Mesajı Okuyun
Old 16-11-2012, 17:24   #6
subutayozgur

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici
Avukatlara yapılan saldırıların çok ciddi sonuçlara gebe olduğu kuşkusuz ortadadır. Bu yöndeki her türlü girişim desteklenmelidir, Devlet tarafından da acilen önlemler alınmalıdır.

Yazınızın giriş bölümünde belirttiğiniz bu sıkıntıdan hemen sonra, ortak duruş adına duruşmalarda hüküm dışında ayağa kalkmamak eyleminizi anlayamadım açıkçası.

Çünkü benim bildiğim kadarıyla Sayın Av. Kavili, duruşmalarda "hüküm fıkrası okunurken hariç" ayağa kalkmamayı bir tepki olarak değil, bir hak olarak algılıyordu! Bu tezini de yasaya dayandırmaktaydı ki hukuk kuralları temelinde haksız değildi!

Şimdi bunu bir ortak tepki olarak sergilemeniz, kanaatimce haklı olan bu duruşun zarar görmesine de neden olabilir. Bu hususu, bir kez daha gözden geçirmenizi naçizane öneriyorum.

Duruşmalarda ayağa kalkmayan avukatlara tepki gösteren Hakim ve Savcılarla empati kurmak, neden tepki gösterdiklerini düşünmek de zorunludur.

Marangoz hatası olarak tabir edilen ama aslında marangozlukla ilgisiz olan kürsü meselesinin aşamalı olarak çözülmesi için biz avukatların da olumlu katkı sunması gerekir.

Mesala ilk öneriyi ben getireyim:

- İcra Hakimliği ve Sulh Hakimliği gibi nispeten kolay davalarda, yani Duruşmasız/Dosya üzerinden de yargılamanın yapılabileceği mahkemelerde, duruşmalar kaldırılmalıdır.

- Meslekte aktif olarak 10 yılını dolduran avukatların ilk derece mahkemelerinde, 20 yılını dolduranların Temyiz mahkemelerinde görev üstlenebilmelerinin temin edilmesi sağlanmalıdır.

- Bu şekilde yapılacak düzenlemeyle eş zamanlı olarak mahkeme kürsüsünde Avukatın da Hakim ve Savcı ile aynı hizada ve gerekmedikçe ayağa kalkmadan yargılamaya katılması sağlanmalıdır.

Böyle bir durumda; zannediyorum ki Hakim ve Savcılar, meslekte deneyimli avukatlarla yargılamayı birlikte yürütmekten kat'iyen rahatsız olmayacaklardır.

Duruşmada Hakim ve Savcı ile aynı pozisyonda bulunan Avukat'ın imajı olumlu yönde gelişecek, vatandaş nezdinde saygı görülecektir. Meslekte deneyime ulaşmış ve yaşı itibariyle de davranışları olgunlaşmış avukatların, Hakim, Savcı ve vatandaşlarla diyaloğu daha sağlıklı bir zeminde olacaktır.

Mesleğe yeni başlayan avukatların ilk 10 yılda İcra Müdürlüklerinde takip işlemleri, diğer resmi kurum ve kuruluşlardaki temsil işleri gibi işleri yürütmesi, tüm icra işlemlerinin doğrudan Baro kanalıyla sadece meslekte ilk 10 yılı doldurmamış genç avukatlara "eşit ücret- eşit iş" feslefesiyle dağıtımının sağlanması (*), ücreti peşin yatırılmadıkça icra takiplerinin işleme sokulmaması ve bu işlerden hakkına düşen tutarın aylık olarak genç avukatların hesaplarına yatırılması suretiyle hem iş garantisi sağlanacak hem de kendilerini geliştirmek için fırsat yaratılmış olacaktır. (**)

Bu bir öneridir. Eksisi artısı tartışılabilir. Ama dediğim gibi, bizlerin de tepki koymadan önce çözüme katkı sunacak öneri getirmemiz daha doğru olur, düşüncesindeyim.

(*) Çünkü Türkiye'de icra takip işlerinin neredeyse %90'ı genç avukat meslektaşlarımız tarafından yapıldığı halde, bu işlerin kazançları genellikle iş yeri sahibi avukat meslektaşlarımıza gitmekte, işi bizatihi tüm aşamalarında gerçekleştiren genç meslektaşlarımız hak ettikleri geliri hiç bir şekilde sağlayamamakta, aldıkları maaş açlık seviyesi sınırında kalmakta ve bu şekilde avukatlık imajı, dolaylı biçimde ciddi zarar görmektedir. Bu öneri, bir çok sorunu çözebilecek bir öneridir. Meslekte kıdemli avukatlar bu fedakarlığı yapmak zorundadır.

(**) Bakınız: http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=55300

Sayın Dikici!
Mesajınızda dikkat çekici önerilerin yer aldığını düşünüyorum.
Önce bir parantez açayım.Irvin D.Yalom un divan isimli bir kitabını okumuştum. Burada mesleğin sorunlara profesyonelce yaklaşılmasının önemi ve yöntemleri çok güzel işlenmişti.Psikiyatristin seanslar için ücret alması,seans süresini (devam etmek istemesine rağmen) geçirmemesi onu çözmekle görevli olduğu sorunu kişiselleştirmekten alıkoyuyordu. Yine bu kitapta her psikiyatır kendisinden tecrübeli meslektaşlarından ücret karşılığı destek almak ve karşılaştığı problemleri onlarla tartışmak zorunda idi.Profesyonellikten ayrıldığında ise bir anda kendisini bekleyen tehlikelerle başbaşa kalmıştı.Bu kitabı bütün meslektaşlarıma tavsiye ediyorum.
-Yukardaki mesajnızda "Duruşmalarda ayağa kalkmayan avukatlara tepki gösteren Hakim ve Savcılarla empati kurmak, neden tepki gösterdiklerini düşünmek de zorunludur." demişsiniz. Ben empati yapmadan direk sordum. Onlar bunu makamlarına saygı göstergesi olarak kabul ediyorlar. Bu tartışmaya verdiğim cevap bizim sorunu çözmek için mahkemeye gelişimiz, hazırladığımız dosyamız, hitap şeklimiz, kılık kıyafetimiz bunların hepsi mesleğimize ve size saygımızın göstergesidir.Ancak bizi fiziken baskı altına aldığınızda biz bağımsız avukat olmaktan uzaklaşıp sizin astınızmışız gibi hissediyoruz.Siz nasıl makamınızın saygınlığı için gayret gösteriyorsanız bizim temsil ettiğimiz makamında bir saygınlığı vardır ve bu saygınlığı korumak için yemin ettik şeklinde oluyor.
- Hukuk davalarında duruşma yapılmaması bugün Almanyada uygulanan sistemmiş. Bu sisteme göre avukatlar ve hakimin odasında sohbet edercesine sorunu tartışıyormuş. Hakim elindeki kayıt cihazına kararları sesli olarak kaydediyormuş bu kayıtlar daha sonra zabıt haline geliyormuş.
-Hakim ve savcıların genç meslektaşlarımızdan rahatsız olma hakkı kanaatimce yoktur. Baronun ruhsat verdiği her avukat artık mesleğinde ehil ve yetişmiş kabul edilmeli ve en üst düzeyde önemsenmelidir. Eğer yeni meslektaşlar yeterli donanımda değil iseler derhal üniversiteler ve staj süreci mercek altına alınmalıdır zira asıl sorun buralarda yaşanıyor demektir.
- Hukuk mahkemelerinde asgari ücretin yatırıldığına ilişkin dekont ibraz edilmedikçe dava açılamaması şeklinde bir öneri tarafımca İstanbul Barosuna yıllar önce iletilmiştir. İnanıyorum ki birgün bu sistem gelecektir.
-Mahkemeler avukatın ayağa kalkmasına gerekçe olarak bu uygulamanın geleneksel hale gelmesini göstermektedir. Kanunda ayağa kalkılacak haller yazılıyken böyle bir gelenek hangi sebeple oluşmuştur. Bakırköy mahkemelerindeki bir yargıç avukat bey böyle bir uygulama bu güne kadar neden vardı bugün ne oldu da kaldırılmak isteniyor şeklinde bir soru sormuştu. Cevabını düşünürken aklıma şu geldi. Bizim insanımız Kuranda yazan farz namazın üzerine daima ilave namazlar eklemiştir. Daha çok ibadet daha çok sevap düşüncesiyle.Biz avukatlar saygı göstergesini zamanında biraz abartmış olup kanunda yazan hallerin ötesine geçmiş olabilirmiyiz?
Saygılarımla