Mesajı Okuyun
Old 20-03-2007, 09:29   #4
Av.Turhan Demiroğlu

 
Varsayılan

T.C.YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Esas No.1989/1-359 Karar No.1990/257Tarihi18.04.1990
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla Ordu Asliye 1. Hukuk Mahkemesi`nden verilen 28.11.1988 gün ve 1988/636-678 sayılı kararın onanmasını kapsayan ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu`ndan çıkan 29.3.1989 gün, 1989/1-95 Esas, 1989/19 Karar sayılı ilamın; karar düzeltilmesi yoluyla incelenmesi davacı tarafından verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla; Hukuk Genel Kurulu`nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava; B.K.nun 18. maddesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuksal sebebine dayalı tapu iptali, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir. Öncelikle bu isteğin kademeli olarak aynı davada ileri sürülebileceği 22.5.1987 gün ve 4/5 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı gereğidir. Yine davada dayanılan maddi vakıaların bildirilmesi taraflara ait ise de, hukuki niteleme, bu maddi olaylar ve netice-i taleple bağlı olmak üzere; hakime aittir ( HUMK. md. 76 ). Olayda davacı müşterek miras bırakanın davalı kardeşlerine gerçekte bir satış yapmadığı halde, kendisinden mal kaçırmak ve miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla; tapulama tesbiti sırasında, çekişme konusu taşınmazın davalılar adına tescilini sağladığını, bu işlemin muvazaa ile illetli olduğunu ileri sürerek, payı oranında iptalini istemiştir.

Her ne kadar, bu yere ait tapulama tesbitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında, o dönemde yürürlükte bulunan 766 sayılı Yasa`nın 31/2. maddesi gerekse daha sonra yürürlüğe giren 3402 sayılı Yasanın bu maddeye paralel hüküm getiren 12. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçmişse de, uyuşmazlığın niteliği gereği olayda bu sürenin uygulama yeri yoktur. Çünkü; 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında da vurgulandığı üzere, davacı temyize konu davayı miras bırakanın külli halefi olarak değil, kendi miras hakkına dayanarak açmıştır. Bu davayı da ancak miras bırakanın ölümünden sonra açabileceği cihetle davanın ikamesi için herhangi bir süre söz konusu değildir. Ne var ki mahkemece kademeli olarak ileri sürülen bu istekler hakkında yeterli inceleme yapılmamıştır. Bu yöne değinen özel dairenin karar düzeltme üzerine verdiği bozma kararı tamamen yerindedir. Bu durumda Hukuk Genel Kurulu`nca da bu doğrultuda bozma kararı vermek gerekirken, yalnız tenkis isteği ile ilgili inceleme yapılmasına işaret edilen kararın yanılgılı olduğu yeniden yapılan inceleme srrasında anlaşılmakla davacının bu yöne değinen karar düzeltme isteği kabul edilmelidir.

SONUÇ : Davacının karar düzeltme isteğinin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu`nun 29.3.1989 gün 1989/1-95 E. 1989/199 K. sayılı kararının kaldırılarak, yerel mahkeme direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan sebeplerden ötürü BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.

(Yargıtay'ın görüşü bu yönde geliştiğine ve muris de tesbitten sonra öldüğüne göre -kadastrodan sonra ortaya çıkan bir neden ve doğan dava hakkı olarak kabul edilip- yukarıdaki HGK kararına göre dava açılabilir şeklinde görüşümü değiştiriyorum. Ancak bu konuda yeni kararlara da bakmakta fayda var. Yargıtay bu, her an içtihat değiştirmiş olabilir.)
Saygılarımla...