Mesajı Okuyun
Old 16-02-2007, 11:18   #6
Yücel Kocabaş

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 1987/1181

K. 1987/3461

T. 24.3.1987

743/m.659

ÖZET : Yasal Şufa hakkından vazgeçme bizatihi Şufa hakkını ortadan kaldırır.Gerek vazgeçenin, gerekse onun akdi ve yasal haleflerinin bir daha Şufa hakkını kullanmaları olanaksızdır.
DAVA VE KARAR : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan Şufa davasına dair karar davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kâğıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, Şufalı payın iptal ve tescili istemine ilişkindir. Mahkemece dava kabul edilmiş, hükmü davalılar vekili temyiz etmiştir.
Davacı, Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmazda velayeti altında bulunan oğlu Murat'ın 2/4 payın çıplak mülkiyet hakkına sahip olduğu, 2/4 pay sahibi Emine'nin bu payını 2.8.1985 tarihinde 35.000.000 liraya davalılara sattığını, vaki ihbar üzerine satışı 12.8.1985'de öğrendiğini, gerçekte satış bedelinin 20.000.000 lira olduğunu beyanla, Şufa hakkının tanınması isteği ile 11.9.1985 tarihinde işbu davayı açmıştır. Davalılar vekili Şufadan feragat edildiğini, fiili taksimin bulunduğunu hak düşürücü sürenin geçirildiğini, davacının iyiniyetli olmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir. Davacı duruşma sırasında bedeldeki muvazaa iddiasından vazgeçtiğini ifade etmiştir.
Şufalı payın ilişkin olduğu taşınmazın iki katlı bir ev olduğu 2/4 payının davacının babası adına 2/4 payınında Emine adına kayıtlı bulunduğu bu paydaşların şahsi irtifak hakkı tesis ederek taşınmazın zemin katının davacının babasına, 1. katınında Emine'ye aidiyetinin kabul edildiği, bu bölümlerden münhasıran adı geçenlerin yararlanacağı, şuyuunun idamesini kabul ettikleri ve kanuni Şufa hakkından feragat eylediklerini 6.4.1965 tarihli tapudaki akit tablosundan anlaşılmaktadır. İzzet'in bilahare kendi payının çıplak mülkiyetini davacı oğluna devrettiği, diğer paydaş Emine'nin kendi payını da davalılara sattığı, bu satış nedeniyle davacı tarafından işbu Şufa davasının açıldığı dosya kapsamı ile saptanmıştır. Bayiler tarafından şahsi irtifak hakkına ilişkin taksim ve tasarrufun 6.4.1965'ten bu yana sürdürüldüğü, davacı ve davalılara intikalden beri aynı şekilde kullanmanın devam ettiği hususu ihtilafsızdır. Davacının velisine yapılan satışa ilişkin ihbarın tebliği itibarıyla dava süresinde açılmıştır. Buna ilişkin savunma yersizdir. Bütün sorun Şufadan feragatta, ikinci aşamada da, fiili taksimde toplanmaktadır. Davacının bayii 6.4.1965 tarihli resmi senette, herkese karşı Şufa hakkından feragat etmiştir. Bu feragat 16.5.1951 gün 19/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında öngörülen şekil şartına haiz bulunmaktadır. Bayiin feragatı davacıyı da bağlamaktadır. Bu feragatte bizatihi Şufa hakkı ortadan kalktığından gerek feragat edenin gerekse onun akdi ve kanuni haleflerinin bir daha Şufa haklarını kullanmaları mümkün olamaz. Haktan feragat süreyi bağlı olmaksızın hüküm ifade eder. Bu itibarla olayımızda davacının akdi halef olarak Şufa hakkını kullanması olanaksızdır. Kaldı ki, taşınmaz da fiili taksim vardır. Davalı gerçekte iktisap ettiği payla birlikte bu paya isabet eden birinci kat daireyi satın almıştır. Davacının bunu bile bile Şufa hakkını kullanması iyiniyet kuralları ile bağdaşmaz. Bu hususlar nazara alınarak sabit olmayan davanın reddi gerekirken kabul edilmesi Usul ve Yasa’ya aykırı olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.’nun 428. maddesi gereğince hükmün ( BOZULMASINA ) ve dava tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık ücret tarifesi gereğince takdir olunan 11.000 lira mürafaa vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine ve istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenden alınmasına oybirliğiyle karar verildi. (KAZANCI)