Mesajı Okuyun
Old 14-02-2002, 02:22   #4
seyyah

 
Varsayılan YNT:velayeti verilen çocuğun habersizsünneti ve adının değiştirilmesi

merhaba,
isim, Medeni Kanun sistematiği dairesinde kişinin şahsiyet hakları içerisinde mütaala olunur. haklı nedenlerle ismin değiştirilmesini talep etmek de kişiye sıkı sıkıya bağlı haklar nev'inden olup bu hak doğrudan doğruya MK'nun 26. maddesi ile Nüfus Kanunu'nun 46. maddesi dairesinde ilgilisi tarafından kullanılmalıdır. mümeyyiz olmayan küçükler namına bu hak veli yahut vasileri tarafından açılan bir dava ile kullanılır. davada dava açan velinin oynadığı rol küçüğün temsilcisi olmaktan öteye gitmez. bu itibarla davada davayı açan veli için değil temsil ettiği küçüğün isminin değiştirilmesinde haklı nedenler olup olmadığı irdelenmelidir. elbetteki bu haklı nedenlerin bir kısmı küçük zaviyesinden bakıldığında veli ile ilgili olarak da ileri sürülebilir, iddia ve isbat edilebilir. ancak aradaki nüansın kaçırılmaması gerekir. hatta hakim, bu noktada veli ile küçüğün hak ve çıkarları arasında bir çatışma olduğu kanaatine varırsa, küçüğe bir kayyum atanmasını sağlayarak davaya devam etmelidir görüşündeyim. ayrıca çocuğun ismini ana-baba kor ilkesi, bu ismin değişmez-değiştirilemez olmasını dayatmaz. hal böyle olunca, sayın özdemir'in, bu ilkeden hareketle, "bu ismi ben koymuştum, şimdi değiştirilmesinden ötürü hoşnutsuzum, çocuğumun yeni ismi güzel değil, zaten vaktiyle bu ismin konulmasına karşı çıkmıştım, çocuğumun ismini değiştirip benimle bütün rabıtasını kesmeye çalışıyorlar, bundan zarar gördüm" demek suretiyle dava açsa da olumlu bir sonuca varması güçtür kanaatindeyim. çünkü isim ve hatta soyisim değişmekle ahval değişmez. yani ismi yahut soyismi değiştirilen küçük ile ana ve/veya babasının kayden irtibatı devam eder, kaybolmaz.
bir başka husus daha var, boşanma ile biten bir evlilikten sonra, müşterek çocuk yahut çocukların velayeti kendisine tevdi olunan kişi aleyhine velayetin değiştirilmesi yahut nez'i yani kaldırılması davası açılabilmesi için MK'nun 149 ve 274-275. maddelerinde belirtilen yasal koşulların sübuta ermesi gerekir. yani boşanma suretiyle velayet karşı tarafa tevdi edilmiş ise, bu boşanma ve velayetin tevdii ister anlaşmalı, ister çekişmeli bir yargılama sonucunda vukubulsun, velayet kendisine tevdi edilmemiş olan tarafın koşulların değiştiğini, yeni hadiseler ortaya çıktığını, velayet kendisine tevdi edilen eski eşinin bu görevi ağır şekilde ihmal ettiğini veya bu görevi ifadan aciz hale geldiğini, yada velayet nüfuzunu kötüye kullandığını, kendisinden boşandıktan sonra yeniden evlendiğini vb. sebepleri iddia ve isbat etmesi gerekir. burada dikkat edilecek olursa, ileri sürülen sebeplerin sınırlı olmamasına ve dolaylı olarak küçüğün mevcut durumu ile bağlantılı görülse de, esasen ve daha ziyade doğrudan aleyhine dava açılan veli ile ilgili olması gerektiğidir. yani böyle bir davada, haklı bir sonuca ulaşmak için hakimin kullanacağı tek ölçü, küçüğün yararı değildir. hakim elbette burada da küçüğün yararını gözetecektir ancak öncelikle boşanma davası neticesinde velayetin taraflardan birine verilmesi nedenlerinin boşanma hükmü kesinleştikten sonra evveliyetle veli noktasından değişikliğe uğrayıp uğramadığını değerlendirecek, küçüğün yararı ile bu olgu arasında adil bir denge arayacaktır. yoksa velayet kendisine tevdi edilmemiş tarafın, atıyorum, sayısal lotodan büyük ikramiye kazanıp "ee, ben çok zengin oldum, eski eşim benden fakir, çocuğa daha iyi bir gelecek sağlarım" demek suretiyle objektif koşullar bakımından çocuğun yararını ön plana koyarak, velayet kendisine tevdi edilmiş tarafın herhangi bir yanlışlığı bulunmasa dahi velayetin değiştirilmesini talep etmeye hakkı olduğu gibi bir sonuca varılabilir ki, yasanın amaçladığı düzen bu değildir. bir boşanma davası sırasında velayetin taraflardan birine tevdiini gerektiren sebepler ile boşanma davasından sonra velayetin gözden geçirilmesini gerektiren sebepler arasında bu anlamda bir fark vardır.
herkese saygılarımla...

10-10-2000 23:47:40