Mesajı Okuyun
Old 25-07-2012, 15:56   #2
üye7160

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY

3.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/5426
Karar: 2005/5859
Karar Tarihi: 26.05.2005


NAFAKA DAVASI - NLAŞMALI BOŞANMA - BOŞANMA PROTOKOLÜ - DÖVİZ ÜZERİNDEN NAFAKA ÖDEME - SÖZLEŞMENİN YENİ ŞARTLARA UYARLANMASI - SÖZLEŞMENİN YAPILDIĞI ZAMAN TARAFLARIN EDİMLERİ ARASINDA VAROLAN DENGE

ÖZET: Taraflar arasında düzenlenen boşanma protokolüne dayanılarak açılan boşanma davası sonunda verilen ve kesinleşen hükümle EURO üzerinden iştirak nafakası ödenmesine karar verilmesi Borçlar Kanununun 83. maddesine uygun olup yasaya aykırılık oluşturmaz. Sözleşmenin yapıldığı zaman tarafların edimleri arasında varolan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde taraflardan biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o sözleşmeyle bağlı tutulmazlar.

(743 S. K. m. 2, 134) (818 S.K. m. 18, 83)

Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Davacı, dilekçesinde; 2002 tarihinde anlaşmalı boşanma sonucu verilen karar ile velayeti anneye verilen müşterek 2 çocuk için anlaşma protokolü gereği aylık 300'er EURO'dan toplam 600 EURO nafaka bağlandığını, Türkiye'ye kesin dönüş yaptıktan sonraki tüm ticari girişimlerinin sonuçsuz kaldığını, şu anda ve bağlandığında da fahiş olan iştirak nafakasının kaldırılmasına veya 100.000.000 TL'ye indirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, cevabında; davacının dayatma ve zorlamaları sonucu boşanmayı kabul ettiğini, anlaşma protokolü gereği davacının kabul ettiği iştirak nafakasının bağlandığını, aradan geçen çok kısa süre içinde davacının koşul ve standartlarının değişmediğini beyanla davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; enflasyon oranı, EURO'nun TL karşılığının yükselmesi, koşulların taraflardan biri aleyhine bozulduğundan bahisle, aylık nafakanın dava tarihinden itibaren her bir çocuk için 200'er EURO'ya indirilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Taraflar, açılan boşanma davası sonucunda; MK'nın 134/3. maddesi gereğince, "anlaşmalı olarak" boşanmışlardır. Aralarında yaptıkları sözleşme, niteliği itibariyle Medeni Kanun hükümlerinden kaynaklanmakta ise de; genel sözleşme hükümlerine tabidir. Yapılan protokolle; velayeti anneye verilen müşterek çocuklar için aylık 300'er EURO olmak üzere toplam 600 EURO nafaka ödemeyi davacı baba kabul etmiş, mahkemece bu protokol tasdik edilmiş; karar, 1.3.2002 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşen hükümle EURO üzerinden nafaka ödenmesi hususu BK'nın 83. maddesine uygun olup yasaya aykırılık teşkil etmemektedir.

Sözleşmenin yapıldığında karşılıklı edimler arasında mevcut olan denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılmayacak derecede bozulmuşsa, taraflar artık o akitle bağlı tutulmazlar, değişen bu koşullar karşısında Medeni Yasa'nın 2. maddesinden yararlanarak sözleşmenin yeniden düzenlenmesini mahkemeden isteyebilirler.

Ne var ki, sözleşmenin yeni durumlara uyarlanması, uyarlama için gerekli şartların gerçekleşmesine bağlıdır.

Tarafların sözleşme ile döviz üzerinden nafakanın ödenmesini kararlaştırmalarındaki amaç; ülkedeki ekonomik yapı gereği enflasyonun yüksek olması ve paranın satın alma gücünün azalması nedeni ile küçüğü korumak ve güvence altına almak, onun ihtiyaçlarının mahkeme kararına gerek duyulmadan karşılanmasını sağlamaya yöneliktir. (MK m. 2/1, BK m. 18) Anlaşmayla döviz üzerinden ödenen nafakanın indirilmesi veya Türk Lirasına çevrilmesi; ancak, döviz kurunda meydana gelebilecek önemli ölçüde değişiklik nedeni ile kararlaştırılan döviz miktarının ödenmesinde, nafaka yükümlüsünün ödeme güçlüğüne düşmesi halinde mümkündür. Mahkemece, sözleşmeye müdahale edilirken sözleşme konusu nafakanın (iştirak nafakası) yasal yükümlülükten kaynaklanması ve verilme amacı da gözönünde tutulmalıdır.

O nedenle, uyuşmazlığın çözümünde; sözleşmenin temel edimi olan ve taraflarca başlangıçta kabul edilen döviz fiyatlarındaki normal artışlar dışında, sözleşmenin in'i kadından sonra yaşanan ekonomik kriz ve hükümetçe alınan kararlarla işlem temelinin çöküp çökmediğinin araştırılması ve aydınlığa kavuşturulması gerekmektedir.

Somut olayda, Şubat 2001 ekonomik krizinden sonra ülkemizdeki döviz kurundaki dalgalanma, yukarıda belirtilen önemli ölçüde değişiklik kapsamında değerlendirilmez. Zira dövizde ilk etapta ani bir yükseliş olmuşsa da hükümetçe alınan kararlarla zaman içerisinde bu yükseliş yavaşlatılmış, hatta belirli bir durgunluk dönemi yaşanmıştır. Takip eden süreçte, EURO kurundaki artış oranı, ülkemizde seyreden yüksek enflasyon oranını dahi karşılayamamıştır. Öte yandan, davacının bu durum nedeni ile kararlaştırılan nafaka miktarını ödemede güçlüğe düştüğü iddiası da kanıtlanmış değildir.

Mahkemece, yukarıda açıklanan esaslar çerçevesinde olay değerlendirilip davanın reddine karar verilmesi gerekirken aylık nafakanın 200'er EURO olarak tespitine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.5.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.