Mesajı Okuyun
Old 13-04-2010, 01:22   #13
avukat.derviş.yıldızoğlu

 
Varsayılan

Sayın meslektaşlarım; bu konuyla ilgili olarak çok değişik yorumlar getirilmiş olmasın rağmen konunun halen oturmadığı ve netliğe kavuşmadığı görülmektedir.
Ben de nacizane kendi görüşümü olaya farklı bir yönden girerek belirtmek isterim:
Herşeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, A ve B, ihaleye girmemeyi vaad etmektedirler. Bir taahhüdün yerine getirilmesi için gerçekleşmesinin mümkün olması gerekir. Bir borçlunun kendi taşınmazının icradaki satışına girmesi fiilen ve hukuken imkansız olduğuna göre, ihaleye girmeyeceğine dair taahhüdü hukuki önemi haiz değildir.
Yine taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin tescil hakkı doğurması Noter'de düzenleme şeklinde yapılması şartına bağlıdır. Bu nedenle yapılan sözleşme bu sözleşme şekli açısından geçersizdir. Kaldı ki; bir an içi sözleşmenin taşınmaz satış vaadi sözleşmesi olduğu kabul edilse ve geçerli olabileceği düşünülse bile, o an için C'ye ait olmayan serbestçe tasarrufu altında bulunmayan, icra satışına konu olmuş taşınmazlara ilişkin böyle bir sözleşme yapmaları söz konusu olamaz. Yani bu sözleşmenin taşınmaz satış vaadi olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.
Olayda bir vekalet sözleşmesinden de söz edemeyiz. Çünkü, taraflar arasında vekil müvekkil ilişkisi olmadığı gibi, C vekalaten değil asaleten kendisi adına hareket etmektedir. B ve C namına ve hesabına herhangi bir işlem yapmamaktadır.
Bu sözleşme içeriği ve şartları itibariyle geçerli olabilecek ve hukuki sonuç doğurabilecek bir sözleşme değildir. Şu farkla ki, kötüniyetli olduğunun tespit edilmesi halinde, haksız fiil hükümlerine göre uğranılan zararın C'den tazmini mümkün olabilecektir.
Ayrıca burada muvazaalı işlem söz konusu olduğundan A ve B'nin de iyiniyetli olduğundan bahsedemeyiz. Yani burada A ve B'de kusurlu daha doğrusu muvazaalı hareket etmiştir. Kimse kendi muvazaasından yararlanamaz.