(A) kişisi maliki bulunduğu taşınmazı 2004 yılında reşit ve mümeyyiz olan oğluna hibe etmiş bulunmaktadır. Bunun öncesinde ise, bu taşınmaz ile komşu taşınmaz arasındaki sınır ihtilafı sonucunda 1965 yılında taraflar arasında uyuşma tutanağı imzalanmıştır.
Akabinde (A) kişisi, 2008 yılında komşu parsel maliki ile anlaşma tutanağı imzalayarak, 1965 yılında imzalanan tutanaktaki esaslar doğrultusunda kadastro tespiti yaptırmıştır.
Yapılan ölçümler sonucunda, komşu parsel maliki, (A) kişisinin parselinden kendi parseline 1.30 m' yi dahil edip patika yol olarak göstermiştir. Halbuki bunun öncesinde bu parsellerde hiçbir şekilde yol kullanımı mevcut olmamakla birlikte 1965 yılında yapılan ölçümlerde de buna ilişkin bir kullanım söz konusu değildir.
Buna istinaden (A) kişisi kadastro tespitine itiraz etmiş ve mahkemece yargılama yapılarak, keşif ve bilirkişi incelemesine gidilmiş olup, 1965 yılında yapılan ölçümler esas alınmak suretiyle ölçüm yapılmıştır. Bu ölçüm sonucunda, sınırın yola isabet ettiği görülmüştür. Mahkeme kararında da: "Dava konusu taşınmazların tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline" karar verilmiştir.
Bu halde, mahkeme (A) kişisinin taşınmazını oğluna hibe ettiği kayıtlar dosyaya sunulmuş olmasına rağmen malik kendisiymiş gibi, yapılan anlaşmalarda (A) kişisinin taraf olduğunu göz ardı ederek yargılama yapıp karar vermiş ve mahkeme kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş bulunmaktadır.
Bunun üzerine, (A) kişisinin oğlu Asliye Mahkemesinde kadastro tespitine itirazla tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Burada davacı rıza ve iradesi dışiında anlaşma yapılarak yanlış kadastro ölçümü yapıldığını iddia etmektedir. Bu konuyla ilgili görüşlerinizi paylaşırsanız bilhassa Yargıtay kararı ekleyebililirseniz memnun olurum...