Mesajı Okuyun
Old 04-11-2004, 13:33   #6
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

------ 4 -------

Kazım: Bir aktin nihayet bulması için aktin icrasına başlanmış olması lazımdır. Müvekkilin hali hayatta bulunduğu sırada aktin muamelatına başlanmış ise vekalet ve akit muteberdir. Aksi takdirde muteber değildir. Vazııkanunun maksadı budur.

Meselenin ehemmiyetine binaen mevzuubahis dosyanın mahalli mahkemesinden celbine karar verildi.

Manisadan celbedilen dosya hakkında mukarrir sıfatiyle azadan Şemsettin Temizer berveçhi ati izahatta bulundu:

Borçlar Kanununun 397 nci maddesi şu sarahati ihtiva ediyor. Hilafı mukaveleden veya işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekalet gerek vekilin ve gerek müvekkilin ölümiyle ve ehliyetin zevali veya iflas ile nihayet bulur.

Bu sarahat karşısında yani müvekkilin vefatiyle vekaletin devam edeceği mukavelede tasrih edildiği takdirde vekaletin hangi hadiselerde devam etmesi ve hangi hadiselerde devam etmemesi lazım geleceğinde ihtilaf edilmeyeceğine kani olduğum için bu hususta söz söylememeğe azmetmiştim.

Fakat Bay Cevat bu suretle vekil tevkil edilmiş olsa dahi vefattan sonra vekaletin devamını pek mahdut ve muayyen şeylerde kabul ediyorlar. Adeta nezirlere hasretmek istiyorlar ve bu kaydı alelıtlak kabule Kanunu Medeninin diğer maddeleri mani olduğunu ve Kanunu Medeninin ruh ve mefhumiyle bu ıtlak takyit edilmiş bulunduğunu ileri sürüyorlar ve ölümden sonra terekede müteveffanın hakkı tasarrufu kalmazki böyle vekalet muteber olsun, diyorlar ve bunun için de münakaşaya davet buyuruyorlar. İşin münakaşaya tahammülü olmamakla beraber münakaşa kapısı açılmış olduğu için bir kaç söz söylemeği faideli ve zaruri buldum. Bir kerre vekalet akdi hayatta yapılmıştır.

Kanunu Medeniden ve Borçlar Kanunundan kıraat buyurdukları maddelerin her hadisede cari olacağını biz inkar etmiyoruz. Biz diyoruz ki Kanunu Medenice tasarrufa ehil olan bir kimsenin ve Borçlar Kanunu mucibince hata ve hile ve saireden azade bir surette yaptığı bir vekalet akti mevzuubahistir. Yani müvekkil mahcur değildir, mümeyyizdir, şudur budur. Yaptığı bu akit kanunun aradığı şartları tamamen haizdir. Fakat müvekkil vekaletnamesinde ölürsem dahi vekilin vekaleti devam edecektir, demiş olduğu takdirde bunu muayyen bazı hadiselere mesela ölümden sonra hayır için vekilin kurban kesmesine veya bazı fakirlere müvekkil Şevki namına sadakalar vermeğe ve sair bu kabil işlere hasretmek ve maadasında muteber addeylememek doğru olur mu olmaz mı? Olmaz, çünkü Medeni Kanunun 539 uncu maddesinde, (kanunda açıkça yazılı haller müstesna olmak üzere müteveffanın alacakları ve bilcümle hakları ve zilyet bulunduğu malları mirasçılarına intikal eder) denilmektedir. Şu halde hali hayatta yapılan kanunen muteber bir akit, hilafı kanunda açıkça yazılı haller müstesna olmak üzere sağlığında akidi ve ölümü halinde varislerini ilzam eder. Hilafı kanunda açıkça yazılı olan haller ise Borçlar Kanununun 305, 347, 371, 397 nci maddelerdir. İşte hayatta yapılan bu maddelerde yazılı akitler yapanın ölümiyle nihayet bulur. Ölümden sonra devam etmez. Onlardan birisi de mevzuubahsimiz olan bu 397 nci maddedir. Yani vekalet akti müvekkilin veya vekilin ölümiyle nihayet bulur. Vereseye bu akit intikal etmez. Bu kanuni istisnaya gene ayni madde iki istisna koyuyor. Yani bu istisnadan iki şey'i müstesna tutuyor. Kanunun metnini okursak şu hüküm pek bariz surette meydana çıkıyor. Ölümle vekalet nihayet bulur. İşte bu hayatta yapılan akitler vefat ile nihayet bulmaz kaidesinin müstesnasıdır. Vekalet aktinde nihayet bulur. Amma eğer vekaletnamede ölümden sonra vekalet devam edecektir kaydı varsa vekalet ölüm ile nihayet bulmaz, vereseye intikal eder. İşte bu hükmü istisnanın birinci istisnası. Bir de ne zaman nihayet bulmaz? İşin mahiyetinden vekaletin devam edeceği anlaşılıyorsa devam edeceği hakkında bir kayıt ve sarahat olmasa dahi vekalet nihayet bulmaz, verese muktezayı vekaleti ifa eder. Bu sarih hükmü takyit etmeğe salahiyetimiz nereden geliyor bunu anlayamadım. Bize Bay Cevat Kanunu Medeninin yirmi yedinci maddesini gösteriyor. Bu madde şahsiyetin ne zaman başlayıp ne zaman nihayet bulacağını gösteriyor. Biz vefattan sonra vekaletin devamını, şahsiyet nihayet bulduktan sonra ölüden bir tasarruf iddiasında değiliz. Biz hayatta yapılmış ve kanunen muteber bulunmuş bir akitten bahsediyoruz. Hayatta kanunun bahşettiği salahiyetlerin istimalinden bahsediyoruz. Hayatta iken yaptığı bir akti vekaletin ölümden sonra da devam edebilmesi salahiyetini kanunun kendisine mutlak surette bahşeylemiş olduğunu söylüyoruz. Bu yirmi yedinci ve diğer okudukları maddelerle şahsın hali hayatta iken yaptığı akitlerin takyit edilmiş olduğu iddia olunabilirini? Asla. Bilakis bu madde hayatta yapılan tasarrufların muteber olduğuna kuvvet ve ehemmiyet vermek için taknin edilmiştir. Aleyhte bununla istidlal kabil midir? Hulasa kanunun istisna ettiği ahvalden maadasında hayatta bir kimsenin yaptığı tasarruf ile veresesinin dahi mülzem olacağı tabii olunca ve kanun ölümden sonra vekaletin devam edeceği hakkındaki kaydın muteber olacağını tasrih edince bu sarahati şu hususta muteber, bu hususta gayri muteber demek için kıstas ve kaide ne olacaktır? Bu hususta bize bir kıstas göstersinler. Hakimin birisi şu ahvalde badelvefat vekaletin devam edeceği hakkındaki kayıt muteber değildir diyecek, diğer birisi de bunu muteber addedecek. Temyiz Mahkemesi hangi esası ve hangi zabıtai kanuniyeyi nazara alıp ta bunlardan birini tasvip edecektir? Şu halde birinin diğerine tercihi için elde bir kıstas bulunmayınca asliye hakimlerinin ve Temyiz Mahkemesinin hüküm ve kararları bittabi keyfi olacaktır. Böyle herkesin keyfine göre bu maddeye mahalli tatbik vermek hukuk mefhumiyle nasıl telif edilir?

Buyurdular ki Rosel dahi bu maddenin tatbikatında müşkülattan bahsediyor ve gene buyurdular ki bu maddenin ıtlak üzere kabulü vereseyi büyük zararlara giriftar eder. Harici gayrimenkul satışında badelvefat devamı vekalet kaydına istinat eden vekil müteveffanın mühim gayrimenkullerini satar, parasını alır kaçar, bu verese için bir zarardır.

Bir kerre Roselin bahsettiği müşkülat ölüm haline ait değildir. Vekil iflas ederse bu vekaletin masaya intikalinde müşkülat mutasavver ise de ona da kanun çare bulmuştur. Masa bu vekaletten her zaman istifa etmek hakkını haizdir, diyor ve mutasavver müşkülatın çaresini de gene kendisi söylüyor. Okuduğum şerhlerin hiç birisinde böyle bir müşkülattan bahsedene tesadüf edemedim. Diğer şerhler vekilin iflası halinde masaya terettüp eden vazifeyi İcra ve İflas Kanununun bizim (198), aslında 211 inci madde tayin etmektedir diyorlar. Filhakika vekilin iflası halinde bu maddeye göre iflas idaresi taahhüdü yani emrü vekaleti aynen ifa edip etmemekte de muhayyerdir. Masa için faideli tariki ihtiyar etmekte serbestirler.

Vekalet aktinde her iki tarafın ondan istifa ve azil hakkı vardır. Vereseye intikal eden vekaletten verese istifa edebileceği gibi müvekkilin vefatı halinde de varisleri vekili azletmek salahiyetini haizdir. Yani burada vefat ile vereseye intikal eden şey'i aynile varislerin haiz oldukları hak ve salahiyetlerdir.

Tasavvur buyurdukları zararlar varisin hali hayatında yaptığı diğer akitlerde varit değil mi? Ticaret yapmak için istikraz eden fakat bunu sefahette istihlak eyleyen varisin murislerine bıraktığı bu borç veresenin zararına değil midir? Veresenin bunda zararı vardır diye bu borçtan vereseyi hakim kurtarabilirini? Her tasarrufta ve her nevi muamelatta nefi ve zarar tasavvur olunabilir. Bu tasavvurat ahkamı kanuniyenin tatbikine mani midir? Kanunun gösterdiği sureti haller haricinde akitlerin kıymetsizliğine hüküm olunamaz.

Bay Kazım da mabadelmevt kaydını ihtiva eden vekalette vekil müvekkilin hali hayatında vekalet aktine başlamış ise vefattan sonra vekalet devanı eder, başlamamış ise vekalete artık vefattan sonra başlayamaz buyuruyorlar ve bunun kendi fikirleri olduğunu söylüyorlar. Bu fikir maddemizin sarahatına münafidir. Böyle bir takyide kanunun metni müsait değildir. Takyitler müstenidatsız olunca indi tabirine masadak olurlar. Bu fikirlerine taraftar bulamıyacaklarına eminim.

(Guhl) Almanca şerhinin 208 nci sahifesinde mukavelede ölümden sonra vekaletin devam edeceği kaydı mevcut ise müvekkilin ölümünden sonra vekil müvekkilünbihi ifaya ibtidar veya onu intaç etmesi halinde mirasçılar bundan mesul olur, demektedir. İşte bu şerhin sarahati veçhile müvekkil öldükten sonra vekaletin ifasına başlanmış olsun veya evvelce başlanmış iş nihayete erdirilsin, bir fark olmadığı da tezahür etmektedir.

Bay Himmet de, (hilafına mukavelede bir kayıt olmadıkça) tabiri mefhumu muhaliftir, mefhumu muhalif ile amel caiz değildir demek istiyorlar. Bay Fuat Hulusi buna pek güzel cevap verdiler. Ahkamı hazıramızı ahkamı sabıkadaki malumatımızla tefsir ve takyide kalkışmak büyük bir hatadır. Bunları bir birine karıştırdığımız takdirde işin içinden çıkamayız. Ahkamı haziranın tatbiki lazım gelen ahvalde ahkamı sabıkaya ait malumat ve hissiyatımızdan tamamen ve külliyen tecerrüt etmek lazım gelir. Bu kayıt mefhumu muhalif olsun, mefhumu muvafık olsun, istisnanın istisnası olsun hülasa ne olursa olsun bize açıkça vekalette vefattan sonra vekaletin devam edeceğini gösteriyor. Bunu şu veya bu mantık kaidesine kurban edemeyiz. Bay Himmet bu kaydı zaruretlerle ve ihtiyaçlarla ölçülmelidir, devamına zaruret ve ihtiyaç yok ise bu kayda itibar etmemeli buyuruyorlar.

Kendilerine cevabım metni maddeyi bir daha okumak zahmetini ihtiyar buyurmalarıdır. Metne göre vefattan sonra vekaletin devam edeceğine zaruret ve ihtiyaç varsa vefattan sonra vekalete devamı hakkında ayrıca sarahat olmasa bile vekaletin devam etmesi zaruridir. Binaenaleyh kanun zaten zaruret ve ihtiyacı düşünmüş, ayrıca devam edeceğine dair kayıt olmasa bile devam edeceğini tasrih etmiştir. İhtiyaç ve zaruret yok amma vekaletnamede vefattan sonra devam edecektir kaydı mevcut ise behemehal vekalet devam eder. Tabiri aharla eğer maslahatın mahiyeti vekaletin devamını icap ettiriyorsa böyle bir kayıt olmasa dahi vekalet nihayet bulmaz. Bir de ne zaman bulmaz. Maslahat icab ettirmiyor amma vekaletnamede ölümden sonra da vekaletin devam edeceğine dair bir kayıt varsa gene nihayet bulmaz.

Bir de Bay Cevat bunun vasiyet kabilinden şeyler olduğuna işaret etmek istediler. Sarih Fon Tur vefattan sonra devam edeceği kaydını ihtiva eden vekaletler ile vasiyetler arasındaki bariz farkı vasiyette mirasçılar vasiyeti tenfize memur olanı alelıtlak azletmek salahiyetini haiz olmadıkları halde varisler vekili azil ve vekaleti istirdat hakkını haiz olduğunu söylemekle izhar ediyor.

Hulasa sarih ahkamı kanuniyeyi şu veya bu mütalaa ile veya his ve arzumuza muvafık gelmiyor diye tatbikten çekinmekten, takyit eylemekten memnuyuz. Madde sarihtir. Sarahati dairesinde tatbik olunmak icabeder.

Bir de Bay Cevadın bundan evvel Manisa Asliye Mahkemesinden ısrar üzerine verilen kararın Heyeti Umumiyede tasdik edilmiş olduğundan ve binaenaleyh Hukuk Heyeti Umumiyesi de vekaletin vefattan sonra devam edeceği kaydını ihtiva etmesine rağmen gayrimenkul satışta bunun muteber olmadığına karar vermiş olduğunu söylediler.

O hadisede vekaletnamede bu kayıt olmadığını söylemiştim. Dosyanın celbine heyeti celileniz lüzum gösterdi. İşte dosya da geldi. Müvekkilin hali hayatında noterde yaptırdığı vekaletnamede vefat tan sonra vekilin vekaletinin devam edeceğine dair bir kayıt olmadığı okuduğum bu vekaletname ile tezahür ediyor. Bundan sonra müvekkil notere bir mektup gönderiyor. Mühürlü olup imzadan ari bulunan bu varakada vekaletnameye ölümden sonra vekaletin devam edeceği kaydının da ilavesini arzu ettiğini yazıyor. Fakat bu kağıt noter tarafından tasdik edilmediği gibi asıl vekaletnameye de usulü dairesinde bir zeyl yapılmıyor. Böylece kalıyor. Hasım tarafı bu varakanın bir kıymeti kanuniye ve hukukiyesi olmadığını ve müteveffanın bunu temhir etmediğini ve mühürün de usulü dairesinde tasdikli olmadığını ileri sürüyor. Mahkeme de vekaletnamenin bu kayıttan ari olduğundan ve diğer varakanın da bir kıymeti kanuniyesi olmadığından bahsile ölümle nihayet bulan vekalete rağmen vekilin yaptığı ferağın iptaline karar veriyor. Temyiz Hukuk Heyeti Umumiyesinin ekseriyeti de bu kararı musip görüp ısrar kararını tasdik ediyor.

İşte bu tafsilata nazaran Hukuk Heyeti Umumiyesinin kararının da Bay Cevadın buyurdukları şekilde olmadığı tezahür etmektedir. Maruzatım bundan ibarettir.

Fuat Hulusi; Geçen celse bazı endişeler izhar edildi. Bunlara cevap vereceğim. 397 nci maddenin mefhumu muhalifinden istidlal her vakit mümkün değildir. Buna misal Borçlar Kanununun 23 üncü maddesi. Biz zaten menfi bir şart görerek müsavi istisna ile hareket ederiz. Şu hale göre hilafına şart olmadıkça bunu kabul edebiliriz. Vekalet ölüme bağlı bir tasarruf değildir. Bu vekalet azil veya istifa ile nihayet bulur. Binaenaleyh mukavele alelıtlak kanunen muteber olduğuna göre bu yoldaki vekalet tabiidirki muteberdir. Kanunu Medeninin 507 nci maddesi mucibince bu vekalet aleyhine icap eden müracaatlar yapılabilirse de gayri muteber demek doğru değildir. Mesele ben öldükten sonra şu malımı satacaksın diye verilen vekalet muteber mi değil mi? Dairenin içtihadı doğrudur. Tebdiline lüzum olmadığı reyindeyim.