Mesajı Okuyun
Old 19-07-2010, 11:27   #7
mercury

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2010/12-158
Karar: 2010/178
Karar Tarihi: 24.03.2010


Dava: Taraflar arasındaki şikayet davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 25.02.2008 gün ve 2007/1734 E. 2008/136 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12.Hukuk Dairesinin 06.05.2008 gün 2008/7290 E.-9526 K. sayılı ilamı ile;

(...Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre karar ve ilam harç ödenmedikçe ilgiliye ilan verilmez aynı kanunun 32. maddesinde ise yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı öngörülmüştür. Harçlar Kanununun bu hükümleri doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirdiklerinden re'sen dikkate alınmaları zorunludur. Bu durumda, Harçlar Kanununun 32. maddesi hükmünce ve icra işlemlerinin devamının mümkün olmadığı göz önünde tutularak icra müdürü tarafından harcın ödenmesi için takip alacaklısına mehil verilerek, sonucuna göre işlem yapılması gerekir. (Hukuk Genel Kurulu 09.04.1975 tarih ve 12/253-526 karar).

Somut olayda, takip dayanağı ilamın karar ve ilam harcının ödendiğine dair her hangi bir makbuz ve kayıt bulunmamaktadır. O halde icra mahkemesince alacaklıya yukarıdaki ilkelere uygun biçimde mehil verilmeli ve Harçlar Kanunu'nun 32. maddesi da göz önünde tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı sakilde hüküm tesisi isabetsizdir...)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN: Şikayetçi/Borçlu T. Halk Bankası A.Ş. vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Karar: Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

İstek, icra müdürlüğü isteminin şikayetine ilişkin olup, karar ve ilam harcı alınmadan ilamın icraya konularak icra işlemlerinin devamına ilişkin icra müdürlüğü işleminin iptali istenmiştir.

Şikayetçi/borçlu Halk Bankası vekili, alacaklı olduğu iddiası ile müvekkili olan bankanın borçlularından Falez İplik San ve Tic. A.Ş. ile Örsa Turizm İşletmeleri ve Tic A.Ş vekili tarafından, bankaları aleyhine İstanbul 3.İcra Müdürlüğü'nün 2007/21774 E. sayılı dosyasında, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 22.12.2006 tarih ve 2002/414 E.-2006/807 K. sayılı ilamında yazılı vekalet ücreti dayanak gösterilmek suretiyle ilamlı takip yapıldığım, amir yasa maddeleri gereği, alacaklı yanın karar ve ilam harcı ödenmeksizin bankaları aleyhine icra takibi yapmalarının usul ve yasaya aykırı olduğunu ilan sürerek, takibin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Şikayet olunan/alacaklılar vekili, takibe konulan ilamın dördüncü (4) maddesinde karar ve ilam harcının müvekkili tarafından ödeneceğine ilişkin açık bir ifadenin yer almadığını, kaldı ki, ödenmeyen bir harç varsa bile bunun takibini Hazinenin yapacağını ileri sürerek, istemin reddine karar verilmesin savunmuştur.

Mahkemenin, takip alacaklısının açıkça harç ödemekle mükellef tutulmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine dair verdiği karar, hükmün şikayetçi/borçlu T. Halk Bankası vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize şikayetçi/borçlu banka vekili getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; karar ve ilam harcı yatırılmaksızın ilamın icra takibine konu edilip edilemeyeceği, noktasında toplanmaktadır.

Burada harç konusunda genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.

Kamu hizmetlerinin kurulması ve yürütülmesi için gerekli olan mali kaynağın sağlanması amacıyla devletin egemenlik gücüne dayanarak koyduğu mali yükümlerden kaynaklanan alacakları genel olarak kamu alacakları olarak nitelendirilmektedir.

Devletin kamu alacağını oluşturan gelir kaynaklarından birini de, kamu hizmetlerinden yararlananların ödedikleri harçlar oluşturmaktadır. Harçların oluşturduğu yükümlülük, teoride, masrafı karşılama ve faydalanma ilkelerine dayandırılmaktadır.

Masraf(lar)ı karşılama ilkesine göre harç, hikmetin gerektirdiği maliyetle ölçülürken; faydalanma ilkesinde hizmetin maliyeti değil, yükümlü için taşıdığı değer esas alınmaktadır.

Yapılan açıklamalar karşısında harcı bazı kamu hizmetlerinden yararlanan ve hatta kanun hükmü ile yararlanmak zorunda bırakılan özel ve tüzel kişilerin, özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kuruluşlarının hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında, belli bir ölçüde bu hizmetlerin maliyetine katılmaları amacıyla konulan ve zor unsuruna dayanan mali yükümlülüklerdir (Pınar, Burak; Yargı ve İcra Harçları, Ankara 2009, s.1-3; Diğer harç tanımları için bakınız; a.g.e., s.3, dipnot 12'deki eserler.; Yılmaz, Zekeriya: Hukuk Davalarında Yargılama Harç ve Giderleri ile Vekalet Ücreti, Ankara 2005, s.179 vd.).

Diğer bir deyişle harç, muhtelif kanunların konusunda bulunan adli ve idari hizmetlerde ve bu hizmetin gerektirdiği kırtasiye ve formalite masraflarını karşılamak mülahazasıyla hakiki ve hükmi şahıslardan hazinece alınan bir paradır. Yapılan işler ve görülen hizmet amme hizmetinden ziyade, kişilerin şahsına ve menfaatine ilişkindir (Y.İ.B.K. 23.12.1976 gün ve 1976/11-7 E.-6 K.; Diğer bir tanım için bakınız Y.İ.B.K. 7.12.1964 gün ve 1964/3 E.-5 K.).

Anayasa Mahkemesi de, harcı, verginin özel ve ayrıksı bir türü olarak tanımlamıştır (17.12.1968 gün ve 1968/12 E.-65 K.; 24.10.1974 gün ve 1974/31 E.-43 K.; 14.01.2010 gün ve 2009/27 E.-2010/9 K. sayılı kararları ve aynı mahiyette Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E,-493 K. sayılı ilamı).

Harçlar konusunda genel düzenleme içeren, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun gerekçesinde harcın tanımı fertlerin özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumları ve hizmetlerinden yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir biçiminde yapılmıştır (Bu harç tanımını benimseyen Anayasa Mahkemesi kararları için bakınız: 31.03.1987 gün ve 1986/20 E.-1987/9 K,; 14.02.1991 gün ve 1990/18 E.-1991/14 K.; 28.09.1995 gün ve 1995/24 E.-52 K.; Benzeri tanım için bakınız; H.G.K.'nun l2.05.l982 gün ve 1982/5-341 E,-493 K, sayılı ilamı).

Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması ve kamu idaresinin kişilerin özet bir işiyle uğraşması gerekmektedir (Y.İ.B.K, 7.12.1964 gün ve 1964/3 E.-5 K.; Anayasa Mahkemesi'nin 31.03.1987 gün ve 1986/20 E.-1987/9 K, sayılı kararları).

Bir kamu hizmetinden dolayı harç alınabilmesi, bu hizmetin kanunla belirlenmesine ve bu hususla ilgili harç alınmasına ilişkin düzenlemelerin de, kanunda yer almasına bağlıdır.

Nitekim, 1982 Anayasası'nın 73/3.maddesinde; Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. hükmünü içermektedir.

Bu Anayasa kuralının, vergi, resim ve harç gibi parasal yükümlülüklerin veya bunlardan bağışıklığın, kapsam ve içeriğinin hiçbir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ve açıkça gösterilmesi amacına yönelik bulunduğu bellidir. O halde, harca ilişkin bir yasa hükmünün yorumu ve uygulanmasında, bu ilke ve amaç gözden uzak tutulmamak gerekir. Aksi haldi, kişi ve kurumların yasal dayanağı olmayan bir yükümlülük altına sokulmaları veya Devletin önemli bir gelir kaynağından yoksun bırakılması gibi, Yasa Koyucunun amacına aykırı ve sakıncalı sonuçların doğmasına yol açılmış olur (H.G.K.'nun 12.05.1982 gün ve 1982/5-341 E.,-493 K. sayılı ilamı).

Bu kanunilik ilkesine paralel olarak, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 1. maddesinde bu kanuna göre alınacak harçlar arasında, diğer harçlar yanında yargı harçları da, bulunmaktadır.

Aynı Kanunun 2. maddesinde ise yargı işlemlerinden bu Kanuna bağlı (1) sayılı tarifede yazılı olanları, yargı harçlarına tabi olduğu vurgulanmıştır.

Bu arada yargı harcı, devletin mahkemeler aracılığıyla yaptığı hizmete, ondan yararlananların katkısıdır (Y.İ.B.K. 16.12.1983 gün ve 1983/5 E. -6 K.) Yargı harçlarının konusuna giren, yani yargı harcına tabi işlemleri, genel olarak mahkeme harçları ve icra iflas harçları olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür.

Yargı harçlarını konusunu oluşturan harçlardan ilki mahkemelerde ödenecek harçlar olup; bunlar başvurma harcı, celse harcı ile karar ve ilam harcıdır.

Gereksiz davaların açılmasının ve diğer tarafın haksız yere ızrar edilmesinin önlenmesi için ihdas edilen karar ve ilam harcı, yargılama giderlerinin da, önemli bir kısmını oluşturmaktadır (Aldemir, Hüsnü: Hukuk Davalarında Yargılama Giderleri, Ankara 2000, s.200)

Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, yargısal karar, genel olarak uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi amacıyla, hukuki gerekçeye dayandırılmış irade açıklamasıdır. Bu irade açıklamasını uyuşmazlığın esasını nihai olarak çözen kararlar oluşturur. Karar ve ilam harcı bakımından önemli olan ise, mahkemenin, davada ileri sürülen talep hakkında kesin karar vermesi, yani nihai kararıdır.

Genel olarak, harcın doğduğu ana bakmak ve harcın doğduğu anda hangi tarife yürürlükte ise ona uygun olarak harç almak gerekecektir. Harcı doğuran olayın doğduğu an esas alındığından, her bir harç için bu durumun ayrı ayrı tespiti gerekir.

Karar ve ilam harcında ise; mahkeme tarafından uyuşmazlık hakkında nihai karar verilmesi, karar verilmesi, kararı ve ilam harcı bakımından harcın konusunu oluşturmakta olup, nihai karar (usule veya esasa ilişkin) verildiği anda karar ve ilam harcı doğmaktadır.

Karar ve ilam harcı, maktu ve nispi olmak üzere iki çeşittir (492 Sayılı Kanun m. 15, 21). Bu anlamda davanın maktu veya nispi harca tabi olup olmaması, kural olarak dava konusunun para ile değerlendirilebilir olup olmamasına göre değişmektedir.

Nisbi harç, konusu belli bir değerle (para veya para ile değerlendirilebilen bir şey) ilgili davalarda, hüküm altına alınan değer özerinden tarifedeki belli nisbete göre alınan harçtır (1 Sayılı Tarife, madde III/1-a). Maktu harç ise, konusu belli bir değerle tesbit edilemeyen davalarda ve davanın reddine ilişkin kararlardan alınan harçtır (1 Sayılı Tarife, madde III/2-a).

Harcın kimden alınacağı konusu, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun ''Mükellef başlığını taşıyan 11.maddesi ile saptanmıştır. Bu maddeye göre, genel olarak yargı harçlarını, davayı açan veya harca konu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerce ödenmesi yükümlülüğü getirilmiştir.

Bu arada, yargılama harç ve giderleri, bazı istisnai haller dışında kural olarak, davada haksız çıkan (aleyhine hüküm verilen) tarafa yükletilir (H.U.M.K. m.417/1, 423/6).

492 sayılı Harçlar Kanunu'nun Nispi harçlarda ödeme zamanı başlığını taşıyan 28/1. maddesinde nispi harçlarda ödeme zamanı düzenlenmiş olup, aynı maddenin (a) bendinde ise, karar ve ilam haranın ödeme zamanı düzenlenmiştir.

Anılan Kanunun Karar ve İlam Harcı başlığını taşıyan 28/1-a maddesinde aynen; Karar ve İlam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Karar ve ilam harcı ödenmedikçe, ilgiliye ilam verilmez, hükmünü taşımakta olup;

Kanunun Harcı ödenmeyen işlemler başlığını taşıyan 32. maddesinde ise, Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.

hükmü getirilmiştir.

Öte yandan, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 23/l-a maddesinin son cümlesi olan Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez hükmünün ve 32. maddesinin birinci cümlesi olan Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz hükmünün itiraz yoluyla Anayasaya aykırılığının, yerel mahkemelerce ileri sürülmesi üzerine, Anayasa Mahkemesi, 17.03.2010 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 2009/27 E., 2010/9 K. sayılı kararı ile, 492 Sayılı Kanunun 28/1-a maddesinin son cümlesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, aynı Kanunun 32. maddesinin birinci cümlesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın (iptal isteminin) reddine karar verilmiştir.

Anayasa Mahkemesi 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 28/1-a maddesinin son cümlesinin Anayasa’ya aykırılık ve dolayısıyla iptal gerekçesinde şu ifadelere yer vermiştir:

Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil, yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır. Dava açarken peşin harcı ödeyen ancak nisbi harca tabi davalarda işin niteliği gereği dava sonuna bırakılan bakiye harçtan yasal olarak sorumlu olmadığı mahkeme kararıyla belirlenen davacıya, sorumlusu olmadığı bir harcın tahsili koşuluyla ilamın verilmesi; bireylerin hak arama özgürlüğünü engelleyici nitelik taşımaktadır.

Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir,

Anayasa Mahkemesi, aynı Kanunun 32. maddesinin birinci cümlesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın (iptal isteminin) reddine ilişkin gerekçesinde ise;

…Yargılama sürecinde, yasayla harca tabi kılınmış bir hizmetten yararlanmak isteyen ilgili (davalı veya davacı), genel kurallar uyarınca harcını ödeyerek bu hizmetten yararlanabilir, Dava açan veya yargılama sırasında harca tabi bir işlemin yapılmasını isteyen tarafın, harç ödemeden devam eden işlemlerin yapılmasını isteyerek bireysel bir menfaat elde ermesi, harçların konuluş amaçlarına aykırılık oluşturur.

Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmayacağını belirten kural, bireylerin özel menfaatleriyle ilgili olarak yargı hizmetinden yararlanmalarını; bu hizmetin karşılığı olan harcın ödenmesi koşuluna bağladığından, hak arama özgürlüğünü sınırlandıran bir nitelik taşımamaktadır.

Açıklanan nedenlerle itiraz konusu kural, Anayasa'nın 36. maddesine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. ifadelerine yer verilmiştir.

Yukarıda ilgili kısmı alınan Anayasa Mahkemesi kararının iptal ve ret gerekçesinin bir bütün olarak değerlendirilmesinde şu sonuca varılabilir;

Mahkeme tarafından nihai kararla davayı sonlandıran hükümde kendisine (davacı veya davalıya) harç yüklenip yüklenmemesine bakılmaksızın, davacı veya davalı, bakiye nispi karar ve ilam harcın ödemeksizin, ilamın bir suretini alabilecektir.

Diğer taraftan, mahkeme tarafından nihai kararla davayı sonlandıran hükümde kendisine harç yüklenen ve bu nedenle de, ilamda harç yükümlüsü olarak gösterilen (olduğu anlaşılan) davacı veya davalının, belirtilen bu bakıya nispi karar ve ilam harcını yatırmadan bir sonraki yargı işlemine ve bu arada icra takibine devam etmesine olanak bulunmamaktadır.

Kararın tebliğe çıkartılması, temyiz edilmesi ve icraya konulması yasal anlamda (müteakip işlemler) olup 492 sayılı Harçlar Yasasının 11. ve 32. maddesine göre harç tamamlanmadan bu işlemlerin yapılması mümkün değildir. Kararın örneğinin harç tamamlanmadan ilgiliye verilmesi, bu kararın, müteakip işlemler için kullanılabileceği anlamına gelmemektedir.

Ayrıca, ilamda harç yükümlüsü olmayanlar bakımından da, kendisi yönüyle ilamı icraya koyup infazını sağlayabilmesi için, harç yükümlüsü olmakla birlikte bunu yerine getirmeyen karşı tarafın sorumlu olduğu harcı ödemesi koşuluna bağlıdır.

Bu koşul, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 32. maddesinin birinci cümlesinin halen yürürlükte bulunmasının zorunlu bir sonucudur. Anayasa Mahkemesinin iptal kararı ve gerekçesi de dikkate alındığında aksinin düşünülerek, ilgili tarafın harç yükümlülüğünü yerine getirmemesi ve dolayısıyla müteakip yargı işlemlerine devam edilmesi, harçların konuluş amacına aykırılık oluşturacaktır.

Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Şikayet olunan/alacaklı vekili tarafından, şikayetçi/borçlu banka hakkında İstanbul 3. İcra Müdürlüğü'nün 2007/21774 esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen ilamlı icra takibinde; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.12.2005 tarih ve 2002/414 E.-2006/807 K. sayılı ilamına konu 48.027,00 YTL vekalet ücretinin tahsili istenilmiştir.

Her ne kadar, icra takibine konu ilamda harç yükümlüsünün adı açıkça yazılı değilse de, yukarıda belirtildiği üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na göre, harç ve giderler sonuçta haksız çıkar tarafa yükletilir. Takibe dayanak ilama konu itirazın iptali davası sonucu itirazında kısmen haksız çıkan ve bu nedenle, haksız çıkılan oranda bakiye nisbi karar ve ilam harcı yükümlüsünün takip alacaklısı olduğunda şüphe yoktur.

İcra takibine konu ilamda harç yükümlüsü olan şikayet olunan/alacaklı tarafın bakiye nispi karar ve ilam harcını yatırmadığı da, çekişmesizdir.

Oysa, yukarıda açıklandığı üzere, Harçlar Kanunu'nun 32. maddesi hükmünce, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağından, dolayısıyla bakiye nispi karar ve ilam harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır.

Hal böyle olunca, icra müdürlüğünce bunun aksine işlem yapılarak, ilamda harç yükümlüsü olan alacaklının bakiye nispi karar ve ilam harcını ödemeksizin lehine hükmedilen vekalet ücretini icra takibine konu yaparak devamı işlemin yapılmış olması kanuna aykırı olup; mahkemece şikayetçi/borçlunun isteminin kabulüne karar verilmesi gerekir.

Yüksek Özel Daire bozma ilamının gerekçesinde yer verilen, 492 sayılı Kanunun 28/1-a maddesinin son cümlesi olan Karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez hükmünün, Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmesi dolayısıyla uygulanma olanağı kalmadığından, Özel Daire bozma ilamından Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez cümlesinin, çıkartılması gerekmiştir.

Şu durumda, Hukuk Genel Kurulu'nca da, Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine yöre karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmez cümlesinin bozma ilamından çıkartılması suretiyle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Şikayetçi/borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile; direnme kararının, Özel Daire bozma ilamından Harçlar Kanunu'nun 28/a maddesine göre karar ve ilam harcı ödenmedikçe ilgiliye ilam verilmesi cümlesinin çıkartılması suretiyle, Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.03.2010 gününde oybirliği ile karar verildi