Mesajı Okuyun
Old 06-04-2012, 10:13   #2
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Meral83
Sayın Meslektaşlarım;

Müvekkil babasının gayrimenkulüne 200.000TL'lik zorunlu ve faydalı masraf niteliğinde harcamalar yapıyor ve bu harcamalar neticesinde gayrimenkulün değeri de artıyor. Müvekkil bu gayrimenkulü kira ödemeden 2 yıl kullandıktan sonra babası ölüyor. Bu gayrimenkul müvekkile ve 2 kardeşine miras yoluyla intikal ediyor.

Müvekkil diğer mirasçılardan bu harcamalarını istiyor veya ona göre miras payının arttırılmasını istiyor. Ben mirasçılara karşı sebepsiz zenginleşme davası açmayı düşünüyorum. Buradaki mirasın açılmasını takiben zamanaşımı süresi nedir. Nasıl bir yol izlemem gerekiyor? Buna benzer ve sonuçlanan bir davası olan meslektaşlarım var mı?

Saygılarımla...


Yargıtay 13. H.D. 2000/6642 E. 2000/7395 K. 26.09.2000 Tarih
...
Davacının, tapuda kayıtlı taşınmazı, 29.12.1976 tarihli harici sözleşmeyle davalılardan Ş. K. ve diğer davalıların ortak miras bırakanı Ş. K.i'den 15.000 TL. bedelle satın ve teslim aldığı, bankaya olan 9.000 TL. tutarındaki borcu ödediği ve birtakım faydalı masraflar yaptığı, bilahare taşınmazın izalei şüyu kararına istinaden satıldığı toplanan delillerden anlaşıldığı gibi, bu yönlerden taraflar arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Bu durumda dava, tapulu taşınmazı harici ve bu nedenle de geçersiz sözleşmeyle satın alıp, faydalı masraflar yapan davacının, bilahare izalei şüyu yoluyla gerçekleşen satış sonucunda taşınmazın kendi elinden alınmasına dayanarak, satış ve masraf bedellerinin satıcılardan birinden ve ölü olan diğerinin mirasçılarından tahsili istemine ilişkindir. Mahkemenin de kabulünde olduğu gibi, satış sözleşmesinin geçersiz olması nedeniyle, davacı, ödediği bedeli ve yaptığı faydalı masrafların karşılığını sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteme hakkına sahiptir. Yine, ödenen satış bedelinin, iade borcunun doğduğu tarih itibariyle ulaştığı gerçek değerin saptanıp hüküm altına alınması gerektiği de mahkemenin kabulündedir. Ne var ki, davalıların sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan iade borçlarının doğduğu tarih ve bundan kimin hangi ölçüde sorumlu tutulması gerekeceği yönlerinden hata yapılmıştır. Taşınmaz davacıya harici sözleşmeyle satılıp teslim edildiğine ve sonuçta izalei şüyu kararına istinaden satılıp, davacının elinden alındığına göre, harici satış sözleşmesinin ifa edilmeyeceğinin, eş söyleyişle taşınmazın ferağının kendisine verilmeyeceğinin davacı tarafından öğrenildiği ve böylece ifa konusundaki ümidin kesin olarak ortadan kalktığı tarih, satışın yapıldığı 17.2.1997 tarihidir ve davalıların bedeli iade borçları bu tarihte doğmuştur. O halde, ödenen satış bedeli 15.000 TL. ve yine taşınmazın bankaya olan borcu nedeniyle ödendiği ihtilafsız olan 9.000 TL. nin, bu tarih itibariyle ulaştıkları gerçek değerin belirlenip hüküm altına alınması gerekir. Bu hesaplama yapılırken de, ülkedeki enflasyon ve faiz oranları, altın fiyatları, döviz kurları ile taşınmaz fiyatlarındaki artışlar gibi ölçütler de dikkate alınmalıdır. Oysa, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, sadece banka mevduat faiz oranları gözetilerek, ödenen paraların dava tarihi itibariyle ulaştığı değer hesaplanmıştır. Öte yandan, harici satış sözleşmesinde farklı bir oran gösterilmediğine göre, geçersiz sözleşmede satıcı durumunda bulunan davalı Ş. K. ile ölü Ş. K.'nin satış bedelini eşit oranlarda paylaştıklarının kabulü ve iade borcunun da aynı şekilde gerçekleşeceğinin benimsenmesi zorunludur. O nedenle, yukarıda açıklanan tarihe göre yapılacak hesaplama sonucunda bulunacak tutarın yarısının davalı Ş.'den, yarısının da diğer davalılardan tahsiline karar verilmelidir.

Faydalı masraflara dayalı alacak istemine gelince: Öncelikle belirtilmesi gereken yön, davacının taşınmaza yaptığı faydalı giderler nedeniyle, onun tapudaki hissedarları durumunda olan davalıların hangi miktarda sebepsiz zenginleştiklerinin tespitinde, yapılan giderlerin dava tarihindeki değerlerinin esas alınmasının yanlış olduğudur. Yukarıda açıklandığı üzere, davalıların davacı aleyhine sebepsiz zenginleşmeleri, taşınmazın izalei şüyu yoluyla satılıp, davacının elinden alındığı tarihte gerçekleşmiştir. O nedenle, zenginleşme miktarının tespitinde bu tarihin esas alınması zorunludur. Diğer yandan, zenginleşme miktarı hesaplanırken, davacının yaptığı masrafların herhangi bir tarihteki parasal karşılığına değil, bu masrafların satış bedeline hangi ölçüde yansımış, dolayısıyla davalıların hissedar sıfatıyla aldıkları satış bedeli içinde bu masrafların ne miktarda yer almış olduğuna bakılmalıdır. Zira sebepsiz zenginleşme, ancak, bu masraflar dolayısıyla davalıların elde ettikleri satış bedelinde bir artış meydana geldiği takdirde gerçekleşecektir. O halde, izlenmesi gereken yöntem şudur: Öncelikle, konusunda uzman bilirkişiler aracılığıyla, izalei şüyu yoluyla satışın yapıldığı 17.2.1997 tarihi itibariyle ve fakat satış dosyasındaki bedel dikkate alınmaksızın, önce taşınmazın faydalı giderler yapılmamış haliyle sahip olacağı, daha sonra da bu faydalı giderler yapılmış haliyle sahip olduğu gerçek sürüm değerleri ayrı ayrı tespit olunmalı, ardından bu iki değer birbirine oranlanmalı; elde edilecek bu oran izalei şüyu yoluyla yapılan satıştaki bedele uygulanmalı, ortaya bir fark çıktığı takdirde, bu fark davalıların sebepsiz zenginleştikleri miktar olarak kabul edilmeli, payları oranında davacıya karşı sorumlulukları yoluna gidilmeli ve nihayet, taşınmazı izalei şüyu yoluyla satın alan davalı Ş. M.'un, faydalı masraflar nedeniyle hükmedilecek tutardan tek başına sorumlu olamayacağı gözden uzak tutulmamalıdır...