Mesajı Okuyun
Old 30-05-2007, 10:02   #6
HÜLYA ÖZDEMİR

 
Varsayılan

Her ne kadar TCK na göre haberleşme gizliliğinin ihlali ise de;

Sadakat borcu evlilikte eşlerin birbirlerine olan karşılıklı güven ve evliliğin devamı için vazgeçilmez bir ahlaki görevdir.

Eşlerden birinin sadakat yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde evliliğin devamı taraflara, çocuklara ve topluma bir yarar sağlamayacağı gibi bilakis bu durumu bilen mağdur eşin diğeri ile evliliğini yürütmesi kendisinden beklenemez.

Hukuk haklıyı , iyiniyeti, masumu ve mağduru korumalıdır.

Bir eşin sadakatsizliği diğer eşin açtığı boşanma davasında TCK daki yasaklayıcı hükümlere takılarak ispattan yoksun hale getirilerek redde mahkum olmamalıdır.

Maddi ve filili gerçekler başkaca delillerle de ( tanık , telefon görüşme kayıtları vs. )mevcut ses kaydının doğruluğunu ispat ediyorsa mahkemenin artık bu delilin elde ediliş şeklinden ziyade ; sadakatsizliğin varlığını algılayıcı ve kusur açısından değerlendirici bir bakış açısı ile davaya yön vermesi gerekmektedir.

Yeter ki elde edilen delil irade fesadına uğratılarak alınmış olmasın, gerçek olsun.

Zira bir eş için sır olan bu özel görüşme aynı zamanda diğer eşe karşı yapılmış bir sadakatsizliktir, kusurdur. Artık sadece kendi özeli değildir. Zira tarafların özelinden önce , evliliğin özeli vardır ve bu ihlal edilmiştir. Sadakat anlamında tarafların özelini korumak adına, evliliğin özelini korumak mümkün değildir.

Bu koşullarda boşanmak isteyen eşin bunu ispat etme yükümlülüğü doğmaktadır ve genellikle fiilen ispatlanmadığı sürece bu olgular açıkyüreklilikle ikrar edilememektedir.

Sadakatsizliğe uğrayan eşin de en az sadakatsizlik yapan kadar hakları olmalı ve hukuken himaye edilmelidir ki, evlilik müessesesine saygı ve daha önemlisi sağlıklı bir nesilin geleceği korunabilsin.

Hukuk maddi gerçeklere uygun çözüm üretemedikçe güvenilirliğini yitirir ve varlık nedeni tartışılır hale gelir.