Mesajı Okuyun
Old 20-12-2008, 14:32   #2
Gamze Dülger

 
Varsayılan

Sayın meslektaşım,

Sizin sorma istediğiniz hususun "Gayrımenkul satış vaadi ile hisse devrinin yapılmaması " halinde ortaklığın giderilmesi davası ve bu vaadden kaynaklanan davaların nasıl açılması gerektiği olduğunu zannediyorum.

Bu tür davalar ortaklığın giderilmesi davaları ile birlikte görülmezler.Ortaklığın giderilmesi davalarında,tapuda kayıtlı pay sahipleri davanın taraflarıdır.Ortada bu gayrımenkulde kendi payı olduğunu idda eden bir taraf var ise bu takdirde davasını ayrı bir dava olarak açmalı,tapu kaydına mülkiyeti davalıdır şerhi koydurmalı ve ayrıca "Ortaklığı giderilmesi davasını haricen takip etmelidir".

Gayrımenkul satış vaadinden kaynaklanan davalar beş yıllık zamanaşımına tabidir.Taşınmaz vaad alacaklısını teslim edilmiş ve alacaklı tarafından kullanılıyor ise zamanaşımı savunması dinlenmez.Zamanaşımı gerçekleşmiş ve taşınmaz da satılmış ise sebebsiz zenginleşme davası ile "Gayrımenkulün değeri " talep olunabilir.Yani talep tazminata döner.

Bu beş yıllık süre geçmemişse "Ferağa icbar davası " açılmalıdır.Bu beş yıllık sürede eğer tapuya şerh verilmiş ise üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.Ancak tapuya şerh verilmemişse sadece şahsi hak doğrurur.

Gayrımenkulün iştirak halilnde mi yoksa müşterek mülkiyet mi olduğu belli değil.
Gayrımenkulde müşterek mülkiyete geçilip,hisseler belli olmadan satış vaadi davası dinlenmez.Çünkü sözleşmenin ifa kabiliyeti olmaz.Bu nedenle davanın tüm iştirakçilere karşı açılması gerekir.

Saygılarımla

T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 2001/677

K. 2001/1156

T. 16.2.2001

• SATIŞ YOLUYLA ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ KARARI ( İştirak Halinde Mülkiyet İlişkisini Sona Erdirmemesi-Satış Vaadine Dayalı İptal ve Tescil Davası )

• İŞTİRAK HALİNDEKİ MÜLKİYETİN NİHAYETİ ( Satışın Yapılıp İhalenin Kesinleşmesi Gereği-Ortaklığın Satışla Giderilmesi Kararının Kendiliğinden Sonuç Doğurmaması )

• GAYRIMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( İştirak Halinde Taşınmaz )

• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Gayrımenkul Satış Vaadi Sözleşmesi-İştirak Halinde Mülkiyet )

743/m.631


ÖZET : Satış yolu ile ortaklığın giderilmesi kararı, iştirakli ortaklar arasındaki iştirakli mülkiyeti sona erdirmez. Satışa ve mülkiyet alıcıya geçinceye kadar iştirakli mülkiyet durumu devam eder. Ancak satışın yapılıp ihalenin kesinleşmesi ile sona erer.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 23.11.1999 ve 8.6.2000 gününde verilen dilekçeler ile satış vaadine dayalı tapu iptali tescil, olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; tapu iptali tescil davasının kabulüne, tazminat isteminin reddine, dair verilen 19.9.2000 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
KARAR : Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Mahkeme, tapu iptali ve tescil davasının kabulüne, tazminat isteminin konusu kalmadığından reddine karar vermiş, hükmü davalılar vekili temyize getirmiştir.
Davacı, davalıların 2.4.1990 ve 3.4.1990 tarihli satış vaadi sözleşmeleri ile dava konusu taşınmazdaki miras hak ve hisselerinin satışını vaad ettiklerini, bu yolda daha önce açtıkları davanın taşınmazın davalıların murisi adına kayıtlı olup iştirak halinde bulunduğu ve ifa olanağının bulunmadığı gerekçesiyle reddedilerek kesinleştiğini, bu defa mirasçılardan birisinin açtığı dava sonucunda taşınmazın satışı suretiyle ortaklığının giderilmesine karar verildiğini, satış işlemlerine başlandığını ve bu şekilde iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştüğünü, dolayısı ile ifa olanağının doğduğunu ileri sürerek, 976 parseldeki davalılara ait payların iptali ile adına tescilini olmadığı takdirde belirtilen tazminatın davalılardan tahsilini istemiştir.
İştirak halinde taşınmazlarda, paydaşlardan bir kısmının kendi payları için mirasçı olmayan bir kişiye yaptıkları satış vaadi sözleşmeleri alıcı için şahsi hak meydana getirdikleri cihetle geçerlidir. Sadece iştirak hali çözülerek müşterek mülkiyete dönüşmedikçe sözleşmelerin ifa kabiliyeti yoktur. Bununla güdülen amaç iştirake dahil olan malın bütünlüğünün korunmasıdır.
Medeni Kanunun 631. maddesinin 1. cümlesine göre "İştirak halinde mülkiyet, o mülkün temliki veya iştirakin zevaliyle nihayet bulur." Maddede öngörülen '"iştirakin zevali,'' ortaklığın satış yolu ile giderilmesi davalarında sadece bu yoldaki kararın kesinleşmesi ile gerçekleşmiş olmaz. Taşınmazın bu karar uyarınca satışının da yapılmış olması gereklidir. Bir başka anlatımla, satış yolu ile ortaklığın giderilmesi kararı, iştirakli ortaklar arasındaki iştirakli mülkiyeti sona erdirmez. Satışa ve mülkiyet alıcıya geçinceye kadar iştirakli mülkiyet durumu devam eder. Ancak satışın yapılıp ihalenin kesinleşmesi ile sona erer.
Eldeki davada, dava konusu taşınmazın satışı suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilerek bu karar kesinleşmiş ise de henüz satış işlemi gerçekleşmemiştir. Bunun içindir ki, burada iştirakin çözüldüğünden söz edilemez. Bunun içindir ki, mahkemece iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete dönüştüğü gerekçesi ile tapu iptal ve tescil davasının kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alman temyiz harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, 16.2.2001 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 1999/1306

K. 1999/1876

T. 12.3.1999

• ZİLYEDLİĞİN DEVRİ ( Satışı Vaadedilip Zilyedliği Devredilen Taşınmaz İçin Açılacak Tescil Davasının Zamanaşımına Tabi Olmaması )

• FERAĞ İÇİN VADE VERİLMEMESİ ( Tescil Davasına Uygulanacak Zamanaşımının Sözleşme Tarihinden İtibaren İşlemesi )

• SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Tescil Davasının Tabi Olduğu Zamanaşımı Süresi )

• ZAMANAŞIMI ( Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesine Dayalı Tescil Davalarında )

818/m.74,128,125


ÖZET : Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tescil davaları BK.nun 125. maddesinde belirtilen 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Sözleşmede ferağ verilmesi için bir vade belirtilmemiş olduğu takdirde, zamanaşımı süresi sözleşme tarihinden başlar. Sözleşme ile birlikte taşınmazın zilyedliğinin alıcıya devir ve teslim edilmiş olması halinde ise, zamanaşımı işlemez. DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.7.1997 gününde verilen dilekçe ile satış vaadine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 27.10.1998 günlü hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan ve temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, gayrımenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. Davacı 28.5.1981 tarihli satış vaadi sözleşmesine istinaden tapu iptali ve tescil istemiş, davalı süresinde zamanaşımı def'inde bulunmuş, mahkeme 10.10.1997 günlü duruşmada zamanaşımı itirazının reddine karar vermiştir.
Taşınmaz mal satış vaadi sözleşmelerinden doğan davalar için Borçlar Kanununun 125. maddesinde yazılı on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Sözleşmede ferağ verilmesi için bir vade belirtilmemişse Borçlar Kanununun 74. ve 128. maddeleri uyarınca sözleşmenin düzenlediği tarihte tescil istenebileceğinden, zamanaşımı süreside tescil davası yönünden bu tarihte başlar. Dosyada mevcut satış vaadi sözleşmesinin 2. maddesi incelendiğinde satıcının sözleşme tarihinden itibaren 6 ay sonra ( yani 180 gün sonra ) gayrimenkulün zilyetliğini teslim etmesi, o tarihte tapuda gereğini vermeyi kabul ve taahhüt ettiği görülmektedir.
Bu durumda zamanaşımı süresinin sözleşme tarihinden itibaren 6 ay sonrasına tekabül eden 28.11.1981 tarihinden başlayacağı açıktır. Sözleşmede, sözleşmenin düzenlenmesi ile birlikte alıcıya zilyedliğin de devredildiğine dair bir hüküm bulunursa veya böyle bir hüküm bulunmadığı halde zilyedliğin alıcıya devir ve teslim edildiği ispatlanırsa bu durumda satış vaadi sözleşmesine dayanılarak açılacak tescil davalarında teslim vaki olduğundan zamanaşımı itirazı ileri sürülmesi artık teslime rağmen iyiniyet kaideleri ile telif edilemez.
Eldeki davada, davacının satışa konu taşınmazların zilyetliğini devraldığına ve elinde bulundurduğuna ilişkin bir iddiası bulunmadığı gibi bu konuda hiçbir delil de mevcut değildir. Kaldı ki, mahallinde yapılan keşifte davaya konu dört adet parsel üzerinde dava dışı başka kişilere ait binaların bulunduğuda belirlenmiştir.
Şu hale göre, sözleşmede yer alan vade tarihi olan 28.11.1981 tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlayacağından, bu sözleşmeye dayanılarak açılan tescil davasının tarihinin de 15.7.1997 olduğu gözetildiğinde 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş bulunduğu nazara alınarak davanın bu nedenle reddine karar verilmek gerekirken yazılı olduğu şekilde yerinde görülmeyen gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 12.3.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.


T.C.

YARGITAY

14. HUKUK DAİRESİ

E. 1992/11143

K. 1993/7298

T. 4.10.1993

• İŞTİRAK HALİNDE MÜLKİYETİN MÜŞTEREK MÜLKİYETE DÖNÜŞTÜRÜLMESİ

• DÜZENLEME GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ

• İFA OLANAKSIZLIĞI ( Satış vaadi )

743/m.584

ÖZET : İştirak halinde mülkiyete konu olan taşınmazlara ilişkin satış vaadi sözleşmeleri geçerlidir. Ancak, iştirakin dışında bulunan alıcılar yönünden, taksim vaki olmadığı veya iştirak halindeki mülkiyet müşterek mülkiyete dönüştürülmediği sürece sözleşmenin ifa olanağı yoktur ve buna dayanılarak tescil istenemez. Ayrıca, Medeni Kanun’a 3678 sayılı Kanunla eklenen 584/a maddesi ile hükme bağlanan ve yalnızca mirasçılardan birine tanınan haktan üçüncü şahısların yararlanması olanaksızdır.
DAVA VE KARAR : Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.12.1990 gününde verilen dilekçe ile iştirakin feshi ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 5.6.1991 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Fatma tarafından istenilmekle; süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek, gereği düşünüldü:
YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ KARARI:
Davacı, satış vaadi sözleşmesine dayanarak davalılar arasında iştirak halinde mülkiyete konu taşınmazlarda, mülkiyetin önce müşterek mülkiyete çevrilmesini, sonrada sözleşme gereğince tescile karar verilmesini istemiş, mahkeme davayı kabul etmiştir.
Bir taahhüt muamelesi olması itibariyle iştirak halinde mülkiyete konu taşınmazlara ilişkin satış vaadi sözleşmeleri geçerlidir. Ne varki, taksim vaki olmadan ya da iştirak halindeki mülkiyet müşterek mülkiyete çevrilmeden ifa olanağı bulunmadığından buna dayanarak tescil istenemez. M.K.’na 3678 sayılı Kanun’la eklenen 584/a maddesinde iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilebileceği kabul edilmekle birlikte bu hak madde metninden açıkça anlaşıldığı gibi sadece mirasçılardan birine tanınmıştır. Üçüncü şahısların böyle bir hakkı yoktur. Bu nedenle, satış vaadi sözleşmesinde alıcı olan davacıların üçüncü şâhıs olarak davalıların arasında iştirak halinde mülkiyete konu dava konusu yerlerdeki bu mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilerek bundan sonra tescile karar verilmesini istemesi şeklindeki davasının kabul edilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.


T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/14434

K. 2006/993

T. 1.2.2006

• GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Tescil /Tazminat Davası - Resen Düzenlenen Sözleşmesi Geçerli Bir Sözleşme Olup Tarafları Bağladığı Ancak Taşınmaz İştirak Halinde Olduğundan ve Pay Satışı Yapıldığından Sözleşmenin İfa Kabiliyeti Olmadığı )

• TAZMİNAT DAVASI ( Noterde Resen Düzenlenen Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi Geçerli Bir Sözleşme Olup Tarafları Bağladığı - Ancak Taşınmaz İştirak Halinde Olduğundan ve Pay Satışı Yapıldığından Sözleşmenin İfa Kabiliyeti Olmadığı )

• İFA KABİLİYETİ ( Noterde Resen Düzenlenen Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi Geçerli Bir Sözleşme Olup Tarafları Bağladığı - Ancak Taşınmaz İştirak Halinde Olduğundan ve Pay Satışı Yapıldığından Sözleşmenin İfa Kabiliyeti Olmadığı )

4721/m.706

818/m.22,213


ÖZET : Davacının dayandığı, noterde resen düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi geçerli bir sözleşme olup tarafları bağlar. Ancak, taşınmaz iştirak halinde olduğundan ve pay satışı yapıldığından, sözleşmenin ifa kabiliyeti yoktur. Davacı, sözleşmeden dönerek, ifa kabiliyetinin olmadığını öğrendiği tarih itibariyle yaptığı ödemenin denkleştirici adalet kuralları gereği ulaştığı değeri istediğine göre, taşınmazı tapuda devir edemeyen davalı, aldığı satış bedelini davacıya iade etmekle yükümlüdür.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılardan Muhittin, Ayten ve Yıldız avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de dava, miktar itibariyle duruşmaya tabi olmadığından bu isteğin reddiyle incelemenin evraklar üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalılarla aralarında düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanarak açtığı tescil davasında, 389 parselle ilgili davasının, bu parsel açısından sözleşmenin geçersiz olduğundan bahisle mahkemece red edildiğini, bu parselle ilgili ödediği para nedeniyle davalıların sebepsiz zenginleştiğini bildirip akdin ifasının imkansız olduğunun anlaşıldığı tarihteki, ödediği bedelin ulaştığı değerin tespitiyle, şimdilik 10.000.000.000 TL. tazminatın tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, bilirkişi raporuna dayanarak ve davacı talebiyle bağlı kalınarak davalı Cevriye'den 1.598.734.770 TL., davalı Hasan Fehmi mirasçılarından 8.379.265.230 TL.'nin tahsiline, davalı Abdullah hakkındaki dava atiye bırakıldığından karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davalı Hasan Fehmi mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı Hasan Fehmi mirasçılarının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Noterde düzenlenen 11.09.1987 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile Milas İlçesi A........ Köyü G...... mevkiinde kain 389 parsel sayılı, murisinden intikal eden taşınmazdaki hissesinin tamamını, Hasan Fehmi'nin 55.000.000 TL.'ye davacıya satarak bedelini aldığı, davacı tarafından tapu iptal ve tescil talebiyle dava açıldığı, taşınmazın iştirak halinde olup paydaşlardan birinin tek başına yaptığı satış vaadi sözleşmesinin ifa olanağı bulunmadığı gerekçesi ile davanın red edildiği, kararın 18.09.1987 tarihinde kesinleştiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacının dayandığı noterde resen düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, geçerli bir sözleşme olup tarafları bağlar. Ancak, taşınmaz iştirak halinde olduğundan ve hisse satışı yapıldığından sözleşmenin ifa kabiliyeti yoktur. Nitekim, tapu iptal ve tescil davası da bu nedenle red edilmiştir. Davacı sözleşmeden dönerek, ifa kabiliyetinin olmadığının öğrenildiği tarih itibariyle, yaptığı ödemenin denkleştirici adalet kuralları gereği ulaştığı değeri istediğine göre, taşınmazı tapuda devir edemeyen davalı, aldığı satış bedelini davacıya iade etmekle yükümlüdür.
Davacının ödediği satış bedelinin, ödeme tarihinden 18.09.1997 tarihine kadar denkleştirici adalet ilkelerine göre "enflasyon, tüketici fiyat endeksi, altın ve döviz kurları ile işçi ve memur maaşlarındaki vs. artışların ortalamaları alınarak" ulaştığı alım gücü açıklamalı, gerekçeli, denetime elverişli bilirkişi raporu ile belirlenip bu miktara hükmedilmesi gerekir. Ödenen satış bedeli sözleşmede 55.000.000 TL. olarak belirtilmesine rağmen, davalıya daha fazla ödeme yapıldığı dosya belge ve delil ibraz edilerek ispat edilmeden, davalıyı bağlayıcı niteliği olup olmadığı, ne şekilde düzenlendiği araştırılmayan 10.03.1994 tarihli rapora dayanılarak, davacı tarafça satış bedeli olarak davalıya yapılan ödemelerin 88.400.000 TL, olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Bu nedenle, satış bedelinin 55.000.000 TL.'den fazla olduğuna dair davacının delilleri toplanıp kendisine ispat imkanı tanınmalıdır. Ödenen satış bedelinin, sadece döviz kurlarındaki artışı esas alarak yapılan hesaplamaya dayanan, yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmesi doğru değildir. Mahkemece aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Birinci bent gereği sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bent gereği kararın temyiz eden davalılar yararına ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine, 01.02.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/7132

K. 2003/10948

T. 1.10.2003

• TAZMİNAT DAVASI ( Geçerli Sözleşme İle Davacının Ödediği Paranın İfanın İmkansız Hale Geldiği Tarihteki Değerini İsteyebilmesi )

• GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ ( Geçerli Olarak Yapılan Sözleşmeye Dayanarak Davacının Ödediği Paranın İfanın İmkansız Hale Geldiği Tarihteki Değerini İsteyebilmesi )

• İFANIN İMKANSIZ OLMASI ( Davacının Ödediği Paranın İfanın İmkansız Hale Geldiği Tarihteki Değerini İsteyebilmesi )

• İADEDEN KAÇINMA ( Sözleşmenin İfasının İmkansız Olması Sonucu Davacının Ödediği Bedel Kendisine İade Edilinceye Kadar Taşınmazı Geri Vermeme Hakkının Bulunması )

818/m.96,213


ÖZET : Davacı ile davalı arasında düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yöntemine uygun yapıldığı için geçerlidir. Geçerli sözleşme ile davacı ödediği paranın ifanın imkansız hale geldiği tarihteki değerini isteyebilir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesine rağmen 7 nolu parselde bulunan dairesinin kati satışını veremediğini ileri sürerek, taşınmaz değerinin tazminini istemiştir.
Davalı, satış bedelinin iade edilebileceğini, taşınmazın davacı tarafından kullanıldığını ve en azından kira geliri elde edildiğini, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 5.832.000.000TL.nin dava tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı ile davalı arasında düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yöntemine uygun yapıldığı için geçerlidir. Geçerli sözleşme ile davacı ödediği paranın ifanın imkansız hale geldiği tarihteki değerini isteyebilir. Esasen mahkemenin kabulüde bu yönde olup isabetsizlik yoktur. Ne var ki sözleşmenin ifası, taşınmaz 3.bir kişi adına tescil edilmekle imkansız hale gelmiştir. Davacının ödediği bedel kendisine ödenmediği sürece de davacının taşınmazı elinde bulundurması, 10.7.1940 tarihli Yargıtay İçtihatı Birleştirme kararı gereğidir. Bu nedenle davacı taşınmazı kullandığı süre boyunca ödediği bedele faiz isteyemeyeceği gibi, davalıda davacının kullanımından kira bedeli isteyemez. Mahkemece bu yönler gözetilmeden, kira bedelinin düşülerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, 2.bent gereğince temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 1.10.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.