Mesajı Okuyun
Old 17-10-2011, 14:11   #1
Av.Muhammet Aydın

 
Varsayılan cumhuriyet savcılarının duruşma kürsüsünden daha uygun bir yere geçirlmesine ilişkin talebimiz.

Cumhuriyet Savcılarının Ağır Ceza duruşmalarında bulundukları heyetin sağındaki yerden daha uygun bir yere geçirilmesine ilişkin mahkemesinden yazılı talebimiz ve duruşmada tekrarlanan bu talebimize mahkemenin oluşturduğu ara karar devamdadır.Aynen duruşma salonlarında ayağa kalkılması yönündeki haksız talepler için başlattığım tutuma benzer şekilde bu duruşma ekli duruşma zaptı ve talebimi içeriri dilekçeyi TÜM BAROLARA,BAROLAR BİRLİĞİNE VE HSYK YA VE ADALET BAKANLIĞINA BU HAFTA SONU GÖNDERECEĞİM.Tartışma zemini oluşması bağlamında görüşlerinize sunuyorum.Önce yazılı dilekçem devamında duruşma zaptının ilgili kısmıın word'e aktarılmış hali vardır.

AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
BAFRA
Dosya No: 2011/125 E.
SANIK :İ..
VEKİLLERİ :Av. MUHAMMET ABDÜSSAMET AYDIN &Av. HASAN KURU
Tekel vakıf işh.K.2 BAFRA
KONUSU :Müvekkilin Adli Tıp’a sevki,keşif ve duruşma savcısının duruşma salonunda mahkemeye ait kürsüden daha uygun bir yere geçmesi talebimizdir.
A Ç I K L A M A L A R :
……………………………..

B- USULE İLİŞKİN SAVUNMALARIMIZ;
- A bendindeki esasa ilişkin savunmalarımızın yanında ADİL YARGILANMA HAKKININ TEMELİNİ OLUŞTURAN AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNİN ADİL YARGILANMA HAKKI ÜST BAŞLIKLI 6. MADDESİNDE BELİRTİLEN HAKKANİYETE UYGUN YARGILANMA HAKKINI ESAS ALAN “SİLAHLARI EŞİTLİĞİ” İLKESİ GEREĞİ; DAVAMIZ CUMHURİYET SAVCISININ MAHKEMEYE AİT KÜRSÜDEN DAHA UYGUN BİR YERE GEÇMESİNİ MAKAMINIZDAN TALEP EDİYORUZ. Şöyle ki;
1-Öncelikle dava duruşma nizamını sağlamak yetkisi ve görevi bulunan mahkeme başkanımız bu düzeni sağlarken;AİH.Sözleşmesi ışığında, kanunlarla bağlı olduğu gibi hâkimlere ilişkin meslek ahlâkı standartlarını oluşturmak niyetiyle, prensipleştirilmiş ve HSYK tarafından 27.06.2006 tarih ve 315 sayılı kararla (tanımlar kısmını çıkararak) benimsenmesine karar vermiş olan 2003/43 Sayılı Birleşmiş Milletler BANGALOR YARGI ETİĞİ ilkelerinin de göz önünde tutması gerektiğine ilişkin Ceza Genel Kurulunun 2007/5-83E. 2007/244 K. 20.11.2007 T. sayılı ilamında bu standart ilkelere atıf yapılmakta ve şöyle demektedir,“…Hakimlerin/savcıların görevlerini hangi esaslara göre yapmaları gerektiği konusunda mevzuatımızda açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte, bu konudaki en önemli uluslararası metin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun 23 Nisan 2003 tarihli oturumunda kabul edilmiş olan Bangalor Yargı Etiği ilkeleri'dir. Nitekim Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun 27.06.2006 gün ve 315 sayılı kararı ile de Bangalor Yargı Etiği İlkeleri'nin benimsenmesine karar verilmiş ve bu husus Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nce tüm hakim ve savcılara genelge şeklinde duyurulmuştur. Bu belgede 6 temel değerden bahsedilmiş ve bu değerlere ilişkin ilkeler tanımlanmıştır. Adı geçen belgede korunan değerler; bağımsızlık, tarafsızlık, doğruluk ve tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet ve liyakat olarak sayılırken, diğer kapsamlı açıklamaların yanında bağımsızlıktan bahsedilirken; "hakim, genelde toplumdan, özelde ise karar vermek zorunda olduğu ihtilafın taraflarından bağımsızdır. '; tarafsızlıktan bahsedilirken, "Tarafsızlık, yargı görevinin tam ve doğru bir şekilde yerine getirilmesinin esasıdır. Bu prensip, sadece bizatihi karar için değil, aynı zamanda kararın oluşturulduğu süreç açısından da geçerlidir. Hakim, yargısal görevlerini tarafsız, ön yargısız ve iltimasız olarak yerine getirmelidir. Hakim, mahkemede ve mahkeme dışında, yargı ve yargıç tarafsızlığı açısından kamuoyu, hukuk mesleği ve dava tarafların güvenini sağlayacak ve artıracak davranışlar içerisinde olmalıdır. " doğruluk ve tutarlılıktan bahsedilirken, "Hakim, mesleki davranış şekli itibarıyla, makul olarak düşünme yeteneği olan bir kişide herhangi bir serzenişe yol açmayacak hal ve tavır içinde olmalıdır. Hakimin hal ve davranış tarzı, yargının doğruluğuna ve tutarlılığına ilişkin inancı kuvvetlendirici nitelikte olmalıdır. Adaletin gerçek anlamda sağlanması kadar gerçekleştirildiğinin görüntü olarak sağlanması da önemlidir." dürüstlükten bahsedilirken, "Dürüstlük ve dürüstlüğün görüntü olarak ortaya konuluşu, bir hakimin tüm etkinliklerini icrada esaslı bir unsurdur. Hakim, hakimden sadır olan tüm etkinliklerde yakışıksız ve yakışık almayan görüntüler içerisinde olmaktan kaçmalıdır. Kamunun sürekli denetim suresi olan hakim, normal bir vatandaş tarafından sıkıntı verici olarak görülebilecek kişisel sınırlamaları kabullenmeli ve bunlara isteyerek ve özgürce uymalıdır. Hakim, özellikle yargı mesleğinin onuruyla uyumlu bir tarzda davranmalıdır. Hakim, kendi mahkemesinde hukuk mesleğini icra eden kimselerle olan bireysel ilişkilerinde, objektif olarak bakıldığında tarafgirlik veya bir tarafa meyletme görüntüsü ya da şüphe doğuracak durumlardan kaçmalıdır. Hakim; ailesinin, sosyal veya diğer ilişkilerinin, hakim olarak mesleki davranışlarını veya vereceği yargısal kararları etkilemesine izin vermemelidir. Hakim, hakimlik mesleğinin prestijini; kendisine, aile üyelerinden birisine veya herhangi bir kimseye özel çıkar sağlayacak şekilde ne kendisi kullanmalı ne de başka birisine kullandırmalıdır. Ayrıca hakim, yargı görevinin yerine getirilmesinde, herhangi bir kimsenin kendisini etkileyebileceği izlenimine ne kendisi yol açmalıdır, ne de başkalar böyle bir izlenime yol açmalarına müsaade etmelidir. Hakim ve aile üyeleri; yargısal görevlerin yerine getirilmesine ilişkin olarak, bir şeyin hakim tarafından yapılması, yapılmaması veya yapılmasına kayıtsız kalınması ile ilintili herhangi bir hediye, bir kredi, bir teberru yada bir iltimas talebinde bulunmaları veya kabul etmeleri konusunda izin veremez.'; eşitlikten bahsedilirken, "Yargıçlık makamın gerektirdiği performans açısından asıl olan; herkesin mahkemeler önünde eşit muameleye tabi tutulmasını sağlamaktır. ehliyet ve liyakatten bahsedilirken, "Hakim,yargısal görevlerini layıkıyla yerine getirilmesine uygun düşmeyen davranışlar içerisinde bulunamaz."denilmek suretiyle bir hakimin ( savcının ) uyması gereken etik değerler özü itibarıyla ortaya konulmuştur…” Devamında bağımsızlığın sadece davanın taraflarından ayrıklık olmadığı yürütme organı olan adalet bakanlığının bir idari görevlisi konumundaki savcılık makamının AYNI KÜRSÜDE MAHKEMENİN VEYA HAKİMİN HEMEN YANINDA BULUNMASININ yakın bulunmaktan dolayı müdahale veya etkileme ihtimali olmasa dahi bu şekilde bir izlenim verebileceği bu şekliyle 3. ilke gereği müdahale veya etkilermiş gibi görünmeme zorunda bulunduğundan bu etki varmış algısını dahi silmek gerektiği de ortadadır. Cumhuriyet savcılarının, mahkemeniz heyeti ile aynı kürsüde yan yana oturması ve bazen kendi aralarında konuşma olması halinde tarafımızdan duyulamayabilmesi, mahkeme başkan ve üyeleri ile aynı seviyede mahkeme duruşma salonundan yüksek bir yerde oturuyor olması, giysi olarak hakimlere yakın bir kisve kullanıyor olması ve istediği zaman dosyayı eline alabiliyor bulunması, duruşmalarda hakimler gibi oturduğu yerden beyanda bulunuyor olması, bazı mahkemelerde son müzakere sırasında duruşma salonundan dahi çıkmıyor olması, duruşma salonuna hakimlerin girdiği arka kapıdan girmesi ve çıkması gibi sebeplerden; şekil olarak da dıştan bakıldığında savcılarında sanki davanın yargıcıymış gibi algılanmalarına sebep olmaktadır. SİLAHLARIN EŞİTLİĞİNİN, DOĞAL SONUCU OLARAK SAV VE SAVUNMANIN YARGIYA AYNI MESAFEDE BULUNMASINI DA KAPSACAYACAĞINI DÜŞÜNMEKTEYİZDİR.
- Yine aynı doğrultuda son olarak 6217 sayılı kanun olan Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 26. maddesi “ 23/3/2005 tarihli ve 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir. GEÇİCİ MADDE 3 - (1) 1/1/2014 tarihine kadar, Asliye Ceza Mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz ve katılma hususunda Cumhuriyet savcısının görüşü alınmaz. Ancak, verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet başsavcılığına gönderilir.” Demekle kanunun gerekçesinde “Cumhuriyet savcısının asliye ceza mahkemesince verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı kanun başvurabileceği hüküm altına alınmaktadır. Asliye Ceza mahkemelerince bakılan davalarda, tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin olarak verilen kararlar ve yargılama sonunda verilen hükümler hakkında kanun yoluna başvurabilmesi imkânının tanınması amacıyla dosya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecektir…” demektedir. Bu şekilde yargının infaz görev yükü de bulunan savcıların şahısların tutukluluğuna veya Salıverilmesine ilişkin kararlara müdahil olabilmeleri sağlanmaya çalışılmışken, kanun koyucu bu durumun yani savcılarımızın duruşmalarda bulunmamasının adil yargılamayı etkilemeyeceğini de ön kabul olarak kabul ettiklerini göstermektedir. Bu ön kabul esasında; sav-savunma-yargı saç ayağında sav kurumunun esasen soruşturma evresinde şekillendiğini, savunma kurumunun ise asıl kovuşturma evresinde şekillendiğini ve yargının bu iki kurumun ışığında verdiği kararı ile kovuşturma evresinin ilk ayağını sonuçlandırdığını düşündüğünü göstermektedir. Seçilmiş ve meşru meclisimizin; nasıl ki Sulh Ceza mahkemelerinde bulunmayan ve Asliye Ceza Mahkemelerinde bir süreliğine fiilen bulunmamasına karar verdiği savcılık makamının halen bilfiil görev yaptığı sadece Ağır Ceza Mahkemelerinde bulunması diğer mahkemelerde adil bir karar verilmediği izlenimi veya sonucu doğurmayacaksa aynı şekilde Ağır Ceza mahkemelerinde savcılık makamının bulunması da bundan daha farklı bir sonuç doğurmayacaktır.
-Muhtemelen gelişen hukuk ve gelişen yargılama anlayışı,çok yakın bir zaman sonra uygulama olarak da; Cumhuriyet Savcılığının silahların eşitliği prensibi gereği savunmayla hukuken eşit konumda olduğu gibi fiziken de eşit bir konuma getirecektir. Bu sebeplerle mahkememizden; DAVAMIZ CUMHURİYET SAVCISININ MAHKEMEYE AYRILMIŞ OLAN VE MAHKEMEYE AİT KÜRSÜDEN DAHA UYGUN BİR YERE GEÇMESİNİN SAĞLANMASINI TALEP EDİYORUZ.

SONUÇ : Yukarda arz ve izah edilen sebeplerden ötürü;
1- ………………………………………………………………………………………………………………
……………………………
2-……………………………………………………………….
3- Davamız CUMHURİYET SAVCISININ mahkemeye ayrılmış olan ve mahkemeye ait KÜRSÜDEN DAHA UYGUN BİR YERE GEÇMESİNİN SAĞLANMASINI YÖNÜNDE ARA KARAR TESİS ETMESİNİ makamınızdan arz ve talep ederiz. 12.11.2011

SANIK MÜDAFİİLERİ
Av. MUHAMMET A.AYDIN &Av. HASAN KURU


EKİ :
3 ADET YARGITAY KARARI

Bafra Ağır Ceza Mahkemesi Esas No: 2011/125 Sayfa:7

OTURUM :3
TARİHİ :12.10.2011

BAŞKAN :HÜSEYİN Ö...
ÜYE :UĞUR Ö..
ÜYE :NURCAN K..
C.SAVCISI :AHMET ..
KATİP :MURAT P..
Belli gün ve saatte duruşmaya mahsus salonda celse açıldı
Tutuklu sanık İ.. getirildi.Bağsız olarak huzura alındı. Sanık Müdafi Av.Muhammet A. Aydın, katılan Adem Tütüncüler vekili Av.Aka Arslan geldi. Başka Gelen yok, açık duruşmaya devam olundu.
Müşteki E..’in beyanının tespiti amacıyla yazılan talimata cevap verildiği görüldü. Müştekinin katılma talebini içerir beyanını tespit edildiği Van 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 26.09.2011 tarih ve 2011/183 Tal. Sayılı evrakı okundu dosyamız arasına konuldu.
Bu arada sanık müdafii dilekçe ve ekinde Yargıtay kararları sundu.Alındı okundu. Soruldu;Biz dilekçemizi tekrar ediyoruz,ancak öncelikle C.Savcısının duruşma salonunda mahkeme heyeti kürsüsünden daha uygun yere geçmesini talep ediyoruz, bangolar yargı etiği ilkeleri gereği bu uygulamanın yapılması istiyoruz,ayrıca mahkemenin bu konuda ara karar vermesini istiyoruz dedi.
G/D
C.Savcısının bulunduğu yerin genel uygulamada olduğu şekilde mahkeme heyetinin sağ tarafı olduğu,mevzuata ve uygulamaya aykırı bir durum görülmediği anlaşıldığından bu konuda her hangi bir talepte bulunulmasına ve işlem de yapılmasına yer olmadığına karar verildi.Açıklandı devam olundu.