Mesajı Okuyun
Old 17-03-2011, 19:46   #6
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan ncoban
İyi günler.Taraflar arasında 09.04.2009 tanzim tarihli bir kira sözleşmesi yapılmış.Bu sözleşmeye kiranın başlangıç tarihi de 15.04.2009 olarak yazılmış ve kiracıdan yine 15.04.2009 tarihli bir tahliye taahhütnamesi alınmış.Tahliye ile okuduğum kitaplarda kira sözleşmesinin yapılmasından ve taşınmazın anahtarının kiracıya teslim edilmesinden sonra yapılan tahliye taahhütnameleri geçerlidir diyor;ancak eğer yanlış hatırlamıyorsam Yargıtay kira sözleşmesinden sonra 1 ay geçmeden dahi alınan tahliye taahhütnamesine şüpheli bakmakta.Şimdi bizim bu olayımızda alınmış olan bu tahliye taahhütnamesi geçerli midir değil midir?Bu konuda yardımcı olan meslektaşlarıma şimdiden taşekkür ederim.

Bu konuda itibar edilen ve Yargıtay'ın görüşüne dayanak İBK lar ve daire kararı aşağıdadır. Tahliye taahhüdü konusundaki en yaygın ve geniş bilgi :




T.C.

YARGITAY

6. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/11

K. 2008/2784

T. 11.3.2008

• KİRA SÖZLEŞMESİ ( Atılan İmza İmza Sahibi Kiracıyı Bağlayacağından Tahliye Taahhüdünü İçeren Belgedeki Tarihlerin Sonradan Doldurulduğu Yolundaki İtiraza İtibar Edilemeyeceği )

• TAHLİYE TAAHÜDÜ ( Kiracı Kiralananda Otururken Verdiği - Kira Sözleşmesine Atılan İmza İmza Sahibi Kiracıyı Bağlayacağından Tahliye Taahhüdünü İçeren Belgedeki Tarihlerin Sonradan Doldurulduğu Yolundaki İtiraza İtibar Edilemeyeceği )

• TAHLİYE TAAHÜDÜNE UYMA ZORUNLULUĞU ( Kira Sözleşmesine Atılan İmza İmza Sahibi Kiracıyı Bağlayacağından Tahliye Taahhüdünü İçeren Belgedeki Tarihlerin Sonradan Doldurulduğu Yolundaki İtiraza İtibar Edilemeyeceği )

• TARİHLERİN SONRADAN DOLDURULMASI ( Kira Sözleşmesine Atılan İmza İmza Sahibi Kiracıyı Bağlayacağından Tahliye Taahhüdünü İçeren Belgedeki Tarihlerin Sonradan Doldurulduğu Yolundaki İtiraza İtibar Edilemeyeceği )

6570/m.7/a

ÖZET : Kiracı ( taahhütnamenin kira sözleşmesinin tanzimi sırası da alındığını, tanzim tarihinin sonradan doldurulduğunu ) savunmuş ise de; imzası inkar edilmeyen taahhütnamede “halen icar ve işgali altındaki” davacıya ait dairede oturduğunu ve bu şekilde tahliye taahhüdünü kiralananda otururken verdiğini kabul etmiştir. Öte yandan atılan imza, imza sahibi kiracıya bağlayacağından tahliye taahhüdünü içeren bu belgedeki tarihlerin sonradan doldurulduğu yolundaki itiraza itibar edilemez. Taahhütnamedeki tanzim tarihinin boş olarak bırakılıp davacıya verildiğinin kabul edilmesi halinde dahi davalı kiracı bu şekilde davranışının sonucuna katlanmak zorundadır. Kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı itirazın iptali-tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık, tahliyetaahhüdü nedeniyle kiralananın tahliyesine yönelik olarak yapılan icra takibine itirazın iptali ve kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davalının kiralananda 1.9.2003 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile kiracı olup 15.10.2003 tarihinde verdiği tahliye taahhüdüyle kiralananı 30.8.2005 tarihinde tahliye edeceğini taahhüt ettiğini, süresinde boşaltmaması üzerine hakkında yapılan icra takibine de tahliye taahhüdünün kira sözleşmesinin imzalandığı sırada verildiğinden geçersiz olduğunu ileri sürerek itiraz ettiğini, oysa sözleşme ve taahhüt tarihlerinin açık olduğunu, taahhütnamenin kira sözleşmesinden sonra ve kiralananda oturulurken verildiğini, davalının itirazını doğrular nitelikte bir belge sunamadığını belirterek, itirazın iptali ile davalının kiralanandan tahliyesini talep etmiştir. Davalı vekili, kira sözleşmesinin emlakçı tarafından hazırlandığını, kiralayan ve emlakçının şart koşması üzerine sırf kira sözleşmesi yapabilmek için davalının tahliyetaahhüdü imzalamak zorunda kaldığını, sözleşme ve taahhütnamenin aynı daktilo ile yazıldığını, taahhütnamedeki tanzim tarihinin sonradan eklendiğini, kira sözleşmesi ile birlikte ve davalının serbest iradesi dışında verildiğinden taahhütnamemin geçersiz olduğunu, üstelik davacının yeni dönem kira parasını ihtirazı kayıtsız alarak kira sözleşmesinin devamına rıza gösterdiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
6570 sayılı Gayrimenkul Kiralan Hakkındaki Kanun'un 7/a maddesi ve yerleşen içtihatlara göre tahliye taahhütnamesi sebebiyle açılan davalarda tahliye kararı verilebilmesi için taahhütnamenin sözleşmenin yapılmasından sonra, kiralananda oturulurken serbest irade ile verilmesi gerekir.
Bu özellikleri taşımayan taahhüde dayanarak tahliye kararı verilmesi mümkün değildir.
Olayımıza gelince; icra takibinde ve davada dayanılan ve hükme esas alınan 1.9.2003 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı, davalı tarafından düzenlenen 15.10.2003 tanzim ve 30.8.2005 tahliye tarihli tahliye taahhütnamesine dayanarak 22.9.2005 tarihinde Bakırköy 2. İcra Müdürlüğü'nün 2005 / 5397 sayılı dosyası ile kiralananın tahliyesi için davalı hakkında icra takibi yapmıştır. İcra takibine yasal süresi içinde itiraz eden davalı, tahliye taahhütnamesinin sözleşme başlangıcında alındığından geçersiz olduğunu ileri sürmüş, bu itirazını yargılama sırasında da yinelemiştir. Davalı her ne kadar tahliye taahhüdünün kira sözleşmesi düzenlenmesi sırasında alındığını ve tanzim tarihinin sonradan doldurulduğunu savunmuş ise de, imzası inkar edilmeyen taahhütnamede "halen icar ve işgali altındaki" davacıya ait dairede oturduğunu ve bu şekilde tahliye taahhüdünü kiralananda otururken verdiğini kabul etmiştir. Öte yandan atılan imza, imza sahibi kiracıyı bağlayacağından tahliye taahhüdünü içeren bu belgedeki tarihlerin sonradan doldurulduğu yolundaki itiraza itibar edilemez. Taahhütnamedeki tanzim tarihinin boş olarak bırakılıp davacıya verildiğinin kabul edilmesi halinde dahi davalı kiracı bu şekildeki davranışının sonucuna katlanmak zorundadır. Tanzim tarihinin sonradan doldurulmuş olmasının sonuca etkisi bulunamamaktadır. Takip süresinde yapılıp dava açıldığına göre serbest irade ile kiralananda oturulurken verilen tahliye taahhüdünün geçerli olduğunun kabulüyle kiralananın tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK’un 428. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 11.03.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



T.C.

YARGITAY

İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU

E. 1944/15

K. 1944/28

T. 4.10.1944

• TAHLİYE TAAHHÜDÜ ( İlk Kira Sözleşmesinin Yapıldığı Sırada Verilen )

• KİRA SÖZLEŞMESİ ( İlk Defa Yapılırken Verilen Tahliye Taahhüdünün Geçersiz Olması )

• KAMU DÜZENİNE AYKIRILIK ( İlk Kira Sözleşmesinin Yapıldığı Sırada Verilen TahliyeTaahhüdü )

• MİLLİ KORUNMA KANUNU ( Yürürlükte Olduğu Müddetçe Kiralananın Tahliye Edileceğine Dair Şart ve Taahhütlerin Muteber Olmadığı )

818/m.19,20

3780/m.30

6570/m.11

2004/m.275

ÖZET : İlk kira sözleşmesinin yapıldığı sırada verilen tahliyetaahhüdü geçerli değildir. İlk kira sözleşmelerine konulan tahliye taahhütleri, kira sözleşmelerinin, yasal olarak kendiliğinden uzamasını sağlayan hükmünü etkisiz duruma getirdiği için hukuka aykırı ve geçersizdir.
DAVA VE KARAR : Aktin bidayetinde taahhüt edilen tahliye şartının Milli Korunma Kanunu`nun otuzuncu maddesi muvacehesinde muteber olup olamayacağı hususunda Temyiz Üçüncü Dairesi`nin 28/9/1943 tarih ve 11185/9698 sayılı ve Ticaret Dairesi`nin 8/5/1943 tarih ve 863 /917 sayılı kararları`nı havi ilamları arasında hasıl olan tezat ve mübayenetin halli Birinci Reisliğin 22/4/1944 tarih ve 3/107 sayılı yazısıyla istenilmiş ve 944/20 numarada kayıtlı dosya da hadisenin aynı olmak itibariyle birleştirilmiş olmakla ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar teksir olunarak Umumi Heyet azasına tevzi edilmişti.
Müzakere için tayin olunan 27/9/1944 tarihine rastlayan Çarşamba günü saat 9.30`da toplanan Umumi Heyet Birinci Reis Halil Özyörük`ün başkanlığı altında müzakereye başlayarak ihtilafın esasını teşkil eden noktalar hulasaten Birinci Reis tarafından izah edildikten sonra söz alan :
O. Nuri Köni : Milli Korunma Kanunu`nun ana hatlarına muhaliftir. Böyle bir şart akte giremez. Milli Korunma Kanunu`nun müstecire verdiği bu hak, akit yapılmadan evvel bu şartı söyleme zamanı gelmemiştir. Bu intizamı ammeye taalluk eder. Hini akitte böyle bir şey söylemeye salahiyet yoktur. Hüküm mukaveleleri böyledir. Temyiz yapılmadan temyizden feragat muteber değildir. Ticaret Dairesi`nin kararı doğrudur.
Birinci Reis : Bir adam sayfiyeye gitmiştir. Diğeri de bu sayfiye müddetince evini kiraya vermiştir. Bu müddet zarfında icraya verirse tahliye ettiremez mi ?
O Nuri Köni : İstisnai ahvali kabul edebilirim ve ediyoruz.
Cevdet Baybura : Sayfiyelerde dört veya altı ay, meskenlerde bir sene olarak akit yapılır. Laakal onbeş gün evvel haber verecek ve tahliye edecek. Laakal kelimesine göre akitten bir saat sonra bunu yaparsa muteber midir ?
Bir akit tekemmül edip imza edildikten sonra altına bir şerh verilse, beş ay sonra tahliye edeceğim dese, aynı tarihte tarafların vaziyetine ve mecurun haline göre muvakkat bir konturato tanzim edilip bir ay sonra tahliye edeceğim dedikten sonra Milli Korunma Kanunu vardır, tahliye etmem diyebilir mi? Milli Korunma Kanunu zaruret için tedvin edilmiştir. Zaruret miktarında tatbik edilir.
Şefkati Özkutlu : İntizamı ammaden olan haklardan ibtidaen feragat edilemez. Muaddünlil istiğlal olan şeylerde kabul etmiyoruz. Milli Korunma Kanunu muteberdir. Hini akitte böyle bir şart konamaz.
Bazı hususi hallerde ancak mukavelede böyle şartlar varsa kabul ediyoruz. Mesela bir adam askere gidiyor. Gelince kendim dükkana gireceğim derse bu gibi haller muteberdir.
O.Nuri Köni : Burada umumi bir prensip koyacağız. Sayfiye gibi ve hususi bazı ahvale maksur işler için düşünülebilir. Hakim o hadiseye maksur olmak üzere bir hüküm verir, demeleriyle vaktin ademi müsaadesine binaen gelecek toplantıda müzakereye devam olunmak üzere talik kılınmıştır. 27/9/1944
İKİNCİ CELSE : 4/10/1944
Nisabı müzakere tahakkuk ettikten sonra evvelki müzakere ve hadise bir kere daha Birinci Reis tarafından izah edildikten sonra söz alan :
O Nuri Köni : Borçlar Kanunu`nun ondokuz ve yirminci maddeleri bazı şeylerin mukaveleye giremeyeceğini kabul etmiştir ve girmiş ise batıldır.Mesela dava etmeyeceğim diye bir kayıt koymuş ise muteber değildir. İhbar malik olduktan sonra kullanılan bir şeydir. Ötekinde bir tehdit vardır. Çünkü bu kaydı koymazsan vermem der. İntizamı amme mülahazasıyla vazıkanun bu Milli Korunma Kanunu`nun otuzuncu maddesini koymuştur. Filhakika mucirler biraz mutazzır olurlar, ne yapalım. Zararı ammı def için zararı hass tercih olunur.
Sayfiyeler bir zümrei hususiyeye aittir. Bunun için mahkemeler daha mülayim davranmaktadır. Temyiz bunu da yapabilir. Binaenaleyh beş on sayfiye için otuzuncu maddenin intizamı amme mülahazasıyla vazettiği esasları baltalayamaz. Ticaret ve İcra Daireleri Kararları doğrudur.
Şefkati Özkutlu : Otuzuncu maddenin amme hukukundan olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Mukavele yaparken otuzuncu madde hükümlerinden istifade etmeyeceğim veya müddet biter bitmez tahliye edeceğim, diyor. Veyahut elinden bir kağıt alınıyor. Bu şekillere göre bu vakıalara göre hüküm çıkarmak lazımdır. Müstecir ikrar etse, bir tesir altında olmaksızın imza etmiştim, fakat şimdi işim bozuldu, çıkmayacağım, dese bu vaziyet ne olacak ve nasıl halledeceğiz ? İhbar Borçlar Kanunu`na göre mukavelenin şartlarından oluyor. Bence mucir, kanunun hilafına müstecire mukavele imza ettirmiş ve kanun hükmünü bertaraf etmek maksidiyle hareket etmiş ise bu mukavele muteber değildir. Muteber olmayınca da müstecir ilanıhaye oturur. Böyle olmayıp da esasen kiralık olmayan bir gayrimenkul, muayyen ve muvakkat bir zaman için kullanılmaya lüzum kalmaması dolayısıyla kiraya verilmiş ve bu muayyen müddetin hitamında tahliye olunmak şart edilmiş olduğu takdirde, bu şartı muteber saymak doğru olur. Bununla beraber böyle bir halde de kiracı şartın istinat ettiği sebeplerin asılsız ve kanun hükmünü bertaraf etmek maksadıyla uydurulmuş şeyler olduğunu her türlü delil ve karinelerle ispat ederek davayı def`i edebilir. Buna mani olacak hiçbir kanun hükmü yoktur.
Dördüncü Hukuk Reisi Fevzi Bozer : Milli Korunma Kanunu`nun otuzuncu maddesinde ne gibi sebeplerle, mecurun tahliyesi istenebileceği yazılıdır ( 2 ).
1 - Mesken zarureti,
2 - Müstecirin mukavele hükümlerine muhalif hareketi,
3 - Mukavele müddetinin hitamından en az onbeş gün evvel müstecirin mecuru tahliye edeceğini mucirine ihbar etmesi.
Burada üçüncü sebep, ihtilafa meydan vermiştir Muhterem arkadaşlardan bazıları şu fikirdedir : Madem ki otuzuncu maddede en az onbeş gün ihbar şartıyla mecurun tahliye edileceği kabul edilmiştir, mukavele yapılırken de hitamı müddette mecurun tahliyesi taahhüt edilebilir ve bu taahhüt muteberdir.
Fikrimce bu taahhüt muteber değildir. Çünkü Kanun`un ahkamı amiresine muhaliftir. Filvaki en az onbeş gün evvel ihbar şartıyla mecurun tahliyesi kabul edilmiştir. Fakat mukaveleye göre bu, mecurun tahliye edileceğini ihbar olmayıp, akit yapılırken mecurun tahliyesi hakkında bir şart dermeyanıdır. Bu şart müstecirin aleyhinedir ve otuzuncu maddenin amir ahkamına muhaliftir.
Bundan mucir hiçbir suretle mutazarrır olmaz. Çünkü mesken zarureti varsa ancak bu sebepten mucirin tahliye hakkı vardır Mesken zarureti yoksa mücerret bu şarta dayanarak tahliye isteyemez. Zira tahliye edilse mecur gene başkasına kiraya verilecektir. Kira bedeli 939 yılından fazla olamaz. Binaenaleyh mucirin tahliyede bir menfaatı yoktur. Mücerret müsteciri ızrar kastı vardır. Suiniyetle hareket eden mucirin kanunun himayesine mazhar olamayacağı ve şu suretle taahhüt ve şartın muteber olmadığı fikrindeyim.
Vehbi Yekebaş : Kanunen ihbar lazımdır. Mukaveleye koymak halinde aktin bir şartı mahiyeini iktisap eder. Halbuki icarenin, Korunma Kanunu mucibince temadisi akit şartlarına riayetle mukayettir. Burada ise akit şartı, hitamı müddette tahliye oluyor. Bu caiz değildir, zannederim. Buna zamimeten böyle bir şartın konması mucir hesabına doğruluktan ayrılmak değil midir ? Sayın Bay Şemsettin Temizer bu hususta bendenizi tenvir ederler mi ?
Üçüncü Hukuk Reisi Ş. Temizer : Bu işin birinci celsesindeki müzakeresinde bulunmamıştım. Muarız fikirde bulunanların tekrar eyledikleri mütalaalarını dinledim. Noktai nazarları bir kiracının kira mukavelesindeki yazılı müddetin bitmesinden evvel tahliye edeceğini mucirine bildirmesi keyfiyeti, daha doğrusu Milli Korunma Kanunu`nun otuzuncu maddesinde kira akitlerine dair bütün hükümlerin amme intizamı olduğunda toplanmakta ve mütalaalar da bunun üzerine yürütülmektedir.
Şu halde, amme intizamı nedir ve bu otuzuncu maddenin havi olduğu muhtelif hükümlerden hangisi amme intizamına taalluk ediyor, hangisi etmiyor ? Onu tetkik ve halledersek bu davayı kolayca halletmiş olacağız. Yüksek Heyetinizin ra`na malumudur ki tekevvünü, tekemmülü ve ikaı için tarafların arzu ve rızalarının kanunun çizdiği çerçeve dahilinde izhar edilmesi kanunen mecburi olan hukuki muamele ve münasebetler ve maddeler amme intizamına taalluk eder, bunun haricinde tarafların diledikleri gibi hareket edebilecekleri ve muhayyer oldukları hususlarda amme intizamı mefhumuna giremez.
Bu otuzuncu maddeyi tetkik ettiğimiz zaman görüyoruz ki, bu maddenin kira karşılığının 939 senesi kirasından fazla olamayacağı hakkındaki hükmü doğrudan doğruya amme intizamına taalluk eder. Kiralayan ile kiracı arasındaki kirayı rızaları ile 939 senesi kirasından fazlalaştırsalar dahi bunun hükmü yoktur. Fazlalığa taalluk eden kısım batıldır, amme intizamı için konan hükme mugayirdir. Bu tekevvün hakkındaki tarafların rızası amme intizamı için konan hükme mugayirdir. Gene bu madde mücerret kira müddetinin bitmesi sebebiyle mücirden tahliye istemek ve kiracıdan da çıkmak hakkını nez ediyor. Aktin bütün şartlarına kiralayanı ve kiracıyı riayet etmeye mecbur edecek kira müddetini tarafların rızası hilafına kanunun mer`iyet mevkiinden kalkmasından üç ay sonra kadar uzatıyor. İşte bu suretle kira müddetinin tarafların arzu ve ihtiyarları haricinde uzatılması hakkında ika olunan hüküm amme intizamıdır. Fakat kiracı yarı yolda ve hatta aralarındaki mukavelede yazılı müddetin bitmesinden evvel çıkacağını ve aktin bozulmasını teklif etse de kiralayan da bu teklifi kabul ederek akti feshetseler, bu fesih muteberdir. Çünkü otuzuncu madde bu suretle feshi aktin tekemmülünü hükümleri içine almamış ve amme intizamını buna teşmil etmemiştir.
Gene kanun kira müddetini yukarıda dediğim gibi tarafların arzu ve ihtiyarları haricinde olarak uzatmış olmasına rağmen, gerek kiralayanı ve gerekse kiracıyı korumak için diğerinin rızası olmasa dahi çıkarılacağı veya çıkarılabileceği hakkında hüküm koymuştur. Yani aralarındaki mukavelenamenin bitmesi şartıyla mesken mecburiyetinde kalan kiralayana tahliye ettirebilmek ve kira müddetinin bitmesinden en az onbeş gün evvel yazı ile bildirmek şartıyla da kiracıya çıkmak hak ve salahiyetini vermektedir. Bu hükmün dahi taraflara muhayyerlik verdiği için amme intizamı ile alakası yoktur. Yani mesken mecburiyetinde kalan kiralayan ve mukavele müddeti biten kiracı bu haklarını kullanıp kullanmamakta serbest bırakılmışlardır.
İşte otuzuncu maddenin hangi hükümleri intizamı amme ile alakalıdır, hangileri değildir ? Bu inceleme ile meydana çıkmış bulunduğundan muhterem muarızların mutlak olarak intizam ammeden bahsetmelerinde isabet görülemez. Binaenaleyh icrai aktini yaparken altı ay veya bir sene sonra kiraladığı haneye dönmek mecburiyetinde kalması belli olan kiralayanın ve bu durumu bilen kiracının kira mukavelenamesinde bu keyfiyeti yazmaları intizamı ammeyi neden ilgilendirsin ? Keza, kiracı kendisinin ancak bir sene için kira evine ihtiyacı lduğunu ve bir sene sonra evi değil, hatta evin bulunduğu memleketi bile terkedeceğini tekayyun ederek ve bunu da kiralayana bildirerek mukaveleye yazması ve bunu tarafların kabul ve imza etmesi neden intizamı ammeye halel getirsin ? Yüksek muarızlar yalnız amme intizamına muhaliftir deyip kesip atıyorlar. Mukaveleye bunun derci kimi ihbardır caiz olmaz, kimi şarttır caiz olmaz diye de birbirini cerhediyorlar.
Kiracının bu salahiyetini kulanmasına ister ihbar, ister şart, ister taahhüt densin hulasa ne denirse densin madem ki bu otuzuncu madde mesken mucburiyetinde müddetin hitamında kiralayana kiracısını çıkarmak ve gene kiracıya müddetin hitamından en az onbeş gün evvel yazı ile haber vermesi halinde evden çıkmak hakkını ve salahiyetini kullanmayı bahşetmiştir. Bu hakkını akit zamanında, istimaline mani nedir ? Müddetin hitamında kendileri için hasıl olacak lüzumu akti yaparken derk etmek suretiyle bunu mukaveleye dercetmeleri kanunen memnu olabilir mi ? Zaten en az on beş gün evvel kiracının yazı ile bildirmesini kabul etmiş değil mi ? Bunun en çoğu akit zamanına kadar dayanmaz mı ?
Sayın muarızlar, akitten bir kaç saat sonra kiracının yazı ile kiralayana bildirmesini kabul ediyorlar da bir kaç saat daha evvel vukubulan taahhüdü niçin kabul etmiyorlar ? Mütalaalarından bunu anlamak benim için kabil olamadı. En ziyade korktukları nokta kiracının mesken buhranı dolayısıyla kiralık ev bulmaktaki zarureti ve müzayakalı halinden ev sahibinin istifade ederek mükrehen bu taahhüdü icar akti zamanında kiracıya kabul ettirmiş olmasıdır. Böyle bir vaziyet varsa umum hükümler dairesinde bu rızanın kendi müzayakısandan istifade etmek isteyen mal sahibinin ibramından dolayı akte girdiğini kiracının ileri sürüp hükümsüzlüğünü iddia ve ispat etmek hakkı daima mevcuttur. Böyle bir taahhüdün mukaveleye dahi dercini caiz görmeyen muhterem dairelerin içtihadına vakıf olan mal sahipleri kirayı yaparken kiralayandan tarihsiz mektup almak suretiyle maksatlarına vasıl olmayı temine çalışıyorlar. Vaktiyle hilei şer`iye denilen hale pek benziyen bu içtihat, şimdi de bir hilei kanuniye meydana çıkarmaktadır. Hakkın muamelatını müşkülleştirecek hilekarane harekete revaç vermektense dürüst hareket ettirmeyi icap eden içtihada kuvvet verilmelidir.
Sayın Bay Vehbi`nin, böyle bir kaydın akit ve mukaveleye konması mucir hesabına doğruluktan ayrılmak olmaz mı sualine gelince, bu sualin cevabını yukarıki izahatımda bulmak kabildir. Eğer mucir için bir müddet sonra icar ettiği evi mesken olarak kullanmak mecburiyeti varsa ve mucirin bu mecburiyet ve zaruretini bilerek kiracı da hassaten mukavele müddetinin hitamında evi tahliye edeceğini taahhüt etmiş ise bu taahhüt de, Yüksek Heyetiniz`in içtihadı ile kabule şayan görüyorsa, neden mucir hesabına doğruluktan ayrılmak mevzuubahis olsun ? Eğer ev sahibi bu tarz beyanatı ile kiracısını iğfal etmiş, hayata düşürmüş veyahutta kiracısının müzayakalı ve zaruret halinden istifade ederek bu taahhüdü yaptırmış ise, kiracıyı umumi hükümlerimiz korumaktadır. Her akitte bu gibi ahval daima iddia olunabilir.
Bununla beraber Dördüncü Hukuk Dairesi Muhterem Reisi`nin beyanatından ve gerekse muhterem Nuri Bey`in izahatından anlaşılıyor ki, sayfiye olarak meskenin tamamını veya bir kısmını kiraya vermiş olanlar kiracılarına böyle bir taahhüdü kabul ettirip kira mukavelesine yazdırdıkları takdirde, bunun muteber olacağını kabul buyuruyorlar ve böylece kararlar verildiğini söylüyorlar. Şu halde birleşiyoruz, demektir. Ben de yukarıda dediğim gibi ev sahibi muvakkat bir memuriyetle, mesela bir sene sürecek bir iş için ailesiyle beraber başka diyara gitmek mecburiyetindedir. Evin bir sene boş kalması hem iktisadi ve hem muhafazası noktasından doğru değildir. Bunu bu şartla kiraya vermek istiyor ve kiracısına bu suretle kira akti için icapta bulunuyor. Kiracı da bu suretle icabı icarı kabul ediyor. Bunun sayfiye misalinden farkı nedir ? Neden muteber değildi ? Müstecire gelelim : evini kiralayıp bir senelik bir iş için başka diyara giden yukarıki misaldeki ev sahibi, tuttuğu evde ancak bir sene oturacağı ve ondan sonra tahliye edip memleketine avdet edeceği için bir sene müddetle tuttuğu evi bir ay sonra sene nihayetinde tahliye edeceğine yazı ile mucirine bildirmesiyle bu hak ve salahiyetini kira mukavelesinin tanziminde istimal ederek mukaveleye dercettirmesinden ne fark vardır, ne mahzur tasavvur olunur ?
Hulasa, her ne yandan bakılırsa bakılsın muhterem muarızların fikirleri, sözleri uzun uzadıya saydığım sebeplere dayanan kanaatımı tebdile sebep olmadı ve selameti de bu kanaatta bulmaktayım. Bir de denildi ki, otuzuncu madde kira müddetinin bitmesinden en az onbeş gün evvel yazı ile bildirirse ibaresinden behemahal bu hakkın akitten sonra istimal edilmesi icap etmekte ve bu kaydı kanuni tahliye taahhüdünün akitte de dercedilmesine mani bulunmaktadır. Bu istidlalde de fikrimce isabet yoktur. Çünkü vazıı kanunun akit zamanından sonra müstecir için mecurdan çıkmak zaruretinin hasıl olması hali ile akit zamanında kendisinin herhangi bir sebeple bir seneden fazla duramayacağı halini nazara alarak bu ibareyi kullandığı derkardır. Çünkü kanun, müddetin hitamından en az tabirini kullanmakla müstecirin bu hakkı hayırını da akit zamanından müddetin hitamına on beş gün kalıncaya kadar kullanabileceğini ve ondan sonra kullanması halinde mucirin muvafakatı olmadıkça mecuru tahliye edemeyeceğini ve tahliye ederse kanunun icabatına katlanacağını anlatmak istemektedir. Bu itibarla ( Bildirmek ) tabiri akit zamanında mucirine bildirmesine şamil değildir, buyurulması bilmem ne dereceye kadar doğrudur.
Hulasa, Dairemizin içtihadı meselenin amme intizamı ile alakası bulunmaması ve kanunun sarih ibaresi yönünden doğrudur.
Ticaret Reisi F. Hulusi Demirelli : Milli Korunma Kanunu`nun otuzuncu maddesinde tahliye davalarının dinlenmemesine ve kira müddetinin uzatılmış sayılmasına dair olarak kabul edilen hükümler Borçlar Kanunu`nun kiralanan şeyi müddetin sonunda tahliye ve iade hakkında kiracıya yüklemiş olduğu vecibeler bilindiği halde Borçlar Kanunu`nun bu hükümlerine buhran müddetince istisna teşkil etmek üzere tedvin edilmiştir. İcar ve isticar mukavelenamelerinin matbu maddelerinde ve mesela bunların 8 numaralısında eski Mecelle ve bugünkü Borçlar Kanunu`nun bu husustaki birbirine benzer hükümlerini teyit eder yollu münderiç bulunan şart ve tahahütler Milli Korunma kanununu`nun otuzuncu maddesi meri bulunduğu müddetçe hükümden düşürülmelidir. Bu başka türlü olamaz. Çünkü, hem o şart ve taahhütler, hem de otuzuncu madde hükmü bir arada yürüyemez. Mezkur maddede beyan edilen ihbar kiracı tarafından aktin icaplarından ve konturatodaki matbu veya hususi olarak yazılı tahliye taahhütlerinden başka bir mahiyettedir. Akit yapılırken taraflarca kararlaştırılarak koşulan şart ve yapılan taahhüt başka, akitten sonra kiralanan şeyin müddet hitamında tahliye edileceği yolunda kiracı tarafından ihtiyari olarak yapılacak ihbar başkadır. Bunlar birbirine karıştırılır ve akit sırasındaki şart ve taahhüt ihbar hükmünde tutulursa otuzuncu maddenin istihdaf ettiği maksat veya gaye baltalanmış ve onun koyduğu istisnai ve amir hüküm bir çok halde, hususiyle yeni kiralama hadiselerinde tesirsiz bırakılmış olur.
Şefkati Özkutlu : Hadisemizde hiçbir vakit ikrah mevzuubahis olamaz.
Necati Ünlügil : Hadisede kanunda kullanılan "tabirleri" ihbar telakki etmeye
Birinci Reis : Akit serbestisi fert hürriyetidir. Akit serbestisini ihlal eden şeyler amme intizamiyle alakadar olmak lazımdır. İcar aktinde tarafların muayyen ve mutat olan hakları, hukuku mevzua ile mukayettir. Milli Korunma Kanunu hükümerine göre mucir, akti icare hitam bulunca çık diyemiyor. Ancak muayyen şartlarla mümkündür. Binaenaleyh bu aktin tahdidi intizamı ammedir. Müstecir için de ancak akit bitmeden asgari onbeş gün evvel ihbar etmek lüzumu nereye kadar uzatılabilir ?Hini akitte böyle bir taahhüdün makul ve mantıki bir esasa istinat edemiyeceği tabiidir. Şart ile ihbar arasında fark olmak lazımdır. Bu onbeş günün mutat ve muayyen bir zamanı vardır. Bunun ta aktin vukuu zamanına irca etmek doğru olamaz, demeleriyle neticede :
Milli Korunma Kanunu, hayat pahalılığını önlemek için vaz buyurulmuştur. Otuzuncu maddesi de gerek ev, gerek iş evi buhranına ve bunun neticesi olabilecek pahalılığa karşı düşünülüp tedvin olunmuştur. Şu halde Kanun`un bütün hükümleri gibi bu maddedeki hükümler de amme inzibatı mahazasından mülhem olmakla amir hükümlerdendir. Nitekim mezkur madde kiralama mukavelelerinde taraflarca kararlaştırılmış olan müddetleri mukavele hükümlerine kiracı tarafından riayet şartıyla uzatmış ve mukavele edilen müddetin hitamında mecuru mucire iade etmek lüzumuna dair olan Borçlar Kanunu hükümlerini yine bu şart dairesinde olmak üzere muvakkat bir zaman için bertaraf edip, Borçlar Kanunu`na ve kiracıların matbu konturatolarda açık ibare ile yazılı tahliye taahhhütlerine dayanan mucirlerin tahliye davalarının dinlenmesini menetmiştir. Maddenin, elbette tarafların rızasıyla aktin feshine müdahalesi yoktur ve olamaz. Fakat hadiselerde böyle tarafların rızasıyla fesih bahis değildir. Bahis mevzuu olan şey, maddenin sırf kiracı tarafından vukuubulacak tahliye ihbarının akit sırasında taraflarca kararlaştırılan bir şart şeklinde mukaveleye dercedilmesi halidir. Bir bakıma ihbar kiracı tarafından müddetin hitamından en az onbeş gün önce yapılması halinde tahliye lüzumu tahakkuk edeceğine göre, akit henüz yapılırken de böyle bir beyanın mukaveleye derci ayni neticeyi vermek lazım geleceği zannolunabilir. Fakat kanunun vazıının maksadı ve ihbar tabirinin mehfumu buna müsait değildir. Çünkü mukavele yapılırken yahut hadiselerimizde olduğu gibi kanun hükmünce kiracının böyle bir ihbarla müddetin uzaması hükümlerinden kurtulabilmesi kabul edilirse de akit sırasındaki tahliyetaahhüdü bu ihbarın makamına kaim tutulamaz. Malumdur ki, mukavele sırasında ihbar gibi şeyler adet değildir. mukaveleler ancak hüküm ve şartları ihtiva eder. Mukavele edilen müddetin kanun hükmünce uzamasını önceden önlemek maksadıyla mucirin kiracıya kabul ettireceği tahliyetaahhüdü de işte kanunun amir ve istisnai hükümleri hilafına olarak umumi hükümlerin ve mukavelenin tahliyeye müteallik hükümlerinin yürürlükte kalması şartından başka bir şey olamaz. Hadiselerin çoğunda kiracı, bu şartı bir mesken yahut sanat ve ticaret yeri bulmak ıztırarıyla kabul ve imza eder. Herhalde bu şart ve tahahhüt zikri geçen otuzuncu maddenin amir ve istisnai hükümlerine muhalefeti hasebiyle Borçlar Kanunu`nun ondokuzuncu maddesi gereğince batıldır, muteber tutulamaz. Maddede beyan edilen ihbar bu mahiyette olmayan ve akit yapıldıktan sonra kiracının kendiliğinden yapacağı yazılı beyandır. Kiracı mukavelenin hususi şartlar kısmında tahliye hakkındaki taahhüdünün ihbar sayılmasına rıza göstermiş olsa da bu taahhüt mucirin akte razı olmak için koştuğu bir şartı kabulden başka bir şey olamayacağı için bununla ihbar yapılmış sayılamayıp maddenin amir hükmüne muhalif bir şart ve taahhüt kabul edilmiş demek olur ki, Borçlar Kanunu`nun zikri geçen ondokuzuncu maddesi hükmünce o gibi taahhütlerin batıl addedilmesi lüzumunda şüphe edilemez. Buna benzer mukavele hükümlerini Milli Korunma Kanunu`nun zikri geçen otuzuncu maddesinde derpiş edilen ihbar kabilinden saymak bu sebeple caiz olmadığı gibi, aksine mütalaa etmek Kanun`un istihdaf ettiği gayeye de uygun düşmez.
SONUÇ : Yukarıda zikredilen sebep ve mütalaalara mebni mukavele edilen müddetin hitamında mecurun tahliye edileceğine dair kira mukavelelerine dercedilecek şart ve tahahütlerin Milli Korunma Kanunu yürürlükte kaldığı müddetçe muteber olmadığına 4/10/1944 tarihinde reylerin üçte ikisini geçen çoğunlukla karar verildi.



T.C.

YARGITAY

İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU

E. 1944/15, 20

K. 1944/28

T. 4.10.1944

• MİLLİ KORUNMA İŞİ ( TahliyeTaahhüdü ve Şartının Geçerli Olup Olmadığı )

• TAHLİYE TAAHHÜDÜ ( Mecurun Akit Süresi Sonunda Tahliye Edileceğine İlişkin Şartların Geçerli Olup Olmadığı )

• KİRA SÖZLEŞMESİ ( Tahliye Şart ve Taahhüdü )

3780 s. Milli Korunma Kanunu m. 30 ( 1940 g. ve 3954 s. ile 1942 g. ve 4180 s. ve 1944 g. ve 4648 s. yasalar ile değişik. )

818/m.19

( Bu madde, 1947 g. ve 5020 s. yasa ile değiştirildi, 1953 g ve 6084 s. ile 1954 g. ve 6444 s. yasalar ile yürürlükten kaldırıldı. ) ( Ayrıca Bk.: 1955 g. ve 6570 s. yasa. )
ÖZET : Belirtilen sürenin sonunda kiralanan taşınmaz malın boşaltılacağına dair kira sözleşmelerine konulacak koşullar ve yükümlülükler, Milli Korunma Yasası yürürlükte kaldığı sürece geçerli değildir.
DAVA VE KARAR : Aktin bidayetinde taahhüt edilen tahliye şartının Milli Korunma Kanununun otuzuncu maddesi muvacehesinde muteber olup olamayacağı hususunda Temyiz Üçüncü Dairesinin 28/9/943 tarih ve 11185/9698 sayılı ve Ticaret Dairesinin 8/5/943 tarih ve 863/917 sayılı kararlarını havi ilamları arasında hasıl olan tezat ve mübayenetin halli Birinci Reisliğin 22/4/944 tarih ve 3/107 sayılı yazısiyle istenilmiş ve 944/20 numarada kayıtlı dosya da hadisenin ayni olmak itibariyle birleştirilmiş olmakla ihtilafın mevzuunu teşkil eden ilamlar teksir olunarak Umumi Heyet azasına tevzi edilmişti.
Müzakere için tayin olunan 27/9/944 tarihine rastlıyan çarşamba günü saat 9.30 da toplanan Umumi Heyet Birinci Reis Halil Özyörük'ün başkanlığı altında müzakereye başlıyarak ihtilafın esasını teşkil eden noktalar hulasaten Birinci Reis tarafından izah edildikten sonra söz alan :
O. Nuri Köni: Milli Korunma Kanununun ana hatlarına muhaliftir. Böyle bir şart akte giremez. Milli Korunma Kanununun müstecire verdiği bu hak, akit yapılmadan evvel bu şartı söyleme zamanı gelmemiştir. Bu intizamı ammeye taalluk eder. Hini akitte böyle bir şey söylemeğe salahiyet yoktur. Hüküm mukaveleleri böyledir. Temyiz yapılmadan temyizden feragat muteber değildir. Ticaret Dairesinin kararı doğrudur.
Birinci Reis : Bir adam sayfiyeye gitmiştir. Diğeri de bu sayfiye müddetince evini kiraya vermiştir. Bu müddet zarfında icara verirse tahliye ettiremez mi?
O. Nuri Köni: İstisnai ahvali kabul edebilirim ve ediyoruz.
Cevdet Baybura: Sayfiyelerde dört veya altı ay, meskenlerde bir sene olarak akit yapılır. Laakal onbeş gün evvel haber verecek ve tahliye edecek. Laakal kelimesine göre akitten bir saat sonra bunu yaparsa muteber midir?
Bir akit tekemmül edip imza edildikten sonra altına bir şerh verilse, beş ay sonra tahliye edeceğim dese ayni tarihte tarafların vaziyetine ve mecurun haline göre muvakkat bir konturato tanzim edilip bir ay sonra tahliye edeceğim dedikten sonra Milli Korunma Kanunu vardır, tahliye etmem deyebilir mi? Milli Korunma Kanunu zaruret için tedvin edilmiştir. Zaruret miktarında tatbik edilir.
Şefkati Özkutlu: İntizamı ammeden olan haklardan ibtidaen feragat edilemez. Muaddünlil istiğlal olan şeylerde kabul etmiyoruz. Milli Korunma Kanunu muteberdir. Hini akitte böyle bir şart konamaz.
Bazı hususi hallerde ancak mukavelede böyle şartlar varsa kabul ediyoruz. Mesela bir adam askere gidiyor. Gelince kendim dükkana gireceğim derse bu gibi haller muteberdir.
O Nuri Köni: Burada umumi bir prensip koyacağız. Sayfiye gibi ve hususi bazı ahvale maksur işler için düşünülebilir. Hakim o hadiseye maksur olmak üzere bir hüküm verir, demeleriyle vaktin ademi müsaadesine binaen gelecek toplantıda müzakereye devam olunmak üzere talik kılınmıştır. 27/9/944
- İkinci celse : 4/10/94
Nisabı müzakere tahakkuk ettikten sonra evvelki müzakere ve hadise bir kerre daha Birinci Reis tarafından izah edildikten sonra söz alan:
O. Nuri Köni: Borçlar Kanununun on dokuz ve yirminci maddeleri bazı şeylerin mukaveleye giremeyeceğini kabul edemeyeceğini ve girmiş ise batıldır. Mesela dava etmiyeceğim diye bir kayıt koymuş ise muteber değildir, ihbar malik olduktan sonra kullanılan bir şeydir. Ötekinde bir tehdit vardır. Çünkü bu kaydı koymazsan vermem der. İntizamı amme mülahazasiyle Vazııkanun bu Milli Korunma Kanununun otuzuncu maddesini koymuştur. Filhakika mucirler biraz mutazarrır olurlar, ne yapalım. Zararı ammı def için zararı hass tercih olunur.
Sayfiyeler bir zümrei hususiyeye aittir. Bunun için mahkemeler daha mülayim davranmaktadır. Temyizde bunu da yapabilir. Binaenaleyh beş on sayfiye için otuzuncu maddenin intizamı amme mülahazasiyle vaz ettiği esasları baltalayamayız. Ticaret ve icra Daireleri kararları doğrudur.
Şefkati Özkutlu: Otuzuncu maddenin amme hukukundan olduğunu hepimiz kabul ediyoruz. Mukavele yaparken otuzuncu madde hükümlerinden istifade etmiyeceğim veya müddet biter bitmez tahliye edeceğim, diyor. Veyahut elinden bir kağıt alınıyor. Bu şekillere göre bu vakıalara göre hüküm çıkarmak lazımdır. Müstecir ikrar etse, bir tesir altında olmaksızın imza etmiştim, fakat şimdi işim bozuldu, çıkmayacağım, dese bu vaziyet ne olacak ve nasıl halledeceğiz? İhbar Borçlar Kanununa göre mukavelenin şartlarından oluyor. Bence mucir kanunun hilafına müstecire mukavele imza ettirmiş ve kanun hükmü bertaraf etmek maksadiyle hareket etmiş ise bu mukavele muteber değildir. Muteber olmayınca da müstecir ilanihaye oturur. Böyle olmayıp da esasen kiralık olmayan bir gayrimenkul, muayyen ve muvakkat bir zaman için kullanılmaya lüzum kalmaması dolayisiyle kiraya verilmiş ve bu muayyen müddetin hitamında tahliye olunmak şart edilmiş olduğu takdirde bu şartı muteber saymak doğru olur. Bununla beraber böyle bir halde de kiracı şartın istinat ettiği sebeplerin asılsız ve kanun hükmünü bertaraf etmek maksadıyla uydurulmuş şeyler olduğunu her türlü delil ve karinelerle ispat ederek davayı defi edebilir. Buna mani olacak hiçbir kanun hükmü yoktur.
Dördüncü Hukuk Reisi Fevzi Bozer: Milli Korunma Kanununun otuzuncu maddesinde ne gibi sebeplerle mecurun tahliyesi istenebileceği yazılıdır.
1- Mesken zarureti,
2- Müstecirin mukavele hükümlerine muhalif hareketi,
3- Mukavele müddetinin hitamından en az on beş gün evvel müstecirin mecuru tahliye edeceğini mucirine ihbar etmesi.
Burada üçüncü sebep, ihtilafa meydan vermiştir. Muhterem arkadaşlardan bazıları şu fikirdedir: Mademki otuzuncu maddede en az on beş gün ihbar şartiyle mecurun tahliye edileceği kabul edilmiştir, mukavele yapılırken de hitamı müddette mecurun tahliyesi taahhüt edilebilir ve bu taahhüt muteberdir.
Fikrimce bu taahhüt muteber değildir. Çünkü kanunun ahkamı amiresine muhaliftir. Filvaki en az on beş gün evvel ihbar şartiyle mecurun tahliyesi kabul edilmiştir. Fakat mukaveleye göre bu, mecurun tahliye edileceğini ihbar olmayıp akit yapılırken mecurun tahliyesi hakkında bir şart dermeyanıdır. Bu şart müstecirin aleyhinedir ve otuzuncu maddenin amir ahkamına muhaliftir.
Bundan mucir hiç bir suretle mutazarrır olmaz. Çünkü mesken zarureti varsa ancak bu sebepten mucirin tahliye hakkı vardır. Mesken zarureti yoksa mücerret bu şarta dayanarak tahliye istiyemez. Zira tahliye edilse mecur gene başkasına kiraya verilecektir. Kira bedeli 939 yılından fazla olamaz. Binaenaleyh mucirin tahliyede bir menfaati yoktur. Mücerret müsteciri ızrar kastı vardır. Suiniyetle hareket eden mucirin kanunun himayesine mazhar olamayacağı ve şu suretle taahhüt ve şartın muteber olmadığı fikrindeyim.
Vehbi Yekebaş : Kanunen ihbar lazımdır. Mukaveleye koymak halinde aktin bir şartı mahiyetini iktisap eder. Halbuki icarenin. Korunma Kanunu mucibince temadisi akit şartlarına riayetle mukayyettir. Burada ise akit şartı, hitamı müddette tahliye oluyor. Bu caiz değildir, zannederim. Buna zamimeten böyle bir şartın konması mucir hesabına doğruluktan ayrılmak değil midir? Sayın Bay Şemsettin Temizer bu hususta bendenizi tenvir ederler mi?
Üçüncü Hukuk Reisi Ş. Temizer: Bu işin birinci celsesindeki müzakeresinde bulunmamıştım. Muarız fikirde bulunanların tekrar eyledikleri mütalaalarını dinledim. Noktai nazarları bir kiracının kira mukavelesindeki yazılı müddetin bitmesinden evvel tahliye edeceğim mucirine bildirmesi keyfiyeti daha doğrusu Milli Korunma Kanununun otuzuncu maddesinde kira akitlerine dair bütün hükümlerin amme intizamı olduğunda toplanmakta ve mütalaalar da bunun üzerine yürütülmektedir.
Şu halde amme intizamı nedir ve bu otuzuncu maddenin havi olduğu muhtelif hükümlerden hangisi amme intizamına taalluk ediyor, hangisi etmiyor? Onu tetkik ve halledersek bu davayı kolayca halletmiş olacağız. Yüksek Heyetinizin ra'na malumudur ki tekevvünü, tekemmülü ve ikaı için tarafların arzu ve rızalarının kanunun çizdiği çerçeve dahilinde izhar edilmesi kanunen mecburi olan hukuki muamele ve münasebetler ve maddeler amme intizamına taalluk eder, bunun haricinde tarafların diledikleri gibi hareket edebilecekleri ve muhayyer oldukları hususlarda amme intizamı mefhumuna giremez.
Bu otuzuncu maddeyi tetkik ettiğimiz zaman görüyoruz ki, bu maddenin kira karşılığının 939 senesi kirasından fazla olamayacağı hakkındaki hükmü doğrudan doğruya amme intizamına taalluk eder. Kiralayan ile kiracı arasındaki kirayı rızaları ile 939 senesi kirasından fazlalaştırsalar dahi bunun hükmü yoktur. Fazlalığa taalluk eden kısım batıldır, amme intizamı için konan hükme mugayyirdir. Bu tekevvün hakkındaki tarafların rızası amme intizamı için konan hükme mugayyirdir. Gene bu madde mücerret kira müddetinin bitmesi sebebiyle mucirden tahliye istemek ve kiracıdan da çıkmak hakkını nez ediyor. Aktin bütün şartlarına kiralayanı ve kiracıyı riayet etmeğe mecbur ederek kira müddetini tarafların rızası hilafına kanunun meriyet mevkiinden kalkmasından üç ay sonraya kadar uzatıyor, işte bu suretle kira müddetinin tarafların arzu ve ihtiyarları haricinde uzatılması hakkında ika olunan hüküm amme intizamıdır. Fakat kiracı yarı yolda ve hatta aralarındaki mukavelede yazılı müddetin bitmesinden evvel çıkacağını ve aktin bozulmasını teklif etse de kiralayan da bu teklifi kabul ederek akti feshetseler, bu fesih muteberdir. Çünkü otuzuncu madde bu suretle feshi aktin tekemmülünü hükümleri içine almamış ve amme intizamını buna teşmil etmemiştir.
Gene kanun kira müddetini yukarıda dediğim gibi tarafların arzu ve ihtiyarları haricinde olarak uzatmış olmasına rağmen gerek kiralayanı ve gerekse kiracıyı korumak için diğerinin rızası olmasa daha çıkarılacağı veya çıkarılabileceği hakkında hüküm koymuştur. Yani aralarındaki mukavelenamenin bitmesi şartiyle mesken mecburiyetinde kalan kiralayana tahliye ettirebilmek ve kira müddetinin bitmesinden en az on beş gün evvel yazı ile bildirmek şartiyle de kiracıya çıkmak hak ve salahiyetini vermektedir. Bu hükmün dahi taraflara muhayyerlik verdiği için amme intizamı ile alakası yoktur. Yani mesken mecburiyetinde kalan kiralayan ve mukavelesi müddeti biten kiracı bu haklarını kullanıp kullanmamakta serbest bırakılmışlardır.
İşte otuzuncu maddenin hangi hükümleri intizamı amme ile alakalıdır, hangileri değildir? Bu, inceleme ile meydana çıkmış bulunduğundan muhterem muarızların mutlak olarak intizamı ammeden bahsetmelerinde isabet görülemez. Binaenaleyh icar aktini yaparken altı ay veya bir sene sonra kiraladığı haneye dönmek mecburiyetinde kalması belli olan kiralayanın ve bu durumu bilen kiracının kira mukavelenamesinde bu keyfiyeti yazmaları intizam: ammeyi neden ilgilendirsin? Keza kiracı kendisinin ancak bir sene için kira evine ihtiyacı olduğunu ve bir sene sonra evi değil hatta evin bulunduğu memleketi bile terkedeceğini teyakkun ederek ve bunu da kiralayana bildirerek mukaveleye yazması ve bunu tarafların kabul ve imza etmesi neden intizamı ammeye halel getirsin? Yüksek muarızlar yalnız amme intizamına muhaliftir deyip kesip atıyorlar. Mukaveleye bunun derci kimi ihbardır caiz olmaz, kimi şarttır caiz olmaz diye de birbirini cerhediyorlar.
Kiracının bu salahiyetini kullanmasına ister ihbar, ister şart ister taahhüt densin hulasa ne denirse densin madem ki bu otuzuncu madde mesken mecburiyetinde müddetin hitamında kiralayana kiracısını çıkarmak ve gene kiracıya müddetin hitamından en az on beş gün evvel yazı ile haber vermesi halinde evden çıkmak hakkını ve salahiyetini kullanmayı bahsetmiştir. Bu hakkın akit zamanında istimaline mani nedir? Müddetin hitamında kendileri için hasıl olacak lüzumu akti yaparken derk etmek suretiyle bunu mukaveleye dercetmeleri kanunen memnu olabilir mi? Zaten en az on beş gün evvel kiracının yazı ile bildirmesini kabul etmiş değil mi? Bunun en çoğu akit zamanına kadar dayanmaz mı?
Sayın muarızlar akitten bir kaç saat sonra kiracının yazı ile kiralayana bildirmesini kabul ediyorlar da bir kaç saat daha evvel vukubulan taahhüdü niçin kabul etmiyorlar? Mütalaalarından bunu anlamak benim için kabil olamadı. En ziyade korktukları nokta kiracının mesken buhranı dolayisiyle kiralık ev bulmaktaki zarureti ve müzayakalı halinden ev sahibinin istifade ederek mükrehen bu taahhüdü icar akti zamanında kiracıya kabul ettirmiş olmaşıdır. Böyle bir vaziyet varsa umum hükümler dairesinde bu rızanın kendi müzakayasından istifade etmek isteyen mal sahibinin ibramından dolayı akte girdiğini kiracının ileri sürüp hükümsüzlüğünü iddia ve isbat etmek hakkı daima mevcuttur. Böyle bir taahhüdün mukaveleye dahi dercini caiz görmeyen muhterem daiirelerin içtihadına vakıf olan mal sahipleri kirayı yaparken kiralayandan tarihsiz mektup almak suretiyle maksatlarına vasıl olmağı temine çalışıyorlar. Vaktiyle hilei şer'iye denilen hale pek benziyen bu içtihat şimdi de bir hilei kanuniye meydana çıkarmaktadır. Halkın muamelatını müşkülleştirecek hilekarane harekete revaç vermektense dürüst hareket ettirmeği icap eden içtihada kuvvet verilmelidir.
Sayın Bay Vehbi'nin, böyle bir kaydın akit ve mukaveleyi konması mucir hesabına doğruluktan ayrılmak olmazmı sualine gelince, bu sualin cevabını yukarıki izahatımda bulmak kabildir. Eğer mucir için bir müddet sonra icar ettiği evi mesken olarak kullanmak mecburiyeti varsa ve mucirin bu mecburiyet ve zaruretini bilerek kiracı da hassaten mukavele müddetinin hitamında evi tahliye edeceğim taahhüt etmiş ise bu taahhüt de. Yüksek Heyetinizin içtihadı ile kabule şayan görüyorsa, neden mucir hesabına doğruluktan ayrılmak mevzuubahis olsun? Eğer ev sahibi bu tarz beyanatı ile kiracısını iğfal etmiş, hataya düşürmüş veyahutta kiracısının müzayakalı ve zaruret halinden istifade ederek bu taahhüdü yaptırmış ise, kiracıyı umumi hükümlerimiz korumaktadır. Her akitte bu gibi ahval daima iddia olunabilir.
Bununla beraber Dördüncü Hukuk Dairesi Muhterem Reisinin beyanatından ve gerekse muhterem Nuri Beyin izahatından anlaşılıyor ki, sayfiye olarak meskeninin tamamını veya bir kısmın kiraya vermiş olanlar kiracılarına böyle bir taahhüdü kabul ettirip kira mukavelesine yazdırdıkları takdirde bunun muteber olacağını kabul buyuruyorlar ve böylece kararlar verildiğini söylüyorlar. Şu halde birleşiyoruz, demektir. Ben de yukarıda dediğim gibi ev sahibi muvakkat bir memuriyetle mesela bir sene sürecek bir iş için ailesiyle beraber başka diyara gitmek mecburiyetinde dir. Evin bir sene boş kalması hem iktisadi ve hem muhafazası noktasından doğru değildir. Bunu bu şartla kiraya vermek istiyor ve kiracısına bu suretle kira akti için icapta bulunuyor. Kiracı da bu suretle icabı icarı kabul ediyor. Bunun sayfiye misalinden farkı nedir? Neden muteber değildir? Müstecire gelelim : evini kiralayıp bir senelik bir iş için başka diyara giden yukarki misaldeki ev sahibi tuttuğu evde ancak bir sene oturacağı ve ondan sonra tahliye edip memleketine avdet edeceği için bir sene müddetle tuttuğu evi bir ay sonra sene nihayetinde tahliye edeceğim yazı ile mucirine bildirmesiyle bu hak ve salahiyetini kira mukavelesinin tanziminde istimal ederek mukaveleye dercettirmesinden ne fark vardır, ne mahzur tasavvur olunur?
Hulasa her ne yandan bakılırsa bakılsın muhterem muarızların fikirleri, sözleri uzun uzadıya saydığım sebeplere dayanan kanaatımı tebdile sebep olmadı ve selameti de bu kanaatta bulmaktayım. Bir de denildi ki, otuzuncu madde kira müddetinin bitmesinden en az ön beş gün evvel yazı ile bildirirse ibaresinden behemehal bu hakkın akitten sonra istimal edilmesi icap etmekte ve bu kaydı kanuni tahliye taahhüdünün akitte de dercedilmesine mani bulunmaktadır. Bu istidlalde de fikrimce isabet yoktur. Çünkü Vazukanunun akit zamanından sonra müstecir için mecurdan çıkmak zaruretinin hasıl olması hali ile akit zamanında kendisinin herhangi bir sebeple bir seneden fazla duramayacağı halini nazara alarak bu ibareyi kullandığı derkardır. Çünkü kanun müddetin hitamından en az tabirini kullanmakla müstecirin bu hakkı hıyarını ta akit zamanından müddetin hitamına on beş gün kalıncaya kadar kullanabileceğini ve ondan sonra kullanması halinde mucirin muvafakati olmadıkça mecuru tahliye edemeyeceğini ve tahliye ederse kanunun icabatına katlanacağını anlatmak istemektedir. Bu itibarla( Bildirmek ) tabiri akit zamanında mucirine bildirmesine şamil değildir. Buyrulması bilmem ne dereceye kadar doğrudur.
Hulasa, Dairemizin içtihadı meselenin amme intizamı ile alakası bulunmaması ve kanunun sarih ibaresi yönünden doğrudur.
Ticaret Reisi F. Hulusi Demirelli: Milli Korunma Kanununun otuzuncu maddesinde tahliye davalarının dinlenmemesine ve kira müddetinin uzatılmış sayılmasına dair olarak kabul edilen hükümler Borçlar Kanununun kiralanan şeyi müddetin sonunda tahliye ve iade hakkında kiracıya yüklemiş olduğu vecibeler bilindiği halde Borçlar Kanununun bu hükümlerine buhran müddetince istisna teşkil etmek üzere tedvin edilmiştir, icar ve isticar mukavelenamelerinin matbu maddelerinde ve mesela bunların 8 numaralısında eski Mecelle ve bugünkü Borçlar Kanununun bu husustaki birbirine benzer hükümlerini teyit eder yollu münderiç bulunan şart ve taahhütler Milli Korunma Kanununun otuzuncu maddesi meri bulunduğu müddetçe hükümden düşürülmüştür. Bu başka türlü olamaz. Çünkü hem o şart ve taahhütler, hem de otuzuncu madde hükmü bir arada yürüyemez. Mezkur maddede beyan edilen ihbar kiracı tarafından aktin icaplarından ve konturatodaki matbu veya hususi olarak yazılı tahliye taahhütlerinden başka bir mahiyettedir. Akit yapılırken taraflarca kararlaştırılarak koşulan şart ve yapılan taahhüt başka, akitten sonra kiralanan şeyin müddet hitamında tahliye edileceği yolunda kiracı tarafından ihtiyari olarak yapılacak ihbar başkadır. Bunlar birbirine karıştırılır ve akit sırasındaki şart ve taahhüt ihbar hükmünde tutulursa otuzuncu maddenin istihdaf ettiği maksat ve gaye baltalanmış ve onun koyduğu istisnai ve amir hüküm bir çok halde, hususiyle yeni kiralama hadiselerinde tesirsiz bırakılmış olur.
Şefkati Özkutlu: Hadisemizde hiçbir vakit ikrah mevzuu bahis olamaz.
Necati Ünlügil: Hadisede kanunda kullanılan "tabirleri" ihbar telakki etmeğe lügat manası da müsait olmadığını söyledi.
Birinci Reis : Akit serbestisi fert hürriyetidir. Akit serbestisini ihlal eden şeyler amme intizamile alakadar olmak lazımdır icar aktinde tarafların muayyen ve mutat olan hakları hukuki mevzua ile mukayettir. Milli Korunma Kanunu hükümlerine göre mucir, akti icare hitam bulunca çık diyemiyor. Ancak muayyer şartlarla mümkündür. Binaenaleyh bu aktin tahdidi intizamı ammedir. Müstecir için de ancak akit bitmeden asgari on beş gün evvel ihbar etmek lüzumu nereye kadar uzatılabilir? Hini akitte böyle bir taahhüdün makul ve mantıki bir esasa istinat edemeyeceği tabiidir. Şart ile ihbar arasında fark olmak lazımdır. Bu on beş günün mutat ve muayyen bir zamanı vardır. Bunu ta aktin vukuu zamanına irca etmek doğru olamaz, demeleriyle neticede:
Milli Korunma Kanunu hayat pahalılığını önlemek için vaz buyurulmuştur. Otuzuncu maddesi de gerek ev, gerek iş evi buhranına ve bunun neticesi olabilecek pahalılığa karşı düşünülüp tedvin olunmuştur. Şu halde kanunun bütün hükümleri gibi bu maddedeki hükümler de amme inzibatı mülahazasından mülhem olmakla amir hükümlerdendir. Nitekim mezkur madde kiralama mukavelelerinde taraflarca kararlaştırılmış olan müddetleri mukavele hükümlerine kiracı tarafından riayet şartiyle uzatmış ve mukavele edilen müddetin hitamında mecuru mucire iade etmek lüzumuna dair olan Borçlar Kanunu hükümlerini yine bu şart dairesinde olmak üzere muvakkat bir zaman için bertaraf edip Borçlar Kanununa ve kiracıların matbu kontratolarda açık ibare ile yazılı tahliye taahhütlerine dayanan mucirlerin tahliye davalarının dinlenmesini men etmiştir. Maddenin elbette tarafların rızasiyle aktin feshine müdahalesi yoktur ve olamaz. Fakat hadiselerde böyle tarafların rızasiyle fesih bahis mevzuu değildir. Bahis mevzuu olan şey maddenin sırf kiracı tarafından vukuubulacak tahliye ihbarının akit sırasında taraflarca kararlaştırılan bir şart şeklinde mukaveleye dercedilmesi halidir. Bir bakıma, ihbar kiracı tarafından müddetin hitamından en az on beş gün önce yapılması halinde tahliye lüzumu tahakkuk edeceğine göre akit henüz yapılırken de böyle bir beyanın mukaveleye derci ayni neticeyi vermek lazım geleceği zannolunabilir. Fakat kanun vazıının maksadı ve ihbar tabirinin mefhumu buna müsait değildir. Çünkü mukavele yapılırken yahut hadiselerimizde olduğu gibi kanun hükmünce kiracının böyle bir ihbarla müddetin uzaması hükümlerinden kurtulabilmesi kabul edilirse de akit sırasındaki tahliyetaahhüdü bu ihbarın makamına kaim tutulamaz. Malumdur ki, mukavele sırasında ihbar gibi şeyler adet değildir. Mukaveleler ancak hüküm ve şartları ihtiva eder. Mukavele edilen müddetin kanun hükmünce uzamasını önceden önlemek maksadiyle mucirin kiracıya kabul ettireceği tahliyetaahhüdü de işte kanunun amir ve istisnai hükümleri hilafına olarak umumi hükümlerin ve mukavelenin tahliyeye müteallik hükümlerinin yürürlükte kalması şartından başka bir şey olamaz. Hadiselerin çoğunda kiracı bu şartı bir mesken yahut sanat ve ticaret yeri bulmak ıztırariyle kabul ve imza eder. Herhalde bu şart ve taahhüt zikri geçen otuzuncu maddenin amir ve istisnai hükümlerine muhalefeti hasebiyle Borçlar Kanununun on dokuzuncu maddesi gereğince batıldır, muteber tutulamaz. Maddede beyan edilen ihbar bu mahiyette olmıyan ve akit yapıldıktan sonra kiracının kendiliğinden yapacağı yazılı beyandır. Kiracı mukavelenin hususi şartlar kısmında tahliye hakkındaki taahhüdünün ihbar sayılmasına rıza göstermiş olsa da bu taahhüt mucirin akte razı olmak için koştuğu bir şartı kabulden başka bir şey olamayacağı için bununla ihbar yapılmış sayılamayıp maddenin amir hükmüne muhalif bir şart ve taahhüt kabul edilmiş demek olur ki, Borçlar Kanununun zikri geçen on dokuzuncu maddesi hükmünce o gibi taahhütlerin batıl addedilmesi lüzumunda şüphe edilemez. Buna benzer mukavele hükümlerini Milli Korunma Kanununun zikri geçen otuzuncu maddesinde derpiş edilen ihbar kabilinden saymak bu sebeple caiz olmadığı gibi aksini mütalaa etmek kanunun istihdaf ettiği gayeye de uygun düşmez.
Yukarıda zikredilen sebep ve mütalaalara mebni mukavele edilen müddetin hitamında mecurun tahliye edileceğine dair kira mukavelelerine dercedilecek şart ve taahhütlerin Milli Korunma Kanunu yürürlükte kaldığı müddetçe muteber olmadığına 4/10/944 tarihinde reylerin üçte ikisini geçen çoğunlukla karar verildi.