Konu: O FotoĞraf
Mesajı Okuyun
Old 18-01-2011, 14:34   #4
Av. Şehper Ferda DEMİREL

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Bombacı Suat
... Bir erkek üç kızın annelerini öldürmüştü. Dört kadının hayatına bir daha çıkmayacak bıçağı bir anda saplamıştı. Tamam kızıyormuş çalışmasına, kıskançmış ve saire. Öldürebileceği aklımın ucundan geçmezdi. Meğer neler varmış Ayşe Ablanın yaşayıp anlatmadığı. İlk defa bir ölümde hepimizin payı olduğunu düşündüm. Umursamadan ilgilenmeden kanunlarla oynayıp hukuki terimlerle konuşmaktan başka bir iş yapmadığımı hissettim. Hukukçuyuz ya dosyaya göre konuşuruz elbet. Gözlerimizi kaparız. Kanunun verdiği yetkilerin dışına çıkmadan o benim görevim değil lafını ede ede.

Öncelikle toplumun travmatik örneklerinden birini hassasiyetle dile getirdiğiniz için teşekkürler. Sizin duyduğunuz hicapla benim size teşekkürümün Ayşe Abla nezdinde hiç bir kıymeti yok tabii. Ama belki hayatta kalan o üç kızı , ya da diğer örnekler nezdinde, konuyla tüm samimiyetiyle ilgilenen (Forumdaki ilk mesaj sahibi gibi) değerli hukukçuların dikkatini çekmesi yönüyle, işlevselleşebilir.


Yakın zamanda aile içi şiddet görmesi nedeniyle davasını üstlendiğim bir kadın için; boşanma davası yanında tapuya aile konutu şerhi ve ailenin korunmasına yönelik tedbirleri talep ettim.

Uygulamadaki aksaklıklar bir bir belirdi:

-Yargıç duruşma günü vererek; tanıklarımızı dinledikten sonra koruma kararı verdi. (Hiç olmazsa durumun vehametini bildirmemiz üzerine; aynı gün celse açıldı, teşekkür ederiz.) Ancak koruma kararı isteyebilmek için mutlaka şiddet görmemiz gerekmediği, anlatılamadı. Karamizah gibi olacak ama; çok şükür ki şiddet görmüş ve dudağımız patlamış, dikilmişti de, şiddet gördüğümüzü raporumuzla kanıtlayabilip; korumadan(?) yararlanabildik.)

-Koruma kararı 6.ayın sonunda sona erdiğinde, ne yapacağımızı kara kara düşünür ve olmazsa yeni bir koruma kararı isteriz demekteyken; henüz korumanın 3.gecesi evimiz basıldı. Polislere koruma kararının anlamı izah edildi(!), kolluğun bu konuda takdir yetkisi olmadığı ve durumu derhal savcılığa iletip (Mağdurun şikayeti aranmaksızın) karar aleyhine davranan kocanın tutuklanması gerektiğinden bahisle konu kollukça Savcılığa intikal ettirilmedi. Tarafımca da ettirilemedi, çünkü müvekkilem; BU DURUMDA TUTUKLANAN KOCANIN; KENDİ ŞİKAYETİ ÜZERİNE TUTUKLANACAĞI VE DOLAYISIYLA SORUMLU OLACAĞI; TAKDİR HAKKININ HAYATİ ÖNEM TAŞIDIĞI psikolojisine girdi. Çiğnenen yasanın yaptırımı kendiliğinden hayata geçmeyip; müvekkilemin takdirine bırakılınca, zaten hasmane durumun endişeli tarafı sıfatıyla; bir yük daha yüklenmekten imtina etti.

-Ve nihayet 6 ay bitti. 6.ayın bitişini izleyen ilk gün; BİR SAVCILIK KARARI İLE (...) DAVACI KOCANIN MÜVEKKİLEMİN KONUTUNDA YAŞAMA TALEBİNİN, KOLLUK NEZARETİNDE YERİNE GETİRİLMESİNE YÖNELİK bir kararla karşılaşıldı! Hukukun yerle bir olduğu ve ilk kez karşılaşılan bu karar gereği, neyse ki kollukça ifa edilmedi. (Kolluk da böyle bir kararla ilk kez karşılaşıyordu belli ki.) Müvekkilemin boşanma davası açtığı, boşanma davası açan eşin ayrı yaşama hakkı olduğu; davanın da derdest olduğu izah edildi. Ama tacizler şüphesiz bitmedi.

Kocanın birlikte yaşamak için olmasa da; eşyalarını almak için eve rahatça girip çıkabildiği ve bunun suç teşkil etmediği bir ortamda; sürekli koruma kararı alınamayacağı da gözetildiğinde; gerçekten şiddet gören bir kadına yardım etmenin ne denli güç olduğu, bir kez daha deneyimlendi.

Saygılarımla.