Mesajı Okuyun
Old 20-06-2018, 13:25   #2
Av. Aybars Karakırık

 
Varsayılan Adli yardımda haklı azil- haksız azil

Dava 5 yıl sürmüş; bu durumda dosyayı adli yardımdan da alsanız , dosyaya yeni vekalet sunan avukatın; ilam vekalet ücretinin tamamını alması DENKLEŞTİRİCİ ADALET ilkesine aykırı olur ve buradaki KANUN BOŞLUĞU nu doldurmak gerekir.

Aşağıdaki karara göre; azil haklı ise adli yardım dosyasında vekalet ücretine hükmedilir.

*********************************************

Azil Yargıtay'ca haklı kabul edilmiş; haklı kabul edilmese(YEREL Mahkeme haklı kabul etmemiş) vekalet ücretine hükmedilmiş.

T.C YARGITAY 13.Hukuk Dairesi Esas: 2014/ 25545 Karar: 2015 / 7823 Karar Tarihi: 12.03.2015


Yargıtay Kararı

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi



Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, davalı ve velayeti altındaki oğlunun vekaletini alarak murislerinin sağlığında satış için vekalet verdiği taşınmazın vekil tarafından satıldığı halde, satış bedelinin ödenmemesi nedeniyle tapu iptal davası açmak için yetkilendirildiklerini, önce mirasçılık belgesi aldıklarını bilahare dava açtıklarını, vekaleten satan kişi hakkında suç duyurusunda da bulunduklarını, aralarında yazılı avukatlık ücreti sözleşmesi bulunmadığını, vekalet ücreti ve masrafları taleple, delillerini bildirmesi için aradıktan sonra davalının 15.11.2010 tarihinde kendilerini haksız olarak azlettiğini bildirerek 800 TL si veraset ilamı ve savcılık dosyası için olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak toplam 10.000 TL nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar, haksız azil nedeniyle vekalet ücretlerinin tahsili için eldeki davayı açmışlardır. Dosyanın incelenmesinde; Davacılar, davalıların murislerinin taşınmazının satışı için verdiği vekaletin kötüye kullanılarak taşınmazın satışı nedeniyle tapu iptal davası açmak için vekaletname aldıkları, önce mirasçılık belgesi aldıkları, vekil hakkında suç duyurusunda bulundukları, 16.12.2009 tarihinde adli yardım talepli olarak harç gösterilmeden tapu iptal olmadığı takdirde rayiç bedelinin ödetilmesi davası açıldığı, 4.11.2010 tarihide adli yardım talebinin kabul edildiği, 15.11.2010 tarihinde davalı tarafından davacıların gerekçe gösterilmeksizin azledildikleri, mahkemece, azil haksız kabul edilerek tapu iptal ve tazminat davasında 23.3.2011 tarihli keşifle taşınmazın değeri 200.000 TL olarak belirlenmesi nedeniyle adli yardım talepli davada harca esas değer gösterilmemesi ve harç yatırılmadığı hususları gözetilerek keşif değeri üzerinden Avukatlık Kanunu 164/4.maddesi hükmü gereği % 10 orana isabet eden 20.000 TL avukatlık ücreti ile, veraset ilamı ve savcılık dosyası için davalıların da kabul ettiği 800 TL ile beraber 20.800 TL nin tahsiline karar verilmiştir. Ne var ki davalılar, şehit ailesi oldukları için murislerinin iş arkadaşlarının yakını olan davacıları avukat tuttuklarını, davayı adli yardım talepli açacaklarını, masraf ve vekalet ücretini karşı yandan tahsil edeceklerini söylediklerini, dava süreci hakkında bilgi verilmediğini, telefon açtıklarında azarlandığını bu yüzden telefona bakmaya çekindiğini, en son telefon konuşmasında yine hakarete uğraması üzerine azlettiğini, istenen ücreti kabul etmediğini savunmuş, bunun ispat için tanık deliline dayanmıştır. Dinlenen davalılar tanıkları, tarafları kendilerinin bir araya getirdiklerini, olayı davalıdan duyduklarını bildirmiş, tanık Nazım Cengiz beyanında, davalıyı duruşmaya arabası ile getirirken yolda telefon geldiğini, telefondaki avukat olduğu anlaşılan kişinin davalıya arabadaki herkes tarafından duyulacak şekilde sürekli bağırıp“ Seninle mi uğraşacağım gerizekalı !” dediğini duyduğunu belirtmesi nedeniyle davalıların hakaret üzerine azlettikleri savunmasını ispatladıkları dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 390. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Avukat bu durumda ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.

Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Dava, vekalet ücreti alacağı istemine ilişkin olup, taraflar arasındaki ücret sözleşmesi yoktur. Taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin 15.11.2010 tarihli azille sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukatlar, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, davacının görevini sadakat ve özenle yerine getirmediğini, kendisine bilgi verilmediği gibi hakaret edildiğini bildirerek azlin haklı olduğunu savunmuştur. Davalılar, dosya kapsamı ile azlin haklı olduğu savunmasını ispatlamıştır.

Az yukarda da değinildiği gibi, Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” Hükmü mevcut olduğundan bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Ne var ki, azil tarihi itibarıyla, davacı avukatlar tarafından tapu iptali ve tazminat davası sonuçlandırılmamış olduğundan, bu dava için vekalet ücreti talebi yerinde değildir. Veraset ilamı alınması ve savcılık suç duyurusu için talep edilen 800 TL vekalet ücreti davalılar tarafından cevap dilekçesi ile kabul edildiği gözetilerek hüküm kurulması yine, tapu iptal ve tazminat davası nedeniyle ücreti vekalet alacağının reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik değerlendirme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle temyiz edilen hükmün, davalılar yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.3.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.