Mesajı Okuyun
Old 11-11-2013, 11:57   #5
Erdal Arap

 
Mesaj Yargıtay görüş değiştirdi.

İyi günler,
yargıtay son yıllarda verdiği kararlarında bir günlük çalışmanın tespiti davalarının nitelik itibariyle hizmet tespiti davası olduğunu ve hizmet tespiti davalarında belirlenen usuller çerçevesinde çözüme kavuşturulması gerektiğini karara bağlamaktadır. Aşağıda eklediğim karar bu konu ile ilgilidir. Karar gereği işverenin de davaya dahil edilmesinde fayda vardır. Ancak işverene ulaşılamıyorsa, işveren ölmüşse vs. dava reddedilmemeli ve yalnızca Kuruma karşı yürütülmelidir.

506 sayılı Kanunun 9. maddesiyle işveren, çalıştıracağı sigortalıları en geç bir ay içerisinde Kurma bildirmekle yükümlü tutulmuşken anılan düzenleme 25.08.1999 tarih ve 4447 sayılı Kanunun 2. maddesi ile değiştirilmiş ve işverenin çalıştıracağı kişileri işe başlamadan önce Kuruma bildirmekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Müvekkiliniz adına 17.07.1989 tarihinde işe giriş bildirgesi verildiğine göre bu bildirge en az bir gün çalıştığına karine teşkil etmektedir. Ne var ki, yargıtay yeni tarihli kararlarında sigortalı lehine kabul bu karineden hiç söz etmemektedir. Kanımca Yargıtay'ın bu görüşü isabetli değildir. Sigortalı lehine kabul edilen karine söz konusu olduğunda ispat yükü SGK (ve işverende) olacaktır.


YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ

Esas Numarası: 2011/11612
Karar Numarası: 2011/12662
Karar Tarihi: 29.09.2011
SİGORTALILIK BAŞLANGIÇ TARİHİNİN TESPİTİ TALEBİ
BİR GÜN SÜREYLE HİZMET AKDİNE DAYALI ÇALIŞMA
KOMŞU İŞYERİ SAHİPLERİNİN VEYA ÇALIŞANLARININ BİLGİSİNE BAŞVURULMASI GEREĞİ
506 s. SSK/2, 79, 108
5510 s. SSGSSK/8
ÖZETİ: Dava, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir. İnceleme konusu dava değerlendirildiğinde, mahkemece yapılan yargılama sonunda sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığına ve iki tanığın iddiayı doğrulayan anlatımlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, toplanan delillerin hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirgindir. Bu bakımdan; ilgili vergi dairesine yazı yazılarak dava dışı işverenlerin dava konusu tarihe ilişkin yükümlülük ve faaliyet durumu belirlenmeli, söz konusu tarihi içerir dönemsel sigorta primleri bordrosu düzenlenmediğinden aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ile çalıştırdıkları kişiler yöntemince saptanarak bunların tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle toplanan kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
DAVA: Dava, sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi T. Ö. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
05.01.1983 - 16.02.1983 tarihleri arasında 506 sayılı Kanun hükümleri kapsamında tescilli olan dava dışı işverenlere ait 155557 sicil numaralı işyerinde çalışmaya başladığı yönünde hakkında düzenlenen sigortalı işe giriş bildirgesi 13.04.1983 günü davalı Kuruma verilen davacının bildiriminin yapılmayıp sigorta priminin de ödenmediği, işe alındığı tarihin yazılı olmadığı bildirgede yer alan imzanın davacının eli ürünü olduğunun bilirkişi incelemesi sonucu saptandığı, bildirgedeki kimlik bilgilerinin doğru, sigorta sicil numarasının daha sonraki hizmetlerinde de kullanıldığı belirgin bulunmakla, davada istem, 13.04.1983 tarihinde 1 gün süreyle hizmet akdine dayalı çalışıldığının/çalıştırıldığının ve bu tarihin sigortalılık başlangıcı olduğunun tespitine ilişkindir.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun; ‘‘Sigortalı sayılanlar’‘ başlığını taşıyan 2'nci maddesinde, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanların bu Kanuna göre sigortalı sayılacakları belirtilmiş, ‘‘Sigortalı sayılmayanlar’‘ başlıklı 3'üncü maddesinde, bu Kanunun uygulanmasında sigortalı sayılmayan ve/veya haklarında bazı sigorta kolları uygulanmayan kimseler sıralanmış, ‘‘Sigortalılığın başlangıcı ve mecburi oluşu’‘ başlığını taşıyan 6'ncı maddesinde; çalıştırılanların; işe alınmalarıyla kendiliğinden ‘‘sigortalı’‘ olacakları, sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin, sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağı bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği, sözleşmelere, sosyal sigorta yardım ve yükümlerini azaltmak veya başkasına devretmek yolunda hükümler konulamayacağı açıklanmış, ‘‘Prim belgeleri’‘ başlıklı 79'uncu maddesinde; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca belirlenmeyen sigortalıların, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilam ile kanıtlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının dikkate alınacağı bildirilmiş, ‘‘Sigortalılık süresi’‘ başlığını taşıyan 108'inci maddesinde, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarının uygulanmasında dikkate alınacak sigortalılık süresinin başlangıcının, yürürlükten kaldırılmış 5417 ve 6900 sayılı Kanunlara veya bu Kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarih olduğu hüküm altına alınmıştır.
Sigortalı statüsünde bulunmayan, sigortalı niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Olağan olarak sigortalılık niteliği, taraflar arasında hizmet akdi (iş sözleşmesi) ilişkisinin kurulması ve çalışmaya/çalıştırılmaya başlanması ile kazanılmakta olup, yazılı olarak düzenlenen veya sözlü olarak benimsenen hizmet akdi ile birlikte, sigortalılığın oluşumu yönünden eylemli (fiili = gerçek) çalışma olgusunun varlığının da kanıtlanması gerekmektedir. Kuruma verilen ve çalışmayı (hizmeti) ortaya koyabilecek belgeler; gerek 506 sayılı Kanunda, gerek 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda, gerekse anılan Kanunlara dayanılarak hazırlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği (SSİY)'nde açıklanmıştır. Bunlar arasında; çalınmaya başlayan ve/veya çalışması sona eren sigortalıların durumlarının işveren/işveren vekili tarafından Kuruma bildirilmesi amacıyla kullanılan ‘‘Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi’‘ (506/9. madde, 5510/8. madde, SSİY'nin ilgili maddeleri) ile ‘‘Sigortalı İşten Ayrılış Bildirgesi’‘ (5510/9. madde, SSİY'nin ilgili maddeleri), çalışmaya başlayan sigortalıların kendilerini bildirmeleri amacıyla kullanılan ‘‘Sigortalı Bildirim Belgesi’‘ (5510/8. madde, SSİY'nin ilgili maddeleri), çalıştırılan sigortalıların ve sosyal güvenlik destek primine tabi sigortalıların kimlik bilgilerini, hesaplanacak prime esas kazançlarını, prim ödeme gün sayıları ile prim tutarlarını gösteren, 01.05.2004 tarihine kadarla dönem yönünden ‘‘Aylık Sigorta Primleri Bildirgesi’‘ ve ‘‘Dönemsel Sigorta Primleri Bordrosu’‘ (506/79. madde, SSİY'nin ilgili maddeleri), 01.05.2004 gününden itibaren ise ‘‘Aylık Prim Ve Hizmet Belgesi’‘ (506/79. madde, 5510/86. madde, SSİY'nin ilgili maddeleri) yer almaktadır.
506 sayılı Kanunun 108'inci maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, bu Kanunun 79'uncu maddesinin onuncu fıkrasına dayalı olan ve ‘‘hizmet tespiti davası’‘ olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup, bunun doğal sonucu olarak da söz konusu 1 günlük çalışmanın belirlenmesi talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında haksız ve adaletsiz bir durumun oluşmasına yol açabilecektir. Yöntemince düzenlenerek yasal hak düşürücü süre içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'na verilen sigortalı işe giriş bildirgesi, ilgilinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de, sigortalılığın kabulü açısından kuşkusuz tek başına yeterli kabul edilemez ve bu kapsamda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli başka kanıtlar aranmalıdır. Bu tür 1 günlük sigortalı hizmetin belirlenmesine ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup, mahkemece, tarafların gösterdiği/sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için mutlak koşul niteliğindeki hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır. Bu amaçla; sigortalı işe giriş bildirgesinin Kuruma veriliş tarihi, bildirgedeki kimlik bilgilerinin, varsa imza ve fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı, davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yılın serilerinden olup sonraki dönemde gerçekleşen hizmetlerinde kullanılıp kullanılmadığı saptanmalı, yukarıda belirtilen ve hizmeti ortaya koyabilecek belgeler, çalışmanın gerçekleştiği ileri sürülen işyerinin Kurum nezdinde bulunan dosyası, işverence hazırlanması gerekli ücret ödeme bordroları, puantaj kayıtları ve diğer kayıtlar, Kurum görevlileri tarafından düzenlenen rapor ve tutanaklar getirtilmeli, dönemsel sigorta primleri bordrosuyla veya aylık prim ve hizmet belgesiyle bildirimleri yapılan sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, gerektiğinde aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve bunların çalıştırdığı kimseler yöntemince belirlenerek bu kişilerin bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle iddianın somut ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanıp kanıtlanmadığı değerlendirilmelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun; 29.06.2005 gün ve 2005/21-409 E. - 413 K. sayılı, 22.03.2006 gün ve 2006/21-43 E. - 2006/98 K sayılı, 12.03.2008 gün ve 2008/21-242 E. - 2008/251 K. sayılı, 23.12.2009 gün ve 2009/10-581 E. 619 K. sayılı, 10.02.2010 gün ve 2010/10-72 E. 2010/72 K. sayılı, 21.09.2011 gün ve 2011/10-527 E. 2011/552 K. sayılı kararlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Bu yasal düzenleme ve açıklamalar ışığı altında inceleme konusu dava değerlendirildiğinde, mahkemece yapılan yargılama sonunda sigortalı işe giriş bildirgesinin varlığına ve iki tanığın iddiayı doğrulayan anlatımlarına dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiş ise de, toplanan delillerin hüküm kurmaya elverişli olmadığı belirgindir. Bu bakımdan; ilgili vergi dairesine yazı yazılarak dava dışı işverenlerin dava konusu tarihe ilişkin yükümlülük ve faaliyet durumu belirlenmeli, söz konusu tarihi içerir dönemsel sigorta primleri bordrosu düzenlenmediğinden aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ile çalıştırdıkları kişiler yöntemince saptanarak bunların tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle toplanan kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu istemin aynen hüküm altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 29.09.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.