Mesajı Okuyun
Old 28-02-2013, 13:38   #21
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/14566
K. 2012/21053
T. 12.9.2012

• BOŞANMA (Dava Devam Ederken Kesinleşen Yabancı Mahkeme Boşanma Kararı Tanıma Kararı İle Kesinleştiği Andan İtibaren Kesin Hüküm İfade Edeceği - Tedbir Nafakasına İse Boşanma veya Ayrılık Davasının Devamı Süresince Hükmolunabileceği )

• YABANCI MAHKEME KARARI (Boşanma Kararı Tanıma Kararı İle Kesinleştiği Andan İtibaren Kesin Hüküm İfade Edeceği - Tedbir Nafakasına İse Boşanma veya Ayrılık Davasının Devamı Süresince Hükmolunabileceği/Evliliğin Sona Ermesinden Sonra Tedbir Nafakasına Hükmedilemeyeceği )

• TANIMA (Boşanma Kararı Tanıma Kararı İle Kesinleştiği Andan İtibaren Kesin Hüküm İfade Edeceği - Tedbir Nafakasına İse Boşanma veya Ayrılık Davasının Devamı Süresince Hükmolunabileceği

• TEDBİR NAFAKASI (Tarafların Yabancı Mahkeme Kararı İle Boşandıkları Dikkate Alınarak Davacı Yararına Dava Tarihinden Bu Tarihe Kadar Geçerli Olacak Şekilde Tedbir Nafakasına Hükmedileceği )

• YOKSULLUK NAFAKASI (Uzun Yıllar İsviçre'de Çalışıp Emekli Olan Düzenli ve Geçimine Yeterli Emeklilik Geliri Bulunan Davacının Boşanma Yüzünden Yoksulluğa Düşeceğinin Kabul Edilemeyeceği )

4721/m.169, 175, 328, 364
5718/m.58, 59

ÖZET : Boşanma davası devam ederken kesinleşen yabancı mahkeme boşanma kararı, tanıma kararı ile kesinleştiği andan itibaren kesin hüküm ifade eder. Tedbir nafakasına ise boşanma veya ayrılık davasının devamı süresince hükmolunabilir. Evliliğin sona ermesinden sonra tedbir nafakasına hükmedilemez. Tarafların yabancı mahkeme kararı ile boşandıkları dikkate alınarak, davacı yararına dava tarihinden bu tarihe kadar geçerli olacak şekilde tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekir.

Uzun yıllar İsviçre'de çalışıp emekli olan, düzenli ve geçimine yeterli emeklilik geliri bulunan davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği kabul edilemeyeceğinden yoksulluk nafakası isteğinin kabulü isabetsizdir. Çocuk üzerindeki velayet hakkı çocuğun ergin olmasıyla sona ermiş olan annenin, babadan çocuk adına nafaka talep etmesi yasal olarak mümkün değildir. Özürlü olduğu iddia edilse de dosyada buna ilişkin bilgi ve belge bulunmadığı gibi, çocuk tarafından açılmış bağımsız bir nafaka davası da bulunmadığından tarafların ergin olan çocuğu için dava tarihinden itibaren tedbir, kararın kesinleşmesinden sonra da iştirak nafakasına hükmedilmesi isabetli değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki boşanma davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından tazminatlar ve nafakalar yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Boşanma davası 25.04.2005 tarihinde açılmıştır. Bu dava devam ederken yabancı mahkemece 05.09.2005 tarihinde tarafların boşanmalarına karar verilmiş, 03.10.2005 tarihinde kesinleşen yabancı mahkeme kararı, boşanma davasının devamı sırasında tanınmış; tanımaya ilişkin karar 18.10.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Tanıma kararı, yabancı ilama kesin hüküm vasfı kazandırır (5718 s. MÖHUK md. 58 )ve bu halde yabancı ilamın kesin hüküm etkisi yabancı mahkeme kararının kesinleştiği andan itibaren hüküm ifade eder (5718 s. MÖHUK md. 59 ). Yabancı mahkeme kararı 03.10.2005 tarihinde kesinleştiğine göre, az önce açıklanan yasal hüküm gereği taraflar bu tarihte boşanmışlar demektir. Tarafların evliliği bu tarihte "boşanma" ile sona erdiğine göre, birbirlerine karşı evlilik birliğinden doğan yasal yükümlülükleri de aynı tarihte ortadan kalkmıştır. Tedbir nafakasına ise boşanma veya ayrılık davasının devamı süresince hükmolunabilir (TMK md. 169 ). Evliliğin sona ermesinden sonra tedbir nafakasına hükmedilemez. Tarafların 03.10.2005 tarihinde boşandıkları dikkate alınarak davacı yararına dava tarihinden bu tarihe kadar geçerli olacak şekilde tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.

3- Davacının uzun yıllar İsviçre'de çalıştığı ve o ülkeden emekli olduğu, düzenli ve geçimine yeterli emeklilik gelirinin bulunduğu toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Bu halde, davacının boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği kabul edilemez. Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesi şartları bu yönüyle oluşmamıştır. Öyleyse davacının yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerekirken, kabulü isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir.

4- Ana ve babanın çocuklarına karşı bakım borcu kural olarak çocuğun ergin olmasına kadar devam eder (TMK m. 328/1 ). Çocuk ergin olduğu halde, eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre, kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler (TMK m. 328/2 ). Tarafların müşterek çocuğu Nilhan, 15.06.1981 doğumlu olup, dava tarihinde ergindir. Özürlü olduğu ileri sürülmüş ise de, bu sebeple kısıtlandığına ve annesinin velayeti altında bırakıldığına ya da vasi atandığına ilişkin dosyada bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Ergin çocuk, ancak şartlarının varlığı halinde kendisi nafaka talep edebilir. Çocuk üzerindeki kanuni velayet hakkı çocuğun ergin olmasıyla sona ermiş olan annenin, babadan çocuk adına nafaka talep etmesi yasal olarak mümkün değildir. Çocuk tarafından açılmış bağımsız bir yardım nafakası (TMK md. 364 )davası da bulunmamaktadır. Bu husus gözetilmeden tarafların ergin olan çocuğu için dava tarihinden itibaren tedbir, kararın kesinleşmesinden sonra da iştirak nafakasına hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.

5- Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusur bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu gözönünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı orantısız ve çoktur. Daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2, 3, 4 ve 5. bentlerde gösterilen sebeplerle (BOZULMASINA ), bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple (ONANMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı