Mesajı Okuyun
Old 23-09-2010, 14:55   #14
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan libra


Sayın Dikici,

Öncelikle " teşbihte hata olmaz " deyiminden hareketle , halk arasında kullanılan bir sözü hatırlatmak istiyorum.

Deveye sormuşlar: Niye boynun eğri?
Deve cevap vermiş: Nerem doğru ki?

Bugün, gelişmekte olan(!) ülkemizde hangi alana bakarsak bakalım; sadece hukuk değil, başta eğitim, sağlık, ekonomi, siyaset şeklinde sayabileceğimiz pek çok alanda,
ne yazık ki, çözülmesi gereken birçok sorun olduğu, bilinen ve de bilinmesi gereken bir gerçek.

Herhangi bir sorunu çözebilmek için, öncelikle o sorunu çözmeyi istemek gerektiğini ve ülkemizdeki birçok sorunun çözülememesinin nedeninin de; yıllardır bu topluma sunulan bazen komiklik derecesinde olan uydurma bahanelerin aksine,
çözüm bulması gerekenlerin ne yazık ki görünürdekinin aksine, gerçek anlamda böyle bir isteklerinin bulunmaması olduğunu düşünüyorum.

( Bu düşüncemin,
hiçbir taraf ayırımı yapmaksızın, bu ülkede sorunlara çözüm bulmakla yükümlü olup da, bulmayanların tümü için olduğunu da gereksiz bir tartışma yaratmamak adına ayrıca belirtmek isterim ).

Yıllar önce avukatlık stajımı yaparken de avukatların şikayetine konu olan bu durumun,
günümüzde hala ve üstelik de artan boyutlarda devam ediyor olması gerçekten üzücü bir durum.

Bana göre çözüm (istenirse elbette!): bir an önce hakim sayısını arttırmak, sayın Suat Ergin'e verdiğiniz cevapta da belirttiğiniz gibi, kaç tane hakim gerekiyorsa almak ve bu sayede
(hemen aklıma gelen);

"hakimlerin iş yükünü azaltarak inceledikleri dosyalara daha fazla zaman ayırmalarını ve daha sağlıklı kararlar vermelerini sağlamak,
avukatların bu konudaki haklı şikayetlerini ortadan kaldırarak, yapmaları gereken şekilde savunma yapabilmelerine
ve zamanlarını planladıkları şekilde kullanmalarına olanak tanımak,
işsiz hukukçulara iş olanağı yaratmak,
tüm bunlara bağlı olarak da yargılamayı hızlandırarak adalet dağıtımındaki gecikmelerin önüne geçmek ve en önemlisi de toplumda adalete olan inancı kuvvetlendirmek"

gibi, bırakın bir taşla iki kuş vurmayı, bir sürü kuş vurmaktır.

Birçok sıkıntı içinde mesleğini yapmakta olan tüm hukukçu arkadaşlara kolaylıklar dilerim.



Evet, belirttiğiniz gibi yapması gerekenler yapmıyor.

Ama biz hukukçuların da istemesi, bıkmadan istemesi gerekmez mi?

Sırf duruşmaların amacına hizmet etmemesi nedeniyle, "konuşmak, konuyu anlatmak" imkanına sahip olmamamız nedeniyle duruşmalara girmek istemediğimiz de bir gerçek değil mi?

Daha geçen gün bir duruşmada Hakim, çocuğunu okula bırakıp, koşa koşa duruşmaya yetişmek için tık nefes kalmıştı. Çok üzüldüm.

Gelir gelmez, bekleyenlerden özür dileyip, durumu izah ettikten hemen sonra duruşmaya başladı. Listeye baktım 60 civarında duruşma vardı. Ben ikinci sıradaydım. Duruşmaya girdik, söz verdi; anlatmaya başladığımız o an; "avukat bey, rica etsem siz doğrudan yazdırır mısınız? Zaman yetişmiyecek... " dedi.

Biz taraf vekilleri söyleyeceklerimizi zabıt katibine hızlı hızlı söyleyerek, yazdırdıktan sonra, karşılıklı söyleyeceklerimizi de "sırada bekleyeneler var, lütfen acele edelim dediği için... söyleyemeden" hızlı hızlı duruşmadan çıktık.

Burada ciddi bir sorun yok mudur? Duurşmanın amacı yargılamanın sağlıklı yapılmasını sağlamak değil midir? Laf ola beri gele duruşma olur mu hiç!?

Maalesef hailimiz bu! Hakime ne diyebiliriz, avukata ne diyebiliriz... Ben kendi adıma itiraf etmeliyim, günde 60 duruşmayı tamamlayamam... O gücü kendimde göremiyorum.

Her yönü ile sıkıntı var...