Mesajı Okuyun
Old 31-08-2007, 22:13   #1
Gemici

 
Varsayılan Ceza Hukuku’nun Sonu mu? (Beyin Üzerinde Araştırmalar)

İnsanlardaki iyiyi kötüden ayırma yeteneği doğuştanmı dır yoksa eğitim ve öğretimin, toplumsal ahlak kurallarının bize sonradan öğrettiği bir duygumu dur? İnsan insan olduğu için mi bir acıma duygusuna sahiptir, yoksa bu duygu sonradan mı oluşur? Soruyu biraz daha açalım: İyilik veya kötülük yaparken özgür irademizle mi hareket ederiz yoksa irademizin dışındaki bir etken bizi iyi veya kötü bir eylemi yapmaya zorlar?

Hukukun temelinde, daha doğrusu ceza hukukunun temelinde suç işleyen kişilerin kendi özgür iradeleri ile hareket ettikleri varsayımı yatar. Kötünün önüne geçebilmek ve onu yok etmek, bu düşünceden yola çıkarak, şimdiye kadar filozofların ve hukukçuların tekelindeki bir uğraşı idi.

Biyologların, nörologların, psikologların ve beyin araştırıcılarının son zamanlarda elde ettikleri sonuçlar onları ‘özgür irade’nin bir ilüzyon olduğu ve ‘Kötü’nün biyolojik bir olgu olduğu tezini ileri sürmeye götürüyor.

Haftalık Spiegel dergisinin bildirdiğine göre konu sadece belirttiğim bilim dallarının temsilcilerini değil aynı zamanda hukukçuları da uğraştırıyor. ‘Ceza Hukuku Uyglamasında yeni Paradigma’ ‘Yeni Beyin Araştırmaları – Yeni Ceza Hukuku’ başlıkları altında düzenlenen toplantılarda hukukçularla diğer bilim adamları konuyu tartışıyor. Bu arada hukukçularla diğer bilim adamları arasında bir yakınlaşma da söz konusu. Belirli koalisyonlar oluşmuş.

Tabiat bilimcileri insanın iyiyi ve kötüyü birbirinden ayırabilecek bir ahlak içgüdüsü ile dünyaya geldiğini belirtiyor. İnsan doğduğunda iyiyi ve kötüyü birbirinden ayıracak bir ahlak anlayışına sahip. Buna göre ahlaki hareket etmeyi sadece dinler, toplum okul ve aile öğretmiyor. Buna rağmen iyiyi kötüden ayırabilecek bir yeteneğe sahip olmak bir insanın iyi insan olmasına yetmiyor Spiegel’in bilim adamlarına dayanarak belirttiğine göre. Psikolojik faktörlerin ve çevrenin büyük etkisi var insanların hareketlerini yönlendirmede.

Araştırmacılar şu üç tezi ileri sürüyor:
1. Ahlaki kararları almada beynin belirli bir bölümü etkili. Beynin bu bölümündeki bir arıza iyi insanı kötü insan olmaya yönlendiriyor. Buna hastalık veya kaza sonucu beyninin bir kısmı işlevini yerine getirmeyen insanlardaki hissizlik ve saldırganlık örnek olarak gösteriliyor. Beyninde herhangi bir sakatlık olmayan insanlarda davranışları hisler yönlendiriyor.
2. Ahlak anlayışının duğuştan oluşuna dünyanın her tarafında centilmence davranış, sorumluluk ve minnettarlık hislerine önem verildiği örnek olarak gösteriliyor. Birisini kasten incitmek tüm kültürlerde kötü olarak kabul ediliyor.
3. Develtlerin hukuk sistemleri birbirine benzer kurallara dayalı, bu benzerliğin nereden geldiğini felsefe şimdiye kadar tam olarak açıklıyamadı.

THS’sindeki uzun mesajları hiç sevmiyorum nedense. Buna rağmen en uzun mesaj yazanlardan birisiymişim gibime geliyor. Tesadüfen bu mesajı görüp okuyacak olanların canını sıkmamak için burada kesiyorum, pardon ara veriyorum...devamı bir başka sefere.

Saygılarımla