Mesajı Okuyun
Old 19-09-2011, 11:18   #16
concardia

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1988/1-99
K. 1988/174
T. 25.4.1988

TAAMMÜDEN ADAM ÖLDÜRME ( Öldürülenin Haksız Tahrik Oluşturan Eylemde Bulunması )
HAKSIZ TAHRİK ( Öldürülenin Haksız Tahrikte Bulunması Nedeniyle Eylemin Kasten ve Tehevvüren Adam Öldürme Suçunu Oluşturması )
AĞIR TAHRİK ( Öldürülenin Haksız Tahrikte Bulunması Nedeniyle Eylemin Kasten ve Tehevvüren Adam Öldürme Suçunu Oluşturması )
TEHEVVÜREN VE KASTEN ADAM ÖLDÜRME ( Öldürülenin Haksız Tahrik Oluşturan Eylemlerinin Olması )
765/m.448,450

ÖZET : Öldürülenin, haksız tahrik oluşturan ve yerel mahkemece "ağır tahrik" olarak nitelendirilen hareketleri gözönünde tutulduğunda; sanığın öldürme suçunu önceden verdiği kararla, ulaştığı ruhi sükunete rağmen bu kararından vazgeçmeksizin ısrarla icraya başladığını kabule olanak yoktur. Eylem, kasten ve tehevvüren adam öldürme suçunu oluşturur.

DAVA : Taammüden adam öldürmek suçundan sanık Nebi'nin hükümlülüğüne dair, ( Bursa 3. Ağır Ceza Mahkemesi )nden verilen 17.6.1987 gün ve 25/135 sayılı karar kendiliğinden temyize tabi olup sanık vekili ile, katılanlar vekilinin de temyizleri üzerine Yargıtay Birinci Ceza Dairesi'nce incelenerek bozulmuştur.
Direnmeye dair aynı mahkemeden verilen 20.1.1988 gün ve 230,3 sayılı son kararın Yargıtay'ca incelenmesi, kendiliğinden temyize tabi olup sanık vekili tarafından da istenilmiş olduğundan, dosya C. Başsavcılığının bozma isteyen 29.2.1988 gün ve 1/763 sayılı tebliğnamesiyle 1. Başkanlığa gönderilmekle; Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği düşünüldü:

KARAR : Tasarlayarak adam öldürmek suçundan sanık Nabi'nin TCK.nun 450/4, 51/2, 59, 31 ve 33. maddeleri gereğince yirmi yıl ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin hükmü,
Özel Daire:
( Sanığın kızına laf atmak ve sarkıntılık yapmak suretiyle daimi surette izaç eden maktülü, olay günü çay içmek maksadı ile gittiği evinin karşısındaki kahvehanede gördükten sonra, derhal öldürmeye karar verip hemen soğan deposunda beklediği, az sonra kahvehaneden çıkıp gitmekte iken hamili bulunduğu av tüfeği ile ateş edip öldürdüğü aksi sabit olmayan müdafasından anlaşılmış, ayrıca serinkanlılıkla verdiği kararda sebat ve ısrar ederek ve ihzarat yaparak suçu ika ettiği hususunda kesin delil elde edilmemiş olmasına göre eyleminin kasten adam öldürmek olarak tavsifi gerekirken yazılı şekilde mevsuf öldürmekten sorumlu tutulması ) isabetsizliğinden bozmuş;

Yerel Mahkeme ise;
( Sanık, 12.1.1987 tarihinde Sulh Hakimliğinde tesbit edilen ifadesinde, zabıtada alınan ifadeseni teyiden "ava gitme alışkanlığı olmadığı halde, olaydan iki gün önce av tüfeği aldığını" açıklamıştır. Sanıkla elde edilen 26 adet fişeğin 15 numara av saçması ile doldurulmasına karşın, suçta kullanılan fişeği domdom kurşunu tabir edilen misket büyüklüğünde kurşun yerleştirilmiştir. Bu iki husus birlikte değerlendirildiğinde, öldürme kararının av tüfeğinin alınmasından önce verildiğinde, Öldürme kararının av tüfeğinin alınmasından önce alındığına göre; geçen süre içinde sanığın serinkanlılıkla düşünüp öldürmeyi kararlaştırdığı, bu kararında sebat ve ısrar ederek silah temin etmek, öldürmeyi amaçladığı kişinin yerini tesbit edip, pusu kurmak gibi izharı hareketleri tamamladığı ve pusudan ateş etmek suretiyle gayesine ulaştığı açıkça analşılmaktadır. Bu itibarla, sanığın fiilini tasarlayarak işlemiş olduğunun kabulü ile, hareketine uyan TCK.nun 450/4. maddesi gereğince tecziyesine karar verilmiştir ) gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Dosya içeriğine göre:
Öldürülen, sanığın kızına bir yıldan beri sarkıntılık yapmaktadır. Bu cümleden olarak evlerinin camını defalarca tıkırdatıp kaçmış; sanığın karısının yelediğini çalarak kızına "Bunu kahvede babanın önüne atacağım, mecburen seni bana verecekler" demiş; olaydan onbeş gün önce,tanık Necla'nın yanında kızına "zorla da olsa kendisini alacağını, kaçıracağını" söylemiş, daha sonra çıldığı yeleği sanığın evinin avlusuna atmıştır.
Kızı ciddi bir şekilde kaçırılma tehdidine muhatap olan bir babanın, av tüfeği satın alarak içine şevrotin mermisi koyması, çocuğunun ırz ve namusuna yönelik muhtemel bir saldırıyı defetmek gayesi ile de yapılabileceğinden, yalnız başına bu husus tasarlamanın kabulü için yeterli değildir.

Sanık, son soruşturma aşamasında alınan ifadesinde "olay gecesi kahvehanede karşılaştığında, öldürülenin tehditkar bir ifadeyle başını sağa sola salladığını, sinirlenerek evinden aldığı av tüfeği ile soğan deposuna girip, kahveden çıkan öldürülene ateş ettiğini" söylemektedir.

Uygulamada; failin, bir kimseye karşı belli bir suç işleme niyetinde sebatla, şartlı olarak bu hususta karar vermesi; bu kararından oluştuğu ruhi sükunete rağmen bu kararından vazgeçmeksizin ısrarı içinde icraya başlama şartları olaysal olarak değerlendirilmek suretiyle, doktirinde hukuki mahiyeti tartışmalı olarak taammüdün var olup olmadığı saptanmaktadır.
Öldürülenin, olaydan önceki günleri ve hatta olay gününe kadar devam eden ve herbiri ayrı haksız tahrik oluşturan ve yerel mahkemece "ağır tahrik" olarak nitelendirilen hareketleri gözönünde tutulduğunda; sanığın adam öldürme suçunu önceden verdiği kararla, ulaştığı, ruhi sükunete rağmen bu kararından vazgeçmeksizin ısrarla icraya başladığını kabule olanak yoktur. Bu sebeple sanığın eylemi, kasten ve tehevvüren adam öldürme olarak nitelendirilmelidir.

Sanık vekilinin temyiz isteminin bu nedenle kabulü ile, direnme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

SONUÇ : Yukarıda çıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki isteme uygun şekilde, Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA, 25.4.1988 gününde ve oybirliği ile karar verildi.
-Kazancı Bilişim-