Mesajı Okuyun
Old 24-01-2007, 01:21   #6
calikusu_kamuran

 
Acil iyi niyetle

Aristotales: Tüm tümel fikirlerimiz(tümdengelimlerimiz), tek tek elde edilmiş olan fikirlerimizden(tümevarım) elde edilmiştir.

Aslında Aristo da a priori bilginin var olmadığını söylemiş ve a posteriori bilginin varlığını kabul etmiş olmuyor mu, bu söylemiyle?

KANAATİM: Gerçek şudur ki doğuştan insanda hiç bir bilgi mevcut değildir. Fakat dış aleme ilişkin olarak elde edilen bilgiyi elde etme yetisi-imkanı mevcuttur. Yukarıdaki esas yazıda belirtilen özellikle "insan niçin bir varlığa ulaşmak istiyor" ulaşmak isteme bilgisi kendiliğinden doğumla var mıdır, denilmek isteniyor sanırım? Fakat insan daha cenin halinden bu yana dış dünya ile irtibat halindedir ve bir şeyin kendine temas ettiği andan beri BEYNİ YOĞRULMUYOR MU? yani bir farkediş yaşamıyor mu beyin?

Doğru, güzel, iyi gibi tüm kavramlar nihayetinde dış alemden edinilmiş bilgilerin kalıplaşmış halleridir. En küçük bir somut cereyanı önce yaşar insan daha sonra beyin bunun kendisine vermiş olduğu hazzı tartar. Eğer kendine bir haz yaşatmış olduğunu farkederse artık o somut olay İYİYE-GÜZELE-DOĞRUYA götüren bir KÖPRÜDÜR.

Burada sizlerden tek isteğim vardır, Lütfen dışardan bir insan olarak görmeyiniz, sadece anlatmış olduğum yanlış mı doğru mu bunu bilmek istiyorum. Çok kez bir kaç yerde yazdım fakat karşılık verilmedi, belki bir yerde hata yapıyorum ve size GELEN KÖPRÜYÜ kuramıyorum. TASVİR İMKANIMIZ(YETİMİZ) adlı konuyu "hukuk ve felsefe" adlı forumda özenle yazmaya çalıştım. Fakat elbet insan beyni bir yerde tıkanıyor, ve yardıma ihtiyaç duyuyor. Benim asıl mevzum o konudur. Ve yukarıda beyan edilmiş olan asıl yazı ile de ilişiktir. Belki hukuki olmaktan çok insan düşüncesinin gerçekle ilişkisinin nasıl cereyan ettiğine ilişkindir ama en azından benim önemsediğim bir meseledir.

Yukarıda yazılmış olan konuyu sadece bir kez okudum. Ve mantıkla ilgili okuduğum bazı kitaplarda düşüncenin gerçekle ilişkisinin yanlış ortaya konulduğunu düşünmeye başladım. Ve inanın yukarıdaki yazıda da benzer hatalar var, elbet yorumunu yapmak bana düşmeyebilir ama sadece anlamak adına ve acaba yanlış mı düşünüyorum diyerek katılmak istiyorum.

Benim bildiğim bir tek şey var ki her düşünce sonuçta BİR SOMUT OLAYDAN meydana gelmiştir. Elbet bunu inkar ederek şiirsel yazım tarzına geçebilme imkanımız vardır ve her kavramın, -hayır düşünceden doğmuş olduğunu beyan ediyorum- diyebiliriz. Bunun yanında şunu da ifade etmek isterim ki HAK kavramı gibi bir kavramı dahi SOYUTTUR diye somut incelemeye almıyoruz. Oysa İNSAN AKLI BİLMEK İSTER VE BİLMEYEN AKIL ÖNCELİKLE KENDİNİ YIKMAKTADIR bu yüzden soyuttur deyip, somut incelemesine girmek bilmiyorum neyle adlandırılır.

Yukarıdaki Kant" la ilgili yazıda ilgibi çeken önermeler-cümleler. Elbet bu konularda yazacaklarım olacaktırımız olacaktır, fakat bu yazıyla SOHBETİNİZE KATILMA İMKANI verip vermeyeceğinizi sormak istiyorum hepsi budur.
AKLIMDA KALMASI İÇİN NOTLAR
1-Doğru'nun duyusu nasıl nesneler düzeninden düşünce düzenine yükselip biçimlenmek zorundaysa, iyi'nin duyusu da öylece düşünce düzeninde biçimlenip nesneler düzenine inmek zorundadır

2-Deneylerden gelenle düşünce gerçekleşiyor, düşünceden giden de deneyde gerçekleşecek.

3-Nesnelerin özünün bilinemeyeceğini ilerisürerek bilme sürecini yadsımış ve bilinemezcilik'e varmıştır.

aşağıdaki link yukarıdaki konuyla ilgilidir. Zamanınız ve ilginiz olursa katkılarınızın olacağına inandım için bunu belirtiyorum.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=10138