Mesajı Okuyun
Old 05-01-2011, 11:21   #5
Av. İlknur Sezgin Temel

 
Varsayılan

Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi'nin 4320 S.Y. değişiklik önerisidir.


AİLENİN KORUNMASI VE KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN
Kanun Numarası: 4320
Kabul Tarihi: 14/01/1998
Yayımlandığı Resmi Gazete Tarihi: 17/01/1998
Yayımlandığı Resmi Gazete Sayısı: 23233
Madde 1 - (Değişik madde: 26/04/2007-5636 S.K./1.mad)
Türk Medenî Kanununda öngörülen tedbirlerden ayrı olarak, eşlerden birinin veya çocukların veya diğer aile bireylerinden birinin veya mahkemece ayrılık kararı verilen veya yasal olarak ayrı yaşama hakkı olan veya evli olmalarına rağmen fiilen ayrı yaşayan aile bireylerinden birinin veya evlilik birliği sona ermiş olan eski eşlerden birinin veya çocukların veya diğer aile bireylerinin, resmi evlilik olmaksızın bir arada yaşamış ya da yaşayan bireylerden birinin veya bunların müşterek çocuklarının veya diğer aile bireylerinin, ortak çocuk paylaşan bireylerin şiddete maruz kaldığını veya şiddete uğrama tehlikesi altında olduğunu kendilerinin, başka bir şahsın veya Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi üzerine Aile Mahkemesi Hâkimi meselenin mahiyetini göz önünde bulundurarak kural olarak duruşma yapmaksızın ve şiddetin belgelenmesini aramaksızın re'sen aşağıda sayılan tedbirlerden bir ya da birkaçına birlikte veya uygun göreceği benzeri başka tedbirlere de hükmedebilir:
Şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan bireyin;
a) Birinci fıkrada belirtilen bireylere karşı şiddete veya korkuya ya da tehdide yönelik söz ve davranışlarda bulunmaması,
b) Müşterek evden uzaklaştırılarak bu evin birinci fıkrada belirtilen bireylere tahsisi ile bu bireylerin birlikte ya da ayrı oturmakta olduğu eve veya işyerlerine ya da bu bireylere yaklaşmaması,
c) Birinci fıkrada belirtilen bireylerin eşyalarına zarar vermemesi,
ç) Birinci fıkrada belirtilen bireyleri iletişim araçları ile rahatsız etmemesi,
d) Varsa silah veya benzeri araçlarını genel kolluk kuvvetlerine teslim etmesi,
e) Alkollü veya uyuşturucu herhangi bir madde kullanılmış olarak şiddet mağduruna yaklaşmaması ya da şiddet mağdurunun yaşamakta olduğu konuta veya işyerine gelmemesi veya bu yerlerde bu maddeleri kullanmaması,
f) Bir sağlık kuruluşuna muayene veya tedavi için başvurması.
Yukarıdaki hükümlerin uygulanması amacıyla öngörülen süre kararın şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulanan bireye bildirim tarihinden itibaren altı ayı geçemez ve kararda hükmolunan tedbirlere aykırı davranılması halinde tutuklanacağı ve hakkında hapis cezasına hükmedileceği hususu şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan bireye ihtar olunur.
Eğer şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan birey aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişi ise hâkim bu konuda mağdurların yaşam düzeylerini göz önünde bulundurarak daha önce Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması kaydıyla talep edilmese dahi gelirin belgelenmesi aranmaksızın tedbir nafakasına hükmedebilir. Nafakanın tahsil edilemediği durumlarda nafaka Devletçe ödenir. Devlet, şiddet uygulayana veya uygulama ihtimali bulunana rücu eder.

Madde 2- Cumhuriyet Savcılığı şiddeti öğrendiği andan itibaren en geç yirmidört saat içinde Aile Mahkemesinden Koruma Tedbiri ister.
Madde 3- Hakim şiddet mağdurunun barınması, geçinmesi, bir sağlık kuruluşunda ücretsiz tedavi ve rehabilite edilmesi için gerekli önlemleri alır.
Bu Kanun kapsamındaki başvurular ve verilen kararın infazı için yapılan icraî işlemler harca tâbi değildir.

Madde 4 - (Değişik madde: 26/04/2007-5636 S.K./2.mad)
Koruma kararının bir örneği mahkemece Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi olunur. Cumhuriyet Başsavcılığı kararın uygulanmasını genel kolluk kuvvetleri marifeti ile izler. Kolluğun izleme görevi, koruma kararının verildiği tarihte başlar.

Koruma kararının şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan bireylere bildirildiği tarih kollukça ivedilikle Cumhuriyet Başsavcılığına, Cumhuriyet Başsavcılığınca da kararı veren mahkemeye bildirilir.

Koruma kararına uyulmaması halinde genel kolluk kuvvetleri, mağdurların şikâyet dilekçesi vermesine gerek kalmadan re'sen soruşturma yaparak evrakı en kısa zamanda Cumhuriyet Başsavcılığına intikal ettirir.

Cumhuriyet Başsavcılığı koruma kararına uymayan bireyler hakkında Sulh Ceza Mahkemesinde kamu davası açar.
Fiili başka bir suç oluştursa bile, koruma kararına aykırı davranan bireyler hakkında ayrıca üç aydan altı aya kadar hapis cezasına hükmolunur. Hapis cezası paraya çevrilemez, ertelenemez, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.
Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin hususlar yönetmelikle düzenlenir.
Madde 5 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 6 - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

GEREKÇE:

BAŞLIĞIN GEREKÇESİ:
Kanunun ve yönetmeliğin içeriği sadece Ailenin Korunmasını kapsamadığından, asıl amaç kadına yönelik şiddetin önlenmesi olduğundan kanunun başlığının da içeriğiyle uyumlu olarak “AİLENİN KORUNMASI VE KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN” şeklinde değiştirilmesinin uygun olacağı,
1. MADDENİN GEREKÇESİ:

a) "Aynı çatı altında yaşan aile bireyleri" yerine "aile bireyleri" yazılmasının daha uygun olacağı, evlenerek ayrılan kadının hem eşinin hem eşinin akrabalarının şiddetine maruz kaldığı hallerde Aile Mahkemesince eşin akrabalarıyla aynı çatı altında yaşanmadığı gerekçesiyle koruma kararı verilmediği, aynı şekilde bir çok olay yaşandığı ve yaşanabileceği, bu sebeple “aynı çatı altında” ifadesi bulunduğu sürece aynı gerekçe ile Aile Mahkemelerinin ayrı yaşayan diğer aile bireylerinden korunmaya yönelik talepleri reddedebileceği,
b) Evlilik birliği nisbi butlan, mutlak butlan sebepleriyle iptal edilerek de sona erebileceğinden, taslak metinden “boşanma ile” kelimelerinin çıkarılmasının uygun olacağı,
c) Taslak metinde halen birlikte yaşayanlar korunduğu halde, birlikte yaşamış ve ayrılmış olanlar korunmadığından “yaşamış ya da” ifadelerinin eklenmesinin uygun olacağı,
d) İngiltere ve Amerika’daki düzenlemeler gibi kadınları yakın çevrelerinin şiddetinden koruma amaçlı olarak getirilen düzenlemeler dikkate alınarak “ortak çocuk paylaşan bireylerin” ifadesinin eklenmesinin uygun olacağı,
e) Üstteki düzenlemeler “aile” olarak tanımlanamayacak bireyleri de kapsayıcı mahiyette olduğundan “aile içi” ifadesinin çıkarılmasının uygun olacağı,
f) Yönetmelikte “ihbar” mekanizması da bulunduğundan, yönetmelikte kullanılan “başka bir şahsın” ifadesinin kanunda da yer almasının uygun olacağı,
g) Şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulanan bireyin cezai sorumluluğunun başlangıç tarihinde netliği sağlamak maksadıyla “kararın şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulanan bireye bildirim tarihinden itibaren” ifadesinin eklenmesinin uygun olacağı,
h) Bazı Aile Mahkemesi hakimleri şiddet mağdurunun da, şiddeti uygulayanın da gelirinin belgelenmesi koşuluyla tedbir nafakasına hükmettiklerinden, her birey için en az beş kuruma müzekkere yazma gerekliliği ve müzekkere masraflarının da şiddet görenden tahsili yoluna gidileceğinden “gelirin belgelenmesi aranmaksızın” ifadesinin eklenmesi gerektiği,
I) Nafaka borçlusundan nafaka tahsil etmek neredeyse imkansız olduğundan –nafaka yükümlülüğünden kaçınmak için defalarca adres değiştirenler mevcut olmakla- Hazine alacaklarının ise AATUHK’na göre öncelikli alacaklar olması ve tahsil imkanının daha yüksek olması sebebiyle ayrıca şiddet mağdurunu fazladan ekonomik şiddet mağduru da yapmamak amacıyla “Nafakanın tahsil edilemediği durumlarda nafaka Devletçe ödenir. Devlet, şiddet uygulayana veya uygulama ihtimali bulunana rücu eder.” İfadelerinin eklenmesinin uygun olacağı,

2. MADDENİN GEREKÇESİ:
Savcılıklara intikal etmiş şiddet vakalarında Savcının gerekli soruşturmayı yaptıktan ve Ceza Mahkemesine dava açtıktan sonra Aile Mahkemesi Hakimine başvurduğu, bu sürecin ise üç ay sürdüğü pratikte görülmektedir. Şiddet mağdurunun derhal koruma altına alınabilmesi için Savcılıkların Aile Mahkemesine 24 saat içinde başvurmasını öngören düzenlemenin zorunlu olduğu,


3. MADDENİN GEREKÇESİ:

Şiddet mağdurunun korunmasının yanı sıra yemek, barınma gibi temel ihtiyaçlarının da giderilmesini zorunlu görmekteyiz. Şiddet mağduru için çoğunlukla şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmış olması korunması manasına gelmemekte, müşterek konutta yaşamaya devam etmesi ciddi can güvenliği sorunlarına sebep olmaktadır. Şiddet mağdurunun hayatını idame ettirmesi gerekliliğinin yanı sıra, şiddet sebebiyle yaşadığı travma ve psikolojik bozukluklardan kurtulmak için de profesyonel destek alması gerekmektedir. Hiçbir sosyal güvencesi olmayan, sağlık güvencesi olduğu halde katkı payını dahi ödeyemeyecek durumda olan şiddet mağdurları için sağlık hizmetlerine ücretsiz ulaşma imkanı oldukça önemlidir. Barınma ihtiyaçları için ise hakimin gerek görürse kendiliğinden bir sığınma evine veya bulunulan il/ilçenin imkanları dahilinde şiddet mağdurunun Devlet himayesinde olabileceği başkaca bir yere yönlendirilmesinin mağduriyeti geçici de olsa gidereceği düşüncesiyle böyle bir düzenleme teklifi getirilmiş, madde numaraları kaydırılmıştır.


4. MADDENİN GEREKÇESİ:
a) “Kolluğun izleme görevi, koruma kararının verildiği tarihte başlar.” İfadesi Yönetmelikte bulunmakla birlikte kolluğun görevini sıklıkla ihmal ettiği, koruma kararını şiddet uygulayana bildirdiği tarih itibariyle izleme görevine, -dolayısıyla şiddet mağdurunu korumaya- başladığı pratik edilmekle bu düzenlemenin kanunda da bulunmasının vurgulayıcı olacağı, yönetmelikten daha bağlayıcı bir hüküm olarak bulunmasının uygun olacağı,
b) “Koruma kararının şiddet uygulayan veya şiddet uygulama ihtimali bulunan bireylere bildirildiği tarih kollukça ivedilikle Cumhuriyet Başsavcılığına, Cumhuriyet Başsavcılığınca da kararı veren mahkemeye bildirilir.” Yönlü düzenlemeyi pek çok açıdan gerekli görmekteyiz. Öncelikle kolluk kuvveti karar infaz edilmediği, yani koruma süresi dolmadığı sürece infaza ilişkin hiçbir bilgiyi Cumhuriyet Başsavcılığına iletmediğinden infazın başlangıç ve bitiş tarihleri bilinebilir durumda olmamakta. Şiddet uygulayanın cezai sorumluluğunun başlangıç tarihi şiddet mağduru tarafından bilinmediğinden karara muhalefet sebebiyle şikayet süresinin başlangıç tarihi de bilinememektedir. Yanı sıra, şiddet tehlikesi devam ederken sürenin dolup dolmadığı bilinmediğinden yeni bir koruma kararına ne zaman başvurmak gerektiği de bilinememektedir.
c) “Hapis cezası paraya çevrilemez, ertelenemez, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” Yönlü düzenlemenin koruma kararlarına muhalefet açısından nispeten caydırıcı olacağı, şiddet mağdurunun kendisini daha güvende hissedebileceği görüşündeyiz. Cezanın paraya çevrilmesinin “parasıyla değil mi, döverim” inancını pekiştirici mahiyette olduğu, ertelenmesinin veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının ise şiddet mağdurunun yargılama biter bitmez daha da vahim boyutta bir şiddete maruz kalmasına zemin hazırlayıcı uygulamalar olabileceği, bu sebeplerle cezalar açısından böyle bir düzenlemenin gerekli olduğu müşahede edilmiştir.

ANKARA BAROSU
KADIN HAKLARI MERKEZİ