Mesajı Okuyun
Old 18-04-2014, 10:18   #10
avdursunkucuk

 
Varsayılan

Merhaba

Bu konudaki özelge ve makaleleri paylaşıyorum. Kanımca bu gelirin KDV ve stopajdan ari olması. Ama uygulamada sıklıkla görülen KDV dahil stopaj hariç olduğu yönünde. Resmi kurumların kendi şubeleri arasında bile bütünlü yok. Örneğin SGK'nın bir şubesi makbuz dahi istemeden hükmedilen rakamı aynen hesabınıza yatırıyor, başka şubesi KDV ve stopaj kesintisi yapıyor.

Herkese iyi çalışmalar.


Tarih 09/02/2011
Sayı B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-65-12-70
Kapsam

T.C.

GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

ANKARA VERGİ DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Mükellef Hizmetleri Gelir Vergileri Grup Müdürlüğü







Sayı

:

B.07.1.GİB.4.06.16.01-2010-GVK-65-12-70

09/02/2011

Konu

:

Vekalet ücretinin tahsilinde gelir vergisi tevkifatı yapılıp yapılmayacağı hk.





İlgide kayıtlı özelge talep formunuzda, bakmış olduğunuz bir dava dolayısıyla mahkeme kararına istinaden ... Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün tarafınıza vekalet ücreti ödeyeceğini, söz konusu ödemenin yapılabilmesi için düzenlediğiniz serbest meslek makbuzunun adı geçen vergi dairesi tarafından yanlış düzenlendiği gerekçesiyle düzelttirildiğini belirterek, söz konusu vekalet ücretiniz üzerinden stopaj ve katma değer vergisinin nasıl hesaplanacağı hususunda Başkanlığımızdan bilgi istenilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 65 inci maddesinde; "Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.

Serbest meslek faaliyeti sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır." hükmü yer almıştır.

1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164 ile 166 ncı maddelerinde, avukatlık ücreti tanımlanmakta ve kaynakları itibariyle, sözleşmeye bağlı olarak iş sahibinden sağlanan vekalet ücreti ile dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenilen vekalet ücreti olmak üzere iki ayrı vekalet ücretinden söz edilmektedir.

Aynı Kanunun 4667 sayılı Kanunla değişik 164 ncü maddesinin son fıkrasında; "... Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez." denilmiştir.

Yine aynı Kanunun 168 inci maddesinin 3 üncü fıkrasında, "Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır." , 169 uncu maddesinde ise, "Yargılama mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz." denilmektedir.

Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı/alacaklı taraf avukatına ödenen vekalet ücreti;

a) Mahkeme veya icra veznesinin düzenlediği makbuz imzalanarak nakten,

b) Bizzat karşı/borçlu tarafın, mahkeme veya icra dairesinin tespit ettiği vekalet ücretini elden (nakten) veya banka havalesiyle ödemesi,

c) Mahkeme veya icra dairesinin, yargılama ile birlikte davayı kazanan müvekkile herhangi bir şekilde ödeme yapması ve müvekkilin de karşı borçlu taraftan alınan vekalet ücretini avukata ödemesi,

şekillerinde tahsil edilebilmektedir.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin birinci fıkrasında; Kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede bentler halinde sayılan ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaları gerektiği hükmü yer almıştır.

Buna göre, dava sonunda mahkeme ilamına göre veya icra takibi sonucu verilen kararla avukatlık tarifesine dayanılarak karşı tarafa yüklenilecek vekalet ücretinin Gelir Vergisi Kanununun 65 ve 66 ncı maddelerine göre serbest meslek erbabı olan avukatlara ödenmesi halinde, Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesi ve 2009/14592 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı uyarınca sorumlularca % 20 nispetinde gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekir.

Diğer yandan, mahkeme kararına istinaden tarafınıza ödenecek vekalet ücreti serbest meslek faaliyeti kapsamında katma değer vergisine tabi olup, düzenleyeceğiniz serbest meslek makbuzunda ayrıca katma değer vergisi hesaplanacaktır. Ancak, mahkeme kararında "KDV hariç" şeklinde bir ifadenin yer almaması halinde vekalet ücretine katma değer vergisi dahil kabul edilecek ve iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle tespit edilen katma değer vergisi düzenleyeceğiniz serbest meslek makbuzunda gösterilecektir.

Buna göre, ekte yer alan mahkeme kararında "KDV hariç" şeklinde bir ifadenin yer almaması nedeniyle vekalet ücretine katma değer vergisi dahil kabul edilecek ve iç yüzde oranı uygulanmak suretiyle katma değer vergisi tutarı hesaplanacaktır. Vekalet ücreti ödemesi yapacak olan Başkent Vergi Dairesi Müdürlüğünün Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesine göre tevkifat yapmak zorunda olanlar arasında bulunması nedeniyle, ödenecek vekalet ücretinden katma değer vergisi tutarı çıkarıldıktan sonra kalan tutar üzerinden gelir vergisi tevkifatı yapılması gerekmektedir.

Bilgi edinilmesini rica ederim.





Vergi Dairesi Başkanı a.

Grup Müdürü V.



(*) Bu Özelge 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 413.maddesine dayanılarak verilmiştir.

(**) İnceleme, yargı ya da uzlaşmada olduğu halde bu konuya ilişkin olarak yanlış bilgi verilmiş ise bu özelge geçersizdir.

(***) Talebiniz üzerine tayin edilmiş olan bu özelgeye uygun işlem yapmanız hâlinde, bu fiilleriniz dolayısıyla vergi tarh edilmesi icap ederse, tarafınıza vergi cezası kesilmeyecek ve tarh edilen vergi için gecikme faizi hesaplanmayacaktır.

-----------------------------
Vekâlet ücretinde stopaj ve KDV sorunu
M. Fatih Köprü | 17/11/2013

Avukat vekalet ücretlerinin, kaynakları itibarıyla ikiye ayrılması mümkün. Sözleşmeye bağlı olarak iş sahibinden (temsil edilen kişi veya kurumdan) alınan ve mahkeme kararına istinaden karşı taraftan alınan olmak üzere.

Sözleşmeye bağlı olarak temsil edilen kişi veya kurumdan alınan vekâlet ücretlerinin vergilendirilmesi konusu oldukça net. Ancak mahkemelerce hükmolunan ve karşı tarafa yüklenen vekâlet ücretleri için bunu söylemek pek mümkün değil. Daha doğrusu Mali İdarenin konuya ilişkin görüşü açık olmakla birlikte, KDV ve stopajla ilgili farklı görüşlerin olduğu biliniyor.

Bu hafta, avukatların iş sahibinden aldıkları vekâlet ücretlerinin vergilendirilmesi konusuna kısaca değindikten sonra, dava sonunda, karşı tarafın avukatına ödenen vekâlet ücretlerinin gelir vergisi stopajı (tevkifat), katma değer vergisi (KDV) ve belge düzeni açısından değerlendirilmesine yer vereceğiz.

İş sahibinden alınan vekâlet ücretleri

Avukatlar serbest olarak çalışabildiği gibi, bir işverene bağlı yani ücretli olarak da çalışabiliyorlar. Bu ayrım vergilemeyi de etkiliyor. Serbest olarak çalışan ve vekâlet sözleşmesi kapsamımda iş sahibinden vekâlet ücreti alan bir avukat, gelir vergisi mevzuatı açısından serbest meslek erbabı, elde ettiği kazanç da serbest meslek kazancı kabul ediliyor.

Şirketler ile ticaret ve serbest meslek erbabı, kamu kurumları, dernek ve vakıflar ile bunların iktisadi işletmeleri gibi gelir vergisi yasasında sayılan kişi ve kurumlar, serbest çalışan avukatlara ödedikleri vekâlet ücreti üzerinden yüzde 20 oranında tevkifat (vergi kesintisi) yapmak zorundalar.

Serbest çalışan avukatların bu kazançlarını ayrıca yıllık gelir vergisi beyannamesi beyan etmeleri de gerekiyor. Beyanname üzerinde hesaplanan gelir vergisinden, yıl içerisinde kesilen vergileri düşebiliyorlar.

Avukatın hizmet akdi çerçevesinde bir işverene bağımlı olarak faaliyetini yürütmesi durumunda ise işveren tarafından avukata ödenen bedeller ücret olarak değerlendiriliyor. Bu durumda işveren ödediği ücretler için bordro düzenliyor, ücretten gerekli vergi ve SGK kesintilerini yaparak net ücreti avukata ödüyor. Ücretlerde vergi oranı yüzde 15 ile yüzde 35 arasında değişiyor. Tek işverenden sağlanan ve vergisi işveren tarafından kesilmiş olan ücret gelirleri için yıllık gelir vergisi beyannamesi verilme zorunluluğu da bulunmuyor.

Karşı taraftan alınanlar

Dava sonucunda mahkeme tarafından karşı taraf avukatına ödenmesine karar verilen vekâlet ücretinin, doğrudan avukatlara ödenmesi veya ödemenin icra müdürlükleri aracılığıyla gerçekleştirilmesi mümkün. Maliye İdaresinin görüşü, bu ödemelerin % 20 oranında vergi kesintisine tabi tutulması gerektiği yönünde.

Vergi kesilmeli mi?

Karşı taraf aleyhine hükmedilen vekâlet ücretinin, serbest çalışan avukatlara icra müdürlükleri aracılığıyla ödenmesi durumunda vergi kesintisini kimin yapacak? Bakanlık buna ilişkin olarak, icra müdürlüklerine ödeme yapıldığı sırada, ödemeyi yapan borçlu tarafından gerekli vergi kesintisinin yapılması gerektiğini söylüyor.

Bakanlığın görüşü ve uygulaması bu yönde olmakla birlikte, İstanbul 6. Vergi Mahkemesinin 29.05.2012 tarihli, E:2011/1985 ve K:2012/1304 sayılı kararında konu hakkında farklı bir değerlendirme yapıldığını görüyoruz.

Karara konu olayda, davacı şirketin aleyhine sonuçlanan dava sebebiyle icra dairesi aracılığıyla ödenen vekâlet ücreti üzerinden davacı şirket tarafından tevkifat yapılmadığı gerekçesiyle cezalı tarhiyat yapılmıştır. Mahkeme kararında avukata ödemeyi yapan icra dairesinin de Gelir Vergisi Kanunu kapsamında tevkifat yapmak zorunda olan kurumlardan biri olduğu belirtilmiş ve tevkifatın da icra dairesi tarafından yapılarak vergi dairesine ödenmesi gerektiğine hükmedilmiştir.

Kararda ayrıca, aralarında vekâlet ilişkisi bulunmayan bir avukat tarafından düzenlenen serbest meslek makbuzunda, sırf davacı şirketin adına yer verilmesi nedeniyle, davacının gelir vergisi stopajından sorumlu tutulamayacağı belirtiliyor. Bu kararla mahkeme tarafından davacının icra dairesi kanalıyla karşı taraf avukatına ödediği vekâlet ücretleri üzerinden gelir vergisi kesintisi yapma sorumluluğu bulunmadığı kabul edilmiş oluyor.

Aldığımız en son bilgi, bu kararın Bölge İdare Mahkemesinde de onandığı yönünde olmakla birlikte, buna ilişkin karar henüz elimize ulaşmamıştır.

Sayıştay kararı

Konuya ilişkin bir de Sayıştay kararı var. 2. Dairenin 20.11.2008 tarihli ve K.34117 sayılı kararında; Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinde sayılan tevkifata tabi ödemelerin esasen, istihkak sahibi ile ödemeyi yapan kimse arasındaki hizmet bağından kaynaklandığı belirtiliyor.

Kararın devamında bir ödemenin tevkifat kapsamında olması için, ödemeyi yapan kimse ile serbest meslek erbabının, bir hizmet-ücret ilişkisi içinde bulunmalarının gerektiği, oysa ilam uyarınca avukatlık ücreti ödemesi gereken taraf ile karşı taraf avukatı arasında böyle bir ilişkinin bulunduğunun iddia edilemeyeceği belirtiliyor. Kararda özetle, karşı taraf avukatlarına ödenen avukatlık ücretlerinden gelir vergisi kesintisi yapılmasına olanak bulunmadığı vurgulanıyor.

Bu konuya ilişkin bildiğimiz bir Danıştay kararı bulunmasa da, yukarıdaki Vergi Mahkemesi ve Sayıştay kararı çerçevesinde karşı taraf avukatına ödemeyi yapan borçlunun stopaj yapma yükümlülüğünün bulunmadığı yönündeki görüşlerin sağlam temellere dayandığı görülüyor. Danıştay tarafından da aynı yönde kararlar tesis edilmesi durumunda, İdarenin konuya ilişkin görüşünü tekrar gözden geçirmesi yerinde olacaktır.

Vergi idaresi: “KDV’ye tabi”

Vergi idaresi tarafından verilen görüşlerde, mahkeme kararı gereğince serbest çalışan bir avukata ödenen vekâlet ücretlerinin, serbest meslek faaliyeti kapsamında katma değer vergisine (KDV) tabi olduğu belirtiliyor. Buna göre avukat tarafından serbest meslek makbuzu düzenlenmeli ve bu makbuzda ayrıca KDV hesaplanmalıdır.

İdare görüşlerinde, mahkeme kararında “KDV hariç” şeklinde bir ifadenin yer almaması durumunda, vekâlet ücretine KDV’nin dahil olduğunun kabul edileceğini ve iç yüzde ile hesaplanan KDV tutarının belgede gösterileceğini belirtiyor.

Diğer taraftan söz konusu ödemenin davayı kazanan gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olan bir işverene yapılması durumunda, İdare, tahsil edilen ücretin gelir olarak kayıtlara alınması, Vergi Usul Kanunu'nda öngörülen belgelerin düzenlemesi ve KDV hesaplaması gerektiğini ifade ediyor.

Bu vekâlet ücretinin işveren tarafından ücretlisi durumundaki avukatına intikal ettirilmesi durumunda ise avukatın ücret matrahına dahil edilerek Gelir Vergisi Kanunu’nun ücret ile ilgili hükümlerine göre vergilendirilmesi gerekiyor.

Hizmet karşılığı değil

İdarenin görüşünü özetledik. Ancak bu konuyla ilgili bir de mahkeme kararından bahsetmemizde fayda var. İstanbul 11. Vergi Mahkemesinin 14.05.2012 tarihli, E:2011/1275 ve K:2012/1046 sayılı kararı.

Kararda, karşı taraf avukatına ödenen vekâlet ücretinin, ödeyenin bu kişiden aldığı bir hizmetin karşılığı olmadığı, zaten bu avukatların karşı/borçlu tarafa serbest meslek faaliyeti kapsamında bir hizmet sunmasının hukuken mümkün olmadığı vurgulanıyor.

Dolayısıyla bu vekâlet ücretinin;

- Hem verilen hizmet karşılığı elde edilen bir bedel niteliğinde olmaması,

- Hem de hizmet verilen kişiden tahsil edilen bir bedel olmaması,

sebebiyle KDV’nin konusuna girmediğine hükmediliyor ve davacı adına yapılan tahakkuk iptal ediliyor. Ancak bu kararın kesinleşmediğini, temyiz aşamasında (Danıştay’da) olduğunu hatırlatmakta fayda görüyoruz. Mahkemenin yukarıda yer verilen gerekçelerinin Danıştay tarafından da kabul edilerek, kararın bu yönde kesinleşmesini umuyoruz. Bu durumda İdarenin anlayışı çerçevesinde KDV’ye tabi tutulan bu tür işlemlerin birçoğunun, ilgililer tarafından yargıya intikal ettirileceği beklenmelidir.

Belge düzeni

İcra dairelerince borçludan alınarak, müvekkili adına takibat yapan alacaklı taraf avukatına ödenmesine karar verilen vekâlet ücretlerinin ödendiği anda, avukat tarafından borçlu adına en az 2 nüsha serbest meslek makbuzu düzenlenmesi gerekiyor. Makbuzu düzenleyen serbest avukat tarafından bu belgenin bir nüshası ödemeyi yapan memura veriliyor.

2007 yılında yapılan değişiklik kapsamında artık, makbuzun avukatta kalan nüshasına icra dairesince ödemenin yapıldığına dair bir şerh düşülmesi ve ödemeyi yapan memur tarafından bu makbuzun imzalanması şartları aranmıyor.

-------------

KARŞI TARAFA YÜKLENEN VEKALET ÜCRETİNİN VERGİLENDİRİLMESİNDE YAŞANAN
GELİŞMELER VE SON DURUM



Değerli okuyucular ilk sayıda karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinin vergi yasaları karşısındaki
durumunu ele almış ve özetle ;

Bu ücretin Gelir Vergisi Kanunu (GVK) çerçevesinde vergilendirilmesi gereken bir gelir olduğunu ve
tahsil edildiğinde o yılın geliri olarak yıl sonunda gelir vergisi beyannamesine dahil edileceğinin açık
olduğunu , ancak bu ücretin Katma Değer Vergisi Kanunu ( KDVK) ve stopaj uygulamasını
düzenleyen GVK. 94. Md. karşısındaki durumunun karışıklığa yol açtığını belirtmiş ve kısaca ;

Anayasa ( AY ) 73. Md. gereği vergi hukukuna yasallık ilkesinin egemen olduğunu , Ay. 73. Md. nin “
vergi ,resim , harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur,değiştirilir veya kaldırılır “
düzenlemesi gereği vergiyi doğuran olay yasada açık olarak düzenlenmedikçe vergi alınamayacağını ve
bu ilkenin bir devamı olarak vergi hukuku alanında kıyas yasağı söz konusu olduğundan vergi
yasalarında görülen boşluklar ya da eksik yasal düzenlemelerin ancak yasama süreci içinde
doldurulacağını belirtmiş , bu nedenlerle de karşı tarafa yüklenen vekalet ücretinin KDVK. 1/1. Md.nin
anladığı anlamda bir hizmet ifası sonucu alınmaması nedeni ile KDV‟ ne tabi olamayacağını
belirtmiştik . Aynı şekilde ödemeyi yapmak durumunda kalan karşı taraf , GVK.94/1 Md. sayılan kişi
ve kurumlardan ise bu ödemeyi yaparken stopaj kesintisi yapamayacağını ,zira karşı tarafla bir hizmet
ilişkisi bulunmadığını ve bu ücretin yasadan kaynaklanan zorunlu bir nedenle adeta cebri icra tehdidi
altında ödenmesi nedeni ile aynı şekilde GVK. 94 Md. nin kapsamına da girmeyeceğini belirtmiştik .

Ancak bugün gelinen noktada bazı gelişmeler olmuştur . Öncelikle İstanbul Barosunun 25.04.2002
tarihinde İstanbul Deftardarlığı ve 02.07.2002 tarihinde Gelirler Genel Müdürlüğü nezdindeki görüş
talebine 17.04.2003 tarihinde Gelirler Genel Müdürlüğünün 16441 sayılı yazısı ile cevap verilmiştir ve
konu Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 13.03.2003 tarih , E.2003/729 , K.2003/1973 sayılı kararında ele
alınmıştır .

Maalesef Gelirler Genel Müdürlüğü daha önce açıkladığı görüşlerinden de geriye giderek son derece
şaşırtıcı bir görüş dile getirmekte ve Yargıtay kararında da doğru bir ilkeden yola çıkılmakla beraber
karışıklığa yol açan bir açıklama getirilmektedir. Şöyle ki ;

Mukteza veya yeni deyimi ile özelgede konu ,serbest çalışan avukat ve bir kuruma ya da kişiye ücretle
bağlı olarak çalışan avukatlar bakımından ikiye ayrılarak ele alınmıştır . Kısaca denilmektedir ki ;

“...Dava sonunda kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücretinin GVK. nun 65 ve
66 „ıncı maddelerine göre serbest meslek erbabı olan avukatlara ödenmesi halinde , GVK. 94‟üncü
maddesi ve 27.11.1999 tarihli 99/13646 sayılı Bakanlar Kurulu kararı uyarınca sorumlularca %20
nispetinde gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekir.

Ayrıca 3065 sayılı KDVK. 1. Md. 1 numaralı bendi hükmü ile serbest meslek faaliyeti çerçevesinde
yapılan teslim ve hizmetler KDV „ye tabi olduğundan karşı taraf avukatına ödenen ve serbest meslek
kazancı niteliğinde olan söz konusu vekalet ücreti ayrıca KDV‟ye tabi olacaktır.

..........VUK.236 Md. hükmü uyarınca ödemeyi yapan adına serbest meslek makbuzu düzenlenmesi ve
düzenlenen bu belgede ayrıca KDV‟nin de hesaplanıp gösterilmesi gerekir.
-2-

Davacı avukatının ,ücretli olarak davacının yanında çalışıyor olması ve mahkemelerce hükmolunan
vekalet ücretinin davayı kazanan müvekkile ödenmesi durumunda , bu ödemelerden gelir vergisi
tevkifatı yapılması gerekir. Bu durumda davayı kazanan müvekkilin gelir ve kurumlar vergisi mükellefi
olması halinde ,karşı taraftan tahsil ettiği ücreti, ticari faaliyeti çerçevesinde elde edilen gelir olarak
kayıtlarına alması ve bu konuda VUK. da öngörülen belgeleri düzenlemesi, bu belgelerde ayrıca KDV
ni de hesaplaması gerekmektedir. Karşı taraftan alınan bu vekalet ücretinin işveren tarafından ücretlisi
durumunda olan avukatına intikal ettirmesi durumunda ,ilgili olduğu ayın ücret matrahına dahil
edilerek GVK. nun ücret ile ilgili hükümlerine göre vergilendirileceği tabidir. Bu durumda KDV
hesaplanması söz konusu değildir. “

Gelirler Genel Müdürlüğünün bu görüş yazısındaki değerlendirmeler vergi hukuku prensipleri ile
bağdaşmamaktadır , ayrıca Avukatlık Kanunu düzenlemelerine de yeterince vakıf olunmadığı
görülmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki 4667 sayılı Avukatlık Kanunu 164/ son Md. “ Dava
sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekalet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş
sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez “ düzenlemesini getirmiştir .

Bu nedenle anılan özelgenin son paragrafında yer alan “ Davacı avukatının , ücretli olarak davacının
yanında çalışıyor olması ve mahkemelerce hükmolunan vekalet ücretinin davayı kazanan müvekkile
ödenmesi durumunda.....” varsayımı , Avukatlık Kanununun bu düzenlemesi karşısında mümkün
değildir . Ayrıca karşı taraf vekalet ücretine hak kazanmak için davacı olmak şart değildir , davalı taraf
da davayı kazandığında bu ücreti hak edebileceğine göre özelgede sürekli davacıdan bahsedilmesi
yanıltıcı olmaktadır. Özelgede ki açıklamalarda bu ücretin davayı kazanan veya icra takiplerinde
alacaklı olan vekiline ödenen ücret olduğunun yeterince kavranmadığı da görülmektedir.

Bu ücret artık her durumda salt avukata aittir ve avukatın ücretli ya da serbest çalışıyor olması durumu
değiştirmeyecektir . Yani özelgede belirtilen görüş aksine yasa gereği artık İş sahibi-Müvekkil bu ücreti
tahsil edemeyecektir . Bu nedenle davayı kazanarak ücrete hak kazanan davacı avukatı, ücretli olarak
davacı yanında çalışıyor olsa dahi Avukatlık Kanununa göre iş sahibi olan davacının bu ücretle hiçbir
bağı kalmadığından vekil avukat bu ücreti tek başına tahsil edecektir. Bu nedenle bu varsayıma
dayanarak yapılmış açıklamalar mevcut yasal düzenlemeler ile çelişmektedir. Ayrıca özelgede yapılan
açıklamalardan Avukatlık Kanunu ve mesleğin özelliklerinin yeterince kavranmadığı da görülmektedir
.

Örneğin özelgede KDV ve GVK. 94 Md. çerçevesinde stopaja tabi olduğu açıklanan karşı taraf vekalet
ücreti tahsil edildiğinde , serbest meslek makbuzunun ödemeyi yapan karşı taraf adına düzenlenmesi
gerektiği belirtilmektedir . Oysa ki gerek Avukatlık Kanunu ve Gerekse Türkiye Barolar Birliği‟nin
(TBB) Meslek Kuralları bakımından bir avukatın karşı taraf ile ilişkiden kaçınması mesleki bir
zorunluluktur . TBB‟nin 8-9 Ocak l971 tarihinde Adana‟da yapılan IV. Genel kurul toplantısında kabul
edilen Meslek Kuralları „nın 31 Md. de “ Avukat hasım tarafından ancak avukatı ile görüşebilir. (
Hasmın avukatı yoksa ) Avukatın hasım ile teması zorunlu sınırlar içinde kalır. Hasım tarafla her
temasından sonra avukat müvekkiline bilgi verir .” Yine Md.36 da “ Bir anlaşmazlıkta taraflardan
birine hukuki yardımda bulunan avukat yararı çatışan kimseleri temsil etmemek kuralı ile bağlıdır”
denilmektedir. Mesleki kurallar gereği avukatın karşı tarafla ilişkisinin bu derece sınırlandırılmış
olması ve de en önemlisi karşı tarafa hizmet vermenin imkansızlığı nedeni ile serbest meslek
makbuzunun ödemeyi yapan karşı taraf adına düzenlenmesi mümkün değildir. Kaldı ki davayı
kaybedenin ya da icra takibinde borçlu olan kişinin bir nevi kendisi aleyhine çalışan kişinin müşterisi
konumuna düşeceği böyle bir uygulama hukukun temel prensiplerine ve mantığa da aykırıdır.(1)
Burada davayı kaybeden ya da icra da borçlu olan kişi bu ücreti bir hizmet aldığı için ödememekte , -3-

tam tersi yasadan kaynaklanan zorunlu bir ödemede bulunmaktadır. Kısaca avukatın hiçbir biçimde
hizmet vermediği ve hatta temas kurması dahi sıkı kurallara bağlanmış karşı tarafa ( ücreti ödeyen)
makbuz kesmesinin hiçbir hukuki temeli bulunmamaktadır .

Bu değerlendirme hataları dışında özelgedeki en temel hata serbest olarak çalışan avukatın tahsil ettiği
karşı taraf vekalet ücreti için KDV ödemesi gerektiği ve gerektiğinde stopaj kesintisi yapılacağının
belirtilmiş olmasıdır. Yukarıda da belirttiğimiz üzere bu görüş AY.73. Md. düzenlemesini bulan
verginin yasallığı ilkesine aykırıdır. Zira KDVK. 1/1. Md. incelendiğinde görüleceği üzere vergiyi
doğuran olay mal teslimi ya da hizmet ifası olarak belirlenmiştir . İncelememize konu olayda ise bir
hizmet ifası bulunmamaktadır . Zira avukat hizmeti müvekkiline vermektedir , ödemeyi yapmak
zorunda kalan karşı tarafa verilmiş bir hizmet bulunmamakta ve meslek kuraları ile de bu açıkça
yasaklanmaktadır.

Nitekim gerek doktrinde ve gerekse Danıştay‟ın çeşitli kararlarında KDVK. na tabi olacak bir
hizmetten bahsedebilmek için “....işin doğrudan doğruya ve münhasıran muhatap için yapılmış olması
gerekir...” denmektedir. Bu doktrinde “ doğrudan bağlantı koşulu” olarak adlandırılmaktadır. (2)
Yani bedel karşılığında yapılan hizmet ifaları, KDVK. nu açısından sadece hizmet veren kişi ile alıcı
arasında hukuksal bir ilişki mevcut olduğu ve bu kişiler karşılıklı olarak davranışta bulunduğu , yani
hizmet veren kişi ,alıcıya sağlanan bu hizmetin karşılığını temsil eden bir değeri ücret olarak aldığı
takdirde vergilendirilebilir denilmektedir. (3 ) İncelediğimiz konu bakımından karşı tarafın ödemek
zorunda kaldığı avukatlık ücreti taraflar arasındaki bir sözleşmeden kaynaklanmayıp yasadan
kaynaklanmakta ve ödemeyi yapanın verilen hizmetten bireysel fayda sağlayıp sağlamadığına
bakılmaksızın cebren tahsil edilebilmektedir . Bu nedenle yukarıda da açıkladığımız üzere bu KDVK.
nun anladığı anlamda bedel karşılığı verilen bir hizmet olarak kabul edilemez ve bu nedenle de KDV
söz konusu olmamalıdır. Nitekim KDVK‟ nun 15 no.lu Genel tebliğinin “ j “ bölümünde de
“Mahkemelerce hükmolunan avukatlık ücretlerinin davayı kazananlara ödenmesi katma değer vergisinin konusuna
girmemektedir “ denilmektedir. Aynı şekilde ödemeyi yapan karşı taraf ile tahsil eden avukat arasında
sözleşmesel bir ilişki bulunmaması nedeni ile GVK. 94. Md. çerçevesinde stopaj kesintisi yapılması da
mümkün değildir.

Kısaca serbest meslek hizmeti GVK. ve KDVK. da vergilendirilmiştir, karşı taraftan alınan ücret de
serbest meslek hizmeti dolayısıyla alınmıştır , o halde bu ücret de aynı şekilde gelir vergisine , KDV ne
ve gerektiğinde tevkifata tabidir şeklinde bir mantıkla kurulduğu anlaşılan özelgenin yeterli inceleme
araştırma yapılmadan Avukatlık Kanunu ve vergi hukukunun temel prensiplerinin göz ardı edilerek
hazırlandığı görülmektedir.

Ayrıca aynı tür vekalet ücretini serbest çalışan avukat tahsil ettiğinde KDV tabi olduğunu kabul edip ,
bir hizmet akti ile bağlı olarak ücretle çalışan avukat tarafından tahsil edildiğinde KDV söz konusu
olmayacaktır demek aynı hukuksal konumda bulunanları farklı kurallara bağlı tutmak demektir ve bu
da AY.10 Md. de düzenlemesini bulan eşitlik ilkesine aykırıdır.

Bilindiği üzere özelgeler idarenin bir konu ile ilgili olarak ve sadece ilgilisi bakımından geçerlik
taşıyan görüş açıklamalarıdır, burada kesin ve yürütülmesi zorunlu bir idari işlem söz konusu
olmadığından iptal davasına konu edilmeleri mümkün değildir . Bireysel dava düşünülebilir ve bu
durumda da en uygun yol beyannamenin idarenin görüşü doğrultusunda hazırlanıp ihtirazi kayıtla vergi
dairesine verilmesi ve ardından tahakkuk tarihinden itibaren 30 gün içinde ilgili Vergi Mahkemesinde
dava açılmasıdır. Ancak bu tür bireysel davalarla yargı yerlerini meşgul etmeden karşılıklı
görüşmelerle sorunun aşılabileceğine inanmaktayım. Bu nedenle kanımca en uygun çözüm Türkiye -4-

Barolar Birliği‟nin konuya eğilerek Gelirler Genel Müdürlüğü nezdinde , açıkladığımız görüşler
çerçevesinde hatalı görülen idare görüşünün değiştirilmesi yönünde girişimlerde bulunmasıdır. Bu
konuyu Türkiye Barolar Birliği‟nin Trabzon‟da yapılan 27. Olağan Genel Kurul Toplantısında İstanbul
Barosu delegesi olarak yaptığım konuşmada dile getirdim ve TBB nezdinde vergi hukuku alanında
çalışan avukatlardan oluşan sürekli bir komisyon kurularak gerek bu sorun ve gerekse vergisel diğer
sorunlarımıza çözüm çalışmalarının yürütülmesi önerisinde bulundum . Ayrıca üyesi olduğum İstanbul
Barosu Vergi ve İdare Hukuku Komisyonunda da konu yakından takip edilmektedir.

Özelgedeki görüşler kadar olmasa da tartışılacak bir başka konu da Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin
yukarıda anılan kararıdır. Kararda özetle ;

“ 04.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 21. Md. ile “ Bu tarifede yer
alan ücretlere 3065 sayılı kanun hükümleri gereği KDV ayrıca ilave edilir “ düzenlemesi getirilmiş ise
de bu düzenlemenin “ Yasa “ metni olmadığı ve verginin yasallığı ilkesine aykırı şekilde takdir edilen
vekalet ücretine KDV uygulanması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” denmektedir.

Kararda verginin yasallığı ilkesine vurgu yapılması ve tarife ile vergi getirilemeyeceği açıklamaları
yerinde olmakla beraber , tarifenin ikili yapısının göz ardı edilmiş olduğu görülmektedir. Bilindiği
üzere anılan tarife “bütün hukuki yardımlarda, avukat ile iş sahipleri arasında yazılı ücret sözleşmesi
yapılmamış olan veya avukatlık ücretinin kanun gereği karşı tarafa yükletilmesi gereken durumlarda,
uygulanacak olan tarife” başlığını taşımaktadır ve deyim yerinde ise iki ayrı vekalet ücretini
düzenlemektedir. Şöyleki ; Öncelikle avukat ile müvekkili arasında yazılı bir ücret sözleşmesi
yapılmamış ise bu tarife uygulanacaktır ve ayrıca kanun gereği karşı tarafa yüklenecek ücretlerde yine
bu tarife esas alınacaktır. Birinci durumdaki ücret bir hizmet ifası karşılığı alındığı için KDVK. na tabi
olacak ve bu ücretten “ iç oran uygulaması yapılarak” bu miktarın bir kısmının ayrıca KDV olarak
hesaplanıp gösterilmesi mümkün olmadığından KDV bu ücretin üzerine ilave edilecektir. Zira anılan
ücret adı üzerinde asgari ücrettir ve avukatın elinde kalması gereken rakamdır. Bu nedenle tarife de
KDVK hükümlerine göre bu ücrete KDV‟nin ayrıca ilave edileceğini belirtmek malumu ilan etmekten
başka bir şey değildir.

Ancak karşı taraf vekalet ücretine gelince bu ücrete KDV „nin ilave edilemez olması KDVK.1/1 Md.de
vergiyi doğuran olayın teslim ve hizmet ifası olarak tanımlanmasından dolayıdır . Yani verginin
yasallığı ilkesinin tartışıldığı yer KDVK. bakımından olmalıydı.Yani KDVK. da tanımlandığı üzere
karşı tarafa verilen bir hizmet bulunmaması ve bu ücretin yargılama giderleri içinde kanundan doğan
bir ücret olması nedeniyle KDV söz konusu olamaz denmiş olsaydı daha sağlıklı bir görüş ortaya
konmuş olurdu diye düşünmekteyim.

Özelge ve Yargıtay kararı birlikte ele alındığında gelinen nokta şudur ki ;

Uygulamada avukatlar Gelirler Genel Müdürlüğü özelgesine uygun davrandıklarında ; Yargıtay‟ın bu
kararından sonra karşı taraftan KDV „ni tahsil edemeyecekleri için “iç oran uygulaması “ yaparak bu
ücretin bir kısmını KDV olarak ödemek durumunda kalacaklar ve bu durumda da tarifede gösterilen
ücretten düşük bir gelir elde etmiş olacaklardır . Bu ise asgari ücret altında çalışma yasağına aykırılık
teşkil edecektir. Nitekim 30.11.1984 ve 18591 no.lu Resmi Gazetede yayınlanan 1 Seri No‟lu Katma
Değer Vergisi Genel tebliğinin Emsal bedeli ve Emsal Ücreti başlığını taşıyan G bendinin 7. fıkrasında
şu açıklama yer almaktadır.

-5-

“ .... tespit edilmiş bir tarife varsa, hizmetin bedeli , bu tarifede gösterilen ücretten düşük olamayacaktır. Mesela, Türkiye
Barolar Birliği tarafından belli bir dava türüne ilişkin olarak tespit edilen vekalet ücreti 50.000.- Tl. ise , bu hizmeti ifa eden
bir avukatın serbest meslek makbuzunda gösterdiği bedel hiçbir şekilde 50.000.-Tl. dan düşük olmayacaktır.”

Sonuç olarak görülen o ki mali idare giderek dolaylı vergilere dayanmış vergi sistemimiz içinde bu
alanı sürekli genişletecek yorumlar yapma eğilimindedir ve Türkiye Barolar Birliği gibi üst kuruluşlarla
tüm Türkiye çapında örgütlenmiş olan avukatlar kendilerini ilgilendiren bir soruna yeterince ilgi
gösterememişlerdir . Anlaşılan “ terzi kendi söküğünü dikemez “ diye boşuna söylenmemiş !!!!!!


1- Ali Çiçen ( Hesap Uzmanı) , Vergi Dünyası Aylık Dergi , Temmuz 2002 , Sf. 111
2- Doç.Dr. Billur Yaltı Soydan, Hizmet işlemlerinde katma değer vergisi, 1. Bası-Kasım 1998,İstanbul,Sf.60 vd. ,Sf.121-
123

3- Doç.Dr. Billur Yaltı Soydan, age ,Sfg.61-63