Mesajı Okuyun
Old 11-04-2007, 23:40   #71
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Son mesaja katılıyorum. Böyle bir dava dosyasıyla karşılaştım. Yargıtay'ın yukarıdaki gerekçesi ile müvekkilim aleyhine mahkumiyet hükmü kuruldu ve paraya da çevrilmedi. Ne yazık ki ;

Alıntı:
...Olayın görgü tanığı ve maddi delilin bulunmadığı muhakkaktır. Ancak tarafların ve olayın özellikleri göz ardı edilerek suç kanıtı olarak mutlaka tanık aranması birçok olayın da cezasız kalması gibi hukuken tecviz olunmayacak bir sonuca yol açar ki, uygulamada da böyle bir anlayış
zorunlu görülmemektedir.


Söz konusu olan olayda henüz avukatlık mesleğinin başlangıcında bekâr genç bir bayan olup kendisiyle ilgili böyle bir iddiayı ortaya koymasında toplumumuzda hâkim olan sosyal ve ahlaki değerler de gözetildiğinde, kişiliğinin ve mesleki saygınlığının zarara uğrayacağı muhakkaktır. Başkasını zarara uğratmak isterken kendisini zarara uğratması
insanın doğasına aykırı bir olgudur
.

İddia bir an, savunma tarafının ileri sürüldüğü gibi şikâyetçinin sanığın mesleki yetersizliği nedeniyle kendisini uyarması vs. nedeniyle kırgınlıkla iftira ettiği düşünülse dahi.. kendisine zarar vermeyecek başka yol-yöntemlere başvurma olanağının varlığı karşısında (?) bu düşünceye
geçerlilik ve üstünlük tanımak hayatın olağan akışına uygun değildir. Bu itibarla yakınıcı tanıklarının anlatımları gibi yan delillerle doğrulanan kendi iffetini ortaya koyarak ileri sürdüğü iddiaları mahkemezice sabit görülerek
sanığın eylemlerinin sübutunu kabul için yeterli görülmüştür.

gerekçelerinin birebir aynısı ile anılan mahkumiyet kararı verildi. (Farklılık , yakınanın meslek sahibi olmayışıydı)

*

Burada tartışılması gereken, somut ve her türlü şüpheden uzak delillere dayalı olarak kullanılması gereken cezalandırma erkinin, soyut ve genel kabullere dayalı varsayımsal çıkarımlar üzerine kararını inşa etmesidir ve bence bu yönü ile eleştiriye son derece açıktır.

Yanı sıra, kadının tacize uğraması onun iffetine halel mi getirir, tacize uğradığını beyanla adli merciilere müracaat etmek, kendi kendine zarar verildiği anlamına mı gelir? Namus nedir? İffet nedir? Taciz edilen bir erkek olsaydı aynı gerekçeler hükümde ifadesini bulabilir miydi? Ve nihayet, bu karar, kadınların lehine imiş gibi görünmekle birlikte, esasen ayrımcılığa yol açacak ve övgüden ziyade eleştirilmeye açık bir karar değil midir?

Saygılarımla...