Mesajı Okuyun
Old 18-09-2019, 12:41   #4
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
2015/3369 E. , 2016/5484 K.

Fiili taksim savunmasının kabul edilebilmesi için imar öncesi ve sonrasında fiilen taksime uygun şekilde kullanımın devam etmesi gerekir. Mahkemece yapılan araştırmaların sonucuna göre dava konusu taşınmazda davacı tarafından fiilen kullanılan bir yer olmadığı anlaşılmıştır. Keşif sırasında fiili taksime ilişkin bir bulguya rastlanmadığı fen bilirkişi tarafından belirtildiği gibi tanıklar da dava konusu taşınmazda, davacının kullandığı bir yer olmadığını belirtmişlerdir. Bu durumda fiili taksimin gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğinden mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.







YARGITAY 6.HUKUK DAİRESİ
Tarih: 17.11.1997 Esas: 1997/9484 Karar: 1997/9622

Fiilen Taksim - Pay Satışı - Şuf`a Hakkının Kullanımı - Dürüstlük Kuralına Aykırılık


Özet:Müşterek mülkiyete konu taşınmazlar fiilen taksim edilip, ona göre kullanımın yıllarca sürdüğü bir durumda birisinin kendi kullanımındaki yeni pay satışı biçiminde 3. kişiye satması halinde, diğer paydaşın şuf`a hakkını kullanması dürüstlük kuralına aykırıdır.


- 743 sayılı TÜRK KANUNU MEDENİSİ ( MÜLGA ) m.2,623,628,659

Şuf`a davasına dair karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kâğıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava şufalı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece istem gibi karar verilmiş ve hüküm davalı vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip, her bir paydaş belirli bir kısmı kullanılırken, bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı, bir üçüncü şahsa satarsa, zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şuf`a hakkını kullanması M.K`nin 2. maddesinde yer alan objektif iyiniyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alması gerekir. Savunmanın tevsii bu gibi durumlarda söz konusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.
Olayımızda: Davacı vekili, davalıya 21.5.1996 tarihinde, 55.000.000 liraya satılan payın iptali ile davacı adına tescilini yasal sürede açtığı bu dava ile istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu yerin yıllar önce eski maliklerce taksim edilip, herkesin kendi yerini kullanıp tasarruf ettiklerini, davalıya da belli bir yer satıldığını bildirerek, davacının da belli bir bölümü daha önce satın alıp kullanmakta olduğunu, şuf`a hakkı kullanmasının iyiniyetle bağdaşmayacağını iddia ile davanın reddini savunmuştur.
Şuf`alı payın ilişkin olduğu taşınmaz tapuda kargir ev olarak kayıtlı olup, gerek davacı, gerekse davalı tanıklarının ifadelerinde bu evin önceki malikleri olan A. ve M. K.nin aralarında anlaşarak, doğu-batı yönünde binayı ikiye bölerek, M.nin ölümünden sonra mirasçılarının doğu bölümünü davacıya sattıkları ve davacının evin o bölümünde oturduğu, batı tarafın ise A. K. tarafından kiraya verilerek tasarruf edildiği, kira parasını A. K.nin aldığı, onun ölümü üzerine de mirasçılarının batı bölümü davalıya sattıklarını, eşit bir bölünme olmamakla birlikte ve hukuken de geçerli olmasa bile, fiilen yapılan bu paylaşma yıllardır ihtilafsız sürmüş olması nedeniyle, davacının şuf`a hakkını kullanması, yukarıdaki esaslar dahilinde M.K. 2. maddesindeki iyiniyet ilkesi ile bağdaşmayacağından, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi hatalı olmuştur.Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK`nin 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17.11.1997 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.