Mesajı Okuyun
Old 14-12-2012, 12:06   #9
ersintoker

 
Varsayılan Aşkla değişmek

Kimbilir hangi dağları, denizleri aşarak, hangi yıldızlardan yol alarak günümüze ulaştı aşk. Gözü hep uzaklarda oldu, bulunduğu mekânlar hep dar geldi ona. Adalardı onu hasretle çağıran; kimi zaman sakin koylarda oyalanan kumsallardı, bazen sarp kayalıklara vurdukça hırsını alan hırçın dalgalar. Geçit vermeyen dağlardı, derin ormanlar, sessiz çöllerdi ve kentlerdi avuçiçi gibi bilinen küçücük, ya da içinde yitip gidilen kalabalıklarla dolu, kocaman. Alıp başını gitmekti aşk kısaca, alıp başını gitmek…

Bir bakıma, kendi içinde bir yolculuğun serüvenini yaşarken, insanın başına bela oldu mu aşk, karşısındakine doğru da bir yolculuğa çıkar. İşte bu, her şeyin yeniden ve yeniden farkına varmaktır aynı zamanda. Tıpkı insanı sürükleyip götüren gündelik yaşamın kanıksanmışlığında, içinde yaşanılan mevsimin, örneğin sonbahar olduğunu fark etmek gibi birden. Bir sabah evden çıkıp yürürken kaldırımlarda, ayaklar altında uçuşan yapraklar ve günün solgun aydınlığıdır bunun işaretleri. Balık tutmak için suya atılan oltanın başında türlü hayallere dalmışken, birden balığın dokunuşlarını hissetmektir ya da…


Yavaş yavaş paylaşılmak istenen anlar artar; önce saatler, gündüzler ve sonra geceler. Uzun yürüyüşler arasına serpiştirilen kafeler, parklar, köprüler, sokaklar birlikte bir kez daha keşfedilir, yaşadıkları kente sığamaz bir türlü iki insan. Artık yollara düşmenin zamanı gelmiştir; aşk yollarda hayat bulur çünkü. Kimi zaman Kaçkarlardadır, bir yayladan ötekine bulutlar üstünde yürüyüş kolundayken, soluk soluğa kaldığınız bir anda elinizden tutuverir. Belki Ihlara vadisindeki mağaralardan birinde gizlenmiş sizi beklemektedir. Afrodisyas meydanında, üzerinde sincapların gezindiği büyük ağaçların altındaki kafede oturmuş kitap okurken ya da. Olimpos’un beyaz iri çakılları üzerine düşen gölgesi uzayıp birden, uzaklarda bir başka Akdeniz kıyısında küçük bir sınır oluverir Port Bou’da…

Walter Benjamin’in son adresidir burası, Alman vatandaşlığından çıkarılıp, Fransa’dan dışlandıktan sonra İspanya’ya geçmek için uğradığı. Port Bou, birçok isimsizin de son durağı olmuştur.

Oysa hüznünü sırtına yüklense de aşk, sınırdan sınıra atlayarak yoluna devam eder. Nasıl Aragon’a göre “mutlu aşk yoksa” ki neden?,,, yorgun ve durağan aşk da yoktur…

Bir zamanlar yazdığım bu satırlar geliverdi aklıma,,, kuytuluktaki parkın banklarından birinde oturmuş, aşk üzerine konuşan iki kadının dediklerini duyunca,,, biri, “ben aşka inanmıyorum” diyordu,,, yaşadıklarından çıkardığı bir dersti bu onun anlaşılan,,, üzerinde onca söz söylenen,,, tek kişilik midir, yoksa iki kişilik midir üzerine çeşitlemeler yapılan aşk bir yalandı onun için… İkinci kadının, kendine göre dersler çıkarabileceği yaşanmışlıkları yoktu, dinledi, dinledi,,, ve sonra genişçe bir iç geçirdikten sonra,,, “sen ne dersen de” dedi,,, ben yanarım yanarım da şu yaşıma dek hiç aşık olamadığıma yanarım…

En iyisi, bundan sonrasını,,, Virginia Wolf’un, hayattan çekilmeden önce eşine bıraktığı mektubunda yazdıklarına bırakalım:
Bir aşk,,, bir öfke,,, çıldırıcı bir kıskançlık,,, dayanılmaz bir özlem,,, bazen karanlıkların içinden çıkıp sizi esir alabilir… Bazen bir başka insan için kendinizden vazgeçebilirsiniz… Bazen öfkeyle kamaşır içiniz… Yitirmenin ne olduğunu biliyorum…Yaşadığımız aşklar hayatımızı değiştiriyor...
Yapılan hatalar da değişen hayatı bir kez daha değiştiriyor… Savruluyoruz… Hayata ne ile başlarsan başla elinde çok az şey kalıyor… Gurur ve aptallık… Kaç kez yaşadığımız anın değerini bilmediğimiz için geleceği reddetmişizdir… Kaç kez kıymetini anlayamadığımız bir anda yaşadığımızdan çok parlak olabilecek bir geleceği elimizden kaçırmışız ...”