Mesajı Okuyun
Old 07-12-2009, 03:05   #59
Av. Muzaffer ERDOĞAN

 
Varsayılan Yargıtay: Evli olduğunu bilerek ilişkiye giren, eşin zararından sorumlu

Öncelikle merhaba;

Bence konuyu şu hususları göz önünde tutarak tartışmaya başlamak gerekiyor:

Türk Borçlar Hukuk sistemi borcun temel kaynakları olarak sözleşme, nedensiz zenginleşme, haksız fiil olarak belirlemiş ve bunları ayrı bentler halinde düzenlemiş/saymıştır.

Bunların birbirine karışması mümkündür ve bu hallerde hakların telahuku veya tarditli dava sözkonusu olabilir ama konumuz nedeni ile şu anda bunların üzerinde durmuyoruz.

Evlilik bir akittir. Bu konuda kimsenin itirazı olduğunu varsaymıyorum. Sadakat de akdin gereklerinden biridir. Olayda akit gereğince yüklenilmiş olan sadakat borcu ihlal edilmiştir.
Bu çerçevede akdi ihlal eden eş karşı tarafın uğradığı menfi ve müspet zararı ödemekle yükümlüdür. Ama yükümlülük akdin tarafları arasına geçerlidir. Bunun da koşulları temerrüt vb. biçimde akdin ahlaline ilişkin hükümlerde düzenlenmiştir.

Gelelim haksız fiil açısından tartışmaya:
Bu borç kaynağı aralarında sözleşme ilişkisi bulunmayan insanların zararının karşılanmasına yönelik hükümleri içerir. Tipik örnekleri trafik kazaları ve suç sayılan eylemlerdir.
Burada da ortaya bir tazmin yükümü çıkmaktadır. Tazmin nedenleri, çerçevesi ve miktarı da aşağı yukarı aynıdır. Aralarındaki fark temerrüde ilişkin hükümlerden kaynaklanmaktadır. Haksız fiilde temerrüd fiil tarihinde oluşurken sözleşmede temerrüt kurallara bağlanmıştır.

Olaya dönersek:
Davacı ilişkinin bir birbuçuk yıl sürdüğünü belirterek olayı bildiğini kabul etmiştir. MK. olayı öğrendikten sonra kendisine boşanma davası açma ve tazminat isteme hakkı vermiştir. Dayak (dövme fiili) için de aynı süre vardır. (Yargıtay uygulaması da bu şekildedir.) Ancak davacı bu haklardan hiçbirini kullanmamıştır. Bu eyleme muvvafakat etmiş olması nedeni ile MK ve BK anlamında tazminat isteme hakkı yoktur.

Varsayalımki adam karısına başka biar kadınla ilişkim var dedi; senden ayrılıp onunla yaşamak istiyorum. Kadın kabul etmedi. Burada kusur kimindir? Haksız fiili kim işlemiştir? Bir insanla evlendin diye ömür boyu ondan ayrılmamak hakkını karşısındaki insana kim verebilir? Bu anlayış bizi katolik anlayışa yaklaştırır. İnsan haklarına baktığımızda bizim, hiç kimseyi istemediği bir insanla birlikte yaşamaya zorlama hakkımız yoktur. Bu çerçevede bir hakkın kötüye kullanılması haksız fiil oluşturmaz mı? Gene aynı bakışla maktulün babası açacağı tazminat davasında hasım olarak hem eşi, hem sevgiliyi mi, sadece eşi ya da sevgiliyi mi göstermelidir?

SONUÇ OLARAK:
Yargıtay kararı irdelendiğinde olaya her iki biçimden bakılarak karar verişldiği anlaşılmaktadır.
1- Akde muhalefete dayanılması halinde 3. kişinin sorumluluğu söz konusu olamaz. Bu açıdan yanlıştır.
2- Haksız fiil kavramında başkası ile evli olan bir insanla birlikte olmak kavramı karşımıza çıkacaktır. Bu hal akdin ihlalini oluşturmaz karşı tarafa zarar vermek kastını da ifade etmez. sadece kendi istemini/istediğin kişi ile yaşamayı ifade eder. bunu engelleyen herhangi bir kuralın da varolduğunu bilmiyorum.

Burada bir noktaya daha değinmekte yarar görüyorum:
Anadolu'yu düşündüğünüzde çok farklı kültürleri içeren bir toprak parçası olduğu hemen aklınıza gelir. Evlilik kurumu da kültürlere göre değişen bir kurumdur. Bu çerçevede evli insanların başka insanlarla ilişki kurmaması gerektiğine ilişkin eleştirileri saygı ile karşılıyorum. Ama katılmıyorum. Dediğim gibi bu katolik anlayışıdır. Bence ben başkasını seviyorum, senle yaşamak istemiyorum denildiğinde bu ilişki bitmelidir. Bence evlilik insanların birbirlerini geliştirmek/mutlu yaşamak için oluşturduğu bir ortamdir. Bu ortam bittiğinde evlilik de bitmelidir.

Saygılar.