Mesajı Okuyun
Old 27-03-2007, 11:04   #8
Hekimbaşı

 
Varsayılan Örneksiz ele almak zor olacak ama

Sn.Kanat,

Açıkçası; üç sözcüğü ayrı ayrı değerlendirmem gerekip gerekmediği açısından arada kalmıştım. Ama madem ayrı ayrı istemişsiniz; ona göre yaklaşmaya çalışayım. Örnekler olmayınca biraz zorlanacağım, olsun.

1. Sanırım demenin yeri ve zamanı vardır. Örneğin, benim kullanımımda; başkasının dilinde ne olup bittiğini tam olarak bilmem mümkün olmadığından, başka biçimde anlatmam düşünülemezdi. Sanmak zorundaydım. Her iki dilde de aynı bilgeliğe sahip olduğundan emin olmadıkça, kimsenin de sanmaktan öteye gitmesini beklemem. Örneğimiz olmadığı için, en olası karşılığı seçeceğim. Görebildiğim kadarıyla en sık {[i] Suppose; ...} yerine kullanılıyor. Buradaki anlam çoğu zaman sanmak değil, varsaymak karşılığıdır. Biz tümcelerimizi devirip, başına 'Varsayalım ki; ...' koymayız. Günlük dilde yani. En sık kullandıklarımız 'Diyelim; ...' veya eskilerin diliyle 'Farz-ı-mahal; ...' filandır. Bunlar yerine, duruma göre, {herhalde, belki de, muhtemelen} gibi sözcükler de konabilir bazen. Ama Türkçe' de bunları kullanarak kulağı tersten göstermek yerine, doğrudan anlatım yeğlenir. Öyle anlatınca da sandığınızı belirtmenize gerek kalmaz. Aşağıdaki birbirine çok yakın anlatımlara bakarsanız, sürekli sanmaktan nasıl kurtulunabileceği konusunda yardımcı olabilir.

Sanırım, kardeşini öldürdü; yoksa bizi burada beklerdi.
Herhalde kardeşini öldürdü; yoksa bizi burada beklerdi.
Muhtemelen kardeşini öldürdü; yoksa bizi burada beklerdi.
Kardeşini öldürdü, derim; yoksa bizi burada beklerdi.
Kardeşini öldürmüş olmalı; yoksa bizi burada beklerdi.

2. 'Üzgünüm.' konusunda söylenebilecek şeylerin bir kısmını zaten söyledim. Biz bunun yerine 'Üzül-düm/üyorum.' deriz. Çünkü Türkçe eylem ağırlıklı bir dildir. Bütün zaman, çoğullama, özne belirtim ekleri ve etkileşimlerle ilgili anlamları yükleme koyarız. Eğer bir eylemimiz varsa. Burada da var; onun için üzgünüm yerine üzüldüm demeyi yeğleriz. Yükleme konan eklere en çarpıcı örneği 'Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?' da görürüz. Adın sonuna konan 12 ek ve peşinden 2 ekin ayrı yazılmasına yol açan 1 ek, yani toplam 13 ekle yapılan tek bir sözcük sayılabilecek bu soru tümcesi, başka hiçbir dilde böyle kurulamaz. Addan eyleme, eylemden ada, addan sıfata, sıfattan eyleme ... ne isterseniz Türkçe' de mümkündür. Yeter ki sözcük öz Türkçe veya Türkçe' nin yapısına tam uyum sağlayabilecek nitelikte olsun. Tabii, bu ancak gerçekten üzgünseniz durumuna ilişkin yorum. Halbuki, 'Üzgünüm.' ün {Özür dilerim, Kusura bakma, Affet, İstemezdim} yerine de kullanıldığı ÇDT örneği çok. Tabii böyle olunca da yapay bir üzülme izlenimi yaratmaktan öte bir işe yaramıyor. Burada da ağzın aldığı biçim ve hece sayısı meselesi öne çıkıyor bence.

3. ÇDT lerde; İngilizcedeki 'Often' sözcüğünde de oyuncunun ağzının aldığı biçime en uygun karşılık olduğu için 'Oldukça' seçilmiş gibi geliyor bana. Sözlükte oldukça için {yeterince, epey, hayli} açıklaması verilmiş. Demek ki bu bir nitelendirmedir; nicellik belirtmez. Buna karşın ÇDT lerde sayılabilir şeyler için de kullanılıyor. 'Often' karşılığında {çoğunlukla, çoğu zaman, sıklıkla, sık sık} denebilecekken, bunları söyleyenin ağzı bambaşka biçimler alacağı için, oldukça diye çevirmek yeğlenmekte. Yanlış oluyor elbette.

ÇDT nin bozuk olmasının en önemli nedeni; çeviri sırasında metni bir bütün olarak ele almak ve Türkçe aynı sahneyi nasıl konuştururdum diye kafa patlatmak yerine; tümceler halinde çevirip, sadece seslendirmeyi uydurmaya çalışmak. Türkçe yüklem ağırlıklı ve sondan eklemeli bir dil olduğundan, ilk hamlede yapılan çevirinin en iyi anlatım olması olanaksız. Kurgunun en az 2-3 tur üzerinden geçtikten sonra seslendirmeyle ilgilenmek doğrusu. Ama buna ne gerek var diye düşünülüyor; verilen üç beş kuruşa da değmez diye bakılıyor. Kaldı ki izleyiciler aradaki farkın değerini ne kadar anlıyorlar acaba?

Saygılarımla,