Mesajı Okuyun
Old 05-08-2015, 09:50   #6
lostheaven35

 
Varsayılan

Buyrun kararı da buldum iyi çalışmalar.

T.C. YARGITAY

15.Ceza Dairesi
Esas: 2013/28434
Karar: 2014/11398
Karar Tarihi: 09.06.2014


DOLANDIRICILIK SUÇU - İŞ YERİNDE GERÇEKTE ÇALIŞILMADIĞI HALDE ÇALIŞIYORMUŞ GİBİ SİGORTALI GÖSTERMEK VE SİGORTA PRİMLERİNİ ÖDEMEMEK SURETİYLE KURUMUN ZARARA UĞRATILDIĞI İDDİASI - SANIĞIN BERAATİ YERİNE MAHKUMİYETİNE KARAR VERİLMESİNİN İSABETSİZ OLUŞU

ÖZET: Olayda, sanık tarafından çalışanların açık adres ve kimlik bilgilerinin Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirildiği gibi, SGK tarafından her yıl denetime tabi tutulduğu, şirketin vergi kayıtlarının bulunduğunun anlaşılması karşısında, ödenmeyen sigorta primlerinin kurum tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a göre sanıktan alınmasının mümkün bulunduğu, Kurum'un kendisine bildirilen iş yerlerini denetleme yetkisinin bulunduğu, çalışan, işten ayrılan personelle ilgili bildirimlerin süresinde yapılmamasının idari para cezasını gerektirdiğine dair hüküm gözetildiğinde, dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi isabetsizdir.

(5237 S. K. m. 158) (5510 S. K. m. 102, Ek m. 6)

Dava ve Karar: Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, fiille olan ilişkisi, mağdurun durumu, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.

TCK'nın 158/1-e bendinde belirtilen, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi, nitelikli hal kabul edilmiştir. Hangi kurum ve kuruluşların, kamusal nitelik taşıdığı, o kurumun kadro bakımından bağlı olduğu durumu düzenleyen mevzuata göre belirlenir. Bu nitelikli halin oluşması için, eylemin kamu kurum ve kuruluşlarının mal varlığına zarar vermek amacıyla işlenmesi gerekir.

Zarar vermek, kamu kurum ve kuruluşlarından hakkı olmayan bir parayı almak yada bir borcu geri vermemek şeklinde olabilir. Bu suçun zarar göreni kamu kurum ve kuruluşunun tüzel kişiliğidir. Kamu kurum ve kuruluşlarının zarar görmesi söz konusu değilse bu suç oluşmayacaktır. Dolandırıcılık suçunun kamu yararına çalışan hayır kurumlarının zararına işlenmesi madde kapsamında değildir.

Somut olayda; sanığın, olay tarihinde "Çetin Danışmanlık" adı altında faaliyette bulunan iş yerinde gerçekte çalışmadığı halde; H. S., H. Ö., R. Ş., N. D., R. K., M. Ç., S. K., S. K., Y. Ş. ve A. A. P. adlı kişileri fiili olarak çalışıyormuş gibi sigortalı göstermek ve sigorta primlerini ödememek suretiyle kamu kurumu olan Sosyal Güvenlik Kurumu'nu zarara uğrattığının iddia edildiği olayda; sanığa ait ve Kumluca Antalya adresinde SGK işleri, trafik takibi ve arzuhalcilik konularında faaliyette bulunan "Çetin Danışmanlık" adlı iş yerinin bulunduğu, hayali bir şirket olmadığı, sanık tarafından çalışanların açık adres ve kimlik bilgilerinin Sosyal Güvenlik Kurumu'na bildirildiği gibi, SGK tarafından her yıl denetime tabi tutulduğu, şirketin vergi kayıtlarının bulunduğunun anlaşılması karşısında, ödenmeyen sigorta primlerinin kurum tarafından 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a göre sanıktan alınmasının mümkün bulunduğu, Kurum'un kendisine bildirilen iş yerlerini denetleme yetkisinin bulunduğu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 102 ve ek 6. maddeleri hükümlerine göre, çalışan, işten ayrılan personelle ilgili bildirimlerin süresinde yapılmamasının idari para cezasını gerektirdiğine dair hükmü de gözetildiğinde, dolandırıcılık suçunun yasal unsurları oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, 09.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.