Mesajı Okuyun
Old 13-02-2009, 17:44   #3
üye8180

 
Varsayılan

Sorunuzun aynen karşılığı olmasa da, fikir verir diye ekliyorum.

HD 13 <> E: 2006/10068 <> K: 2006/13288 <> Tarih: 10.10.2006
* DOKTORUN HUKUKİ SORUMLULUĞU
* İHTİMAM MECBURİYETİ
Vekil konumunda olan doktor, hafif dahi olsa, bütün kusurlarından sorumludur. Doktor, hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak ve uygun tedavi yöntemlerini uygulamak zorundadır.
(818 s. BK. m. 321/1, 386, 390/2, 394/1)
Taraflar arasındaki maddi manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı Aynur avukatı tarafından duruşmalı, diğer davalı ve davacı avukatınca da duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacılar, müşterek murisleri Sebile'nin 24.08.1998 tarihinde davalı şirkete ait özel hastanede sezaryen ameliyatı ile doğum yaparken beyin fonksiyonlarının durup komaya girdiğini, anestezi uzmanı davalı doktorun kusurlu davranışı nedeniyle komadan çıkamayıp 04.09.1998 tarihinde vefat ettiğini ileri sürerek, toplam 100.000.000.000 TL maddi ve manevi tazminatın davalılardan alınmasını istemişlerdir.
Davalılar, doktor hatası olmadığını, zamanaşımı süresinin dolduğunu, ceza mahkemesince verilen erteleme kararının kesin hüküm oluşturmayacağını ve ceza mahkemesinde alınan bilirkişi raporlarının bağlayıcı olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne; her bir davacı için 5.000,00'er YTL maddi, davacı Ahmet için 15.000,00 YTL, davacı Erdoğan için 7.500,00 YTL manevi tazminatın dava tarihinden yasal faizi ile davalılardan alınmasına karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dava, sezaryenle doğum ameliyatı sırasında hatalı anestezi uygulandığı ve bu nedenlerle ölüm gerçekleştiği iddiasına dayalı maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir. Davada, davalı hastanenin doğumun gerçekleştirilmesi amacıyla kendisine başvuran davacıyı, görevli doktorları aracılığı ile doğumu gerçekleştirmeyi üstlendiği açıktır. Uyuşmazlık, ameliyat sırasında anesteziyi yapan davalı doktorun hukuka aykırı bir eyleminin, kusurunun bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davadaki ileri sürülüşe ve kabule göre, dava temelini vekillik sözleşmesi oluşturmakta olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (BK. m. 386-390). Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de; bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır (BK. m. 390/2). Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan dahi sorumludur (BK. m. 321/1). O nedenle, vekil konumunda olan doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif dahi olsa sorumluluğunun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu, tıbbi açıdan zamanında gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedavi yöntemini de gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir tercih yaparken de hastasının ve hastalığının özelliklerini gözönünde tutmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı, en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de hasta, tedavisini üstlenen meslek mensubu doktorundan tedavisinin bütün aşamalarında mesleğin gerektirdiği titiz bir ihtimam ve dikkati göstermesini, beden ve ruh sağlığı ile ilgili tehlikelerden kendisini bilgilendirmesini güven içinde beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1. maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise, doktor sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda, davacılardan Erdoğan'ın eşi ve diğer davacının annesi Sebile, davalı şirkete ait hastaneye dava dışı Dr. Muhsin tarafından operasyon gerçekleştirilmek için yatırılmış, davalı Dr. Aynur da bu ameliyata anestezi uzmanı olarak katılmıştır. Ameliyat sırasında hastanın beyin fonksiyonları durmuş ve sonrasında vefat etmiştir. Davalı doktor hakkında açılan ceza davası 4616 sayılı Yasa gereğince ertelenmiş olduğuna göre, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunduğundan söz edilemez. Mahkemece ceza davasında alınan Adli Tıp ve Yüksek Sağlık Şurası raporlarına dayanılarak sonuca gidilmiştir. Davalılar tarafından bu raporlara itiraz edilmesine rağmen, mahkemece bu itirazlar üzerinde yeterince durulmamıştır. Bu durumda, mahkemece davalıların ceza dosyasında alınan raporlara vaki itirazları üzerinde durularak üniversiteden konusunda uzman, anestezi ve kadın doğum hastalıkları uzmanlarının da bulunduğu üç kişilik bilirkişi heyetinden açıklamalı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, olayda davalı doktor ve hastanenin kusuru olup olmadığı belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2- Bozma nedenine göre tarafların diğer itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : 1. bent gereği temyiz olunan hükmün davalılar yararına (BOZULMASINA), 2. bent gereği tarafların sair itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde taraflara iadesine, 10.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.