frene Basarak Bariyerlere Çarptığı - Sürücünün Alkol Raporu Alma Girişiminin Resmi Yazı Olmaması Nedeniyle Reddedildiği Gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabulünde İsabetsizlik Olmadığı )
• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE ARAÇ HASARLANMASI ( Araçta Çıkan Kavga Sonucu Sürücünün Aniden Frene Basarak Bariyerlere Çarptığı - Sürücünün Alkol Raporu Alma Girişiminin Resmi Yazı Olmaması Nedeniyle Reddedildiği Gerekçesiyle Davanın Kısmen Kabulünde İsabetsizlik Olmadığı )
2918/m.48
ÖZET : Mahkemece, araçta çıkan kavga sonucu sürücünün aniden frene basarak bariyerlere çarptığı, şikayet bulunmaması nedeniyle Jandarma ekiplerinin tahkikatı sona erdirdiği, bu nedenle alkol raporu alınmadığı, kaza tespit tutanağı tutulmadığı, sürücünün alkol raporu alma girişiminin resmi yazı olmaması nedeniyle reddedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulünde isabetsizlik yoktur.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 2.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 12.10.2005 tarih ve 2004/572-2005/494 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deyiş Cesur tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirkete ait aracın davacıya kasko sigorta poliçesi ile sigortalı olduğu sırada trafik kazası sonucu hasara uğradığını, hasar bedelinin haklı bir neden olmaksızın ödenmediğini ileri sürerek, şimdilik 5.100.00 YTL.nin 20.03.2004 tarihinden itibaren avans faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkiline sigortalı araçta meydana gelen hasar ile ilgili evrakların ibraz edilmediğini, bu nedenle sürücünün ehliyeti bulunup bulunmadığı yada alkolün etkisi altında kazaya neden olup olmadığının bilinemeyeceğini, faiz oranı ve başlangıcının fahiş talep edildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, araçta çıkan kavga sonucu sürücünün aniden frene basarak bariyerlere çarptığı, şikayet bulunmaması nedeniyle Jandarma ekiplerinin tahkikatı sona erdirdiği, bu nedenle alkol raporu alınmadığı, kaza tespit tutanağı tutulmadığı, sürücünün alkol raporu alma girişiminin resmi yazı olmaması nedeniyle reddedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 5.100.00 YTL.nin 09.05.2004 tarihinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 203.70 YTL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 05.04.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/7576
K. 2004/7669
T. 9.7.2004
• KASKO RÜCU DAVASI ( Yasal Faizin Reeskont Faizi Oranında Uygulanması )
• YASAL FAİZİN REESKONT FAİZİ ORANINDA UYGULANMASI ( Kasko Rücu Davası )
• FAİZ ORANI ( Kasko Rücu Davasında - Reeskont Faizi İbaresinden Yasal Faiz Anlaşılması Gereği )
3095/m.1
ÖZET : Dava, TTK'nın 1301. maddesine göre açılmış rücu davasıdır. 01.01.2000 tarihinde yürürlüğe giren 3095 SK'nın değişik 1. maddesine göre reeskont faizinden yasal faiz anlaşılması gerektiğinden yerinde görülmeyen tashihi karar talebinin reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 5. Ticaret Mahkemesi'nce verilen 22.10.2002 gün ve 2002/151 - 2002/661 sayılı kararı onayan dairenin 04.03.2004 gün ve 2003n647 - 2004/2118 sayılı kararı aleyhinde davalılardan C.O. ve C.ç. vekilleri tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği de anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekilinin, TTK'nun 1301'inci maddesi hükmüne dayalı olarak davalı taraf aleyhine açtığı rücu davası sonucunda davanın kabulüne dair verilen karar, davalılar C.O. ve C.Ç vekili tarafından temyiz edilmiş olup, karar dairemizce onanmıştır.
Bu defa davalı C.O. ve C.Ç. vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip YARGITAY ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve 01.01.2000 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 3095 Sayılı Kanun'un değişik 1'inci maddesine göre, reeskont oranında faizden yasal faizin anlaşılması gerektiğinden, davalılar C.O. ve C.Ç. vekillerinin yerinde görülmeyen karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalılar vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, alınması gereken 20.600.000.- Lira karar düzeltme harcı peşin ödenmiş olduğundan yeniden alınmasına yer olmadığına, 3506 Sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK'nun 442/3. madde hükmü uyarınca, takdiren 111.405.000.Lira para cezasının kararın düzeltilmesini isteyenden alınarak Hazine'ye gelir kaydedilmesine, 09.07.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/619
K. 2004/10471
T. 28.10.2004
• ALACAK DAVASI ( Davalı Tarafından Kasko Poliçesi ile Sigortalanan Davacıya Ait Araçta Meydana Gelen Hasar Bedelinin Tahsili Talebi )
• YARGILAMANIN AÇIKLIĞI İLKESİ ( Anayasal Bir İlke Olması-Bu İlke Gereğince Hükmün Açık-Anlaşılır-Şüpheye Yer Vermeyecek Şekilde-İnfazı Kabil Kurulması ve Gerekçeli Kararın Kısa Karara Uygun Olmasının Gerekmesi )
• HÜKÜM ( Yargılamanın Açıklığı İlkesi Gereğince Hükmün Açık-Anlaşılır Şüpheye Yer Vermeyecek Şekilde-İnfazı Kabil Kurulması ve Gerekçeli Kararın Kısa Karara Uygun Olması )
• KISA KARAR İLE GEREKÇELİ KARARIN BİRBİRİNE UYGUN OLMAMASI ( Bunun Mutlak Bozma Sebebi Olması-Kısa Kararda Alacağın Reeskont Faiziyle Birlikte Tahsiline Karar Verilmesine Rağmen Gerekçeli Kararda Faizin Başlangıç Tarihinin ve Niteliğinin Değiştirilememesi )
1086/m.382
ÖZET : Somut olayda mahkemece kısa kararda, hüküm altına alınan miktarın 04.09.2003 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararda hüküm altına alınan miktarın "temerrüt tarihi olan 14.09.1998 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline" şeklinde karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında faizin başlangıç tarihi hususunda çelişki yaratıldığı gibi, kısa kararda "reeskont faiziyle tahsile" karar verilmişken, gerekçeli kararda faiz hakkında açık bir karar verilmemiş olması bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye 2.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 09.10.2003 tarih ve 1999/63-2003/783 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Pınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko poliçesi ile sigortalı olduğu dönemde meydana gelen kaza sonucu hasarlanmasına rağmen davalı şirketin ödemede bulunmadığını ileri sürerek, 4.500.000.000.-TL hasar bedelinin 10.09.1998 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, hasarın ehliyetsiz sürücünün kullanımı sırasında meydana geldiğini, hasarın sigorta teminatı dışında kaldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulü ile 3.595.000.000.-TL.sının temerrüt tarihi olan 14.09.1998 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davalıya kasko poliçesi ile sigortalı araçta oluşan hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. HUMK.nun 382 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, hükmün açık, anlaşılır, şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karar uygun olması gerekmektedir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına güven sarsılmış olacaktır. Hatta, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu'nun 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı içtihat edilmiştir.
Somut olayda mahkemece kısa kararda, hüküm altına alınan miktarın 04.09.2003 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesine rağmen, gerekçeli kararda hüküm altına alınan miktarın "temerrüt tarihi olan 14.09.1998 tarihinden itibaren davalıdan tahsiline" şeklinde karar verilerek kısa karar ile gerekçeli karar arasında faizin başlangıç tarihi hususunda çelişki yaratıldığı gibi, kısa kararda "reeskont faiziyle tahsile" karar verilmişken, gerekçeli kararda faiz hakkında açık bir karar verilmemiştir. Buna göre, mahkemece tefhim edilen kısa karar ile tebliğ edilen gerekçeli kararın birbiriyle çelişkili olduğu ve bu çelişkinin tavzih yoluyla düzeltilmesinin de yasal olarak mümkün bulunmadığının anlaşılmasına göre, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre de, davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 28.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/570
K. 2004/9618
T. 11.10.2004
• RÜCUEN TAZMİNAT DAVASI ( Sigortacı Tarafından Halefiyet İlkesine Göre Açılan Rücu Davası - Üçüncü Şahıslara Rücu Tarihi Sigorta Ettirene Ödeme Yapılan Tarih Olduğu )
• KASKO SİGORTASI ( Rücuen Tazminat Davası - Sigortacının Sigorta Bedelini Ödedikten Sonra Sigorta Ettirenin Yerine Geçmesi )
• TEMERRÜT FAİZİ ( Halefiyet İlkesi - Sigortacının Sigorta Ettirenin İsteyebileceği Oranda Temerrüt Faizi İsteyebileceği/Ticari Faiz )
• HALEFİYET İLKESİ ( Rücuen Tazminat Davası - Sigortacının Sigorta Bedelini Ödedikten Sonra Sigorta Ettirenin Yerine Geçmesi )
6762/m.1301
ÖZET :1- Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Rücuen tazminat davasında davacı sigortacının halefi olduğu sigortalısının aracı ticari araç olduğu gibi, davalı tarafın aracı dahi ticari araçtır. Bu durumda asıl zarar görenin isteyebileceği ticari temerrüt faizini onun halefi sıfatıyla hareket eden davacı sigortacı da isteyebilecektir. Dava dilekçesiyle, TC.Merkez Bankası'nca kısa vadeli kredilere uygulanan avans faizi türünden temerrüt faizi talep edildiğine göre, mahkemece bu yöne ilişkin talebin de kabulü gerekir.
2- Sigortacının 3. şahıslara rücu edebilme tarihi, sigorta ettirene ödeme yaptığı tarihtir. Kanundan kaynaklanan bu temerrüt hali için ayrıca bir ihtara gerek yoktur. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi talebinin de kabulüne karar verilmek gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 17.10.2003 tarih ve 2003/113-2003/341 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ata Durak tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı sigortacının, TTK.nun 1301 nci maddesi hükmüne dayalı olarak davalı taraf aleyhine açtığı rücu davası sonucunda, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair tesis edilen hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir. Sigortacı tarafından halefiyet ilkesine dayalı olarak açılan rücu davalarında uygulanacak temerrüt faizi oranı, halefiyet ilkesi çerçevesinde saptanmalıdır. Diğer bir deyişle, bu dava sigorta ettiren tarafından açılsa idi o dava sebebiyle hangi oranda temerrüt faizi istenebilecek ise bu davada da aynı oranda temerrüt faizi istenebilecektir.
Somut olayda davacı sigortacının halefi olduğu sigortalısının aracı ticari araç olduğu gibi, davalı tarafın aracı dahi ticari araçtır. Bu durumda asıl zarar görenin isteyebileceği ticari temerrüt faizini onun halefi sıfatıyla hareket eden davacı sigortacı da isteyebilecektir. Dava dilekçesiyle, TC.Merkez Bankası'nca kısa vadeli kredilere uygulanan avans faizi türünden temerrüt faizi talep edildiğine göre, mahkemece bu yöne ilişkin talebin de kabulü gerekirken, yazılı gerekçelerle yasal faiz uygulanması doğru olmamıştır.
2-TTK.nun 1301. maddesi uyarınca sigortacı, sigorta bedelini ödedikten sonra hukuken sigorta ettiren yerine geçer ve daha hakkı tazmin ettiği bedel nispetinde sigortacıya intikal eder. Bu nedenle sigortacının 3. şahıslara rücu edebilme tarihi, sigorta ettirene ödeme yaptığı tarihtir. Kanundan kaynaklanan bu temerrüt hali için ayrıca bir ihtara gerek yoktur. Bu durum karşısında mahkemece, davacının ödeme tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi talebinin de kabulüne karar verilmek gerekirken yazılı gerekçelerle dava tarihinden itibaren temerrüt faizi yürütülmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı sigortacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
yarx