Mesajı Okuyun
Old 26-07-2012, 10:38   #9
yılmazkan

 
Varsayılan

Çok eski tarihli İçtihatı Birleştirme Kararı:
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu

Esas : 1934/35
Karar : 1934/12
Tarih : 16.05.1934

*NAFAKAYI ÖDEMEMEK

(2004 s. İİK. m. 344)

Özet : Nafaka vermeğe hükümlü olup da ilamda gösterilen ödeme koşullarına uygun hareket etmeyen borçlu nafakanın kesilmesi veya azaltılması hakkında dava açmışsa İcra ve İflas Yasasının 344 ncü maddesindeki ceza hükmünün uygulanmasının hukuk davasının sonucuna bırakılması gerekir.

Nafaka vermeye mahkum olup ta ilamda gösterilen ödeme şartlarına riayet etmeyen borçlu nafakanın kesilmesi veya azaltılması hakkında dava açmışsa ceza hükmünün İcra ve İflas Kanununun 344 ncü maddesinin son fıkrasına tevfikan mezkur dava neticesine bırakılması takarrür etmiş içtihat cümlesinden iken, bu kerre sozü geçen fıkranın nafakanın kesilmesi veyahut indirilmesi hakkındaki davanın açıldığı tarihten evvel işlemiş nafakaya teşmil edilemeyeceği yolunda yeni bir ekseriyetin tahassul ettiği görüldüğünden keyfiyetin tevhidi içtihat tarikiyle halli İcra ve İflas Dairesi yüksek reisliğinin 3.6.933 tarih ve 2000 no'lu müzekkeresiyle talep ve iş'ar olunması üzerine hadise telhis ve teksir edilerek Heyeti Umumiyeye tevzi edilmişti.

14/2/934 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyeye ( ) zatın iştirak ettiği görüldükten ve müzakere nisabı tahakkuk ettikten sonra hadise bir kerre de Birinci Reis İhsan Beyefendi Hz. tarafından izah edilmesini müteakip söz alan İcra ve iflas Dairesi Reisi Fuat Hulusi Beyefendi; Borç için hapis caiz değildir, ancak 344 ncü madde borçlunun cezai takibe maruz kalacağını tasrih etmiştir. Mahaza borçlunun hukukunu sıyanet keyfiyeti de derpiş edilerek nafaka verecek borçlunun mahkemece nafaka takdir edildikten sonra mali kudretinde husule gelen tebeddül ile o miktar parayı ödeyemeyecek vaziyete düşerse mahkemede nafakanın tenzil veya kaldırılmasını istemeğe hakkı olacağı kabul edilmiştir. Binaenaleyh nafaka borçlusu bu yolda bir dava açtığı anlaşılırsa nafakayı vermemesinden dolayı başlayan Ceza takibinin taliki maddedeki mutlak sarahat iktizasındandır. Şukadarki nafakanın azaltılması veya kaldırılması hakkında yeni hükmün suduruna kadar geçen müddetlere ait eski karar dairesinde işleyecek nafaka yine borçlunun zimmeti addedileceği şüphesizdir. Şu halde madde hükmünü tamamen imal etmek lazımdır. Sarahat karşısında içtihada mesağ yoktur. Aksi mütalaanın nelere istinat ettiğini katiyetle bilmiyorum. Her ne olursa olsun aksine mütalaanın kabulü maddeyi ihmal etmektir.

Aza Ziya Beyefendi: Nafaka meselelerine eski ve yeni kanunlar da ehemmiyet vermiştir. Yeni kanunumuz hapisten başka bir de ceza vaz etmiştir. Nafaka borçlusunun bir veya bir kaç ay borcunu vermeyerek aradan bir müddet geçtikten sonra ikame ettiği nafakanın azaltılması veya eksiltilmesi hakkındaki davası üzerine kanunu makabline teşmilen alacaklının, tekemmül etmiş bir haksızlığa rağmen bekletilmesine imkan yoktur. Kanun, dayinlerin hukukunu muhafaza etmiştir.

Şefkati Beyefendi: Borçlu daima tehdit altındadır.

Birinci Reis ihsan Beyefendi Hz: Tahakkuk etmiş nafakayı vermiyen ve temerrüt eden şahıs cezayı müstelzim bir hal irtikap etmiştir. Bir ay vermemesi hüküm mucibince temerrüttür. Bu sabit olunca beklemeğe lüzum yoktur, demeleriyle müzakerelenin kifayeti kabul edilerek toplanan reye göre nisabı ekseriyet hasıl olamadığından bundan sonraki toplantıya bırakıldı.

16/5/934 tarihinde toplanan Heyeti Umumiyede hadise Fuat Hulusi Bey tarafından hulasa edildikten sonra tekrar reye vaz olunerek neticede :

344 ncü madde şikayetin mevzuunu teşkil eden aylara ait ödeme şartlarına taalluk eder. Şikayet tarihinden sonra geçecek aylar bu mevzuun ve şikayete müstenit takip ve muhakemenin haricinde kalır. Maddenin son fıkrasında borçlu nafakanın kaldırılması veya azaltılması hakkında dava açmışsa bu madde hükmünün tatbiki muhakemenin neticesine bırakılır, denilmektedir. Şüphesiz bu fıkranın hükmü de muhakemenin mevzuu dahilindeki suça matuftur. Gerçi nafakanın kaldırılması veya indirilmesi hakkında sudur edebilecek olan ilamın hükmü ancak lühuku tarihinden sonrası için hukuki bir netice husule getirir, fakat öyle bir ilamın cezai noktadan tesiri öyle değildir. İlama mesnet teşkil eden hadise suçun tekevvününden önceki bir zamanda tarafların hukuki veya mali vaziyetlerinin değişmiş olması suretinde tecelli edebilir. Bu takdirde ceza davasını rüyet etmekte olan tetkik mercii hukuk mahkemesince tespit edilen o hadiseyi ve tarihini nazara alacaktır. Fıkrada lüzum gösterilen talikin sebebi budur. Yoksa nafakanın kaldırılması veya indirilmesi ancak bu babtaki hüküm tarihinden sonrasına tesir edeceği mütalaasiyle borçlunun buna müteallik davasından sonra tekevvün eden suçun muhakemesi ve cezai hükmü hukuk mahkemesindeki dava neticesine talik edilmez denecek olursa mezkur fıkranın tatbik edilebileceği hiç bir hadise kalmaz. Böyle bir mütalaanın kabulü fıkra hükmünün külliyyen mühmel bırakılmasını intaç eder. Fıkra ceza hükmünün borçlu tarafından açılmış olan davanın neticesine bırakılması hususunda sarih ve kat'i olup imal edilmesi zaruridir.

Yukarıda zikrolunan sebeplere mebni İcra ve İflas Dairesinin mütekarrir içtihadını tebdile mahal olmadığına ve borçlu tarafından mahkumunbih nafakanın kaldırılması veya azaltılması hak-; kında dava açılmış bulunması takdirinde 344 ncü maddedeki cezai hükmün mezkur hukuki dava muhakemesinin neticesine bırakılması mutlak surette zaruri bulunduğuna ekseriyetle karar verildi.

Kaynak:YİBK. Hukuk Cilt:1 s: 261