Mesajı Okuyun
Old 06-05-2017, 16:41   #100
Av.Habibe YILMAZ KAYAR

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2015/7526
K. 2017/357
T. 17.1.2017

• MAL REJİMİNDEN KAYNAKLI ALACAK (Katkı Payı Alacağı - Davacının Aracını Taşınmazın Alınmazından Kısa Süre Önce Sattığı/Aracın Satışından Sonra Adına Uzun Süre Araç Kaydı Olmadığı/Aracın Satışından Elde Ettiği Değerin Başka Yerde Kullanıldığının da İspat Edilemediği - Taşınmazın Alınmasında Kullanıldığının Kabulü Gerektiği)

• KATKI PAYI ALACAĞI (Davacının Aracı Devrettiği Tarihteki Değerinin Taşınmazın Bedeli Karşısındaki Oranı Kadar Davacının Katkıda Bulunduğunun Kabulü İle Belirlenen Oranın Dava Konusu Bağımsız Bölümün Dava Tarihindeki Sürüm (Rayiç) Değeri İle Çarpılmak Suretiyle Hesaplanacak Alacak Miktarı Üzerinden Davanın Kabul Edileceği)

• MAL AYRILIĞI REJİMİNDE EDİNİLEN TAŞINMAZ (Davacının Aracı Devrettiği Tarihteki Değerinin Taşınmazın Bedeli Karşısındaki Oranı Kadar Davacının Katkıda Bulunduğunun Kabulü İle Belirlenen Oranın Dava Konusu Bağımsız Bölümün Dava Tarihindeki Sürüm (Rayiç) Değeri İle Çarpılmak Suretiyle Katkı Payı Alacağı Miktarı Hesaplanacağı)

743/m.170, 186/1, 189
4721/m.179, 202/1
4722/m.10

ÖZET : Dava; mal rejiminden kaynaklı katkı payı alacağı istemine ilişkindir. Davacının, tasfiyeye konu bağımsız bölümün kendisine ait aracın ve davalıya ait tarlanın satışından elde edilen para ile satın alındığının iddia ettiği, davalının davacıya aracın satılarak davacı adına başka bir araç alındığını, bağımsız bölümün alınmasında katkısı olmadığını savunduğu anlaşılmıştır.

Mahkemece, tasfiye konusu taşınmazın davacının aracı satılarak alındığını ispatlayamadığından reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamına alınan trafik kayıtları, satış belgesi ve tanık beyanlarına göre, davacının aracını taşınmazın alınmazından kısa bir süre önce sattığı, aracın satışından sonra davacı adına uzun süre araç kaydının olmadığı görülmektedir.

Hayatın olağan akışına göre, davacının aracının satışından elde ettiği değerin başka yerde kullanıldığı iddiasının da ispat edilemediğine göre, tasfiyeye konu taşınmazın alınmasında kullanıldığının kabulü gerekir.Mahkemece, yukarıda açıklanan Dairemiz uygulama ve ilkeleri gereğince, davacı adına olan aracın değerinin davacının aracı devrettiği tarihteki değeri uzman bilirkişi tarafından belirlenmeli, yaklaşık bir ay sonra alınan tasfiyeye konu taşınmazın bedeli karşısındaki oranı belirlenmeli, bu oran kadar davacının katkıda bulunduğunun kabulü ile belirlenen oranın dava konusu bağımsız bölümün dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle hesaplanacak katkı payı alacağı miktarı üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek bağımsız bölüm yönünden katkı payı alacak talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.

DAVA : Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş olup hükmün davacı ve davalı taraflarından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:

KARAR : Davacı A. A. vekili, dava dilekçesinde belirtilen malvarlığı nedeniyle 50.000,00 TL mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı M. S. vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 5.000,00 TL katkı payı alacağı, 25.000,00 TL katılma alacağı olmak üzere toplam 30.000,00 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hüküm, davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davalı vekilinin tüm ve davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. 447 ada 33 parsel 267 nolu bağımsız bölüme yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, katkı payı alacağı isteğine ilişkindir.

01.01.2002 tarihinden önce 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi' nin (TKM) yürürlükte olduğu dönemde, eşler arasında yasal mal ayrılığı rejimi geçerliydi (TKM m.170). TKM'de, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin düzenleme mevcut olmadığından, eşlerin bu dönemde edindikleri malvarlığının tasfiyesine ilişkin uyuşmazlık, aynı Kanunun 5.maddesi yollamasıyla Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri gözönünde bulundurularak "katkı payı alacağı" hesaplama yöntemi kurallarına göre çözüme kavuşturulmalıdır. Zira Borçlar Kanunu, Medeni Kanunun tamamlayıcısı olarak kabul edilmiştir (eBK m. 544, TBK m. 646).

Mal ayrılığı rejiminde; eşler kendi malları üzerinde tasarruf yetkisine ve intifa hakkına sahiptir ve mallarının idaresi kendisine aittir (TKM m. 186/1). Her birinin malları, geliri ve kendi kazançları yine kendilerine ait kişisel mallarıdır (TKM m. 189). Kadın veya kocanın, mal rejiminin devamı sırasında diğerinin edindiği malvarlığına katkısı nedeniyle katkı payı alacağı isteğinde bulunabilmesi için mutlaka para ya da para ile ölçülebilen maddi veya hizmet değeriyle katkıda bulunması gerekir.

Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala, düzenli gelir dışındaki diğer malvarlığı (ziynet, miras, bağış vs gibi) ile toplu katkıda bulunulduğu iddia edildiğinde; katkıda kullanılan malvarlığı değerinin, tasfiyeye konu malın satın alma tarihindeki bedelinin tamamı karşısındaki oranı saptanarak, bulunan bu katkı oranının, tasfiyeye konu malın dava tarihindeki sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle, davacı eşin katkı payı alacak miktarı belirlenir.

Bu açıklamalar doğrultusunda hesaplama yapılabilmesi için, öncelikle katkıda kullanılan malvarlığının (ziynet, miras, bağış vs) katkı tarihindeki parasal değeri ile tasfiyesi istenen malın hem satın alma bedeli hem de dava tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri ayrı ayrı tespit edilmelidir.

Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için, gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır. Tasfiyeye konu birden fazla malın bulunması durumunda, her biri için aynı yöntem uygulanır.

Somut olaya gelince; eşler, 07.11.1986 tarihinde evlenmiş, 09.01.2007 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün, kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarih itibarıyla sona ermiştir (TMK m. 225/ son). Sözleşmeyle başka mal rejiminin seçildiği ileri sürülmediğinden evlilik tarihinden 4721 sayılı TMK'nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM m. 170), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği tarihe kadar ise, edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4722 sayılı yasanın m. 10, TMK m. 202/1). Tasfiyeye konu 447 ada 33 parsel 267 nolu bağımsız bölüm 10.06.1997 tarihinde satın alınarak davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmıştır. Mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı bulunduğu rejime ilişkin hükümler uygulanır (TMK m. 179).

Yukarda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;

Tüm dava dosyası kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacının, tasfiyeye konu 447 ada 33 parsel 267 nolu bağımsız bölümün kendisine ait aracın ve davalıya ait tarlanın satışından elde edilen para ile satın alındığının iddia ettiği, davalının davacıya aracın satılarak davacı adına başka bir araç alındığını, bağımsız bölümün alınmasında katkısı olmadığını savunduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, tasfiye konusu taşınmazın davacının aracı satılarak alındığını ispatlayamadığından reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamına alınan trafik kayıtları, satış belgesi ve tanık beyanlarına göre, davacının 09.07.1992 tarihinde satın aldığı 46 DZ 052 plakalı aracını taşınmazın alınmazından kısa bir süre önce 05.05.1997 tarihinde sattığı, aracın satışından sonra davacı adına 2002 yılına kadar araç kaydının olmadığı görülmektedir. Hayatın olağan akışına göre, davacının aracının satışından elde ettiği değerin başka yerde kullanıldığı iddiasının da ispat edilemediğine göre, tasfiyeye konu taşınmazın alınmasında kullanıldığının kabulü gerekir. Buna göre, Mahkemece, yukarıda açıklanan Dairemiz uygulama ve ilkeleri gereğince, davacı adına olan 46 DZ 052 plakalı aracın değerinin davacının aracı devrettiği tarihteki değeri uzman bilirkişi tarafından belirlenmeli, yaklaşık bir ay sonra alınan tasfiyeye konu taşınmazın bedeli karşısındaki oranı belirlenmeli, bu oran kadar davacının katkıda bulunduğunun kabulü ile belirlenen oranın dava konusu bağımsız bölümün dava tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle hesaplanacak katkı payı alacağı miktarı üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek 267 nolu bağımsız bölüm yönünden katkı payı alacak talebinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş; bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeplerle 6100 sayılı HMK'nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; davalının tüm ve davacının öteki temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte gösterilen sebeplerle reddine ve taraflarca HUMK'nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 512,25 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1.536,75 TL'nin davalıdan alınmasına, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 17.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Kazancı