Mesajı Okuyun
Old 08-10-2012, 17:16   #5
Av. İlknur Çağın

 
Varsayılan

Avukatlık mesleğinde iz bırakan ünlü isimlerin başında Atticus Finch geliyor. Atticus Finch'in hayatındaki önemli bir davanın anlatıldığı Bülbülü Öldürmek isimli bir filmde vardı. Bu filmin hatırladığım kadarıyla konusu büyük ekonomik buhran yılları olan 1930'larda ABD'nin güney eyaletlerinden Alabama'da, ırza geçme suçundan tutuklu siyah bir adamın savunmasını üstlenen, onu savunurken de önyargılı ve hoşgörüsüz kasaba halkına karşı duran ilkeli ve cesur bir avukatın öyküsünün anlatılmasıydı siyah beyaz bir filmdi ve ayrıca romanıda vardı. Yine ünlü Türk avukat Burhan Apaydın vardı. Sirkeci'de hukuk bürosu vardı, onun için ipten adam alırmış derlerdi. Kendisinin önemli ceza davalarında yaptığı sıradışı savunmalarla kamuoyunda tanındığını biliyorum. Adnan Menderes, Uğur Mumcu, Dündar Kılıç, Aysel Toprak, Abdullah Baştürk gibi pek çok kişinin avukatlığını üstlenen bir avukattır ve usul hukukunun ayrıntılarına hakim oluşu, savunma hakkı konusunda ısrarcı ve taviz vermez tutumu, gerektiğinde çekinmeden ve defalarca reddi hakim hakkını kullanmasıyla dikkat çeken bir tarafı olduğu bilinir. Hemen her davasında savunma hakkının kutsallığını, ifade özgürlüğünü öne çıkarmıştır. Yine dünyadaki bir diğer ünlü isim Jacques Verges'tir. Şeytanın Avukatı olarakta bilinir. Alenen ağır suçlu insanları bile savunduğunu biliyorum. Jacques Verges Çakal Carlos, Saddam Hüseyin, Klaus Barbie, Slobodan Miloseviç gibi adların avukatı olarakta bilinir. Jacques Verges kopuş ve uyum savunmaları adı verdiği farklı savunma yaklaşımlarını ortaya koyan çok ünlü bir avukattır. Yine bu isimlerin yanında Friedrich Carl von Savigny'de 19. yüzyıl hukukçularının en saygın ve itibarlı olanlarındandır. Savigny, 19. yüzyıl entelektüel Alman hukuk çalışması hareketi, tarihçi hukuk okulu denilen okulunda kurucusudur. Son olarak Cumhuriyetin ilk yıllarında genç bir bayanın İstanbul Hukuk Fakültesine ısrarla girmek istemesi savunma tarihinde önemli bir olaydır. Genç Cumhuriyetin ilk günlerinde Süreyya Ağaoğlu isimli bir hanım İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Fakülte Reisi Devletler Hukuk Profesörü Selahattin Beyin kapısını çalar ve odasına girer. Bezmi Alem Valide Sultanisi'ni bitirdiğini, Hukuk Fakültesine girmek istediğini belirtir. Genç bir bayanın bu cesareti odada bulunan Prof. Veli Bey ve katibi Umumi Rauf bey tarafından hayret ve tebessümle karşılanmıştır. O güne kadar kızların tamamı çarşaf giymesine, Hukuk Fakültesinde tek bir bayan öğrenci olmamasına rağmen, gri tayyörle gelen bu kıza biraz şaşkın, biraz saygın bir biçimde şöyle bir baktıktan sonra, belki de vazgeçeceğini hatta başka bir arkadaş bulamayacağını düşünerek üç bayan arkadaş daha getirirse fakülteyi alacaklarını söylemişlerdir. Süreyya Hanım İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1923, 1924 yılında mezun olmuştur. Süreyya Hanım, mezuniyetten sonra Ankara Barosuna Avukatlık için başvurmuş, 1927 yılında başvurusu kabul edilmiştir ve Türkiye Cumhuriyetinin ilk bayan avukatı olarak tarihe geçmiştir.