Mesajı Okuyun
Old 05-04-2007, 15:09   #2
Av.Suat Ergin

 
Varsayılan

Alıntı:
1- Diğer mirasçıların açtığı dava Asliye Hukuk'ta ve fakat benim açacağım dava ise Sulh Hukuk'ta açılacak. Böyle bir durumda birleştirme talep edebilir miyim??

2- Arabayı kullanan mirasçıya bir ihtarname çekip intifadan men var desem ve kira istesem geçerlli olur mu veya bu arabayı paylaştırmak için tereke konusunda başka nasıl bir hareket tarzı izleyebilirim??


1 inci soruya aşağıdaki Yargıtay kararı yol gösterebilir.

Alıntı:
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 1986/7049
K. 1986/7793
T. 18.11.1986
• TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazası Nedeniyle )
• TRAFİK KAZASINDAN DOĞAN TAZMİNAT DAVASI ( Bakanlığın Özel Hukuk Kişisine Açtığı Dava İle Özel Hukuk Kişisinin Bakanlık Aleyhine Açtığı Davaların Birleştirilmesinin Gerekmesi )
• DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ ( Davalar Ayrı Mahkemede Açılsa da Bağlantı Nedeniyle Birleşme İsteğinin İkinci Davanın Açıldığı Mahkeme Önünde İlk İtiraz Olarak İleri Sürülmesinin Gerekmesi )
• İLK İTİRAZ ( Davalar Ayrı Mahkemede Açılsa da Bağlantı Nedeniyle Birleşme İsteğinin İkinci Davanın Açıldığı Mahkeme Önünde İlk İtiraz Olarak İleri Sürülmesinin Gerekmesi )
• BİRLEŞTİRME KARARI ( Birinci Davanın Açıldığı Mahkemenin Kesinleşen Birleştirme Kararına Uymasının Gerekmesi )
1086/m.45,46,48
ÖZET : Davalar ayrı mahkemelerde açılmış ise bağlantı nedeniyle birleşme isteğinin ikinci davanın açıldığı mahkeme önünde ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. Birinci davanın açıldığı mahkeme kesinleşen birleştirme kararına uymak zorundadır.

DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, ilâmda yazılı nedenlerden dolayı Birinci Sulh Hukuk Hâkimliğinin 8.5.1986 gün ve 1986/390 esas, 1986/435 sayılı birleştirme kararının usul hükmüne uygun olmadığının bu davanın 986/214 sayılı dava ile birlikte görülmeyiyeceğine, mahkemenin davaya bakmakla görevli bulunmadığına, bu nedenle de dava dosyasının ilgili Sulh Hukuk Hâkimliğine iade edilmesine ilişkin hükmün süresi içinde davacı İçişleri Bakanlığı adına Hazine avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine; tetkik hâkimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi, gereği konuşuldu:

KARAR : Mülkiyeti İçişleri Bakanlığı'na ait olup Aydemir yönetimindeki minibüs ile Abdülvahap idaresindeki özel otomobilin çarpışması sonunda, her iki araçta hasar meydana gelmiş ve bu kaza sonunda özel otomobilin şoförü Abdülvahap ölmüştür.

Abdülvahap mirasçıları, İçişleri Bakanlığı ile Aydemir aleyhlerine; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 6.3.1986 tarihinde Eskişehir Asliye Hukuk;İçişleri Bakanlığı da, Aydemir ile Abdülvahap mirasçıları aleyhine 18.3.1986 tarihinde Eskişehir Sulh Hukuk Mahkemelerine aynı trafik kazası nedeniyle tazminat davalı açmışlardır.

İkinci davanın açıldığı Eskişehir Sulh Hukuk Mahkemesi'nde, davalı Aydemir vekilinin bu davanın Eskişehir Asliye Hukuk Mahkemesi'ne önceden açılan dava ile irtibatlı olduğundan birleştirilmesine karar verilmesini talep etmesi üzerine, Sulh Hukuk Mahkemesince birinci açılan dava dosyası celbedilmiş ve aynı olaydan kaynaklandığı ve taraflarının aynı olduğu sonucuna varılarak, Sulh Hukuk Mahkemesindeki ikinci davanın, Asliye Hukuk Mahkemesindeki ilk dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.

Birleştirme kararı taraflara tebliğ edilmiş ve kanun yoluna başvurulmaması üzerine kesinleşmiştir.

Bundan sonra, Eskişehir Birinci Sulh Hukuk Mahkemesi'nin birleştirme kararı verilen 1986/390 esas sayılı dosyası, Eskişehir İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nin ilgili 1986/214 esas sayılı dosyası ile birlikte rüyet edilmesi için, anılan mahkemeye gönderilmiştir.

Eskişehir İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi'nce, Birinci sulh Hukuk Mahkemesi dosyası mütereferrik defterine kaydedilerek:

1- HUMK.nun 45/2 maddesindeki "ayrı mahkemelerden" amacın "ayrı ayrı yargı çevresinde görev yapan aynı seviyedeki mahkemeler" olduğu ve ancak bunlar arasında ilk itiraz vaki olur ise, birleştirme kararı verilebileceği,

2- Görevleri ayrı olan mahkemelere açılan davaların birleştirilebileceği hakkında yasada açık bir hüküm bulunmadığı,

3- Mahkemelerin görevsizlik kararı vermeden davaya bakmaktan el çekemeyeceği, birleştirilen her dava, kendi içinde bağımsız niteliğini koruyacağı, her mahkemenin kendi görevine giren işi kendisinin göreceği ve bu nedenlerle Sulh Hukuk Mahkemesine ait dava görevsizlik kararı verilmedikçe Asliye Hukuk mahkemesinde görülemiyeceği, bu olayda Sulh Hukuk Mahkemesince görevsizlik kararı verilemiyeceğine göre davaya Asliye Hukuk Mahkemesinin bakamıyacağı,

4- Görevleri ayrı ve aynı seviyede olmayan mahkemeler arasında birleştirme kararı verilemiyeceği, gerekçeleri ile Eskişehir 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin birleştirme kararı usûl ve yasaya uygun görülmemiş ve davaya bakma görevinin kendilerine ait olmadığına ve dosyanın ilgili Sulh Hukuk Mahkemesine iadesine karar verilmiş ve hüküm İçişleri Bakanlığınca temyiz edilmiştir.

Asliye Hukuk Mahkemesinin bu kararı aleyhine, temyiz yoluna gidilip gidilemiyeceğinin öncelikle incelenmesi ve temyiz yolunun açık olduğu sonucuna varıldığı takdirde kararın incelenmesine geçilmesi gerekmektedir.

2494 Sayılı Kanunla değiştirilen HUMK.nun 48. maddesinde; mahkemede görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme ve ayırma hususundaki kararlar hakkında müstakillen temyiz yoluna gidilemeyecek ve ancak esas hükümle birlikte temyiz yoluna gidilebilecektir. Öyleki başka bir bozma nedeni yok ise; bu husus tek başına bozma nedeni yapılamıyacaktır.

Olayımızda, birleştirme kararı veren mahkeme, "ayrı" bir mahkemedir. "aynı" mahkemelerle ilgili HUMK.nun 48. maddesindeki hükmün karşı anlamından, ayrı mahkemelerde görülmekte olan davalar yönünden verilen birleştirme kararları hakkında esas hüküm beklenmeksizin tek başına temyiz yoluna gidilebileceği sonucuna varılmaktadır. Ne varki Eskişehir Birinci Sulh Hukuk Mahkemesi'nin birleştirme kararı, taraflara tebliğ edilmiş ve kanun yoluna başvurulmadığı için kesinleşmiştir.

Ancak şu anda temyiz incelemesine konu edilen karar ise Asliye Hukuk Mahkemesinin dosyanın Sulh Hukuk Mahkemesine iadesine ilişkin kararıdır.

Bu kararda Asliye Hukuk Mahkemesi, az yukarıda özetlenen gerekçeye dayanarak Eskişehir Sulh Hukuk Mahkemesine açılan davanın, Asliye Hukuk Mahkemesine açılan ilk dava ile birlikte görülemeyeceği, davaya bakmak görevinin kendilerine ait bulunmadığı, bu nedenle dosyanın ilgili Sulh Hukuk Mahkemesine iadesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Bu kararın "görevsizlik" olarak nitelendirilmesi halinde, aleyhine temyiz yoluna başvurmak mümkün bulunmaktadır.

Ne var ki, mahkeme "görevsizlik" kararı vermeyi amaçlamamış ve Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmekte olan dava hakkında; Sulh Hukuk Mahkemesinin birleştirme kararı veremiyeceği gerekçesi ile dosyayı Sulh Hukuk Mahkemesine iade etmiştir. Mahkeme bu kararı ile; birleştirilen dava dosyasını geldiği mahkemeye iade

etmekte, diğer deyimle, kendisindeki dava ile birleştirerek birlikte rü'yet etmek yerine, ayırarak, ayrı bir mahkemeye göndermekte ve böylece mahkeme usulüne açıkça karşı gelmektedir ( HUMK.m.45/2 ). Bu duruma dahi karar, temyizi kabil bulunmaktadır ( HUMK.m.48, 428/4 ).

Bu itibarla kararın temyiz incelemesi yapılmıştır.

İlk davanın açıldığı mahkeme, ayrı ayrı yargı çevresinde görev yapan aynı seviyedeki mahkemeler arasında birleştirmekararı verebileceğini ve kanun koyucunun yaptığı değişiklikle bunu amaçladığını kabul etmektedir.

Oysa durum, bu sonuçtan farklı bulunmaktadır.

Aynı mahkemede görülmekte olan davalar, aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilir ( HUMK.m. 45/1 ).

Diğer yandan Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan bir dava ile Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan bir dava, aralarında bağlantı var ise, bu iki dava Asliye Hukuk Mahkemesinde birleştirilebilir ( bkz. Prof.Dr.Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Dördüncü Baskı, C:III,sh.2478 ).

Aralarında bağlantı bulunan davaların birleştirilmesinde takip edilecek usul, davaların "aynı"ya da "ayrı" mahkemelerde açılıp açılmadıklarına göre değişmektedir :

Yargı çevreleri değişik bile olsa, aynı mahkemede görülmekte olan davalar ( örneğin, Afyon Sulh Hukuk ile Eskişehir Sulh Hukuk, Ankara Birinci Sulh Hukuk ile Ankara İkinci Sulh Hukuk gibi )aralarında bağlantı bulunması halinde, davanın her safhasında, istek üzerine veya kendiliğinden mahkemece birleştirilebilecektir ( HUMK.m. 45 ).

Ancak, davaların yargı çevreleri değişik olsa bile "ayrı" mahkemelerde açılmış ise, bağlantı nedeniyle birleştirme talebinin, ikinci davanın açıldığı mahkeme önünde ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir. Böyle bir itiraz ileri sürüldükte, ikinci davanın açıldığı mahkeme, bağlantının bulunması halinde, ilk itirazın kabulü ile davaların birleştirilmesine karar verir. Bu kararın kesinleşmesinden sonra dosyayı kendiliğinden birinci davanın açıldığı mahkemeye gönderir.Birinci davanın açıldığı mahkeme, kesinleşen bu birleştirme kararına uymak zorundadır. Bu ilke, maddenin gerekçesinde de aynen belirtilmektedir.

Ne var ki, ilk mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülebilmesini sağlamak için, davanın her safhasında istek üzerine veya kendiliğinden birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına karar verebilir ( HUMK.nun 2494 sayılı K.la değişik m.46 ve 48 ). Fakat bu halde, ikinci dava dosyasını ikinci mahkemeye gönderemez. İkinci davaya da kendisi bakar ( bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Dördüncü Baskı Cilt: II, Shf. 2486 ).

Bu durumda birinci davanın açıldığı Eskişehir İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi, İkinci davanın açıldığı mahkemece verilen, davaların birleştirilmesine ilişkin kesinleşmiş kararı ile bağlıdır. Mahkemenin bu yönü gözetmeden yazılı biçimde karar vermesi usul ve yasa hükümlerine aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ : Temyiz olunan hükmün yukarıda belirtilen nedenlerle ( BOZULMASINA ), 18.11.1986 gününde oybirliğiyle karar verildi.

2 inci soru:Tedbir talepli ortaklığın giderilmesi davası açarsanız sorunu kökünden halledersiniz.

Saygılarımla