Mesajı Okuyun
Old 28-07-2009, 09:44   #14
ISIL YILMAZ

 
Varsayılan

Çok katmanlı bir konu bu. Üzerine konuşurken bile kimsenin rahat kelam edemeyeceği, sorularımızın bitmek bilmediği, bir bilimci soğukkanlılığıyla yaklaşamayacağımız bir konu.

Fahişelik “mesleğinin” varlığı beni rahatsız ediyor. Bir kadının ya da bir erkeğin seçme şansı olmadan, sadece seçilerek ve karşılığında para ödenerek “seks hizmeti”ne aracılık etmesini içime sindiremiyorum. Geçtim, yaşanan aşağılamayı, şiddeti...

Fahişe sözcüğünün kendisi bir aşağılama olarak kullanıldığından artık seks işçisi dememiz isteniyor. Ama seks işçisi deyince de sanki sıradan bir hizmet ilişkisi varmış gibi tınlamasından korkuyorum. Politik doğruculuk adına meselenin içini boşaltmak da çözüm değil. Çarpıcı, vurucu olan aynı şekilde bırakılmalı ki, rahatsızlık devam etsin. Sözcüğün kendisi var oldukça o sözcüğü bilenler rahat uyuyamasın!

Engel olamadığımızı ehlileştirelim, sistemin içine alalım, sağlık kontrolü ve emeklilik hakkından bu kişileri yararlandıralım mantığıyla da bu sorunun çözülemeyeceğini düşünüyorum.

Bir insanın bedenini satması fikrini, kendi kafamda bile telaffuz etmek istemiyorum. Adına ister ilginin satın alınması deyin, ister eser sözleşmesi deyin isterse sanat deyin, olan biten bellidir. Bugün, fahişeliğin en temel nedeni, bana öyle geliyor ki, yoksulluktur. Herşeyin alınıp satılabildiği sistemlerde, insanlar sırf aç kalmamak için kendilerini de satabilirler.

Zamanında, bir fahişeyle kısa bir ahbaplığım olmuştu. Benim yaşadığım apartmanda, depodan bozma bir yerde yaşıyormuş. Yaklaşık iki yıldır komşummuş, ama ben onun farkına bile varmamıştım, taa ki, bir gece “dostu” alkollü halde apartman kapısına dayanıp yanlışlıkla benim zilimi çalana kadar. Adam, bağırıp çağırıyor, tehditler savuruyordu. Polis çağırdım. Karakol çok yakındı, hemen geldiler. Ben aşağı inince, komşum da dışarı çıktı. Bana döndü, o bana geldi, dedi. Neden, nasıl derken mesele anlaşıldı. Komşuma, şikayetçiolmak isterse tanıklık edeceğimi, tüm tehditleri duyduğumu, şikayet etmezse benim şikayetçi olacağımı söyledim. Kadın, benimle karakola geldi ve benden de destek alarak şikayetçi oldu. Ahbaplığımız böyle başladı. Şikayetten sonra, o adam birkaç kez daha apartmana gelmiş ve diğer komşuları rahatsız etmiş. Komşular, en iyi çözümün kadını evden atmak olacağında hemfikir olmuşlar. Benim dışımdaki 5 daireyi ayrı ayrı dolaşıp kulis yapmak zorunda kaldım. Artık benim kulisimden mi, kadının o mezbeleye ödediği parayı hiç aksatmamasının apartman giderine olumlu yansımalarından mı bilmem, komşumu evden atmadılar. Bazen bana kahve içmeye gelirdi. Bir gün ona iş bulmamı istedi. Birkaç yerle konuşup çay, kahve,yemek işlerini yapabileceği bir iş ayarlamaya çalıştım, olmadı. Evlere temizliğe gider misin,dedim. İstemedi.

Bir fahişeyle tanıştığınızda, onu bir inceleme nesnesi olarak değil de, size kahve içmeye gelen bir komşunuz olarak kabul ettiğinizde, neyi, niye yaptığını yargılamak daha zor. O artık, sizin komşunuzdur. Mercimekli köfte yapıp götürdüğünüz tabağı, içi börekle dolu halde getiren bir komşu. 6 dairelik bir apartmanda, sadece 1 dairenin kendisini komşu olarak kabul ettiği bir “yaban.” İnsanların, 10 metrekarelik bir mezbelede sürgüne yolladığı bir başka insan. En çok içimi sıkan, başa çıkamadığım şey, ona eşitim olarak davrandığım için bana duyduğu minneti birkaç kez ifade etmesi oldu. Toplum, öyle bir “yaratıktır” ki, bir insana hakkı olan muameleyi yapıyor diye onu kendine minnettar eder. Ben o toplumun değerlerini paylaşmayı reddediyorum.

Bir fahişeyle arkadaş olun, en azından bir fahişeyi kendiniz için görünür kılın. Fahişe sözcüğünün yakıcılığını o zaman görebilirsiniz. Fahişeliğin kim tarafından desteklenirse desteklensin, kim bu “mesleğe” izin verirse versin, kabul edilemeyeceğini anlarsınız.