Mesajı Okuyun
Old 12-05-2003, 21:54   #4
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

Konuya mail yolu ile katılan Neşe Sönmez'in yanıtı izni ile forum alanına taşınmıştır.
------------------------------------------------------------------------------------

Selam,

Kadınların şiddet ve baskıya karşı "doğal bir
bağışıklık" taşımadıklarını düşünenlerdenim. Cinsel
sömürü ve her tür şiddet mağduru kadınların,
şiddet-baskı-cinsiyetçi temelli bir sistemin taşıyıcı,
sürdürücü ve uygulayıcı öznesi olması, feminist
hareketin ilgi alanlarının başında olsa gerek.

Kendisine uygulanan şiddet ve baskıya bile karşı
çıkarken "korunma refleksi" dışında başka bir
"farkındalığa" ihtiyaç duyan biz kadınların,
şiddet-zor-iktidar-cinsiyetçilikten arındırılmış
ilişkiler kurması ve sürdürmesi ayrı bir farkındalığı
zorunlu kılmıyor mu. Çoğul hayatlar sürdürdüğümüzü
düşünürsek, sadece bizim farkında olmamız da yetmiyor
aslında.

Büyükannelerimiz, annelerimiz değil mi, baba, koca,
amca, abi, devlet baskısı altında ezildiği halde
kızlarını, oğullarını, torunlarını, hem erkek
şiddetinden korumaya çalışıp hem de öğrendikleri hatta
"geliştirdikleri" binbir türlü baskı ve şiddet
yöntemleriyle yetiştirenler..

Ya da biz değil miyiz, "feminist, antimilitarist,
antikapitalistiz" derken, kendi kendimizi,
kızkardeşimiz, arkadaşımız, yoldaşımız, komşumuz,
sevgilimiz, çocuğumuz, "polisimiz" karşısında farklı
anlarda ve farklı gerekçelerle öfke-çaresizlik-savunma
(ne derseniz artık) temelli şiddet duygularıyla
boğuşurken bulanlar...

Demem o ki, kadına yönelik her tür şiddet,sömürü ve
baskıya karşı mücadeleyi bir an bile unutmadan, erkek
egemen cinsiyetçi sistemi sorgularken, aynayı
kendimize, içimize, kadınlara tutmaktan da
korkmayalım...

Sevgiler
Neşe