Mesajı Okuyun
Old 17-12-2004, 16:27   #9
Av.M.Aydın Bilen

 
Varsayılan

Sayın nursel citil,
Dava, şuf'alı payın iptali ile davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece istem gibi karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davacının paydaş bulunduğu dava konusu taşınmazda davalıların pay satın aldığını, davalılar adına payın kesinleştiğini 28.8.1998 tarihinde öğrendiklerini ve 2.9.1998 tarihinde açtıkları uşbu davayla şuf'a hakkını kullandıklarını, davalılar adına kayıtlı payın iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir. Davalılar davanın süresinde açılmadığını, taşınmazın ortak miras bırakın H.'den geldiğini, davacının başka bir köyde taksim sonucu kendisine bırakılan taşınmazı kullandığını, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerekçelere, süre savunmasının kanıtlanamadığına, davanın öğrenmeye nazaran bir aylık hak düşürücü sürede açıldığının anlaşılmasına nazaran aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak taksim edilip herbir paydaş belirli bir kısımı kullanırken bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının, tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şufa hakkını kullanması M.K. 2.maddesinde yer alan objektif iyi niyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alması gerekir. Savunmanın tevsii bu gibi durumlarda söz konusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.
Olayımızda; Dava konusu şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmaz davacının da miras bırakanı H.'den gelmektedir. H. 2.12.1975 tarihinde ölmüştür. Dava konusu paylar H. mirasçılarından İ., İ. ve M. tarafından 5.11.1986 tarihinde davalılara satış vaadi yapılmış daha sonra açılan dava sonucu davalılar adına tescil edilmiştir. Davacı M. Z. Ö. de H. mirasçıdır. Dinlenen davalı tanıklarının beyanlarından H.'in ölümünden sonra mirasçılarının taksim yaptıkları, davacıya Cihanbekirli köyünde bir taşınmaz verildiği, dava konusu taşınmazın davalıların bayii tarafından kullanıldığı, diğer paydaşlara da köyün değişik mevkilerinden taşınmaz verildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıda açıklandığı şekilde davacı taksim sonucu kendisine isabet eden bir yeri, davalıların bayiide dava konusu taşınmazı kullandığından şuf'a hakkının kullanılması Medeni Kanunun 2. maddesindeki iyi niyet kuralı ile bağdaşmaz. Davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin kabulü hatalı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 2.bentte açıklanan sebeplere temyiz itirazlarının kabulü ile H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine 25.12.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi