Mesajı Okuyun
Old 31-05-2019, 10:41   #10
ekinheval

 
Varsayılan

4. Hukuk Dairesi 2017/4283 E. , 2018/3073 K
Davacı … vekili Avukat … (…) tarafından, davalı … Ltd. Şti. aleyhine 12/02/2009 gününde verilen dilekçe ile arazi kullanım bedelinin tahsilinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 16/03/2017 günlü kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 17/04/2018 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine duruşmalı temyiz eden davacı Hazine vekili Avukat… ile karşı taraftan davalı vekili Avukat … geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hâkimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalının diğer temyiz itirazına gelince;
Dava, Maden Kanunu uyarınca arazi kullanım bedeli istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı idare tarafından dava dilekçesinde; 834.850,00 TL talep edilmiş, Dairemizin 03/03/2015 gün, 2014/4222 esas, 2015/2409 karar sayılı bozma ilamından sonra sunulan 21/11/2016 tarihli ıslah dilekçesiyle istem, 1.424.908,62 TL’ye yükseltilmiştir.
Mahkemece, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu’nun 06/05/2016 gün, 2015/1 esas, 2016/1 karar sayılı ilamıyla, her ne sebeple verilirse verilsin, bozmadan sonra ıslah yapılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle ıslah dilekçesi doğrultusunda değil, dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, hüküm fıkrasının (6) numaralı bendinde, kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına 1.200,00 TL vekalet ücreti verildiği belirtilmiş, parantez içinde; “bozma öncesi davalı lehine hükmedilip anılan hüküm davalı tarafından temyiz edilmediğinden bağlı kalınan miktar” şeklinde açıklama yapılmıştır.
Mahkemece, ıslah dilekçesiyle arttırılan miktarın, bozmadan sonra ıslah yapılamayacağına ilişkin kural uyarınca reddedilmiş olmasına göre, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücreti verilmesi yerinde ise de, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …’ne göre 1.980,00 TL yerine, ilk hükmün davalı tarafından temyiz edilmediğinden bahisle 1.200,00 TL’ye hükmedilmiş olması doğru değildir. Ne var ki; belirlenen bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/7 maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın, yukarıda (2) numaralı bentte gösterilen nedenlerle; hüküm fıkrasının 6 numaralı bendinde yer alan “… 1.200 TL vekalet ücretinin (bozma öncesi davalı lehine hükmedilip anılan hüküm davalı tarafından temyiz edilmediğinden bağlı kalınan miktar)…” ifadelerinin silinerek yerine; “…1.980,00 TL vekalet ücretinin…” ifadelerinin yazılmasına, davacının tüm, davalının diğer temyiz itirazlarının (1) numaralı bentte gösterilen nedenlerle reddi ile kararın düzeltilmiş bu biçimi ile ONANMASINA ve davalı yararına takdir olunan 1.630,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine, davalıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 17/04/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.