Konu: Kaptan
Mesajı Okuyun
Old 05-03-2012, 13:43   #28
Av.Cengiz Aladağ

 
Varsayılan

ÖMER

Kaptan'ın kayboluşundan bu yana iki yıl geçmişti. Adem artık tekneyi sahiplenmiş, yarım aklına rağmen balık satışına alışmış, paralarını öncelikle teknenin bakımına ayırıp, çok azını harcamaya ve kalanını biriktirmeye başlamıştı.

Bir gün barınağa bir genç gelip, iş aradığını söyledi. On kişiden fazlaydık içeride; ben, Ahmet ve Mecit'ten başka herkes balıkçıydı ama adama ihtiyacı olan yoktu. Başlar Yusuf Usta'ya döndü, bir sessizlik oldu. Genç adam ayakta duruyor, kimsenin konuşmamasına şaşırmış, birinin yanıt vermesini bekliyordu.

Sonunda Yusuf Usta'dan ses çıktı:
- Adem, sen tek başına idare ediyorsun tekneyi ama bak bu çocuk da ekmek yer oradan.
Adem bir anda korktu, tekne elinden gidecekmiş gibi telaşlandı, "Aman Usta!" deyip Yusuf'un yanına geldi. O ise ayağa kalkıp gence doğru gitti, elini uzattı, sordu:
- Adın ne evlat?
Genç eğildi, Yusuf Usta çekmeye çalışsa da sarılıp elini öptü.
- Adım Ömer. Bana sahip çıkarsanız duacınız olurum.
Yusuf Usta bir elini gencin omuzuna koydu, diğeriyle yer gösterdi.
- Buyur, bir çayımızı iç hele, konuşuruz.

Adem, yerine oturmuş şaşkın şaşkın bakıyor, bizlerse genci süzüyorduk. Çaylar gelince Yusuf Usta sordu, genç adam yanıtladı. Zonguldak'tan gelmişti Ömer. Burada amca oğlu vardı; şimdilik kalacak yer sorununu böyle halletmiş, iş arıyordu. Baba mesleğiydi balıkçılık. Kendi tekneleri olmamış, gırgırda, trolde çalışmışlardı baba oğul. Askerdeyken önce annesinin, sonra babasının ölüm haberini almıştı aynı yıl. Dönüşte o evde duramamış, bir zaman ablasında idare etmiş, sonra göçmeye karar vermişti. Buraya gelmişti işte.

Eliyle Adem'i çağırdı Yusuf Usta:
- Bak, Ömer işin acemisi değilmiş. Yükünü hafifletir. Yevmiyesini ben söylerim sana. Hadi hayırlı olsun.
Adem öyle şaşkın dururken Ömer atılıp O'nun da elini öptü, "Sağol Adem Abi." diyerek yerini vermeye davrandı. Ben, "Şimdi bayılacak adam." diye düşünürken, tam tersi bir anlamışlıkla "Gel de bizim Holberi'yi gör." deyip, Ömer'i alarak tekneye götürdü Adem.

O sabah balığa beraber çıktılar. Ömer hem genç hem güçlüydü, Adem olmasa bile işin altından kalkabilecek kadar da deneyimliydi. Hava güzel, balık boldu. Barınağa en erken dönen onlar oldu o sabah. Mezgitler, sarıkanatlar, barbunlar, istavritler ayrıldı kasalara; Adem'e "Sen hele otur Usta." deyip, hepsini kamyonete yükledi Ömer. Adem'in keyfine diyecek yoktu; ağzı kulaklarında, çay içse yarısı yanağından dökülecek bir halde, ellerini beline koymuş Ömer'i izleyerek memnunluğunu dile getiriyordu: "Hey anam hey! Maaşallah diyeyim."

Aylar geçti. Ömer herkese, herkes de Ömer'e alıştı. Bir tek Kemal'le geçinememişti. İlk kavgaları Ömer'in, Arap'ın adı yine Arap olan yavrusuna tekme savurmasından çıkmıştı. Kedileri sevmeyen bir balıkçıyı ilk kez görüyorduk, hepimiz tepki gösterdik ama Kemal'in "Sevgisiz herif!" demesiyle Ömer deliye döndü, Kemal'e girişti. İkisi de genç, güçlü çocuklar; zor ayırdık.

İkinci kavgaları denizde olmuş. Evet, denizde. Kemal ve kardeşlerinin teknesi, Holberi'nin yanından geçerken Kemal'in kendisine doğru bakması Ömer'i çıldırtmış. Adem'in yapma, etme demeleri işe yaramamış, bizimki dümene geçip yetişivermiş onların ardından. Tekneler yanyana gelince de dümeni sabitleyip, öbür tekneye atlamış. Kardeşleri Kemal'i zor almışlar Ömer'in elinden, zaptedemeyince mecburen denize atmışlar. Adem dümene geçip de gelmiş yanına, yoksa bu deli oğlan buraya kadar yüzmeye kalkacakmış.

İlkinde Yusuf Usta'dan saklayalım, yaşlı adamı üzmeyelim demiştik ama bu son olaydan sonra Adem gidip söylemiş. İkisini de çağırdı Yusuf Usta, sordu, dinledi. Bizlere baktı, az düşünüp Ömer'e döndü:
- Bir gün yavru kedileri seversen yine gel. O zaman hepimizle iyi anlaşırsın.

Cengiz Aladağ
(03.03.2012)