Mesajı Okuyun
Old 16-04-2002, 10:37   #39
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan SONUÇ


Sonuç

Sonuç olarak şunları söyleyebiliriz: Takip edebildiğimiz tarihi seyri içinde Türkçe, komşularına, en az onlardan aldığı kadarını vermiştir; yani Türkler, teknoloji başta olmak üzere, pek çok bilim dalından bilgilerin, çeşitli yaşayış tarzlarının, kültür faaliyetlerinin ve modaların ithal edildiği son yüzyıla kadar, komşularına, onlardan öğrendiklerinden fazlasını öğretmişlerdir. Hattâ İslavlar, Macarlar, Rumlar ve Farslarla ilişkileri söz konusu olduğunda, bu bilgi alış verişinde Türkler'in komşularına öğrettiklerinin, onlardan öğrendiklerinden epeyce ağır bastığını görüyoruz.

Şimdi sizlere Türk diline komşu olarak yaşamış Fars, Arap, Rus, Romen, Bulgar, Sırp-Hırvat, Arnavut, Yunan ve Macar dillerine ait sözlükler ile bu dillerin Türkçeyle ilişkileri konusundaki çeşitli makaleleri gözden geçirerek, Türkçenin, bu dillere, yalnızca beslenme ve giyim-kuşam kültürüyle ilgili verdiği kelimelere ait bazı rakamlar vermek istiyorum:

Türkçenin komşularına verdiği beslenme kültürüyle ilgili kelimeler: Farsçaya 258, Arapçaya 179, Rusçaya 300, Romenceye 193, Bulgarcaya 185, Sırp-Hırvatçaya 347, Arnavutçaya 188, Yunancaya 141, Macarcaya 176 (47).

Türkçenin komşularına verdiği giyim-kuşam kültürüyle ilgili kelimeler: Farsçaya 233, Arapçaya 180, Rusçaya 280, Romenceye 189, Bulgarcaya 183, Sırp-Hırvatçaya 316, Arnavutçaya 163, Yunancaya 118, Macarcaya 171 (48).

Türkçenin giyinme ve beslenme gibi temel kültür konusunda dokuz komşusuna dün verdiği bu 1525 kelimeyi görünce, bugün Türk olarak üretememenin, Türkçede biriktirememenin ve başkalarının ürettiklerine hazıra konmanın utancı içinde, şu sorulara cevap bulmağa çalışıyorum:


Türkçemiz, ana dilimiz, böylesine bereketli bir geçmişe sahip olmasına rağmen, bugün bizim onun karşısındaki tavrımız nedir?
Okullarımızda ana dilimizi yeterince öğretebiliyor muyuz?Ana dilimizi öğretmede yeni ses ve yazı teknolojilerinden yeterince yararlanabiliyor muyuz?
Çocuklarımızın çevresini kuşatan sözlü ve yazılı basının ana dilimize karşı duyması gereken sevgi ve sorumluluk yeterli mi?
"Din dili, evrensel dil" gibi yutturmacalarla çok küçük yaşlarda, daha çocuklarımızın ana dillerinin yapı ve anlam örgüsü oluşmadan ve büyük kısmının ömür boyu ihtiyaç duymayacakları yabancı dilleri onlara zorla öğretmeye devam edecek miyiz? Böyle yaparak, ana yurdumuz olan ana dilimizi terk ederek, topluca, bir başka ülkeye, yani bir başka dile taşınmağa mı karar verdik?
Sovyet zulmünden kurtulan kardeşlerimiz, alfabelerini değiştirmeye, ana dili okullarını çoğaltmaya ve eski devirlerin Rusça ders kitaplarını kendi ana dillerine aktarmaya çalışırken, yabancı dille eğitim ve öğretimi yaygınlaştırmayı düşünüyor muyuz? Kazakistan başkanı Nursultan Nazarbayev, Kazak Türkçesini bilmeyen beş milyonun üzerindeki Rus asıllı yurttaşına Kazak Türkçesini öğretmeğe çalışırken, "Başkan Bush" yerine "Presedent Bush" veya "uyum, uyuşma, uzlaşma" yerine "consensus" diyen ve böyle dedikçe kendilerini bir hoş hisseden yöneticiler yetişmeyi sürdürecek miyiz? Bir ömür boyu edindiğimiz bilgileri, ana dilimiz Türkçede mi, yoksa İngilizce, Fransızca, Almanca veya Arapçada mı biriktireceğimize karar verdik mi? Bir asırdan fazla bir süredir yabancı dil öğrenen ve bilgilerini ana dillerinde mi, yoksa edindikleri yabancı dillerde mi biriktireceklerine karar veremeyen Hindistan, Pakistan, Afganistan ve Mısır gibi ülkelerin durumundan ders almayı düşünüyor muyuz?
Türkçe üzerine çalışan biz türkologlar, ne kadar ciddi ve samimi çabalar içindeyiz?
Bütün bu soruları, daha büyük bir soruda toplayalım: "Biz ne yapıyoruz?". Yıllardan beri kulaklarımda sürekli bir soru uğulduyor. Bilge Kağan soruyor, Kaşgarlı Mahmud soruyor, Karamanoğlu Mehmed Bey soruyor, Atatürk soruyor: "Siz ne yapıyorsunuz?". Gerçekten "Biz ne yapıyoruz?".


__________________
Haklıymışsınız sayın METİN, sizi kutluyorum.!