Mesajı Okuyun
Old 28-02-2007, 12:46   #75
Admin

 
Varsayılan

Sayın muzaffererdogan,

Alıntı:
Yatak odasındaki hırsızı ertesi gün tekrar gördüğünüzde eksik olan nedir?
Benim kişisel görüşüm bu olaylarda Hakim ve Savcılarımızın genelinin gerekli duyarlılığı göstermediği ve kendilerine tanınan yetkileri ve özellikle takdir haklarını yeterince kullanmadıkları şeklindedir. Hukuk sistemine getirdiğim eleştiri de budur.

Sizin söylediğiniz gibi CMUK'taki düzenlemeler karşısında polisin olduğu kadar, hakim ve savcılarımızın da bir noktada elinin kolunun bağlandığına katılıyorum ve elbette onları da yasaya uydukları için eleştirmiyorum. Aksi, zaten düşünmesi dahi mümkün olmayacak bir fikirdir. Ancak yasal sınırlar içinde kalarak dahi olsa Hakim ve Savcılarımızın daha fazla yapabilecekleri olduğuna ve bunu çoğu kez yapmadıklarına inanıyorum.

Aslında örnek vererek konuyu dağıtmak istemiyorum, çünkü biliyorum ki örnek verdiğimde tartışma vermek istediğim ana fikirden uzaklaşacak ve örnekler üzerine yapılacak bir eleştiriye dönüşecek. Ancak örnek vermediği taktirde de bu yönde bir eleştiri alacağımı bildiğimden ve konunun havada kalmasını engellemek yönünden birkaç somut örneği de vermek istiyorum:

* Küçük yaşta çocukların cezai yargılamasına ilişkin son değişikliklerden sonra suç örgütlerinin yaşı küçük kişileri suçlarda kullanmak için organize ettikleri bilinmektedir. Ancak bu tip suçlarda hukuk sisteminin sürekli olarak yaptığı işlem defalarca ve defalarca suç işlerken yakalanan çocuğu anne ve babasına teslim etmek ve bunu "da ne yapalım yasa böyle" mazereti arkasında yapmaktır. Benim görüşüm bu durumda yapılması gerekenin bu çocuğun veleyetinin anne babasından alınması için yasal takibe başlatmak olduğudur ve bu görev de bence bu suçu takip eden Hakim ve Savcıların sorumluluğundadır.

* Ceza kanunumuzda hiçbir suçun cezası tek olarak belirlenmemiştir, alt ve üst sınırlar belirtilmiş ve hakime takdir yetkisi tanınmıştır. Toplumda rahatsızlık yaratan ve toplumsal sorun haline gelen suçlarda Hakimlerin cezaları üst sınırdan tayin etmeleri soruna pansuman olacaktır.

* Ceza soruşturmasında sanığa ücretsiz müdafii tayini yasanın gereğidir ve yasa aynı hakkı (bence hatalı olarak) müşteki için getirmemekte ve bu nedenle de adalet sistemine toplumun tepki duymasına neden olmaktadır. Siz gece evinizde yakaladığınız hırsızla birlikte ifade alınması için karakolda beklerken, onun için anında ücretsiz bir avukat gelmesi ancak sizin için gelmemesi haklı olarak tepkinize yol açar. Barolarımızın sınırlı dahi olsa, en azından gönüllülük esasına dayalı olarak müştekiler için de bu tip bir ücretsiz avukat tahsisi organizasyonu yapması gerektiğine inanıyorum.

* Ceza sistemimizde cezaların ertelenmesi veya paraya çevrilmesi çoğu kez hakimin takdirine bırakıldığı halde, uygulamada bu durum "otomatik"leştirilmiştir. Yargıtay Ceza Dairelerinin bu konuda hakime daha fazla inisiyatif sağlayan yaklaşımlara yönelmesi, ve hakimlerimizin de suçun niteliğine göre cezanın ertelenmemesi yoluna daha fazla başvurması kanaatimce bir zorunluluk haline gelmiştir.

Bu ve benzeri örnekler çoğaltılabilir. Ancak yukarıda belirttiğim üzere, tartışmayı sürdürürken verdiği örneklere takılmadan, arz etmeye çalıştığım "ana fikre", yani hukukçularımızın da ceza yargılamasında -yasal sınırlar içinde- daha etkin olması ve topu yasal düzenlemelere atmadan, yasal sınırlar içinde daha fazla neler yapabilecekleri noktasında özeleştiri yapmaları yönündeki görüşüme yoğunlaşılmasını önemle rica ederim.