Mesajı Okuyun
Old 16-10-2007, 11:30   #3
üye18721

 
Varsayılan

Borçlu; hakkında yapılmış olan ve kesinleşen takip nedeniyle, takip hukuku bakımından borçlu duruma düştüğü halde,«maddi hukuk bakımından takip konusu yapılan alacağın borçlusu bulunmadığını» tesbit için bu davayı açar.
Yargıtay'ın tanımlaması ile; bu dava; «bir hukukî ilişkinin ya da ondan doğan bir hak veya yetkinin mevcut olmadığının, bir belgenin sahteliğinin ya da herhangi bir nedenle hükümsüzlüğünün tesbiti için, hukuki yarar bulunması koşuluna bağlı olarak açılan; konusunu teşkil eden hususun bir kararla tesbitini amaçlayan bir dava"dır.
Bu dava ile, davalı -alacaklı- tarafından varlığı ileri sürülen bir hukukî ilişkinin mevcut olmadığının tesbiti istenir. Bu davanın konusu, alacağın doğum koşullarından herhangi birinin eksikliği veya sona erme sebeplerinden birinin varlığı sonucunda alacağın yokluğunun tesbitidir.
Borçlu olmadığını tesbit ettirmek için bu davayı açan davacı - borçlunun- dava dilekçesinde kullandığı «dava konusu senedin iptali», «dava konusu senedin iadesi», «borçtan kurtarılması» şeklindeki kelimeler; davanın niteliğini değiştir­mez.Hakimin, dava dilekçesinin içeriğine ve davanın amacına göre; hukukî nitelendirmeyi kendisinin yapması ve davacının «borçlu olmadığının tesbitini» istediğini saptaması halinde, davayı 'menfi tesbit davası' olarak kabul edip görmesi gerekir.

Yüksek mahkeme;
-“Bir davada ileri sürülen maddi olguların hukuki nitelendirilmesini yapmak ve uygulanacak yasa maddelerini bulmak ve uygulamak hakimin resen görevi olduğundan davacının ‘sözleşmeden dolayı borçlu bulunmadığının saptanması ve akreditifin iptali’ne yönelik talebinin sözleşmeden dönmeye yönelik bir talep olduğunu"
-“ ‘Davalı tarafından takibe konulan senetteki imzanın kendisine ait olmadığını’ ileri sürerek ‘borçlu bulunmadığının saptanmasına karar verilmesini’ istemiş olan davacının açtığı davanın, İİK. 72’ye göre açılmış bir olumsuz tesbit davası olduğunu”
-“ ‘İşin yapılmadığını ve bu yüzden çeklerin karşılıksız kaldığını’ ileri süren davacının açtığı davanın İİK. 72’de düzenlenen menfi tesbit davası niteliğinde olduğunu”
-“Kredi sözleşmesinin müteselsil kefili tarafından verilen teminat senedinin tahsili hakkında yapılan takip ile birlikte, tahsilde tekerrür olmamak koşulu ile borçlu hakkında kredi sözleşmesine dayanılarak yapılan ilamsız icra takiplerinde ‘borçlu olmadıklarının saptanmasına ’ dair açılan davanın, genel nitelikte bir tesbit davası olmayıp, İİK.nun 72. maddesinde yazılı menfi tesbit davası niteliğinde olduğunu”
-“Hukuki nitelendirmede bulunmak haklimin görevi ise de, dava dilekçesinde açılan davanın ‘menfi tesbit’ ve ‘borçtan kurtulma’ davası olduğu terditli olarak belirtilmişse, duruşmada da davacının talebini ‘borçtan kurtulma davası’ hasretmişse talep doğrultusunda davaya ‘borçtan kurtulma davası’ olarak bakılması gerekeceğini”
-“Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkün olduğundan hakimin HUMK. mad. 76 uyarınca hukuki nitelendirmeyi serbestçe yaparak açılan davayı ‘kısmi menfi tesbit davası’ olarak göreceğini”
-“Davacının dava dilekçesinde İİK.nun 69. maddesine dayanmasının mahkemeyi bağlamayacağını, HUMK. 76 uyarınca hakimin tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayarak ancak tarafların ileri sürdüğü maddi olaylar ve taleple bağlı kalarak hukuki nitelendirmeyi serbestçe yaparak uyuşmazlığı karara bağlayacağını” belirtmiştir. Borçlu;
a) Süresinde -ödeme emrine- itiraz etmemek suretiyle, hakkındaki takibin kesinleşmesine neden olduktan sonra «menfi tesbit davası» açılabilir.
Süresinde ödeme emrine itiraz ederek takibi durduran borçlu, ayrıca menfi tesbit davası açabilir. Yüksek mahkeme;"Bu durumda da borçlunun menfi tesbit davası açabileceğini» belirtmişse de; eğer alacaklı hiçbir belgeye dayanmaksızın veya itirazın kesin olarak kaldırılmasını sağlayacak bir belgeye dayanmaksızın icra takibi yapmış ve borçlu da süresinde ödeme emrine -icra dairesine başvurup- itiraz ederek takibi durdurmuşsa, artık borçlu ayrıca takip alacaklısı hakkında menfi tesbit davası açamamalı, daha doğrusu, açacağı dava «korunmaya değer hukukî yararı bulunmaması nedeniyle» reddedilmelidir.
b) «İtirazın kesin olarak kaldırılması» üzerine, hakkındaki takip kesinleştiktensonra da «menfi tesbit davası» açabilir.
Eğer, borçlunun itirazı üzerine, alacaklı «itirazın iptali davası» açmışsa ve bu dava alacaklı lehine sonuçlanmışsa, mahkemenin bu davanın sonunda verdiği karar «kesin hüküm» sayıldığından, borçlu kaybettiği bu davadan sonra “menfi tesbit” (veya “geri alma “) davası açamaz.c) «İtirazın geçici olarak kaldırılması» üzerine -yedigün içinde- «borçtan kurtulma davası» açmamak suretiyle, hakkındaki takip kesinleştikten sonra da «menfi tesbit davası» açabilir.
Borçlu, itirazın geçici olarak kaldırılması kararı» üzerine yedi gün geçtikten sonra, «borçtan kurtulma davası» diye isimlendirerek borçlu olmadığının tesbiti için dava açmışsa, bu dava «menfi tesbit davası» olarak kabul edilmelidir.
Eğer; borçlu süresi içinde «borçtan kurtulma davası» açmış ve bu davayı kaybet­mişse, verilen hüküm «kesin hüküm» sayılacağından borçlu artık «menfi tesbit davası» açamaz. Ancak; borçtan kurtulma davası usul yönünden red edilmiş ise, bu durum borçlu tarafından menfi tesbit davası açılmasına engel değildir.
Borçlu «itirazın geçici olarak kaldırılması kararı» üzerine mutlaka yedi gün içinde «borçtan kurtulma davası» açmak zorunda değildir. Bu süre içinde de, «borçtan kurtulma davası» yerine «menfi tesbit davası» açabilir.
d)Borçlu, hakkında; bir icra takibi başlamadan önce de, yapılabilecek bir takibi düşünerek, kendisini bir borç ile tehdit eden kimseye karşı, «böyle bir borcu bulunmadığının tesbiti» için de bu davayı açabilir.