Mesajı Okuyun
Old 01-04-2006, 01:25   #2
erdemlig

 
Varsayılan

Hukuk ve adalet! Haksızlığa uğradığını düşünen herkes, adaletin tecelli edeceği inancıyla hukuk arar. Ancak yukarıda da işaret edildiği gibi 'adalet' nedir? Adaleti sağlayacağına inanılan mercinin (hukukun) hükmünü uygulayacak gücü var mıdır? Dolayısıyle hukuk ister istemez güçlünün istediği doğrultuda şekillenmeye başlıyor. Adalet de adalet olmaktan çıkıp hakim gücün istediği hükme dönüşüveriyor. Şu kısacık ömrümüzde gerek ülkemizde, gerekse dünyada bunun birçok örneğini görüp duymayanımız yoktur sanıyorum. Adalet dediğimiz şey, güçlünün kurallarından başka şey (maalesef) değildır. Mevcut durum, bundan binlerce yıl önce, kitaplarda okuduğumuz ve vahşi dediğimiz insanın beğendiği tarlaya silahını dayayarak el koymasından farklı değildır. Aradaki fark sadece yöntemin biraz daha incelmiş olmasıdır. Devletler hukukuna hiç girmeyeceğim. Zira olan biten tüm dünyanın gözü önündedir ve bugün her ülke gücü oranında diğerlerine kendi kurallarını dayatmaktadır. En büyük güç ise sadece benim menfaatime uyan kurallar geçerlidir demektedir.

Ülke içinde de maalesef durum parlak değildir. Dördüncü kuvvet denilen basın gerçekte birinci kuvvettir. Hukuka da gerektiğinde gerektiği ölçüde yön verme kudretindedir. 'Bir şeyin şuyu vukuundan beterdir' anlayışı da ne menem bir anlayışsa mazlumun zalim sıfatı ile nitelendirilmesine yetmektedir. Dolayısıyle gerektiğinde basın da kullanılarak bu ülkede anayasa ve kanunlarımız her ne kadar delile dayanmayan suçlamanın geçersiz olduğunu yazsa da istenilen sonuca ulaşılmaktadır.

Hukuk ve adaletin ne olduğu gerçekte her insanın vicdanında berrak bir biçimde vardır. Bu kavramların somutlaştırılması konusunda milletlerin de insanlığın da bir sıkıntı yaşamayacağı ve ortak noktaları rahatlıkla belirleyebileceği hakkında da hiç şüphem yoktur. Ancak mesele bu değildir. Asıl mesele insanlığın vicdanında var olduğunu bildiğimiz soyut adalet anlayışının tecellisindedir. Bir gün bir deha bu problemi çözebilir mi diyeceğim ama dilim varmıyor doğrusu! Görebildiğim tek çare güçlü olmak! Ama kim nereye kadar güçlü olacak? Gücün de gerek insanları, gerekse milletleri şımarttığını; zayıfken adalet peşinde koşanların güç sahibi olduklarında eski zalimleri dahi arattıklarını unutmadan cevaplamamız gerekiyor. Her şeye rağmen önce güç! Gücün olmadığı yerde adaletten bahsetmenin dilencilikten pek farklı olmadığını hisseder gibi oluyorum. Nihayetinde adalet ve hukuku tek başına irdelemek yetmiyor. Meseleye 'insan ve toplum'u her yönüyle ele alarak; yasama, yürütme, eğitim, ekonomi gibi tüm alanları kuşatıcı bir yaklaşımla bakmak gerekiyor galiba. Çözüm:şimdilik imkansız gibi bir şey. Saygılarımla.